KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yani, şimdi, konuşmaya niyetim yoktu ama konuşmalar bir şeyler söylememi gerektirdi diye düşünüyorum -Uğur Bey'in söylediği laflara ilişkin söyleyeceğim bunu- bu spekülasyon meselesiyle ilgili olarak, spekülatörlerle ilgili olarak.

Değerli arkadaşlar, serbest piyasa ekonomisi, spekülasyon içeren bir kavramdır. Yani spekülatörler, fiyatlar düşükken satın alırlar, yüksekken satarlar, dolayısıyla da bir tür regülatör gibi işlev görürler. Kastedilen, manipülatörlerdir belki, yani manipülasyon yapanlardır; bunu anlayabilirim ama spekülasyon meselesi böyle bir meseledir. Dolayısıyla da burada kavramlar bizi yanıltmasın.

Tabii, aynı zamanda, stokçulukla ilgili olarak da doğrusunu isterseniz, Sayın Cumhurbaşkanı çok sık söyledi ve garip garip yasalar çıkardınız. Stokçuluk da aynı şekilde çalışan bir mekanizmadır. Orada kastedilen şey, muhtemelen, fahiş fiyat muhabbetidir. Fahiş fiyat, bir fiyatın serbest piyasa fiyatından kopmuş olması, yüksek olması, orada zaten bir tür piyasa gücü olan bir firmanın var olduğundan dolayıdır. Yoksa serbest piyasada yani boyları eşit firmalardan oluşan çok sayıda firmanın olduğu bir piyasada fiyatlar gerçekten o zaman arz ve talep tarafından belirlenir ama Türkiye böyle değil. Cevdet Bey de demin aynı hatayı yaptı ve hepiniz aynı hatayı yapıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, yani rahmetli Erbakan olsaydı, vallahi, size nasıl hitap ederdi bilmiyorum ama Erbakan Hoca çok açık yüreklilikle şunu söylerdi: "Bu Türkiye'de KOBİ'ler var, bir de büyükler var." Türkiye ekonomisi böyle bir ekonomidir. Yani, siz şimdi "şirketler" dediğiniz zaman şirketler olmuyor, bütün şirketler olmuyor. O şirketlerin içinde gerçekten çok büyük dolar rezervleri olan şirketler de var, efendim, hiç dolarla ilişkisi olmayan insanlar da var.

Dolayısıyla da yani ben bu tartışmaları biraz rahatsız edici buluyorum açıkçası. Şundan dolayı, bu söylediğiniz mesele, yani siz ne kadar başka türlü ifadelerde bulunursanız bulunun ama kur korumalı TL mevduatı meselesi, kamu kaynaklarının, bence, hakkınız olmadığı bir biçimde kullanılması anlamına geliyor. Kur garantisi vermekle, ne bileyim ben, hasta garantisi vermek veya taşıt garantisi vermek gibi ifade edebileceğimiz yöntemler esasında çok benzer niteliktedir. Yani kamu kaynaklarını, o kaynakların sahibi olan ama o hizmeti kullanmayan insanların ödemesi demektir aynı zamanda. Hani, ben anayasa hukukçusu değilim ama bu, Anayasa'ya aykırı bir harcamadır diye düşünüyorum çünkü "kamu" deyince gerçekten herkesin eşit derecede yararlanabileceği harcamalardan söz ediyoruz demektir. Benim anladığım kadarıyla bu kur korumalı TL mevduatı öyle değil ve tabii, sonuçta da hem "Politika faizinin üzerinde bir fiyat belirlendiği zaman, efendim, aradaki farkı ödeyeceğiz." diyorsunuz. Nasıl ödeyeceksiniz, hangi kaynaklardan ödeyeceksiniz? Tabii ki hazinenin kaynakları yani vergi kaynaklarından ödeyeceksiniz. İyi de yani, bu işlerle hiç ilgisi olmayan insanların da değerleri var orada, onları hiç dikkate alan bir yerden bir şey söylemiş olmuyorsunuz.

Onun için, değerli arkadaşlar, öyle veya böyle, yaptığınız her şey, var olan eşitsizliğin olduğu bir toplumda bir yere düşüyor. Siz ne kadar genel ifadelerle kullanırsanız kullanın ama yaptığınız düzenlemeler daima ve daima, egemen olan, hâkim olan, gücü olanların lehine çalışıyor ki bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin çıkış mantığına da aykırıdır çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi, KOBİ'ler üzerine yaslanarak yükselmiş olan bir partidir; şimdi ise, yani gördüğüm kadarıyla... Gerçi, Uğur Bey demin 5'li çete dediğimden dolayı rahatsız oldu ama ben 5'li çete de demiyorum, daha çoklu bir çete var bence, yani onların gücü üzerinden şu anda siyaset yapıyor Adalet ve Kalkınma Partisi; bu da -doğrusu- Adalet ve Kalkınma Partisine gönül vermiş insanlar için de herhâlde hoş bir durum değildir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.