| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 87 Milletvekilinin, Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi (2/4222) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 28 .02.2022 |
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, kıymetli milletvekilleri, sayın bürokratlar, sektör ve sivil toplumun çok değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün, burada gündemimizde olan yasa da yine kötü yönetimin, "Biz yaptık oldu." anlayışının bir sonucudur çünkü 2018'de Anayasa değişikliği yapıldığında, Cumhurbaşkanlığı -Anayasa uyum düzenlemelerinde en önemli öncelik Nükleer Denetleme Kurumunu kurmakmış gibi- yine yetkilerini aştı ve kanun hükmünde kararnameyle bu kurumu kurmaya kalktı. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Anayasa Mahkemesine gittik, yüksek mahkeme dedi ki: "Senin yetkin Anayasa'ya uyumla sınırlı, sıfırdan kurum kuramazsın." Bu karar, 9 Mart 2021'de Resmî Gazete'de yayımlandı ve Anayasa Mahkemesi, kurum mevzuatsız kalmasın diye bir yıl süre verdi. Bu bir yıl sürenin dolmasına dokuz gün var, üç yüz elli altı gün geçmiş, yumurta kapıya dayanmış; bir yıllık uykunuzdan uyanıp kanunu apar topar Meclise getirdiniz ama ülkede yangın var. Yirmi yılın sonunda hortlayan enflasyon canavarının altında ezilen halkın önceliği, öncelikli sorunu Nükleer Düzenleme Kurumu imiş gibi bizleri sıkıştırıyor, cuma günü verdiğiniz kanunu pazartesi görüşmemizi istiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, yasama ciddi bir iştir. "Bu 'yeni sistem' dediğiniz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde bu ciddiyetten uzaklaşılıyor." diyoruz, Meclisin ağırlığı, yasama faaliyetlerinin önemi göz ardı ediliyor. Burada alelacele geçirilen düzenlemelerin neticesini enine boyuna değerlendirmediğimizde, bir-iki hafta sonra, daha yeni yapılan kanunlarda değişikliğe dair düzenlemeleri konuşuyoruz. Biz, bu Komisyonda sizi her uyardığımız, "Böyle yapmayın." dediğimiz konularda haklı çıktık. Bunun en son örneği, yaşadığımız enerji krizidir. "BOTAŞ'a ihale yapma yetkisini vermeyelim." dedik, siz dediniz ki: "Spot piyasadan alacaklar doğal gazı, LNG'yi kısa sürede ihale yapmadan alacağız." Rusya'yla olan uzun süreli sözleşmeden vazgeçtiniz, ülkede sanayi çarklarını ilk kez durdurdunuz. Siz üreticiye elektrik ve doğal gaz veremediniz, bu da size nasip oldu, üretimi durdurdunuz. Ben bu durumu siz içinize sindiriyor musunuz diye merak ediyorum, vicdanlarınız gerçekten rahat mı?
Arkadaşlar, bu kanun gelmeden önce "Saha ziyareti yapacağız, yerinde inceleyeceğiz." demiştiniz, "Buna da ihtiyaç var, olabilir." dedik ama şimdi kanun geliyor, yoğun olunacak diye geçtiğimiz cuma ve cumartesi için planlanan ziyaret iptal edildi. Bu, milletvekillerine, "Siz tesisin inşaatını yerinde görmeyin, bilmeyin, kanunu bu şekilde değerlendirelim." demektir. Milletvekillerinden neyi, nerede kaçırdığınızı bir türlü anlayamıyoruz.
Enerjide Rusya'ya göbeğimizden bağlandık, nükleer santralde de ortağımız Rusya. Şimdi ülkesi işgal edilen Ukrayna'nın da yanında yer alamıyorsunuz çünkü nükleer enerjimizi de Ruslara teslim ettiniz. Nükleer santrali yap-işlet-devret modeliyle değil, yap-sahip ol-işlet esasıyla Ruslara verdiniz. Tesis Türkiye'ye devrolmayacak, tüm sistemi Rusya yapacak, sahibi olacak ve de işletecek. Biz bu işin neresindeyiz? Ruslardan başka kimse tam olarak sistemi veya güvenlik önlemlerini bilmiyor çünkü Ruslar tesisleri de kendi toprağı gibi kabul etmiş. Bu yönüyle, Akkuyu, egemen bir devletin sınırları içinde olup da bir başka devlete ait olan ve o devlet tarafından işletilen ilk ve tek NES olma özelliğini taşıyor. Üstelik, 2021'de yapılan YEKA GES-3 Yarışması'nda kilovatsaat başına verilen alım garantisi 2,5 ile 3,5 dolar sent arasında iken Akkuyu Nükleer Santrali'nde üretilecek elektriğe verilen alım garantisi ise kilovatsaat başına 12,35 dolar sentle rüzgâr ve güneş gibi kaynakların yaklaşık 3-4 katı tutarında. Daha öncesi, böyle bir zamanda, biz, Rusya'nın Ukrayna işgaline dair millî güvenliğimizi, ekonomimizi, ticaretimizi de yakından ilgilendiren konular hakkında yürütmenin Meclise bilgi sunmasını talep ederken Rusya'nın lokomotif olduğu nükleer enerjiye dair kanunu apar topar görüşmeye çalışıyoruz ama Ruslar ne yapıyor? İnşaatta çalışan işçilerin ücretlerini savaş bahanesiyle vermiyorlar, istedikleri zammı da ödemeyeceklerini açıkladılar.
