KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum.

Olabildiğince özetlemeye çalışacağım. En son söyleyeceğimi en başında söyleyeyim: Öğretmenlik bir uzmanlık mesleğidir, tek kariyer de kıdemdir. Bildiğim kadarıyla gelişmiş ülkelerin çoğu kıdemi esas alır, bunun dışında kariyer basamakları bir sınavla düzenlenemez.

Bu Hükûmetin -kuşkusuz kastettiğim AKP Hükûmeti, şu an Bakan olanlar kanun teklifi getiremiyorlar- getirdiği teklifin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulü üzerine 30 Haziran 2004 tarih ve 5204 sayılı Kanun'la Millî Eğitim Temel Kanunu ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu değiştirilmişti. Öğretmenlik, aday öğretmenlik dışında öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olarak 3 basamağa ayrılmıştı. O zaman teklif sahipleri, kanunla öğretmenliği kariyer basamaklarına ayırdıklarını, başöğretmenlerin eğitim ve öğretim tazminatının yüzde 40 daha fazla, uzman öğretmenlerin de yüzde 20 daha fazla ödeneceğini ifade etmişti. O zamanki teklifin gerekçesi de şuydu, deniliyordu ki özetle: "Milletimizi çağdaş uygarlığın yapıcı ve seçkin bir ortağı yapmada en önemli unsurları arasında yer alan öğretmenlerin kıdem, eğitim ve iş başarımlarını esas alarak mesleki ve kişisel gelişimlerinin sağlanması, niteliklerinin iyileştirilmesi; statülerinin, yaptıkları görevin önem, güçlük ve sorumluluk derecesi çerçevesinde olması gereken seviyeye yükseltilmesini amaçlıyoruz. Bu amaçla öğretmenler için bilgide ve iş başarımında yarışmayı ön plana çıkaracak bir teşvik sistemi kuruyoruz. Adaylık döneminden sonra öğretmenlik mesleğini öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olarak 3 kariyer basamağına ayırıyoruz. Böylece öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimlerine imkân ve fırsat tanıyoruz." Böyle diyordu o zaman teklif sahipleri. Tek bir kez sınav yapıldı 2005 yılında, Anayasa Mahkemesi 2008'de bir karar vermişti ama 2006, 2007 ve 2008'de Kanun'un açık hükmüne rağmen -hâlâ yer alır- "Her yıl yapılır." ifadesine rağmen bir daha sınav yapılmadı. Garip bir sınavdı çünkü kontenjan vardı, aynı sınava girip 75 puan alanlar başarısız sayıldı, aynı sınavda 65 puan alanlara uzman öğretmenlik unvanı o zaman verilmişti çünkü branşlar kontenjana göreydi. Millî Eğitim Bakanlığı esasen çok kısa sürede yanlış yaptığını anladı da neyse Anayasa Mahkemesi Millî Eğitim Bakanlığını rahatlattı, Bakanlık da Adalet ve Kalkınma Partisi de aradan geçen on yedi yılda kariyer basamaklarını unuttu.

Şimdi, 5204 sayılı Yasa'yla değiştirilen 1739 sayılı Yasa'nın 43'üncü maddesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmuştu dedim. Anayasa Mahkemesi bir iptal kararı verdi. Ne zaman? 2008'de. Şimdi, o teklifte ne vardı ve Anayasa Mahkemesi ne karar vermişti, bir bakalım. Birinci fıkra öğretmenlerin kariyer basamaklarına ayrılmasını düzenliyordu. Anayasa Mahkemesi öğretmenliğin kariyer basamaklarına ayrılmasını Anayasa'ya aykırı bulmadı fakat şunun özellikle altını çizmek isterim: Çok fazla muhalefet oyu olan bir karardı. Anayasa Mahkemesi o zaman 11 üyeden oluşuyordu, kararların büyük bir çoğunluğu 6'ya 5 geçmişti yani 6 üye bunu Anayasa'ya uygun görürken 5 üye Anayasa'ya aykırı görmüştü; neredeyse her maddeyle ilgili çok sayıda muhalefet şerhi vardı. Tıpkı o zaman öğretmenler gibi, tıpkı o zaman öğretmenlerin üyesi olduğu örgütler gibi Anayasa Mahkemesi açısından da çok tartışmalı bir karardı. İkinci fıkra kariyer basamaklarında yükselmede esas alınacak ölçütleri belirlemişti, diyordu ki: "Yüzde 10 kıdem, yüzde 20 eğitim (hizmet içi ve lisansüstü eğitim), yüzde 10 etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalar), yüzde 10 sicil ve yüzde 50 sınav puanından oluşacak." Anayasa Mahkemesi, hizmet içi eğitime ilişkin hükmü iptal etti; Anayasa'nın 10'uncu maddesine, eşitlik ilkesine aykırı buldu. O zaman demişti ki: "Bu hizmet içi eğitime katılacak öğretmenleri Millî Eğitim Bakanlığı veya valilikler, millî eğitim müdürlükleri istedikleri biçimde seçiyorlar, herkes eşit biçimde bu olanaklardan yararlanmıyor."

