KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hoş geldiniz.

Az önce sordum, İçişleri Bakanlığının temsilcisi olacak mı soruları yanıtlarken yanınızda, var mı kimse?

BAŞKAN AKİF ÇAĞATAY KILIÇ - İçişleri Bakanlığından arkadaşlar var, benim listemde var.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Burada varlar mı, masada yani biz şu anda görüyor muyuz?

BAŞKAN AKİF ÇAĞATAY KILIÇ - Siz buyurun, Faruk Bey cevabı verir.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii, tabii.

BAŞKAN AKİF ÇAĞATAY KILIÇ - Zaten asıl cevabı eski Gençlik ve Spor Bakanı olarak ben vereceğim, kendime sakladım.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Eski Gençlik ve Spor Bakanı olarak derken... Ben "Emniyet görevlisi" dedim ama sizin geçmişte öyle bir görevinizin olmadığını tahmin ediyorum Sayın Başkan.

Çok hoş geldiniz.

Şimdi, biz, tabii ki tüm ülkelerle olduğu gibi Katar'la da dostluk ilişkilerinden yanayız, ulusal çıkarlarımıza, halkımızın güvenliğine, refahına katkı sunduğu sürece tüm ülkelerle, özellikle de bölgemizdeki ülkelerle iyi ilişkilerden yanayız ancak bu tür anlaşmaların, protokollerin içeriğine baktığımızda -az önce Sayın Büyükelçi Erozan çok net bir şekilde ifade etti- yani gerçek anlamda, bizim ulusal çıkarımıza, insanımızın güvenliğine -başta can güvenliği olmak üzere- katkı sunacak mı, sunmayacak mı, buna bakmak zorundayız. Önümüzden geçtiği için öncelikle bizim bakmamız lazım.

Burada -Sayın Bakan Yardımcısı da yanıtlayacaktır tabii- birincisi, uluslararası bir çağrı var mı, FIFA'dan bir talep gelmiş mi Türkiye'ye? İkincisi, Katar -küçük nüfusu var, belki polis teşkilatı küçük olabilir vesaire- bu hizmeti başka özel güvenlik şirketlerinden alamıyor mu? Muhtemelen, ülkesinde birçok hizmeti kendi ülkesinden ya da dünyanın dört bir yanından alabiliyordur. Tabii ki biz, Türk polisinin en zor koşullar altında görev yaptığını biliyoruz, onlara da minnettarız güvenliğimizi sağladıkları için. Polisimiz, askerimiz... Biz başımızı yastığa güven içinde koyabiliyorsak onlar sayesindedir. Birleşmiş Milletler kararlarıyla, NATO kararlarıyla, uluslararası oydaşma içinde alınan kararla dünyanın dört bir yanında hem askerimiz hem polisimiz bizim göğsümüzü geren başarılı görevler yapmıştır. O yüzden, onlara da minnettarız ama burada ne bir BM kararı var -varsa bilemiyorum, ben görmüyorum ama- ne FIFA'nın bir özel ricası, çağrısı var -üye ülkelere yani sadece Türkiye'de değil, FIFA üyesi ülkelere. Burada, Sayın Erozan'ın dediği gibi, iki tarafın yaptığı, hakikaten -üzülerek de söylüyoruz- bir hizmet alım sözleşmesi gibi gözüküyor.

O yüzden, birincisi, buraya gidecek polislerimizden birinin dahi bu görevi yaparken... Nedir bu görev? Yani "Büyük çaplı organizasyondaki terörle mücadele tedbiri, suçla mücadele tedbiri." dediğimizde ben anlıyorum ki statların güvenliği, ben anlıyorum ki havaalanlarının güvenliği; havaalanının önündeki bomba, statlardaki bomba ya da kamplardaki vesaire... Bütün bu önlemlerde Türk polisi en önde olacak yani ölümle, tehlikeyle, tehditle burun buruna olacak. Sadece Katar'da değil dünyanın neresinde olursa olsun, bizim ülkemizde de bu tür organizasyonlar hep güvenlik riski taşır yani kendi ülkemiz olduğunda tabii ki kendi polisimiz "Aman bir şey olmasın." diyecek ama Katar'da olduğunda öncelikle Katar'ın söylemesi lazım. Eminim ki söyleyecektir ama Türk polisinin böyle bir anlaşmayla gidiyor olması, doğrusu, doğru değil, güvenliğine risk getirir; bir polisimizin dahi saçının teline zarar gelmesi, hepimizi ama öncelikle bu anlaşmayı imzalayanları büyük sorumluluk altına sokar. Bunları söylemek zorundayız.

