| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 87 Milletvekilinin, Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi (2/4222) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 28 .02.2022 |
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, 29 maddelik kanunun 17'nci maddesini görüşüyoruz. Bu maddeyle nükleer zarar gören kişilerin zararlarının tazminini sorumluluk sınırları içerisinde doğrudan işletenden talep edebilecekleri gibi sigortacıdan, nükleer sigorta havuzundan ve diğer teminat verenlerden de talep edilebileceği ile bu kişilere karşı doğrudan dava açılabileceği düzenlenmektedir. Nükleer enerji alanında üçüncü kişilere karşı sorumluluk konusunda temel 2 uluslararası düzenleme bulunmaktadır. Bunlar Nükleer Enerji Alanında Üçüncü Şahıslara Karşı Hukuki Sorumluluğa İlişkin Paris Sözleşmesi ve Nükleer Zararlar Hakkında Hukuki Sorumluluğa İlişkin Viyana Sözleşmesi'dir. İki farklı rejimin neden olduğu olumsuzlukların bertarafı için daha sonra bu sözleşmeler Paris ve Viyana Sözleşmelerinin Uygulanmasına İlişkin Ortak Protokol'le irtibatlandırılmıştır. Ortak Protokol, her 2 sözleşmede de ortaya konulan özel rejimin yararlarını karşılıklı olarak genişleterek Viyana Sözleşmesi ile Paris Sözleşmesi arasında bir bağ kurmayı ve bir nükleer kazada her 2 sözleşmenin eş zamanlı olarak uygulanmasından kaynaklanacak ihtilafları ortadan kaldırmayı amaçlamaktır.
Ayrıca, farklı uygulamaların tek çatı altında birleştirilmesi çalışmaları kapsamından üçüncü bir rejim olarak 2015 yılında yürürlüğe giren Nükleer Zararların Ek Tazmini Sözleşmesi düzenlenmiştir. Benzer prensipler çerçevesinde şekillenmiş söz konusu uluslararası anlaşmalar nükleer santral işletenin kusursuz ve münhasıran sorumlu olmasını, söz konusu sorumluluğun miktar ve zaman açısından sınırlandırılmamasını ve sigorta veya diğer mali güvencelerle teminat altına alınmasını öngörmektedir. Sayılan uluslararası anlaşmaların maddi hukuk sözleşmesi niteliğinde olması, ülkelerin ulusal mevzuatlarının tarafı oldukları sözleşme uyarınca uyumlaştırılmasını zorunlu kılmaktadır. Türkiye, 64 ve 82 tarihli Ek Protokolleri ile birlikte Paris Sözleşmesi'ne ve Ortak Protokol'e taraftır. Anayasa'nın 90'ıncı maddesinin beşinci fıkrası uyarınca Türkiye Cumhuriyeti tarafından onaylanan Paris Sözleşmesi ve Ortak Protokol'ün iç hukukta kanun hükmünde olması sebebiyle bir kanun olarak uygulanma kabiliyeti bulunmaktadır. Anayasa'nın ilgili hükmü milletlerarası anlaşmaların sadece normlar hiyerarşisindeki yerini ifade eden bir hüküm olarak değil, aynı zamanda uygulayıcıların somut olayla ilgili uluslararası anlaşmaya dayanarak karar vermesine olanak tanıyan bir hüküm olarak yorumlanması gerekmektedir. Bu bakımdan, Türkiye'nin nükleer enerji alanında üçüncü kişilere karşı hukuki sorumluluk rejimi, sınırları Paris Sözleşmesi tarafından çizilen rejimin kendisi olmaktadır. Bu sebeple, Paris Sözleşmesi ve Ortak Protokol hükümlerinin doğru bir biçimde yorumlanması iç hukuk uygulaması bakımından büyük önem arz etmektedir. Ortak Protokol uyarınca belli durumlarda ülkemiz uygulayıcılarının Viyana Sözleşmesi'yle de karşı karşıya kalabileceği; bu nedenle Viyana Sözleşmesi uygulamasının da bir nebze önem arz ettiği göz ardı edilmemelidir. Ayrıca, nükleer hadise neticesinde ortaya çıkan zararların tazmini için bünyesinde ek fonlar oluşturan Brüksel Ek Sözleşmesi ve dünya üzerindeki büyük kurulu güce sahip nükleer santralin sahibi ülkelerin de taraf olduğu Nükleer Zararların Ek Tazmini Sözleşmesi'ne de üyelik hususu Türkiye tarafından değerlendirilmelidir.
Bütün bu gerekçelerle maddenin kanun teklifinden çıkartılmasını öneriyoruz.
Teşekkür ederim.