KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bazı bakımlardan anlaşamıyoruz, anlaşamadığımız konularla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Bir kere, tarihte hiçbir zaman bir sıfır noktası olmadı. Yani herkesin eşit olarak yola çıktığı bir nokta olmadı. Tersten söylersem, her zaman bir eşitsizlik oldu bütün toplumlarda ve o sebeple de bütün toplumlarda daha başlangıçtan beri hep adalet arayışı oldu. Dolayısıyla ve bugün itibarıyla da baktığımızda, Türkiye eşit bireylerden oluşan bir toplum değil yani yasal olarak eşit olmuş olabiliriz hukuk çerçevesinde fakat fiilî olarak baktığımızda müthiş bir eşitsizliğin olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, ben baktım, 1'inci madde, mesela, enflasyonla bağlantılı bir düzenleme bir bakıma. Diyoruz ki geçmiş yılla ilgili olarak vergiden muaf olsun bu şirketler. Peki, şunu niye dikkate almıyorsunuz arkadaşlar: Benim kabaca bildiğim kadarıyla bu yıl şirketler dünyası çok para kazandı, çok kâr elde ettiler. Ben birkaç tanesini sayayım, yüzde olarak söylüyorum: Mesela Erdemir yüzde 627 kâr etti, İsdemir yüzde 472 kâr etti. TELEKOM yüzde 126 kârlarını arttırdı. Koç Grubu yüzde 95 kârlarını arttırdı. ENKA yüzde 172, Garanti 73, Şişecam 93, Sabancı yüzde 72 gibi gidiyor. Yani sizin kurumlar vergisinden vazgeçmek istediğiniz şirketler hiçbir şeyden rahatsız değiller ki yani zaten çok kâr etmişler ama sizin mantığınızda -kusura bakmayın ama- şöyle bir şey var: Sanıyorsunuz ki ekonomik kriz iş dünyasının yeteri kadar yatırım ve üretim yapmamasından kaynaklanıyor gibi geliyor ve o sebeple de elinizdeki bütün imkânlarla, vergi, kredi, faiz, neyse iş dünyasını destekleyerek bu işten kurtulacağınızı düşünüyorsunuz. Tümüyle yanlış arkadaşlar, hatta bunun tam tersinin doğru olduğunu söyleyeceğim size. İş dünyasını ne kadar sıkıştırırsanız o kadar daha doğru davranmaya itersiniz. Bunun örneklerini sizler yaşadınız bence yani hatırlayın "aktif rasyosu" diye bir şey çıkardık biz geçen sene. Geçen sene miydi? 2019'da galiba. Niçin çıkarmıştık aktif rasyosunu? Aktif rasyosunu şunun için çıkardık: Merkez Bankası likiditeyi artırdı, şirketler bu likiditeyi üretime yöneltmediler, üretime kredi olarak vermediler. Ne yaptılar? Borsaya yatırdılar. Bakın, o sene -benim hatırladığım kadarıyla- bankaların kârı reel olarak yüzde 22'ydi, borsadaki şirketlerin getirisi ise yüzde 29'du ki bu iki rakam da dünyada çok az ülkede elde edilmiş getirilerdi. O sebeple, baktınız ki iş dünyası -pardon- daha özel olarak bankalar istediğiniz gibi davranmıyor yani sizin likidite artırmanızın sebebi bankalar üretime kredi verip de üretimde genişleme, istihdamda artış olsun vesaire gibi düşüncelerinize uygun davranmadılar, davranmazlar çünkü iş dünyasını tümüyle kontrol edemezsiniz. İş dünyası dediğiniz dünya çok farklı güçleri olan aktörlerden oluşuyor. Bazılarının gücü sizden de fazla, iktidardan da fazla. Kusura bakmayın ama bunu hatırlatıyorlar insana günü geldiğinde.

Dolayısıyla da ben bu maddeyi anlamsız ve Türkiye'de var olan eşitsizliği daha da artıracak olan bir adım olarak değerlendiriyorum. Dolayısıyla da ben biliyorum ki hasbelkader bu kanun da geçecek, aşağıda da yine Genel Kurulda da geçecek ama değerli arkadaşlar, hani, bana söylüyorlar "Kayıtlar var, kayıtlara geçiyor, konuşmanızın bir anlamı yokmuş gibi gelmesin." diyorlar ama beni de çok ilgilendirmiyor o kayıtlar biliyor musunuz, beni ilgilendiren şey, şu anda yaşanan eşitsizliklerin düzeltilmesi ve biz burada eğer bir şey yapıyorsak, yapacaksak bu yönde kararlar alınmasını sağlamamız lazım.

Gelelim diğer konuya, 2'nci maddeyi yine ileride konuşuruz ama... Değerli arkadaşlar, bakın, sizin geldiğiniz noktayı çok iyi anlıyorum, bunu yazıyorum da konuşmalarımda da söylemeye çalışıyorum. Siz öyle bir noktaya geldiniz ki birileri size de şöyle bir teklifte bulundu: "Ya, kardeşim, faizleri artırmak klasik ortodoks politikalar zaten." Fakat Hükûmet şunu gördü: Faizleri artırarak bir şey yapması mümkün değil, faizleri artırdığında Türkiye daha büyük bir resesyona girecek; bir. İkincisi; faizleri artırdığında tüketiciler tasarruflarını bankalara yönlendirmeyecek değerli arkadaşlar, böyle bir şey yok. Faizleri artırdığınızda fark etmiyor, insanlar yine dolara gidiyorlar. Kaldı ki faizleri artırdığınızda arbitraj geliri elde ettiriyorsunuz. Yabancı sermayenin gelmesi için yapıyorduk bunu daha önce ama yabancı sermaye uzun bir zamandan beri zaten gelmiyor, var olanı da aldı götürdü zaten. Dolayısıyla da Hükûmet baktı, faizleri artırarak bize önerilen politika bu ama bu saçma bir politika, buradan bir yere gidilemez diye düşündü ve dolayısıyla da başka bir yola dönmeyi daha anlamlı buldu. Neydi o? Tabii, Salih Cora da dinlese iyi olur ama hani, belki, yararlanır. Neyse, takılıyorum.