3'üncü fıkrada "Sınav başarı puanı en az yüzde 60 alanlar başarılı sayılacak." diye bir kural vardı; doğal olarak, Anayasa Mahkemesi, herhangi bir sınavda bir başarı puanı konulmasını Anayasa'ya aykırı bulmayacağı için bunu da Anayasa'ya aykırı bulmamıştı.

Yine "Sınav yılda bir kez ÖSYM'ce yapılır." hükmü vardı; kanunun bu hükmünü, Adalet ve Kalkınma Partisi de Millî Eğitim Bakanlığı da yok saydı. 2004'te yürürlüğe girdi yasa, 2005'ten sonra 2006, 2007, 2008 ve o günden bu güne bir daha sınav yapılmadı. Anayasa Mahkemesi, bu hükmü de Anayasa'ya aykırı bulmamıştı.

Beşinci fıkraya göre yüksek lisans yapanlar uzmanlık, doktora yapanlar başöğretmenlik sınavına girmeyecekti; bunlar kıdem, hizmet içi eğitim, etkinlikler ve sicil ölçütlerine göre değerlendirilecekti. Anayasa Mahkemesi buradaki hizmet içi eğitime ilişkin hükmü de az evvel söylediğim gerekçeyle iptal etmişti.

Altıncı fıkrada yönetmelik ve düzenlenecek hükümler belirtilmişti ama "Bunların bir kısmı ancak yasayla düzenlenebilir." diyerek Anayasa Mahkemesi bu maddeyi kısmen iptal etmişti; Anayasa'nın 2'nci maddesi hukuk devleti ilkesine, 7'nci maddesi yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde olması ilkelerine aykırı bulmuştu.

Yedinci fıkra "Toplam öğretmen kadrosunun yüzde 10'u başöğretmen, yüzde 20'si uzman öğretmen olabilecek." diyordu, Bakanlar Kurulu bu sayıları 1 kat artırabilecekti. Anayasa Mahkemesi, bu hükmü de iptal etti. Bu hükmü iptal ettiği için bu yasa bir bütün olarak uygulanamaz hâle gelmişti çünkü soruların tamamını yanıtlamış olsanız da yani 100 üzerinden 100 alsanız da bu diğer koşulların tamamını tamamlamış olsanız da bu kontenjan nedeniyle uzman öğretmen veya başöğretmen olamayacaktınız. Anayasa Mahkemesi, bu hükmü iptal etti, uygulanamayacağı için bir yıl süre verdi, aradan on üç yıl geçti, Adalet ve Kalkınma Partisi hiçbir adım atmadı, Millî Eğitim Bakanlığı da "Niye biz bu konuda düzenleme yapmıyoruz?" demedi.

Şimdi, Sayın Maviş "Uzman öğretmenlik ve Anayasa Mahkemesi kararlarını biliyoruz." dedi, siz de "Biliyoruz." dediniz; eminim teklif sahipleri de bu karardan haberdardır ve eminim hepsi okumuştur, eminim hepsi hazırlanmıştır ama bizce bu teklifte hâlâ Anayasa'ya aykırılıklar devam ediyor. Ben size birkaç tanesini söyleyeceğim.

