KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz on dakikadır.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Eyvallah.

Şimdi, 1'inci maddeyle ilgili, kanun teklifinde iki ayrı konu...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, bir cümle...

Sayın Bekaroğlu, özür diliyorum, bir cümle.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Evet, ben de Sayın Naci Cinisli Vekilimize hoş geldiniz diyorum, hayırlı olsun. Hep birlikte inşallah güzel günler burada geçiririz.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Teşekkür ederiz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, devam edin Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Süreyi yeniden başlattınız.

Peki, değerli arkadaşlarım, 2 maddelik bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Umarım bunu temel kanun olarak getirmezsiniz Genel Kurula.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok, temel değil.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şimdi bu...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - A, pardon, mikrofon kapanmış, tekrar açtım, buyurun.

Mikrofona biraz yakın durursanız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, 4 madde ama yürütme, yürürlük olduğu için 2 maddelik kanun teklifi umarım diyorum temel kanun diye Genel Kurulda getirmezsiniz bunu.

Şimdi, 1'inci madde enflasyon muhasebesi diye...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Temel kanun olması mümkün değil bildiğim kadarıyla. Usulen belli bir sayıya ulaşmadan...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - 10 madde olması gerekiyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değil mi? Niye, 8 maddeyi filan yaptınız?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Belli bir sayı, sekiz dokuz gibi bir şey var.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle midir? Neyse, umarım öyledir.

Şimdi, birincisi "Teknik bir şey olarak yapıyoruz ve mükelleflerden gelen talepler üzerine yaptık. 2004 yılından bu yana..." diyorsunuz yani anlaşılır bir şey, kabul edilebilir bir şey ancak bunu savunma gerekçeleriniz cidden problemli. Cümle, paragraf olarak çok ciddi problemi var Türkçe açısından, onu bırakıyorum. Yani işte, şu kadar seneden beri yapmıyoruz. Ee? Bu iş zordur. Peki, 2023'te nasıl yapacağız? Yani niye şimdiye kadar hazırlanmadık? Yani böyle bir gerekçe olmaz, böyle bir gerekçeyle -biraz evvel okul olarak takdim ettiniz Sayın Cinsli'ye- Plan ve Bütçe Komisyonuna gelinmez. Okulda daha ciddi gerekçeler konuşulur değerli arkadaşlarım.

Tabii, başka bir şey daha var şimdi burada: 2023 yılı hesap dönemi sonu itibarıyla yapılacak enflasyon düzeltmesi neticesinde belirlenen geçmiş yıl kârının vergiye tabi tutulmaması. Tamam, Parlamento böyle bir şeye karar verir yani yasama Meclisi bir şeye karar verir. Geçmişin zararının zarar olarak kabul edilmemesi. Yani "zarar olarak kabul edilmemesi" diye bir şey yok, zarar etmiş adam zaten ama siz zarar olarak kabul etmeyeceksiniz. Ya, bu gerekçelerle bu anlatılan şey birbirine uyuşmuyor, onu ifade edeyim.

Bakın, Uğur Bey, genel gerekçelerle madde gerekçeleri iki ayrı kalemden çıkmış. Madde gerekçeleri belli ki belli bir uzmanlık düzeyi olan kalemlerden çıkmış, genel gerekçeler ise öylesine söylenmiş, yazılmış. Parlamento adına, Komisyonumuz adına bunun doğru olmadığını düşünüyorum.

