| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayii Alanında İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3981) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 17 .02.2022 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hem Hasan Bey hem de Mustafa Bey konuşurken atıf yaptılar konuşmama. Şimdi, şunu ifade edelim: Bizim, sonuçta, şahsi olarak da parti olarak da hiçbir firmayı özel olarak hedef alma, itibarsızlaştırma gibi bir derdimiz yok, böyle bir niyetimiz de yok, buna gerek de yok ama en nihayetinde, ticari faaliyetlerin kendisi bir siyasi etik konusudur yani eğer bir yerde bir ticari faaliyet yürütüyorsanız ve o ticari faaliyetin bir tarafı olarak Hükûmetin kendisiyle bir yakınlığınız varsa ve Hükûmetin kendisi sizin o ticari faaliyet alanınızdaki işlemleri kolaylaştırıcı, cironuzu yükseltici anlaşmalara bir yol veriyorsa burada bunun siyasi etik konusu olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Nasıl biz, bugün, dönüp dönüp 5'li çeteyi konuşuyorsak ve sürekli bunu eleştiriyorsak... Neden? Çünkü sürekli bu 5'li çete -Kalyon, Limak, Cengiz ve diğerleri- sürekli Hükûmetten kamu ihalesi alıyor. Şimdi, bu bir siyasi etik problemi değil midir? Yani düşünün ki bir hükûmet sürekli üç beş tane firmaya ihale veriyor ve biz dönüp diyeceğiz ki: E, onlar eskiden beri müteahhitlik yapıyorlar, ne var bunda? Böyle diyemeyeceğimiz açık ve net. O nedenle, buradaki eleştirdiğimiz mesele, bir firmanın bir alanda yürüttüğü faaliyetlere ilişkin değildir; o faaliyetin kapsamını, konusunu, cirosunu, işlemlerini kolaylaştıracak siyasette kurduğu ilişkiye dönük bir eleştiri yapıyoruz. Ben bunda da hiçbir problem olduğunu düşünmüyorum ama genel olarak "Ülke olarak bizim yaptığımız, yürüttüğümüz katma değeri yüksek işlemleri itibarsızlaştırıyorsunuz." kavramını da kabul etmiyoruz; çok açık ve net. Biz barışçıl bir siyaset izliyoruz; çatışmayı körükleyecek, ülkelerin iç işleyişini zora sokacak, ülkelerin birbiriyle ilişkisini, uluslararası ilişkisini zora sokacak ama en temelde de yarın, öbür gün dönüp Türkiye'yi sorumluluk altında bırakacak -tıpkı Ukrayna'daki olay gibi- meselelerde Meclisin hassas olması gerektiğini, bu işin siyasi iktidarın tekeline, çıkarına -ne dersek- isteğine bırakılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü günün sonunda, sadece AKP iktidarı değil, bütün ülke olarak kaybediyoruz, bütün ülke olarak suçlanıyoruz, bütün ülke olarak sorumluluğa davet ediliyoruz ya da bütün ülke olarak bir şeyin tarafı olmak durumunda kalıyoruz. O nedenle, buradaki meselemiz ülkeye dairdir, genel kaygımızı da bu şekilde ifade edelim çünkü sadece buradaki anlaşmayı "AKP imzalıyor." diye geçmiyor, "Türkiye Büyük Millet Meclisi onaylıyor." diye geçiyor; bu sorumlulukla söz kuruyoruz, bu sorumluluğa yaslanarak cümle kuruyoruz.
Teşekkür ederim.