KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Teklifin bu maddesiyle, kurum tarafından yürütülen denetim ve yerinde inceleme faaliyetleri ve kurumun asli görevinden biri olan denetim esası ve kapsamı, sonuçları itibarıyla bağlayıcı olmayan denetim ve yerinde inceleme kapsamında teknik destek hizmeti alınabileceği; ayrıca, taraf olduğumuz Nükleer Güvenlik Sözleşmesi'nin "Lisans Sahibinin Sorumluluğu" başlıklı "Her iki taraf bir nükleer tesisin güvenliği için asıl sorumluluğun ilgili lisans sahibine ait olmasını temin edecek ve her lisans sahibinin sorumluluklarını yerine getirmesini temin etmek için uygun tedbir alacaktır." hükmü uyarınca nükleer tesisler ile radyoaktif atık tesisleri, İmar Kanunu ve Yapı Denetimi Hakkında Kanun'un hükümlerinde muaf tutulması gerektiğinden bu yapıların denetimi kanun kapsamında düzenlenmektedir. 28 Mart 2020 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 57 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ve Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü aniden kapatıldı. Kapatılan kurumların görev ve yetkileri yeni kurulan Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumuna devredilirken faaliyet alanı içinde enerji, maden, iyonlaştırıcı radyasyon, parçacık hızlandırıcıları, nükleer teknoloji, bor, nadir toprak elementleri ve diğer elementlerin birbirleriyle ilişkileri, uygulama ve kullanım alanları dâhil edildi. Nükleer, nadir toprak elementleri ve bora dayalı faaliyet alanları birbirinden farklı araştırma alanlarıdır. Araştırma çıktılarının değerlendirileceği farklı sektörler bulunmaktadır. Mevcut kurumların kapatılarak tek çatı altında toplanması doğru değildir. Bu kararname ülkemizde kamu örgütlenmesinin plansız ve hedefsiz bir biçimde yapıldığını, ülkenin günübirlik politikalar ve kararlarla yönetildiğini bir kez daha göstermektedir. Alınan yanlış kararla köklü kurumlar, asırlık birikimler ve deneyimler yok edildi. Kamu kuruluşları, kamusal hizmet anlayışından uzaklaştırılarak ihaleci birimler hâline getirildi. Ülkemizin ulusal nükleer enerji strateji belgesi ve eylem planı yoktur. TAEK'in aniden kapatılması ve benzeri uygulamalar böyle bir niyet, kurgu, istek ve irade olmadığına da işaret etmektedir. Nükleer teknolojinin barışçı amaçlarla kullanımıyla ilgili temel yasal düzenlemeler yetersiz olduğu gibi ikincil mevzuatta da ciddi birçok eksikler vardır. Durum buyken Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin inşaat, montaj ve devreye alınma çalışmalarının hızlandırılması, 2023'te birinci ünitenin devreye alınarak tesis üretimine başlaması, yeni yatırımcı ortaklarla Sinop Nükleer Güç Santrali'nin inşaatına başlanması, üçüncü nükleer güç santralinin hazırlıklarının sonuçlandırılması ve benzeri mesnetsiz hedeflerden söz etmek, Nükleer Güvenlik Sözleşmesi'ne gelmeden daha kurulacak santralin kendisinin ve hedeflerinin de ne olduğunu ortaya koymakta, güven vermemekte; aksine, ülke ve toplum yararı da yok sayılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi 9 Mart 2021 tarihinde 702 sayılı Nükleer Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname'nin tümünün Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verdi. AYM, nükleer enerji ve iyonlaştırıcı radyasyon faaliyetlerine ilişkin konular ile bu alanda yetkili bir kurum kurulmasının Anayasa'da yapılan değişikliğe uyum sağlaması amacı kapsamında olmadığını, dolayısıyla, dava konusu kanun hükmünde kararname kurallarının kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi amaç ve kapsamı içinde değerlendirilemeyeceğini vurguladı. Nükleer enerji gibi milyonda 1 risk analizinde bile defalarca akademik düzeyde bilimsel yöntemlerle değerlendirilmesi gereken bir konu ciddiyetten uzak bir emir-komuta anlayışı içerisinde yürütülemez. Bütün bunlara göre de 7'nci maddenin tekliften çıkarılmasını öneriyoruz.