| Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
| Konu | : | Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı Sinan Burhan ve Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Nuri Kolaylı'nın Türkiye'de gazeteciliğin dijital dönüşümü, karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri hakkında yaptıkları sunumlara ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .01.2022 |
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Tamam, Başkan Vekilimiz burada. Ben birden bakınca, Başkanı görmeyince tabii... Sorun değil.
Şimdi, gerçekten Türkiye açısından, bütün Orta Doğu ve dünya geneli ve demokrasisi açısından baktığımız zaman medyanın, iletişimin ne kadar önemli olduğunu hem bu toplantıda hem yaşamımızın en yakın anında hissettiğimiz bir alan. Şimdi, tabii, Nuri Bey bir örnek verdi, bu valinin yaklaşımıyla ilgili. Ben hemen oradan şeyin sorunlarını dile getirmek suretiyle konuşmama devam etmek istiyorum, özellikle yerel basın ve yerel gazetecilerle ilgili problemleri.
Şimdi, öyle bir noktadayız ki yerel basın gerçekten hani, o yereldeki mevcut olan en büyük mülki amirlerin denetiminde ve ne yazık ki mevcut olan iktidarların etkisiyle görev yapmak zorunda bırakılmış durumdalar. Peki, nasıl gelişim gösteriyor bu? Gerek ekonomik anlamdaki sıkıntıları ve gerekse muhalefeti temsil etmeleri veya muhalefetin mevcut olan sesi olma açısından ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu konuyla ilgili Meclis kürsüsünde olsun ve diğer alanlarda olsun defaatle bu meseleyi dile getirdik kendimiz yani parti olarak, özellikle yerel basının basın özgürlüğü açısından çok önemli olduğunu ve yerel demokrasi açısından da önemli bir alan olduğunu belirtmek suretiyle bununla ilgili tedbir alınması gerektiği ve daha özgür bir basının yaratılması için gerekli çalışmaların yapılması gerektiğine ilişkin önerilerimiz oluştu. Ben, kendi ilim olan Ağrı iliyle ilgili bir iki örnek vereyim: Ben Ağrı Milletvekiliyim, Ağrı'daki hiçbir çalışmamım neredeyse büyük bir çoğunluğu yerel basın tarafından ne yazık ki hiçbir şekilde ne görülüyor ne bununla ilgili, benim çalışmalarımla ilgili ya da çalışmalarımızla ilgili olan kısmı dile getirilmiyor. Bunun nedeni de gerçekten yerel basın üzerinde de o, genel, merkez medya üzerindeki baskılarda olduğu gibi bu şekilde baskılar söz konusu.
Şimdi, bakın, ben Halkların Demokratik Partisinin bir milletvekili olarak şunu söyleyeyim: Her akşam evime gittiğim zaman, televizyonu açtığım zaman bu mevcut olan kanalların büyük bir çoğunluğunda bizim partimize yönelik, benim partime yönelik saldırılar, hakaretler, değerlendirmeler söz konusu ve biz, parti olarak da defaatle müracaat etmiş olmamıza rağmen hiçbir şekilde cevap hakkı ve aynı zamanda tekzip etme, kendimizi ifade etme hakkı bulamıyoruz. Bununla ilgili çeşitli kurumlara, RTÜK olsun, diğer kurumlar olsun birçok yere müracaat etmiş olmamıza rağmen maalesef bu Türkiye basınının ve Türkiye'nin mevcut görsel basınının ve aynı zamanda yazılı basınının ne aşamaya geldiğini çok açık bir şekilde hep beraber yaşadığımız bir mesele. Peki, buna kim karar veriyor? Biz müracaat ediyoruz, söz hakkımızı kullanmak istiyoruz, "Bize yönelik olan saldırılar var, hakaretler var, biz buna karşı cevap vermek istiyoruz." ve mevcut olan televizyon kanalının cevabı: "Biz sizi yayına çıkarmayacağız, çıkaramayız." Buna kim karar veriyor? İktidar mı karar veriyor, yöneticileri mi karar veriyor veya başka bir şey mi, başka bir güç odağı mı buna karar veriyor? Bakın, en çok muzdarip olan, en çok zarar gören kuruluşların başında bizim partimiz geliyor. Bizim bir milletvekilimizle ilgili son günlerde... Hani, daha önce, yargı konusu olmuş, gizlilik kararı olan olaylarla ilgili öncelikle, basına servisler yapılıyor ve arkasından, bize yönelik gerçekten çok ciddi şeylerle, linç