Şimdi, esas 2'nci madde üzerinde konuşacağız yani esas konu bu. Değerli arkadaşlarım, biraz evvel Uğur Bey de anlattı, daha önce Sayın Cumhurbaşkanından başlayarak bakanlardan, Adalet ve Kalkınma Partisinin sözcülerinin tamamına: "Ekonomik durumla izah edilemeyen kurdaki köpük. Ekonomide bizim dışımızda ortaya çıkan sebepler. Corona, pandemi sebepleri. Dünyada dengeleri, dış güçler, düşmanlar." filan, hep böyle anlatılageldi. Bakın, böyle değil. Yani şu anda ekonomide bir kriz yaşıyorsak "köpük" filan diyerek o krizi küçümsemeyin. Esas bu konuya teşhisi koyacaksınız ki alacağınız tedbirler köklü tedbirler olsun. Siz, yaşadığımız durumu kabul etmediğiniz için getirdiğiniz tedbirler de köklü tedbirler filan değil. Bu gelen tedbir bir defa bugüne kadar söylediklerinizle ciddi bir şekilde çelişiyor. Nâs falan dediğimiz zaman da "Alay ediyorsun." diyor. O zaman Sayın Cumhurbaşkanı da çıkıyor bizimle alay ediyor, öyle mi? Daha dün dedi Sayın Cumhurbaşkanı, Nâs'ı ısrarla söylüyor yani millete de dönüyor. Ha, Nâs millete selam vermek için söyleniyor ama ekonominin gerçekleri de bunlar olduğu için burada da Nâs yok. Öyle deyin o zaman, karıştırmayın, bu anlamda söylüyorum. Lütfen arkadaşlar, dini, Nâs'ı, ayeti, hadisi bu işlere karıştırmayın. Başka bir şey yapıyoruz, ekonomiyle ilgili başka bir şey yapıyoruz, bunun gerekleri üzerinde konuşun, bunu anlatmaya çalışıyorum. Bakın, burada ortaya çıkan problem sizin çelişkili... Yirmi senelik döneminizde kaç çeşit ekonomik model uyguladınız arkadaşlar? 2011'e, 2013'e kadar neler yaptınız? Şimdi onun sorumluluğunu bakıyorum Sayın Babacan'a falan atıyorsunuz sanki; "Ben yoktum." Daha sonra, işte, damat geldi, birtakım şeyler yaptı, Sayın Cumhurbaşkanı çıktı dedi ki: "Ben yoktum." Allah Allah, nasıl yoktun ya? Cumhurbaşkanlığı sistemi... Ne demek yani "Ben yoktum, ben yokken yapıldı." "128 milyarla ilgili yapılan tasarruflar benim dışımda, ben yokken yapıldı." Öyle değil, hepsinde siz vardınız, hepiniz vardınız ve hepiniz sorumlusunuz; MHP de sorumludur bu yapılanlardan. Sahip çıkın yani bu yapılanlara, ona buna atarak buradan kurtulamazsınız.

