KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle başta Hacı Ahmet Özdemir Vekilimiz olmak üzere, teklif sahiplerine emekleri için kendi adıma teşekkür ederim, ben iyi niyetle bir çalışma yaptıklarına canıgönülden inanıyorum. Başta şunu söyleyeyim: İlkesel olarak kamu hizmetine alınacak kişilerin niteliklerinin artırılması amacıyla atılacak adımların hiçbirine karşı çıkmayacağımı belirteyim yani sadece Diyanet İşleri Başkanlığında değil, bütün kamu kurum kuruluşlarında göreve başlatılacak kişilerin bu biçimde eğitime tabi tutulmaları, göreve başlamadan önce niteliklerinin ve yapacakları göreve dair eğitimlerinin, görgülerinin artırılmasının doğru olacağını düşünüyorum. Bu konuda yapılacak bir düzenlemeye de genel olarak karşı çıkmayız, bu minvalde dolayısıyla bir Diyanet Akademisi kurulmasına da karşı çıkmamak gerekir diye düşünüyorum ama sanki burada bir akademi kurulmuyor da kuruluyormuş gibi yapılıyor, ben en azından yasa teklifini okuduğumda böyle bir izlenim edindim çünkü Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı yüksek ihtisas merkezleri şu anda var, sanırım sayıları 12 tane; yine Diyanet İşleri Başkanlığının taşra teşkilatında eğitim merkezleri var, sanırım bunların sayısı da 19 tane. Yüksek ihtisas merkezleri ve eğitim merkezlerine sadece dinî ihtisas merkezleri ekleyerek bir akademi kurulacağı düşünülüyor, ben bununla bir akademi kurulabileceğini düşünmüyorum, yani akademi böyle olmasa gerek. Yani yüksek ihtisas merkezleri ile eğitim merkezlerinin adını değiştirdiğinizde herhâlde bu bir Diyanet Akademisi olmaz çünkü yasa teklifinin içerisinde de başkaca eğitime dair bir bilgi olmadığına göre, bir isim değişikliği gibi duruyor. Biz Türkiye'de trenlerin maviye boyanarak Mavi Tren yapıldığını gördük, hiçbir eğitim programında ciddi bir değişiklik yapılmadan bir kararla Türkiye'deki bütün liselerin Anadolu lisesine dönüştürüldüğünü gördük. Dolayısıyla yüksek ihtisas merkezleri ile eğitim merkezlerini bir akademi adı altında toplayarak bence bir Diyanet Akademisi kurulamaz, böyle düşünüyorum, hatta ve bildiğim kadarıyla akademi mevcut yüksek ihtisas merkezlerinde ve eğitim merkezlerinde eğitim vermeye devam edecek yani aynı kurumlar devam edecek, aynı binalar devam edecek, şu anda o eğitim merkezleri ve yüksek ihtisas merkezlerinde eğitim görenler akademide eğitim görüyormuş gibi değerlendirilecek ve eğitimlerine aynı şekilde devam edecekler ve sonuçta akademiden mezun olmuş gibi olacaklar; dolayısıyla, aslında bir akademi kurulduğu tartışmalı.

Akademiye ilişkin teklifte, bence Yıldırım Başkanın söylediğini yabana atmamanız gerekir yani eleştirse de derli toplu bir yasa düzenlemesinin çok daha iyi olacağını ben de düşünüyorum, biz de düşünüyoruz yani 633 sayılı Yasa'nın içerisinde birkaç madde değiştirmek yerine Diyanet Akademisine dair derli toplu bir yasa düzenlemesinin çok daha iyi olacağını ben de düşünüyorum. Kaldı ki Türkiye'de ilk kez bir akademi açılmış olmayacak, zaten buradaki herkes biliyor; Türkiye'de adalet akademileri var, polis akademileri var dolayısıyla bir Diyanet Akademisi de kurulabilir ama bunların hepsinin kendine ait bir yasaları veya kararnameleri var. Polis akademileri 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu'yla düzenleniyor ve yine Adalet Akademisinin bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle düzenlenmesinin Anayasa'ya aykırı olduğunu düşünüyorum yani ama sonuçta Adalet Akademisinin kurulması da bir kararnameyle, yani orada kuruluşu, görevleri, yetkilerine ilişkin bütün usul ve esaslar bir kararnamede düzenlenmiş. Dolayısıyla, Diyanet Akademisinin de bir yasal düzenlemeyi hak ettiğini düşünüyorum.