olaylarıyla biz karşı karşıya kalıyoruz. Burada, ben şunu özellikle dile getirmek istiyorum: Medya ile yargı ilişkisi ne aşamadadır? Gerçekten, bu, yargıyı etkileyen en önemli güç hâline gelmiş durumdadır. Medya yargıyı etkiliyorsa medyayı kim etkiliyor? Bilinen bir gerçek var ki o da siyasal iktidardır, mevcut olan iktidardır. Yani şu anda herhangi bir olayla ilgili medyanın vermiş olduğu karar, yargı kararı hâline geliyor, operasyon kararı hâline geliyor ve kişi hak ve özgürlükleri ayaklar altına alınıyor, ne yazık ki. Bakın, ben, sabah daha gözlerimi açmadan 18 milletvekilimiz hakkında yine medyaya bir haber servis edildi, belli ki yeni bir operasyonla biz karşı karşıya kalacağız. Yani bu, şu anlama geliyor: İşte, gerçekten "demokrasi" diyoruz ya "insan hakları" diyoruz ya; Milletvekilimiz Semra Güzel'in başına gelen ve diğer milletvekillerimizin başına gelen mesele tam da bu. İnsan hakları, demokrasi, medya-yargı ilişkisi, medya-iktidar ilişkisi; bunlar, ele alınması gereken meseleler; bunlar, herkesin ses çıkarması gereken meseleler. Biz genel basında bu meselelerle karşı karşıya kalıyoruz; kaldı ki bir de yerel basını düşünün, yerel basının geldiği aşamayı düşünün.
Ben, sizinle, Türkiye İnsan Hakları Vakfının 2021 yılının on bir ayına ilişkin birkaç verisini paylaşmak istiyorum. Bakın, deniliyor ki bu raporda: "Türkiye'de 59 gazeteci cezaevinde tutulmaktadır, en az 45 gazeteci gözaltında; 2 gazeteci tutuklandı, 2 gazeteci adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı. Ve gazetecilere yapılan saldırılar... Toplamda, 2021 yılının ilk on ayında, 243 basın çalışanı hakkında açılan 116 davanın görülmesine devam edildi. Sonuçlanan davalarda 34 gazeteci toplam yetmiş altı yıl on ay yirmi dokuz gün hapis, 40.680 TL para cezasıyla cezalandırıldı. 36 gazeteci hakkında soruşturma başlatıldı, 2 basın-yayın kuruluşu kolluk güçleri tarafından basıldı, 5 kişi gözaltına alındı." Bu, sadece 2021 yılının on bir ayına ilişkin bir rapor. 98.714 sosyal medya hesabı hakkında inceleme başlatıldı. Bakın, 26.225 kişiye soruşturma başlatıldı. Peki, bu tablo, hangi ülkenin tablosu? Bu tablo, nerenin tablosu? Şimdi, tabii, biz bunları dile getirdiğimiz zaman...
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Ya, bu gazeteciler hangi suçla...
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - İşte, gazeteciler... İşte, tam da bunu soracağım ben.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Hangi suçla suçlanıyorlar?
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Yani hangi suçla... Size göre teröristtir değil mi, size göre teröristtir.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Ben, size Nuri Bey'in, Nuri Bey'in...
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Yani, tamam, size göre... Ben şunu söyleyeyim.
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Bunun "size göre"si yok.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Arkadaşlar...
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sizin bakış açınız bu işte.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Anadolu Yayıncılar Derneği...
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Hayır, hayır, sizin bakış açınız bu işte.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Bir dakika Abdullah Bey, karşılıklı... Bir dakika Mustafa Bey...
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Bakış açınız bu.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Hayır, hayır, bir dakika, olmaz öyle. Mustafa Bey, bir dakika, Abdullah Bey, bir dakika...
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Size göre...
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - "Suçu ne?" diye sordu.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Ben de onu soruyorum.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Ya, bir dakika arkadaşlar...
BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - "Size göre" demedi, "Suçu ne?" diye sordu.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Arkadaşlar, karşılıklı olmasın.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Şunu söyleyeceğim ben, bun şunu... Benim lafımı kesmeyin lütfen.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Abdullah Bey, bir tamamlayın. Arkadaşlar, karşılıklı olmasın.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Ben soracaktım, onun için.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Mustafa Bey sen de düğmeye bas, Bahar Hanım, düğmeyi basın.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Gazetecilerin suçu nedir, neyle suçlanmışlar? Onu söyleyin bana.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - İşte, onunla ilgili, bakın, siz muhalif bir haber yaptığınız zaman, maalesef, bu Terörle Mücadele Yasası var ya, bu "terörle mücadele" yaftasıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Yani yapılan en büyük sorun bu. İşte, bu, aynı zamanda Türkiye'de fikir hürriyetini etkileyen büyük bir mesele, büyük bir handikap. İki, düşünce hürriyetini etkileyen bir mesele. Üç, Anayasa'nın bakın, basının hür olduğuna dair haberleşme hakkını tanıyan 22'nci maddesinin aynı zamanda ihlali anlamına geliyor, aynı zamanda Anayasa'nın 28'inci maddesi olan basının hür olduğu ve sansür edilemez maddesini düzenleyen temel maddeyi etkiliyor. Basın araçlarının müsadere edilmesiyle ilgili çok ciddi sorunlar var sayın konuklar. Bakın, bunları Türkiye'de demokrasinin önünde ve insan hak ve hürriyetlerinin gelişmesinin önünde çok ciddi engeller olarak görüyoruz. Ben konuşmamı gerçekten fazla uzatmak istemiyorum çünkü önümde gerçekten çok önemli şeyler var, örnekler de var ama şunu sorayım: Şimdi, biz Bakanlığa soruyoruz, ilgili kuruluşlara soruyoruz; bu kadar basın mensubu, bu kadar gazeteci cezaevinde, bu kadar gazeteci hakkında gözaltı kararı var, bu kadar gazeteci hakkında verilen para cezaları var ve aynı zamanda hapis cezaları var... Bize gazeteci olmadığına dair cevaplar geliyor. Bunun ölçüsü nedir? Bunun ölçüsünü kim koyuyor? Bu esasları belirleyen kimlerdir? Eğer mevcut olan siyasal iktidarsa, siyasal iktidarın zaten ortaya koyduğu ölçüler bellidir. Bunu da biz demokratik bir toplumun oluşmasının önünde en büyük engel olarak görüyoruz.
Ben bir diğer hususu da şöyle belirterek sözlerime son vermek istiyorum. Değerli Başkan, siz "yasa tasarısı" dediniz. Gerçekten yani bu cümle şimdiki mevcut olan Anayasa'ya göre, İç Tüzük'e göre sosyal medyayla ilgili gelecek olan yasa tasarısı değil, kanun teklifidir ama gerçekten bir yasa tasarısı. Nedeni de şu: Gerçekten milletvekilleri bunu hazırlıyor mu?
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Hayır, Abdullah Bey, bir kavram kargaşası olmasın.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Ben eleştirimi dile getiriyorum lütfen.
Siz cevap verirsiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Eleştirmek için demiyorum; kavram kargaşası olmasın.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Siz cevap verirsiniz.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Buyurun, buyurun. Ben kendi eleştirimi kendim yapayım.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Şimdi, gerçekten Millet Meclisinde milletvekillerinin önüne gelip milletvekillerinin gerçek anlamda katkı sunarak getirdikleri bir yasa düzenlemesinden bizim bahsetmemiz mümkün müdür? Değil asla.
Bir diğer husus, Sayın Başkanın iyi niyetinden benim kesinlikle bir kuşkum yok. Komisyon adına bu mevcut olan yasa tasarısı veya kanun teklifine müdahale ettiğini söylüyor ama gerçekten beklentimiz de şudur: Bizim muhalefet olarak dile getirdiğimiz özellikle kişi hak ve hürriyetleri ve basın özgürlüğü açısından gerçekten bu kanunda yer alması gereken ve kişi hak ve hürriyetlerini kısıtlamayacak düzeyde bir çalışmanın olması yönündeki itirazlarımızın ve önerilerimizin de bir şekilde yansıtılması gerektiğini biz burada belirtmek istiyoruz.
Aynı zamanda bizi dinlediğiniz için ve katkılarınız için hepinize teşekkür ediyorum.
Sağ olun.