Şimdi, bu kariyer basamakları meselesi 6'ncı maddede düzenleniyor. Uzman öğretmenlik sınavına kimler girebilecek? Diyor ki şu teklif, teklifte öyle yazıyor: "180 saatten az olmamak üzere uzman öğretmenlik eğitim programını tamamlamış olanlar bu sınava girecek." Şimdi, bu uzman öğretmenlik eğitim programını kim düzenleyecek, ne zaman düzenleyecek, sadece on yılını tamamlamış olanlar mı bu sınava katılabilecek, katılacakları Bakanlık mı seçecek, ne kadar kontenjan ayrılacak, buna isteyen herkes girebilecek mi? 500 bin öğretmene eğitim mi vereceğim diyorsun?

NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Uzaktan eğitimle...

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Nazım Bey, bak, burada Millî Eğitim Bakanlığının bürokratları var. Türkiye'nin bütçesinin tamamımı ayırsan, bütün kaynaklarını ayırsan sen altı ayda bütün öğretmenlere veremezsin. Böyle bir şey yok yani.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Yok böyle bir şey.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Yani arkadaşlar, yok böyle bir şey ya yani böyle bir şey yok.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Arkadaşlar...

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Hizmet içi eğitim yapamazsınız, yapamazsınız yani.

CEMAL TAŞAR (Bitlis) - Program hazır.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Tamam, arkadaşlar, sataşmayalım, konuşsun. Açıklama yaparız.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Bir başka koşul şu: "Mesleki gelişim alanlarında uzman öğretmenlik için öngörülen asgari çalışmaları tamamlamış olmak." Nedir bu asgari çalışmalar? Şimdi, bir kariyer basamaklarına ayırıyorsunuz, bu asgari çalışmaları bu yasada düzenlemek zorundasınız, eğer düzenlemezseniz Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerinin hiç birini yerine getirmemiş olacaksınız. Bir mesleki gelişimden bahsediyorsunuz; bu mesleki gelişimin nasıl olacağını, bir sınavla mı olacağını, bir eğitim mi olacağını... Zaten 180 saatlik bir eğitim veriyorsunuz, ayrıca bir sınav yapıyorsunuz sonunda, bir de arada diyorsunuz ki: "Mesleki gelişim." Nedir bu mesleki gelişim? Hizmet içi eğitimle mi olacak, nasıl olacak? Tabii, söyleyeceksiniz ama sizin söylemenizin önemi yok. Anayasa Mahkemesi "Nazım Maviş söylerse olur." demiyor "Kanunda yazacak." diyor. Nazım Maviş söyleyince olmuyor bu iş.

3'üncü koşul ne? Diyor ki: "Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası almamış olmak gerekiyor." Şimdi, 657 sayılı Yasa'yı bilen çok arkadaş vardır burada. Hangi disiplin cezalarını alan kişilerin hangi görevlere getirilmeyeceğini kırk yıldır 657 sayılı Yasa düzenlemiş ve bunlar çok üst düzey kamu görevliliğidir; daire başkanlığı ve üstü, bölge ve il başkanlığı gibi, valilik ve büyükelçilik gibi görevlerdir. Aylıktan kesme ve üstü ceza alanların bu görevlere getirilemeyeceğini yasa düzenlemiş. Şimdi, siz, neredeyse öğretmenlik gibi bir meslekte büyükelçilik gibi, valilik gibi, bölge müdürlüğü gibi "Kademe ilerlemesini durdurma cezası alanları ben uzman öğretmen yapmayacağım." diyeceksiniz. Yirmi yıllık öğretmen... Ki bu ülkede disiplin cezalarının nasıl verildiğini hepimiz biliyoruz, o kadar kolay disiplin cezası verilebiliyor ki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) - Validen mi üstündür bir öğretmen? Büyükelçiden mi üstün olabilir? Nasıl bunu söyleyebiliyorsunuz?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Evet, evet, üstündür.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Sayın Taşkesenlioğlu...

Sayın Tiryaki, sözünüz bitti yani. Bakın, şimdi diğer bir sürü arkadaş düğmeye bastı, onların hakkına da riayet edelim.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Sayın Başkan, ben şöyle geneli üzerinde tamamlayım.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Sonra yine konuşacaksınız.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Sayın Başkan, geneli üzerine tamamlayım, çok uzatmayacağım.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Uzatmayalım, üç dakikada tamamlayın çünkü bir sürü insan söz bekliyor.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Ben bitireceğim Sayın Başkan.

Şimdi, başöğretmenlik için aradığınız koşullarda aynı koşular devam ediyor, dolayısıyla Anayasa'ya aykırılık meselesi devam ediyor.