Ne yapıldı sonucunda? Bakın, Cumhurbaşkanı çıktı, işte, problem gidiyorken, sanki fabrika ayarlarına dönmek için, işte, ekonomide bir plan açıklandı, İnsan Hakları Eylem Planı açıklandı ve herkes yazdı, çizdi. Bakanlar değişti, Merkez Bankası Başkanları değişti, bildiğimiz kapitalist ekonominin klasik kurallarını uygulayacak bir ekip geldi, bunları uygulayacak. "Efendim, ne kapitalizmi? Kahrolsun kapitalizm." diyor Sayın Cumhurbaşkanı, Nâs dediği gibi bunu da diyor. Arkadaşlar, uygulanan ekonomik model kapitalizmdir. "Serbest piyasa..." diye bar bar bağırıyorsunuz, bir gün TÜSİAD'a söverek, ertesi gün TÜSİAD'la toplantı yaparak kimi kandırıyorsunuz yani böyle bir şey yok. Uygulanan model kapitalist modeldir ve bu modelle ilgili bir sürü çelişkiler girdiğiniz için kur köpürdü, olan şey budur. Köpük falan da değildir ha yani ekonominin, sizin uyguladığınız ekonomik politikanın gereğidir. Ne dediniz ısrarla? "Biz faizi indireceğiz, ihracatı artıracağız, kur biraz artsın. İşte, buradan bizim ekonomimizin belki de yüzyıllık Batı'ya bağımlı durumunu kurtaracağız ve zaten önümüzü açacağız, dünya lideri olacağız." filan diye böyle çıktınız. Ama kısa süre sonra kur işte burada patladı ve siz, bir taraftan "Nas, Nas..." diye diye, öbür taraftan da faizin -ne diyelim yani- en kuyruklusunu, yıldızlısını, en şeditini, "riba" dediğinizi getirdiniz değerli arkadaşlar. 2 puan faiz artırarak ortaya çıkacak olan sonucu 2 puan, belki de 3 puan, 4 puan, artı kur farkı, artı vergi kayıpları... Bakın, ne yapacaksınız? Şimdi, bu gerçek kişilerde yok değerli arkadaşlarım. Diyorsunuz ki: "Dönüşüm esnasında oluşan kur farkı kazançları da dâhil olmak üzere bu kapsamda açılan vadeli Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarından elde edecekleri faiz ve kâr paylarının vergiden istisna edilmesi..." Yani siz kur farklarını da dikkate... Vergilendirmeyeceksiniz, bakın, başka bir şey yapıyorsunuz. Başka ne yapıyorsunuz? Faiz uygulayacaksınız, vergilendirmeyeceksiniz. Kâr paylarına -ne demekse kâr payı, ne kârı yani hangi kâr payı- ona da kur farkı vereceksiniz ayrıca yani bozulduğu günden itibaren. Peki, kim bunlar değerli arkadaşlarım? Tüzel kişiler kim? Şimdi soruyorum bir daha, çok sorduk, soruyorum: 128 milyar dolar ne oldu? Milletin parası, Merkez Bankasından para... Bu 20'si ile 30'u arasında yaşanan büyük metaforda 9 milyar dolar ile 20 milyar dolar arasında Merkez Bankası kaynaklarının kullanıldığı iddiası var. Bu konuya da doğru dürüst bir cevap verilmiş değil. Sayın Hazine ve Maliye Bakanı diyor ki: "Efendim, bütün imkânları, bütün araçları kullanır." Kullandı mı kullanmadı mı, ne kadar kullandı; öyle bir şey... Ama rakamlar açıklandıkça bakıyoruz ki en az 9 -belki de daha fazla 20 milyar- 128 oradan koy, 137 milyar dolar. Bu parayı kimler aldı düşük şeyle? 7 lirayla, 8 lirayla, 9 lirayla kimler aldı? Şimdi, dolar için söylüyorum; 13,50'yle satıp aradaki kur farkının da vergisini ödemeyecek olan kimdir arkadaşlar? Bunu merak ediyoruz. Bakın, başka bir şey daha söyleyeyim size: "Milyarlarca TL teşvik edeceğiz." diye Sayın Başkanımız söyledi, "Teşvik de mi yapmayacağız?" falan diyor. Nasıl eşit dağıtacağız? "Teşvik veriyoruz." diye milyarlarca TL Kredi Garanti Fonu marifetiyle piyasaya sürdünüz. Sürmediniz mi? Sürdünüz. 2019, 2020, 2021'de para verdiniz. Bu paraların -siz de biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz- yarısı amacına uygun kullanılmadı. Yani ne işte ham madde alma, işte sermayesi olarak koyma, fabrikasına herhangi bir araç gereç alma, makine alma; yarısı, daha fazlası bu iş için kullanmadı. Ne yaptı? Güvenmediğinden dolayı gitti -borcu da vardı zaten- dolar aldı, altın aldı.

Şimdi, kaç liradan aldı bunları değerli arkadaşlarım? 7 liradan aldı, 6 liradan hatta aldı 2019'da. Şimdi bunları bozduracak. 2021'de vardı bilançosunda, şimdi bozduracak, bugünün parasıyla bozduracak ve aradaki farkı vermeyeceksiniz. Aradaki farktan vergi almayacaksınız kur farkından. Ya, ne yapıyorsunuz siz kardeşim? Ya, siz kime çalışıyorsunuz? Siz, kimin Hükûmetisiniz, kimlerin Hükûmetisiniz? Ve bu büyük para babaları, bunlar kimler? Bu dolarlar kimlere satıldı? Sayın Hazine ve Maliye Bakanı diyor ki: "O akşam kazığı küçükler yediler, garibanlar yediler." Kim? Ayşe teyze. 200 doları vardı, 180 doları vardı; bunlar kazığı yedi.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şimdi, bunlara yeniden kıyak getiriyorsunuz. Hayatınız bunu yapmakla geçti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum, sağ olun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yani böylesine kötü bir kapitalistsiniz, sadece kapitalist değil, çok kötü bir kapitalistsiniz maalesef.

Arz ederim efendim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ederim.

Sayın Garo Paylan, buyurun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Biraz daha verebilirdin.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Maddelerde...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Konuşma yaptım grup adına, görmedin mi Sayın Başkan? Herkesi kayırıyorsunuz ama bizi görmüyorsun.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Grup adına ayrıca konuşma olacak.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bilmiyorum yani ilk konuşmalar grup adına oluyordu.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sizi böyle değerlendirmedim, isterseniz tekrar söz verebilirim. Bülent Bey, öyleyse...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yok, yok; ben bitirdim, maddede konuşacağım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Peki.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sen de söz vermiyorsun.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ya, ayırt edemiyorum, şaka mı yapıyorsunuz, ciddi mi söylüyorsunuz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Eyvallah.