KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET AKIN (Balıkesir) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Bakan Yardımcımız, değerli bürokratlar; hepinize saygılar sunuyorum.

Burası benim Komisyonum, her ne kadar beni buradan geçici olarak aldılarsa da yine benim Komisyonum.

BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Seni her zaman bekleriz Ahmet Bey.

AHMET AKIN (Balıkesir) - Sağ olun.

Bu Komisyon hep yapıcıdır, ülkenin geleceğini planlayan, önünü açan, bu konularda çalışmalar yapan bir Komisyondur; onun için tekrar burada olmaktan mutluluk duyuyorum.

Şunu söylemem lazım: Şimdi, özerk bir kurum kurulması amaçlanıyor, gerekçede anlatılanlar üzerinden baktığımız zaman bunlar gözüküyor ancak teklifin maddelerine -zaten arkadaşlarım da belirtmiştir, çok tekrar etmek de istemiyorum- baktığımız zaman özerk bir düzenleyici, denetleyici kurum oluşmadığını net bir şekilde görebiliyoruz. Maalesef, yine bir liyakatsizlik, yine tek kişinin iki dudağı arasında bir kurum oluşturuluyor görüntüsü var. Yani bu kurum öyle Merkez Bankası, RTÜK, BDDK, EPDK gibi bir kurum değil; bu, dünyanın başına, insanlığın, geleceğimizin, evlatlarımızın, çevrenin, doğanın başına tehlikeler açabilecek bir konu. Onun için çok dikkatli, liyakatli ve iyi anlatımlarla ilerlememiz lazım.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak değerli sözcümüz Tahsin Bey, diğer vekillerimiz hepsi konuyla ilgili bütün açıklamaları yaptılar ancak ben şunu söylemek istiyorum müsaadenizle, çok da uzatmadan: Enerji politikalarını neden hep bağımlılık üzerine kuruyoruz? Bu, bir kere baştan aşağı bence yanlış. Şimdi, burada diyeceksiniz ki "Efendim, işte, yeni bir yerli, millî kaynak nükleer." Bu, ne yerli ne millî baktığınız zaman. Aslında millîleşmesi gerekiyor; bu kaynağın, bu projenin millîleşmesi gerekiyor ve böyle olmasını istiyoruz biz. Neden? Şimdi, teknolojisi bizde değil. "Bizde." diyeceksiniz belki, o zaman nasıl bizde olduğunu anlatın. Mesela, "know-how"ı, nasıl yapıldığı, teknolojisi bizde mi; bunları duymaya ihtiyacımız var.

Aynı zamanda, burayı denetleyecek, buraya girecek kişi kim olacak? Yani nükleer santralin içine giremeyen insanlar, bunu denetleyemeyen insanlar nasıl bunu denetleyecek, neye bakacak, kime hesap verecek? Efendim, sizin önünüze kâğıtları verecekler, çekilecek gidecekler yani geldiğimiz noktada maalesef tüm yetkiler bir tek kişiye veriliyor; bu doğru bir şey değil, bu iyi bir şey değil. Yani baktığınız zaman, bu nükleer santralin sahibi Rusya, Türkiye değil. Yanlış hatırlamıyorsam yüzde 99,2'si Rusya'ya ait yani bunun Rusya'dan enerji almaktan bir farkı yok baktığınız zaman; onun için millîleşmesi önemli. Gereken neyse, bu firmalarla veya bu ülkeyle oturup bunun "know-how"ını, teknolojisini almak zorundayız.

Şimdi, şunu sormak geliyor içimden: Hâlâ akıllanmadınız mı? Çünkü hatırlayın, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Putin arasında bir sorun olduğu zaman salvolar karşılıklı başlamıştı, demişti ki Putin: "Bak, vanayı kapatırız." Erdoğan da dedi ki: "Tezek yakarız." Yani bir tehlikenin olduğu ortada, bu varken o süreçten bu sürece kadar daha çok şey yapabilirdik ama yine bağımlı olduğumuz, tamamen teslim olduğumuz bir Rusya. Yani daha yeni yaşıyoruz işte, nükleer sıkıntılar; ellerinde, dünyanın yaşadıkları ortada.