Şimdi, bir önemli şey daha söyleyeceğim; herkesin telefonu önünde, herkes de bunu bilir, buna ulaşabilir: Öğretmenlik mesleğinin kariyer basamaklarına ayrılmasından sonra neredeyse her ilde uzman ve başöğretmenlerle ve öğretmenlerle mülakatlar yapıldı, araştırmalar yapıldı, yüksek lisans tezleri hazırlandı. Bakın, neredeyse her ille ilgili yüksek lisans tezi var; Tekirdağ'la ilgili var, Eskişehir'le ilgili var, Van'la ilgili var, Uşak'la ilgili var, Artvin'le ilgili var. Millî Eğitim Bakanlığı bu yüksek lisans tezlerinin hepsinden haberdar aslında, hepsini biliyor.

Şimdi, bu araştırmalarda neleri araştırmış akademisyenler? Öğretmenlerin değerlendirmesini araştırmışlar, sisteme ilişkin görüşlerini araştırmışlar; uygulamanın öğretmen motivasyonuna etkisi ne olmuş, bunu araştırmışlar; statülere göre yeterliliğin belirlenmesine katkısı ne olmuş, bunu araştırmışlar; uygulamada kariyer basamaklarına ayırmanın okullara ne tür etkileri olmuş, bunu araştırmışlar -bunun gibi pek çok başlığı- sonuca ulaşmışlar. Hepiniz telefonunuza sadece "öğretmenliğin kariyer basamaklarına ayrılması tezleri" deyin, şu anda en az birkaç yüz teze ulaşabilirsiniz ve bu tezlerin hepsinde özet var, o özetlerin hepsine bakabilirsiniz. Araştırmaların neredeyse tamamı şu sonuca ulaşmış, diyor ki: "Bu düzenleme, sadece ücret artışı için yapılmış bir düzenlemedir; yoksa öğretmenliğin kariyer basamaklarına ayrılması, öğretmenliğin niteliğinin artırılması, öğretmenlerin geliştirilmesine hiçbir katkısı olmamıştır. İşte, başöğretmenlerin yüzde 40, uzman öğretmenlerin de yüzde 20 tazminatı artmıştır."

İkinci sonuç şu: "Uygulamayla, tam olarak, Millî Eğitim Bakanlığı, teklif sahipleri ve yasama ne amaç düşünmüş olursa olsun, istedikleri amaca ulaşamamıştır." diyor yine bu akademik tezlerin sonucunda. "Uygulamaların sonuçlarını öğretmenlerin çok büyük bir bölümü beğenmiyor." diyor yine bu akademik çalışmaların sonucu. "Öğretmenler arasındaki ilişki ve motivasyonu bozma potansiyeline sahiptir." diyor bu öğretmenliğin kariyer basamaklarının bu biçimde ayrılması ve benimseyenler de sadece orta düzeyde benimsemiş gibi gözüküyor.

Şimdi, yasanın içeriğine ilişkin önerilerim var -zamanım var biraz- ona ilişkin birkaç şey söyleyeyim. Şimdi, şöyle: Bir öğretmenlik meslek kanunu yapıyorsunuz fakat öğretmenlik meslek kanunu yapınca gerçekten öğretmenlik meslek kanununda yer alması gereken çok basit hükümleri bile bunun içerisine almamışsınız. Örneğin, izinler 657 sayılı Yasa'da var bütün kamu görevlileri için ama öğretmenlerin izinleri farklıdır ve 657 sayılı Yasa'da düzenlenmiş. Hiçbir şey yapmıyorsanız, bu izinleri alıp Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi'ne koyabilirsiniz. Neden yapmıyorsunuz? Alan öğretmenleri, meslek öğretmenleri, sınıf öğretmenleri; bu öğretmen statüleri neden bu kanun teklifinde yok? Yani illa bunlar yönetmelikte mi düzenlenecek? Bunların hepsi... Bir meslek kanunu yapıyorsunuz, bu meslek kanununda ana branşları yazabilirsiniz. Ha, branşların her birini yazmayabilirsiniz ama branş öğretmeni, meslek öğretmeni, sınıf öğretmeni, okul öncesi eğitim öğretmeni gibi ana branşları yazıp buna ilişkin kuralları koyabilirdiniz. Müdür, müdür yardımcılığı, başyardımcılık, koordinatör müdür yardımcılığı, atölye ve laboratuvar şeflikleri niye bu kanun teklifinde yok? Doğrudan öğretmenlik mesleğiyle ilgili bunlar; bunların seçimini bu kanun teklifine yerleştirebilirdiniz, bunların görevlerini, atamalarını bu kanun teklifine yerleştirebilirdiniz ama bunların hiçbiri yine bu kanun teklifinde yok. Öğretmenlerin görevleri neden bu kanun teklifinde yok? Yani illa yönetmelikte mi yazacak; tek tek yazacak, en sonunda "müdürlerin verdiği diğer görevleri" de yazacak, o biçimde mi kalacak? Ben size söyleyeyim: Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92'nci maddeleri. Öğretmenlerin görevleriyle ilgili daha fazla düzenleme Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nde var. Bunları kaldırıp daha derli toplu biçimde, her gün oynanmayacak biçimde yasa teklifine yerleştirebilirdiniz ama öğretmenlik meslek kanunu teklifinde buna dair tek bir hüküm yok.

