KOMİSYON KONUŞMASI

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Vallahi benim söz almaya niyetim yoktu. Başta söylediniz, 1'inci anlaşmada bir saat geçti, hâlâ konuşuyoruz maalesef. Uzatmayacağım, 2 şey paylaşacağım.

Bir tanesi -biraz konuyu dağıtarak belki hani şey olur- biz Özbekistan'a gittik yakın zamanda bir seçim gözlemi için. AGİTPA olarak gitmiştik Selami Bey'le birlikte, o delegasyon Başkanımızdı.

Şimdi, burada, öyle "Özbekistan soydaş ülke." falan filan konuşuluyor ya, Allah billah aşkına, bizi orada ayakta tuttular bir saat, VIP'e de sokmadılar, Büyükelçi geldi, karşıda bekledi; Büyükelçiyi de takmadılar, kimseyi de takmadılar. Ya, kendi kendimize böyle romantik fanteziler yapıyoruz, Özbekistan'ın Türkiye'ye öyle çok bir şeyi yok arkadaşlar, en azından biz görmedik. Selami Bey patlıyordu neredeyse, dumanlar çıkıyordu kulağından "Bu nasıl bir terbiyesizlik!" diye. "Bekleyeceksiniz." dedi.

HASAN TURAN (İstanbul) - Ne zaman gittiniz?

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - AGİTPA seçim gözlemi için gittik.

HASAN TURAN (İstanbul) - Kaç sene önce?

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Üç ay önce gittik.

HASAN TURAN (İstanbul) - Üç ay önce gittiniz...

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Ya, müsaade edin Hasan Bey, bakın, ben size hiç müdahale ettim mi?

HASAN TURAN (İstanbul) - Yok, ben bir şey demedim, katkıda bulundum.

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Ama insicamımı bozuyorsunuz. Bakın, siz konuştunuz on dakika, ben hiçbir şey demedim; müsaadenizle.

HASAN TURAN (İstanbul) - Ben bozmak için söylemedim, katkı için söyledim.

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Neyse, bu bir şey yani reel bazı durumlar konuşuyoruz. Şu Dışişleri Komisyonunda yedi yıldır benim gözlemim, yoğunlukla zaten güvenlik anlaşmaları üzerinden konuşuyoruz yani kategorik bir sınıflandırma yaparsak orada, yoğunlukla bu tür anlaşmalar geliyor, askerî anlaşmalar, güvenlik anlaşmaları vesaire. Fakat tek bir şey söyleyeceğim, bitireceğim: Tabii ki fikirlerimiz ayrı, ayrı siyasi partilerden geliyoruz fakat tek bir konuda; bakın, tek bir konuda tartışma üslup olarak çok kırıcı oluyor yani burada olan insanların bu ülkeyi, bu milleti nasıl seveceğinin kriterini kimse belirleyemez, yok böyle bir kriter. Yani benim anlayabildiğim, burada Türkiye'nin iyiliğini istemeyen bazı insanlar var yani konuşmalardan bu çıkıyor. Bakın, fikrime katılmayabilirsiniz, buyurun eleştirin fikrimi, diyebilirsiniz ki: "Hişyar Hoca, yanlış söylüyorsun." "Gülüstan, yanlış söylüyorsun." Söylüyoruz, amenna, konuşuruz, tartışırız; sonunda oylama yapıyoruz fakat "Siz böyle düşündüğünüz için bu ülkenin menfaatlerini düşünmüyorsunuz." derseniz, biz de deriz ki: Biz bu ülkenin menfaatlerini burada değil, şurada görüyoruz. Temel farkımız bu. Dolayısıyla, şey anlamda bir değer yargısı olmasın yani burada bu vatanı, bu ülkeyi, bu yurdu sevip sevmeme skalası, endeksi kimsenin tekelinde değildir. Sadece bunun altını çizmek istiyorum, yoksa tabii ki bütün farklı görüşler kendisini ortaya koyar, nihayetinde bir oylama yapacağız, şerh yazan şerhini yapar, gider ama tartışmaların kırıcı olmaması önemli.

Teşekkür ediyorum.