Efendim, şimdi, şunu düşünüyorsunuz, diyorsunuz ki: "Türk lirası değer kaybetsin." Tamam. "Dolar değer kazansın." Tamam. Bu ne işe yarar? Bu çok açık yani yapacağı şey, ihracatı artıracak ithalatı azaltacak olan ve dolayısıyla cari açıkta bir olumluluk yaşatacak olan bir mesele. Fakat değerli arkadaşlar, bunun da çözüm olmadığını esasında siz biliyorsunuz, Hükûmet biliyor çünkü Türkiye'nin... "Stop-and-go" diyor yabancılar Türkiye'nin ekonomik yürüyüşüne yani duruyor, gidiyor; duruyor, gidiyor. Niçin? İşte, bundan dolayı. Çünkü Türkiye ekonomisinin en önemli sıkıntısı, en önemli sorunu ithalata bağımlı olması gerçeğidir. İthalata bağımlı olmak hem fiyatları şişiriyor, enflasyon yaratıyor hem de dolar kurunu yükseltiyor. Dolayısıyla da dediniz ki ya da bu işi öneren arkadaşlar dediler ki: "Biz, dolar kurunun yükselmesine razı olalım ama ihracatımızı patlatalım." Ama bu arada, buradan yani bu gidişten çıkmamızı sağlayacak bazı durumlar olabilir diye düşündünüz -riskli bir durum esasında- o da şuydu benim anladığım kadarıyla: Efendim, ithalat pahalılaştığı zaman, ithalata ilişkin ya da ithalat yapılan ürünlerin yerli üretimi çok kârlı demektir ve siz şunu gördünüz -ki bu, Lütfi Elvan'ın konuşmasında vardı- dediniz ki: "Ara ve yatırım malı iştahı çok kabarmış durumda Türkiye'de." Evet, doğrudur çünkü bu "5'li çete" denilen... Bence ifadesi kötü belki ama şöyle ifade etmek lazım: Adalet ve Kalkınma Partisinin yaslandığı artık, KOBİ'ler değil, bu anlamıyla büyük bir sermayeye yaslanıyor ve bu büyük sermayenin gücüne dayanarak ithalatta bir ikame imkânı yaratabiliriz diye düşündünüz ve bunun altı ay, bir sene içinde yapılabileceğini görüyorsunuz ve buradan giderek, gerçekten Türkiye ekonomisinin ithalata bağımlı olma özelliğini atlayabileceğinizi düşünüyorsunuz. Bu, esasında, bizim de destekleyebileceğimiz bir şey çünkü Halkların Demokratik Partisi olarak, ithalata bağımlı olma gerçeği bizi de rahatsız ediyor Türk ekonomisiyle bağlantılı olarak. Ama mesele şudur: Bu gerçekten yapabileceğiniz bir şey midir? Kanaatimce yapamayacağınız bir şeydir. Fikir güzeldir ama bu fikri gerçekleştirmek için var olan koşullar, gerek dünya konjonktürü gerekse Türkiye'nin kendi yaşadıkları bunu gerçekleştirmenizi mümkün kılmayacaktır. Nereden anlıyorum? Dün Sayın Nebati açıkladı, kaç milyar gitmiş bu son uyguladığınız kur korumalı TL mevduatı hesabına? 131 milyar Türk lirası gitmiş.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - 137.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Fakat, öte yandan, döviz tevdiat hesaplarında 1 milyar dolarlık bir artış var. Yani insanlar dolarlarını bozup da Türk lirasına geçmiyorlar; Türk lirasındakiler, benim anladığım kadarıyla, kur korumalı TL hesabına yönelerek dolar talebinden vazgeçmiş oluyorlar. Evet, doğru. Ama siz bu dolar talebinden vazgeçmeniz karşılığında da bir faiz ödüyorsunuz çünkü değerli arkadaşlar, faiz, likiditeden vazgeçmenin maliyetidir yani var olan paranızdan vazgeçmenin maliyetidir faiz. Dolayısıyla, siz "Kurlar ile yüzde 14 olan politika faizi arasında fark olursa şu şu tarihler arasında, bu farkın karşılığını ben size ödeyeceğim." diyorsunuz. İşte, o "Ben size ek olarak ödeyeceğim." dediğiniz şey esasında doların faizidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tamamlarsanız...

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bir dakika, evet, bitireceğim Sayın Başkan.

Dolayısıyla da burada sizin perspektifinizi anladığımı düşünüyorum fakat farklı şeyleri dikkate almadan o kadar fazla bunlara karar verdiniz ki bunu biraz el yordamıyla yaptınız. Şimdi, bugün getirdiğiniz şirketler meselesi de aynı şekilde, siz "Yüzde 1,5 komisyon keserim." diyorsunuz tıpkı aktif rasyosu gibi ama değerli arkadaşlar, emin olun şirketler dünyası sizin istediğiniz gibi davranmayacak. Dolayısıyla da şimdi niye dolar mevduat hesaplarında 1 milyar dolar artış oldu, niçin oldu? Demek ki Hükûmetin aldığı bu kararlar her ne kadar bir güven yaratmış gibi görünse de dolar hala 13-14 lira vesaire... Dolayısıyla da...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

Maddeye gelince tekrar değerlendirme yapabilirsiniz.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Tamam, tekrar konuşurum.

Peki, tamam, ben de teşekkür ediyorum.