Değerli arkadaşlar, Rusya-Ukrayna savaşının ortasında, enerji krizinin içinde bu teklifin görüşülmesi hatadır. Orada mahsur kalmış daha binlerce vatandaşımız var, aileleri burada endişeli bekleyişi sürdürürken Akkuyu'da Rusya'ya yıllarca tanınan hukuksuz ve öngörüsüz imtiyazların, pahalı enerjinin ve çevresel risklerin gölgesinde, bir de savaş ortamında, bu kanun habersizce, STK'lerin ve uzmanların görüşlerini almadan, bizlere de bunun için yeterli süre tanımadan görüşüyoruz. Dünya Rusya'ya yaptırım uygulamaya başlarken Erdoğan "NATO Ukrayna'ya sadece nasihat çekiyor." diyor, sessiz ya da çekimser kalanları eleştiriyor ama Akkuyu'da Rusya'ya karşı radikal karar almak yerine, tam tersine nükleerin yasal zeminini savaş günlerinde Meclise dayatıyor. Nedeni belli: 9 Mart 2022'de kanun yürürlüğe girmezse AYM'nin, Yüksek Mahkemenin KHK'yi iptal kararı gereği Nükleer Düzenleme Kurumu ve NÜTED AŞ'yle birlikte nükleer piyasasına dair tüm mevzuat silinip gidecek. Komisyonumuzun tüm üyeleri çok değerli. Bu teklife Komisyon üyesi 6 arkadaşımız da imza atmış -isimlerini saymayacağım- ancak aramızda bu konuda yetkin olduğunu söyleyebileceğimiz bir kişi yok. Zaten Şahin Tin her yere imza atıyor yani burada da galiba uzman, buraya da imza atmış. Kendisi de yok, inşallah gelir açıklamasını yapar.
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ ¬- Şahin Bey'e söz hakkı doğdu.
TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Evet.
Nükleer enerji konusunda uzman kişileri dinlememiz ve görüşlerini almamız gerek. Bu amaçla bir alt komisyon kurulmasının uygun olacağını değerlendiriyoruz, söyledik ama reddedildi. Nükleer platformu, STK'ler, uzman kuruluşlar uyarıyor; İklim Şûrası toplanıyor, Mecliste iklim değişikliğiyle ilgili araştırma komisyonu rapor veriyor ama nükleerde geri adım atmak yerine, tam tersine kanunu getiriyorsunuz.
Teklifi görüşmek üzere bugün saat onda alt komisyon olarak Çevre Komisyonu da toplandı; oradaki arkadaşlarımızın değerlendirmelerini de bugün, bu Komisyonda almamız gerekir. Onların yazdığı rapor da konunun çevreyle de doğrudan ilişkisi olması bakımından önemlidir değerli arkadaşlar. Bu görüşmemizde o raporu da değerlendirmemiz gerekir ama süre yok, "Neden?" deyip geçiyorsunuz çünkü bu teklifi hazırlayacak olanlar derin bir uykudaydı. Anayasa Mahkemesinin tanıdığı bir yıllık sürede çok daha önemli işleri vardı ki son bir hafta kala teklifi Meclise sunmayı akıl edebildiler. Otomatik işlediği için Meclis, alışmışlar, "Hemen götürelim, imzalansın ve geçirsinler." diyorlar. Bu, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin kilitlendiğinin ve sonuna gelindiğinin en büyük göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, "nükleer enerji" deyince bizim sütten ağzımız yanmış, yoğurdu üfleyerek yiyoruz. Bilim insanlarını dinleyelim, uyarılarını dikkate alalım, tarihi ve geçmişte yaşananları unutmak değil ders almak gerekiyor. Nükleer santral konusu, ülkenin en çok tartıştığı konudur. Bu ülke, Çernobil yaklaşık 2 bin kilometre ötede de olsa onun doğaya, çevreye, tarıma, hayvancılığa ve insan sağlığına nasıl zarar verdiğine en yakın tanık olmakla kalmadı, tüm bu zararları birer birer yaşadı. O dönem "Çay radyasyonsuz." deyip içerek ispatlamaya çalışan bakanlar vardı; tarih onları kara bir leke olarak yazacaktır. Karadeniz'de artan kanser vakaları, sakat doğumlar Çernobil etkisine bağlandı; bunları unutmadık. Bunları Ruslar da unutmamış olacak ki yeri biz veriyoruz, parayı biz veriyoruz, onlar da ülkelerinde risk almamak için bizde santrali kuruyorlar. Her şeyi biz verdiğimize göre kendi ülkelerinde kursaydılar, ne fark ederdi? Bakın, yanı başımızda bir işgal var. Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinde dahi Çernobil ana gündem oldu. Biz bu nedenle diyoruz ki nükleer enerji için iyice düşünüp tartışalım, alternatif enerji kaynakları yeni gelişen teknolojilerle daha risksiz, daha verimli, daha sağlıklı mümkün ise gelin o enerji kaynaklarına yönelelim, bu konuyu bilimle ve akılla tartışalım "Biz yaptık, oldu." inadıyla adımlar atmayalım.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi yine baştan sakat. Bir düzenleyici kurumun kanunda olması gereken tüm ana özellikleri kanunun başında belirlenmesi gerekirken buna uyulmamıştır, daha önce kanun hükmünde kararnamede yer verilen teşkilat yapısı, kadro sayısı, özlük hakları gibi hususlar teklif metninden çıkarılmıştır. Anayasa madde 123'te "İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. Kamu tüzelkişiliği, kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulur." denilmektedir. Anayasa madde 106'da ise Cumhurbaşkanının hangi konularda kararname çıkarabileceği sıralanırken bunlar arasında düzenleyici ve denetleyici kurumlar hakkında düzenleme yapabilmesi öngörülmemiştir. Dolayısıyla teşkilat, görev, yetki ve personele ilişkin düzenlemeler açıkça bu kanun teklifinde yazılmalıdır, Cumhurbaşkanlığı kararnamesine bırakılmamalıdır. Kanun hükmünde kararnamede olan kadro cetveli de bu kanun teklifinde yok. Kurum kuruluyor, kaç çalışanı olacak, kadroları ne olacak, belli değil. Daha önce kanun hükmünde kararnamede yer aldığı hâlde teklifte Nükleer Düzenleme Kurumunun teşkilat ve görevleri ile personelin özlük haklarına neden yer verilmemiştir? Nükleer Düzenleme Kurumu için bir kanun teklifi hazırlanıyor, personele ilişkin hükümler de dâhil olmak üzere 10 ayrı konuda hazırlanması öngörülüyor, yönetmelik hazırlanması öngörülüyor, o zaman biz bu kurumu kanun teklifiyle mi kurmuş oluyoruz? 10 tane ayrı yönetmelik hazırlanacak bu kanun teklifini biz çıkardıktan sonra, e, ne anlamı vardı? Göstermelik bir kanun teklifiyle aslında her düzenlemeyi yönetmeliğe bırakıyoruz değerli arkadaşlar, bu kanun teklifini hazırlayan arkadaşlar.
Bir de kanun hükmünde kararnamede olduğu hâlde bu kanun teklifinde olmayan çok kritik bir düzenlemeye dikkat çekmek istiyorum. Daha önce kurumlar arası koordinasyonun sağlanmasına ilişkin düzenleme neden teklifte yer almamaktadır? O düzenlemede tek tek hangi kurum neyle görevli yazılmıştı, şimdiki düzenlemeye bakıyoruz, bir Nükleer Düzenleme Kurumu var, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı var, bir de Cumhurbaşkanlığı var, İçişleri Bakanlığı nerede? Dışişleri, Ulaştırma, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Sağlık, Millî Savunma Bakanlıkları, MİT, Emniyet, kuvvet komutanlıkları; bunların hepsine tanımlanmış roller vardı kanun hükmünde kararnamede, şimdi bunlardan vazgeçildi mi? Santrallerin güvenliğinden kim sorumlu olacak? Nükleer maddelerin taşınacağı yollarla ilgili olarak düzenlemeyi kim yapacak? Saha içi, saha dışı acil durumlardan kim sorumlu olacak? Nükleer Düzenleme Kurumunun görev ve yetkileri eksik. Radyasyon, nükleer sonrası bertarafın nasıl yapılacağı yani alandaki yükün tam olarak nasıl temizleneceği netliğe kavuşmamış. Gelecek kuşaklar ve bugünün tarımı, hayvancılığı, barınması ve insan yaşamı için genel ilkelerle, güzel sözlerle bir iyi niyet beyanı formatında kanun yazılmış.