Tabii -Sayın Erozan söyledi- konu ekonomik, finansal konular olduğunda görüyoruz ki ülkemizin idarecileri, kamu kurumlarımız her türlü güvenceyi almış yani masraflar Katar'a tamamen bırakılmış gözüküyor ama benim dikkatinize getirmek istediğim nokta, işin hukuki güvencesi yani bu protokolün 5'inci maddesinin 6'ncı bendi. Burada diyor ki: "Görevlendirilecek Emniyet Genel Müdürlüğü personeli Katar ülkesinde bulundukları sürece Katar Devleti'nin yasa, düzenleme ve yargı yetkisine tabi olacaklardır." Sonrasında bir cümlecik var, doğru: "Katar Devleti'nin yargı yetkisinin uygulandığı ve hüküm içeriğinin Türkiye Cumhuriyeti'nin mevzuatında bulunmayan bir cezayı öngördüğü hâllerde, her 2 devletin mevzuatında yer alan bir ceza türü uygulanacaktır." Bu cümle muğlaktır, bu cümle oraya giden 3 bin polisimizi hukuki güvence altına alan bir cümlecik değildir. Bunu burada benden çok daha iyi bilen, hem büyükelçilik yapmış isimler hem şu anda kamuda görev yapan bürokratlar vardır. Bu cümleyle, siz, Katar yargısından yani bir şekilde oradan bağışıklık kazanamazsınız. Bunun dünyadaki örneklerinin nasıl olduğunu eminim Sayın Kaymakcı anlatacaktır bize yani bir ülke bir başka ülkeye asker gönderirken, polis gönderirken onun hukuki güvencesini tam anlamıyla -yani böyle muğlak bir şekilde- eğer garanti altına almazsa daha baştan polisinin, askerinin güvenliğini riske atmış olur. Bunu ifade etmek zorundayım. Neden demek şimdi "Katar Devleti'nin yargı yetkisinin uygulandığı..."? Yani herhâlde hangi yasalar, Katar şeyi... "Hüküm içeriğinin Türkiye Cumhuriyeti'nin mevzuatında bulunmayan bir cezayı öngördüğü hâllerde, her iki devletin mevzuatında yer alan bir ceza türü..." Yani örnek: Hırsızlık yaptı diyelim. Cezası ne Katar Devleti'nde bilmiyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Kol kesmek.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Mesela, kol kesmeyse, bilmiyorum. Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti'nin mevzuatında yok. Ya da laf attı diyelim. Aklıma gelmiyor tabii. Bunu burada hukukçuların ya da Emniyetin ilgili yetkililerinin -eminim Başkan yanıt vermeyecektir buna- cevap vermesi gerekir. Yani Türk mevzuatında cezası yok, ne yapacağız? "İkisinin de mevzuatında yer alan ceza türü." Hapis cezası. Şimdi, bizim ülkemizde belki hapis cezası olmayan bir şey için oradaki polisimiz hapis yatmak zorunda kalacak. Bunları çoğaltabiliriz. Ama böyle bir olasılık çok güçlü bir şekilde önümüzde. O yüzden, bunun net bir şekilde ifade edilmesi gerekir. Yani oraya giden Türk personel görevleriyle ilgili, hatta bence görevlilerinin dışında da yani kendilerinden kaynaklanmayan konularda bence tamamen Türk hukukuna tabi olmalıdır. Yani biz oraya onlar istediği için gidiyoruz, onları korumak için gidiyoruz, bu organizasyon başarılı olsun diye gidiyoruz. Ne demek yani? Türk hukukuna tabi olacak tabii, her türlü hukuki güvencesini sağlayacağız, sadece finansal güvencesini Katarlıların vermesiyle yetinemeyiz. Mutlak surette o polislerimizin her türlü şeyini yani zarar gelmemesi için güvenliğini sağlamak durumundayız.

İşte deniyor ki bazen "Hangi ülkeler istedi de bize verdiler?" Yani o ülkeler istedi de aynı şekilde bu kadar polis, bu kadar asker gönderecek mi, gönderdiğinde evet, Katar hukukunu mu kabul edecek? Yani tabii ki anlaşmaları, müzakereleri bilme noktasında değilim. Beni ilgilendiren bizim polisimizin güvenliğidir ve burada, bu konuya sonuna kadar da bu şekilde bakıyoruz; oraya böyle hukuki güvencesi eksik bir protokolle gider ise bu anlaşma, bu protokol düzeltilmeden -ki düzeltilme şansı yok önümüze böyle geldiği için- inanın, çok büyük bir risk oluşacaktır. Tabii ki biz polisimizin, dediğim gibi, BM çağrısıyla, işte, ne bileyim, üyesi olduğumuz uluslararası organizasyonların çağrısıyla gitmesi söz konusu olduğunda tabii ki yine burada konuşalım ama burada işte Katar'ın bütün masraflarını karşıladığı bir şekilde orada güvenliği sağlamaya gidecek polisimiz. Yapar mı? Yapar en iyi şekilde ama bu riski almaya değer mi benim söylemek istediğim. Tabii ki Katar'la iyi ilişkimiz var, ticari ilişkimiz olsun, daha iyisi olsun ama bu ilişkilerin özellikle ticari ilişkilerin -daha önce de söylemiştik- şeffaflığı, 2 ülkenin ulusal çıkarına fayda sağlaması esastır diye düşünüyorum. Bu hukuki güvence konusu tamamlanmadan bu anlaşmanın Komisyonumuzdan ve Genel Kurulumuzdan geçmesinin çok büyük bir sıkıntı yaratacağını düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.