Madem bu kadar istiyorsunuz da biz neden bunu, kendi nükleer santralimizi kendimiz yapamadık? Bakın, çok enteresan, dünyada hiçbir ülke -Sayın Bakanım, Sayın Vekilim, yanlışsam siz düzeltirsiniz- ilk nükleer santralini bir yabancı ülkenin uhdesinde yaptırmadı; bu doğru, bana göre böyle ama eğer yanlışsa söyleyin. Yani bu kadar önemli bir konuyu nasıl biz bir ülkeye verebiliyoruz? Bir de pahalı, çok pahalı -atıklarına, iki dakika, hemen, çok kısa sürecinden bahsedeceğim- yani çok yüksek fiyatlar; 12,35 dolar/sent ile -15,85'e kadar mı?- 15,35'e kadar çıkan bir rakamı da olabiliyor. Yani neden bu kadar pahalı? "20 milyar dolar." diyorlar maliyetine kendi sitelerinde, hesapladığınız zaman, efendim, işte, geliri 35 milyar dolar, bunun yüzde 10 civarında bir gideri var, düştüğünüz zaman 32 milyar dolar çıkıyor vatandaşın, milletin cebinden. Bizde bu kadar para yok; olsa emeklilere, çiftçiye dağıtırdık.

Efendim, Sayın Cumhurbaşkanı bugün açıkladı. Yani 2 düzenlemeyi iki ayda, üç ayda yapamadınız. Ya, bir indirim yapacaksınız "Yok, kademe indireceğiz, yok onu indireceğiz." yapamadınız, geldiğiniz nokta şu: Yüzde 125 yaptığınız zamdan yüzde 25 indiriyorsunuz, yüzde 100 zamla vatandaşı karşı karşıya bırakıyorsunuz. Hiç kusura bakmayın ama bu, milletin aklıyla alay etmek. Ben, burada, müsaadenizle şunu söylemek istiyorum: Milletimizin bir talimatı var; bu talimat açık, net şudur: Milletimiz "Öncelikle şu zamları indirin, aralık ayına geri getirin." diyor, bunu talimat olarak veriyor ve de diyor ki: "Yaptığınız zamların üstüne de zam yapmayın." Ya, siz, bir kademeyi bile iki ayda bir noktaya getiremediniz, yine zamlarla karşı karşıyayız; bu doğru bir şey değil. Tabii, bizim iktidarımızda böyle olmayacak çünkü vatandaşın enerjide söz sahibi olmasının önünü açacağız ve yenilenebilir enerjiyi, enerji politikalarımızın odağına koyacağız, en tepesine de güneşi yerleştireceğiz.

Değerli Vekilim söyledi, dedi ki: "Ben torunlarıma nasıl hesap vereceğim?" Ya, buradaki konular geçecek, tabii, sizin çoğunluğunuz var ama bu çoğunluğa güvenerek aldığımız kararlar, burada Sağlık Bakanlığından kimsenin olmaması -demin Hocam söyledi- çok hızlı geçmesi, sivil toplum kuruluşlarının yeteri kadar görüşlerinin alınmaması ve Anayasa Mahkemesinin reddettiği bir konuyu ortaya getirmek bence doğru değil. Bakın, Rusya-Ukrayna savaşta; burada, enerji krizini, jeopolitik riskleri değil de dünyanın en pahalı enerji anlaşmasını, Akkuyu'yu konuşuyoruz. Burada, biz ne yapacağız vatandaşa? İnsanlar diyor ki: "Tamam..." E, bir de enerjiyi planlı, programlı kullanamıyoruz çünkü Enerji Bakanlığı maalesef... Çok değerli bürokratlar var, bunu da biliyorum, gerçekten biliyorum çok değerli bürokratların olduğunu ancak burada, enerji planlamasından yoksun bir noktadayız. Yani burada söylüyor işte "En uç noktada harcadığımız 56 bin megavat, şu anda -güzel bir şey- 100 bin megavat kurulu gücümüz var." Ama hâlâ sıkıntı yaşıyoruz, bunları da bizim incelememiz lazım bence.

Enerji arz güvenliği konusunda tedbirler almamız lazım. Anlaşma yapıyoruz, doğal gazda 61 milyar metreküplük anlaşmaya ihtiyacımız var, yaptığımız 48 milyarlık; 3 milyar metreküpü, efendim, işte, spot piyasalardan anlaşma, 11 milyar metreküp var. Hadi 1 tanesini İran'a bağladınız; e, şimdi yine krizler yaşanırsa bunu kime bağlayacaksınız? Onun için bunun da... Tabii, başa sararsak çok uzar ama ben sizin değerli vaktinizi almak istemiyorum çünkü burada çok güzel, kapsamlı konuşmalar yapıldı, bir de Komisyon üyesi de değiliz o konulara da dikkat ediyorum, onu da ayrıca söyleyeyim.