Nükleerde patlama olursa, madde taşınırken sızarsa ve sigorta miktarı bunu karşılayamazsa, komisyonun belirleyeceği zarar kanunda yazan milyon avroların çok üstünde çıkarsa ne olacak? Maddeye şunu yazmışlar: Cumhurbaşkanı eksik kalan tazminatlar için gerekli tedbirleri alır, usul ve esaslarını belirler." Âdeta padişah yetkisiyle nükleer işini de yönetmeye kalkıyorsunuz. Her şeyden anlayan bir Cumhurbaşkanımız var, nükleerden de anlıyor. Tazminatlar nasıl karşılanacak? Hep bugünü düşünüyoruz, yarını düşünmüyoruz. Değerli milletvekilleri, nükleer işi tek adamın kararlarına bırakılmayacak kadar önemli ve hayatidir. Hani hep "Dünya 5'ten büyüktür." diyorsunuz ya, onun gibi, nükleer enerji de tek adamdan büyüktür. Fakat teklif metninde kritik konularda 7 ayrı yerde Cumhurbaşkanına yetki verilmiştir. Nükleer tesisi devlet işletirken bir zarar meydana gelirse buradaki zararın devlet tarafından ne şekilde tazmin edileceğine dair usul ve esasları Cumhurbaşkanı belirleyecek. Nasıl belirleyecek, neye göre belirleyecek, belli değil. Nükleer Zarar Tespit Komisyonuna dair her hususu da yine Cumhurbaşkanı belirleyecek. Komisyonda kimler yer alacak, zararlar nasıl tazmin edilecek, tazminde öncelik, acil ekonomik tedbirler gibi birçok hususta yine Cumhurbaşkanı yetkili. Tazminatlarda sorumluluk miktarı aşıldığında ne olacak? Nükleer sigortada belirtilen teminatın eksik kaldığı hâllerde ne olacağını belirleme yetkisi yine Cumhurbaşkanının elinde. Sözleşmeli çalışacak personelin ücretlerindeki tavan ve sayı kanunla belirlenmiş ama gerisi yine Cumhurbaşkanına bırakılmış, ücretlerini dahi Cumhurbaşkanı belirleyecek. Bu yetkileri bir kişiye vermenin ülkeyi getirdiği noktaya dair en basit örnek bu yasa teklifinin bizzat kendisidir. Tek adamın "Ben yaptım, oldu." kanun hükmünde kararnamesiyle kurulan Nükleer Düzenleme Kurumu için, Anayasa Mahkemesi "Öyle 'Ben yaptım, oldu.'yla olmuyor bu işler." deyip kanun hükmünde kararnameyi iptal etmiştir. Şimdi o hatayı düzenlemek için bu kanun teklifi önümüze geldi. Bir nükleer kaza olduğunda verilen nükleer zararın tazmini konusu, bu alanda görev alacak yabancı ve Türklerin hangi şartlarda çalışacağını belirlemek, Cumhurbaşkanının "Ben yaptım, oldu."larına bırakılmayacak kadar önemlidir değerli arkadaşlar. Bu kararlar bir kez alınır çünkü kaza olduğunda artık dönüşü yoktur.
Değerli arkadaşlar, bakınız, bugün nükleer santral inşaatı devam ederken biz "Nükleer Düzenleme Kanunu"nu görüşüyoruz, ne acı, değil mi? Yani ihale önce yapılmış, inşaat başlamış ama bu konuda yetkili olacak kurum yeni kuruluyor.
Bizim Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak tavrımız nettir. Sizin tamamen ters mantıkla yürüttüğünüz işleri biz düzene koyacağız. 2010'daki Akkuyu'la ilgili anlaşmaya karşı şerhimizde duruşumuz nettir. 2019'da radyoaktif atıklarına karşı uyarılarımız Komisyon şerhinde açık. 2018 seçim bildirgelerimizde ilkelerimiz belli, mevcut nükleer enerji teknolojisine dayalı, sorunlarını gidermemiş riskli santrallerin ülkemizde kurulmasına izin vermeyeceğiz. Nükleer ve kimyasal silahların bölgemizde ve dünyada yayılmasını önlemek için etkin mücadele vereceğiz. Bu ülkenin doğasını, tarımını, hayvancılığını, geleceğini hiç kimseye peşkeş çekmeyeceğiz. Bugünümüz ve geleceğimiz için en temiz, en çevre dostu ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ülkemize, milletimize en iyi ve en uygun koşullarda enerjiyi sağlayacağız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.