Yine, meslek kanunu yapıyorsunuz madem, neden öğretmenlerin görevleri hâlâ Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nde yer alacak? Orada mı devam edecek? Yani bir yasa, meslek kanunu çıkaracaksınız ama görevlerini yönetmelikte mi düzenleyeceksiniz? Bakın, o yönetmeliğin de 43, 44, 46, 47, 48, 49'uncu maddelerinde öğretmenlerin bütün görevleri tek tek sayılıyor. Madem bir meslek kanunu yapıyorsunuz, neden bunları bunun içerisine yerleştirmiyorsunuz?

Şimdi, 1739 sayılı Kanun'un 43'üncü maddesi -Anayasa Mahkemesinin iptal ettiklerini bir yana bırakırsak- şu anda 14 fıkradan oluşuyor. Bakın, şu anki 43'üncü maddeden bahsediyorum, şu anki 43'üncü madde -var olan, Anayasa Mahkemesinin iptal ettikleri hariç- 14 tane fıkradan oluşuyor; bunun içerisinde birinci fıkrada tanım var, iki ve üçüncü fıkrada formasyon var. Kariyer basamakları şu anki kanunda 43'üncü maddenin dört, on iki ve on üçüncü fıkralarında var zaten. Aday öğretmenliğe seçim ve sınav var beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on, on birinci fıkralarında, hâlâ var. Yer değiştirme şu anki 43'üncü maddede hâlâ var.

Siz bir meslek kanunu çıkarıyorsunuz, 43'üncü madde kadar ayrıntılı düzenleme yapmıyorsunuz ya. Yani bir maddede yapılmış düzenlemenin önemli bir bölümünü bir meslek kanununun içerisine yerleştirmiyorsunuz.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Sayın Tiryaki, on altı dakika oldu yani...

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Hemen bitiriyorum, son şeylerim.

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Bakın, diğer arkadaşların hakkını, onların da hukukunu koruyalım lütfen.

Buyurun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Zaten son cümlelerimi söyleyeceğim.

Şöyle: Şimdi, bu teklifte 13 madde var; 2'si yürürlük ve yürütme, 1 tane de geçici madde, 1'i 657 sayılı Yasa'da düzenleme yapıyor; 3'ü amaç, kapsam ve dayanak; 6 maddede öğretmenlik meslek kanununu düzenleyebileceğinizi düşünüyorsunuz. Bence bu yetersiz, eğer gerçekten iyi bir öğretmenlik meslek kanunu yapacaksanız bakın, bu Komisyonun içerisinde şu anda aramızda 2 tane büyük eğitim sendikasının genel başkanı var, Mecliste bir büyük eğitim sendikasının genel sekreteri var, Halil Bey var, bu sendikalarda yıllarca yöneticilik yapmış insanlar var; onlarca öğretmen arkadaşımız var, milletvekili olarak görev yapıyorlar; emin olun, size katkı sunacaklar; bundan çok daha iyisini yapabilirsiniz. O yüzden, zaman geç değil; teklif için bir alt komisyon oluşturalım, alt komisyonda bunu ayrıntılı biçimde tartışalım, çok daha iyi bir kanun yapılacağını düşünüyorum. Sadece 3600 ek gösterge getirmekse bunu çok daha iyi yapabilirdiniz, kendinizi de tartıştırmazdınız diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.