Şimdi, biz zaten Nükleer Düzenleme Kurumunu kendi programımıza koymuştuk, onu da söyleyeyim, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu vaat vardı, "Bunu kuracağız." diye söyledik ama tabii, bu şekilde değil; liyakatle, STK'lerle, hep beraber ve herkesin rahatlıkla fikirlerini beyan ettiği şekilde ve sadece 1 kişiye bağlı değil. Zaten 1 kişiye bağlı olamaz yani her şeyi 1 kişi bilemez. Geldiğimiz noktada, bu, her şeyi 1 kişinin bildiği noktanın vatandaş nezdindeki karşılığının yüzde 20'lere düştüğünü görüyorsunuz yani veya "Değil." diyorsanız, seçimi getirin, millet size ne olduğunu göstersin. Bakın, ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi olarak nükleer silahlardan arındırılmış bir global güvenlik konseptinin egemen kılınmasını her uluslararası platformda destekleyeceğimizi de -destekler diye de- söyledik.

Bakıyoruz "Acaba bu, bağımsızlığımızı artıracak mı?" diye -demin Saygıdeğer Milletvekilimiz söyledi, Kahramanmaraş Milletvekilimiz- yani burada bizim bağımlılığımız artıyor. Biz de istiyoruz inanın yani bu millî bir mesele. Burada, büyük milletimizi, Türkiye'yi ortaya çıkarmak, tam bağımsızlık hedefiyle ilerlemek zaten bizim partimizin kurucusu, ülkemizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de emaneti. Onun için enerji kaynaklarımızın millî ve yerli olması çok önemli. Mesela, düşünüyorum ben, neden her yıl 5 bin megavat güneşten yapmadık? Biz yapacağız -burada zaten tutanaklara geçiyor- iktidarımızda her yıl 5 bin megavat güneşten yapacağız. Çatı uygulamalarımız var, vesaire, bunları en maksimum düzeye koyacağız. Yani işte, buradaki nükleer santralin kapasitesini her yıl güneşten yapacağız. Milletin bu konuda önünü açacağız ve destek vereceğiz, hibe vereceğiz; yüzde 35'e yakın hibe vereceğiz ve vatandaşımızın bunu kendi çatısına, bacasına, fabrikasına kuracağı yerlerde bunu destekleyeceğiz, özendireceğiz ve kredilendireceğiz çünkü bu para sonuçta milletin cebinden çıkıyor. Yani milletin cebinden çıktığı için bunu Rusya'ya ödeyeceğimize milletimize ödeyeceğiz ve çok kısa bir sürede de bu parayı geri almış olacağız.

Rusya Türkiye'de kendi nükleer santralini işletecek. Ya, bakıyorum, bakıyorum, bir savaşın içindeyiz yani savaşın içine dâhil olabiliriz ama anahtarların hepsi Rusya'da. Ben şimdi burada, tabii, iktidar milletvekili arkadaşlarımın da ne diyeceklerini biliyorum ama hassasiyetle düşünürlerse hak verirler. Ya, neden biz kendi kaynaklarımızla, kendi evlatlarımızla, çocuklarımızla yapmıyoruz da, kendi teknolojimizle yapmıyoruz da affedersin, Rusya'ya getiriyoruz, teslim ediyoruz burayı? Orada çocuklarını okutuyorlar, Rusya'daki çocuklar büyüyor, onların hedefi sıcak denizlere ulaşmak, onların hedefini biz gerçekleştiriyoruz. On beş yıl garanti veriyoruz ya, akıl mantık işi değil yani. Neden verelim? Piyasaya girsin, yapsın. Neden bu parayı vatandaş ödüyor? Onun için, bu projenin millîleşmesi lazım, bunu net olarak söyleyeyim; bu konuda, nükleer santral projesinin millîleşmesi lazım. Akkuyu Nükleer Santrali'nin bağımlılığımızı artıracağı konusunda herhâlde artık hiç kimse bir şey demiyordur. Burada bizim yataklarımız yok, teknolojimizi de vermiyorlar. Yani biz bir şeyler çıkartmaya çalışıyoruz.

Ayrıca, atık yönetimi nasıl yapılacak? Yani bu milletin istediği ve milletimizin beklediği konu. Şimdi dersiniz ki: "Efendim, bunu Fransa yapıyor." Fransa bu atıkları alıyor, başka ülkelere gönderiyor, orada harcıyor veya onlara gömüyor. Peki, Türkiye buradaki... Rusya işletiyorsa o zaman alsın buradaki atıkları, götürsün Rusya'ya, orada bunu gömsün çünkü bunun saklanma şekli belli. Bu santralden yakıt artığı olarak çıkacak yarılanma ömrünü tamamlamış uranyum artığı nereye depolanacak? Eğer bu santral Rusya'nınsa bunu Rusya alsın götürsün. Yani Rusya'ya bu kadar aşırı derece bağlanmamız ileride sıkıntı yaşayacağımızın göstergesi. Mesela, radyoaktif proton bombardımanından koruyan en iyi kalkan toprak. Akkuyu Projesi'nde bu konuda ne düşünülüyor -inşallah, tabii, bunu da ben okuyacağım tutanaklardan daha sonrasında- yani bunu ne yapacağız, bu önemli. Soğutmada sıcaklık ve nem eleştirisi nedir? Vesaire. Efendim -arkadaşlarım anlattı, tekrar etmeyeyim- yakından fay hattı geçiyor; işte, doğaya, canlıya zarar veriyor...

Bir de modeli... Şimdi, biz deney tahtası değiliz. Burası büyük Türkiye Cumhuriyeti ve biz Alevi'si, Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i, hepimiz birlikte Türk milletiyiz ve bu büyük milletin sıkıntılara deney tahtası olmaya... Böyle bir şeyi kabul edemeyiz. Eğer olacaksa Rusya gitsin, bunu kendi ülkesinde bir yapsın, bir denesin, elektriği de bize versin. Yani sonuçta biz neden deney tahtası oluyoruz? İnanın, bizim gençlerimiz, evlatlarımız o kadar zeki ki yapılması gerekiyorsa biz bunu yaparız.

Şimdi, dünya üzerinde neredeyse hiç tercih edilmeyen bir yapım modelinin benimsenmesine itiraz ediyor herkes. Dünya üzerinde bugüne kadar uygulanan yapım modelinde her ülke yaptırdığı nükleer santralin mülkiyetine sahip olurken Türkiye Akkuyu'daki santralinin mülkiyetine sahip olmayacak, neden? Yani neden? Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Efendim, işte, diğer konulardan bahsetti arkadaşlarımız.

Kısacası, bizler ülkemizde yapılacak yatırımlara karşı değiliz, bunu söyleyeyim; aynı, yollara, köprülere karşı olmadığımız gibi. Ancak bu milletin parasının pulunun, sağlığının, çevresinin, doğasının tahrip edilmesine karşıyız. Milletin parasını alıyorsunuz, efendim, işte 3 liralık işi -aynı burada olduğu gibi- çok yüksek fiyatlara veriyoruz... Hem pahalı hem ne olduğu belli değil hem çevreye verdiği etkiler ortada, soru işaretleri varken bunu nasıl çözeceğinizi anlatacağım. Şimdi, bunu yapıyorsunuz artık, bunu yapıyorsunuz, belli bir noktaya geliyor ve sorulara cevap vermenizi sizden rica ediyorum. Ayrıca, mesela, Elektrik Mühendisleri Odası, EMO var, efendim Çevre Mühendisleri Odası var. Şimdi, çok kısa bir sürede Çevre Komisyonu toplandı, arkadaşlarımız apar topar getirdiler. Tabii, bunu daha sonra biz konuşuruz, ancak bunun neden geldiği de belli, Anayasa'ya aykırı noktaları var, bunu gelen gün sınırlı, o gün içerisinde çıkarmak. Ama neden biz bunu ortada yapalım? Zaten göbekten bağlıyız dedim, bunu neden şimdi tekrar Rusya'ya veriyoruz? Efendim, işte, demin de söyledim, anlattım.

Ben çok uzatmayayım, tekrar hepinize çok teşekkür ediyorum. Tabii ki bizim en büyük dileğimiz hayırlı olmasıdır milletimiz için, vatandaşlarımız için. Ancak diğer konuları da Mecliste konuşacağımızı umut ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.