Akademi kurmak iyidir yani özellikle altını çizmekte yarar var ama bugüne kadar kurulan akademilerin geçmişlerine bakmakta da yarar olduğunu düşünüyorum. Örneğin, Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara geldikten kısa bir süre sonra, 31 Temmuz 2003'te hâkim ve savcıları eğitmek, yargıda bağımsız hâkim olmasını sağlamak amacıyla Türkiye Adalet Akademisini kurmuştu. Yani o zaman da gayet iyi niyetle kurulmuştu bu akademiler ama 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden sonra Gülen yapılanmasına hizmet ettiği gerekçesiyle bir OHAL kanun hükmünde kararnamesiyle Adalet Akademileri kapatıldı, Mayıs 2019'da da az evvel söylediğim gibi bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yeniden kuruldu. Dolayısıyla, bir akademi kurmak her zaman hayal ettiğiniz amaçlara hizmet etmeyebilir. Geçmiş tecrübelerden yararlanarak en azından bağımsız, özerk bir yapı kurulması, bir cemaat tartışması falan yürütmek istemem ama bir cemaatin kontrolüne geçecek bir akademi olmaması konusunda da hassasiyet gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Diyanete yönelik çok eleştirim var ama bugün yeri burası değil, yani hani konuştuğumuz şey bir Diyanet tartışması değil, bir Diyanet Akademisi tartışması yürütüyoruz ve nerden başlanır veya eleştirmeye başlarsak nereden başlanır, o kadar uzun ki bilmiyorum ama konuyla ilgili şunu söyleyeyim: Yani Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı birimlerde görev yapan kişilerle yapılan saha araştırmalarında da, TESEV gibi kuruluşların yaptığı araştırmalarda da görüldü aslında, çalışanlar bile bunu söylüyor, Diyanet İşleri Başkanlığı çok hantal bir yapıya sahip, çok şişirilmiş kadrolara sahip, personel sayısı Millî Eğitim Bakanlığı ve Millî Savunma Bakanlığıyla rekabet eder düzeyde, hatta bütçeleri bile bakanlıkların çok büyük bir bölümünden daha fazla. Ben ayrıca böyle vakıf gelirlerinden, hac gelirlerinden falan bahsetmiyorum ama Diyanetin böyle bir yapısı var, umarım Adalet Akademisi bu hantallığa, bu şişirilmiş kadrolara bir ilave yapmaz.

Şimdi, maddelere geçince kuşkusuz ayrıntılı değerlendirme yapacağız ama başlıklar hâlinde birkaç tane şeyi söylemek istiyorum. Şimdi, biri şu: Bir düzenleme yapıyorsunuz, 7/A maddesiyle Diyanet Akademisine ilişkin ilk düzenleme o yani yeni bir madde ihdas ediyorsunuz. Fakat bu akademide görev alacak kişilerin görev ve sorumluluklarına, yetkilerine hatta seçimlerine dair neredeyse hiçbir düzenleme yok ve maddenin sonunda şöyle bir hüküm var, diyor ki: "Bu maddenin uygulanmasına ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir." Memurların atanmaları, görevleri, yetkileri ve sorumlulukları Anayasa 128 uyarınca kanunla düzenlenmek zorunda. Siz buna ilişkin hiçbir düzenleme yapmayıp bunu yönetmeliğe havale ederseniz açıkça Anayasa'ya aykırı bir işlem yapmış olursunuz.

Yine, teklifin içerisinde, çalışanların... Hacı Ahmet Bey dedi ki: "Bunlar kadrolu olmadığı için orada görev yapacaklara ancak belli bir gösterge uyarınca bir ödeme yapabiliyoruz." Şimdi, yine Anayasa uyarınca yani asli ve sürekli kamu hizmetlerinin aslında kamu görevlileriyle, memurlar eliyle yürütülmesi gerekiyor. Yani, şimdi, devletin verdiği dinî hizmet, Hacı Ahmet Bey, sizce geçici bir hizmet mi? Değil. Asli ve sürekli bir hizmet, dolayısıyla şunun için söylüyorum yani bu sadece bu teklifle ilgili değil. Bu Hükûmet ısrarla devletin asli ve sürekli görevlerini sözleşmeli personel eliyle gördürmek istiyor yani memur atamak yerine sözleşmeli personel olarak çalıştırmak istiyor, sadece bu Diyanete dair değil; sağlık personelini sözleşmeli olarak çalıştırmak istiyor, öğretmenleri sözleşmeli olarak çalıştırmak istiyor ve şimdi vaizleri, imamları, müezzinleri de yine sözleşmeli olarak istihdam etmek istiyor. Ben bunun genel olarak istihdam politikası açısından yanlış olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, asli ve sürekli bir kamu hizmeti olduğu için memurlar eliyle yürütülmediği sürece bunun da Anayasa'ya aykırı olduğunu düşünüyorum. Bence, eğer asli ve sürekli bir hizmet olduğunu düşünüyorsanız sizin de teklifin bu kısmını düzenlemeniz gerekir diye düşünüyorum.

Şimdi, bu kurs ve programlara katılmaya ilişkin bir önerinizde şöyle bir şey söylüyorsunuz, diyorsunuz ki: "Başkanlıkça belirlenen esaslara göre uygun görülenler Diyanet Akademisinde hizmet içi eğitim, kurs ve sertifika programlarına alınacaklardır." Yani bu büyük bir sınırsız keyfîlik demek değil mi? Yani, hani Başkanlık uygun gördüğü kişileri hizmet içi eğitime alacak; göreve başlamadan önce olanlar için söylemiyorum, zaten o bir zorunluluk. Fakat görevi içerisinde bu hizmet içi eğitime alınmalar konusunda bir hüküm var, teklifin 6'ncı maddesinde diyorsunuz ki "Başkanlık kadro veya pozisyonlarında görev yapan personelden, Başkanlıkça belirlenen esaslara göre uygun görülenler Diyanet Akademisinde hizmet içi eğitim, kurs ve sertifika programlarına alınırlar." Ben bunun yanlış bir şey olduğunu düşünüyorum. Başvuranların belirli bir sıraya göre, eğer hizmet içine katılmak istiyorlarsa buna göre başlamaları gerekir.

Sonra, şimdi 12'nci maddede ek ödemeye ilişkin katsayıları düzenlemişsiniz. Şimdi, şöyle bir sorun var: Bu akademide görev alacak olanlara ders ve ek dersleri karşılığında; Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılacak bu konuda, tıpkı Millî Eğitim Bakanlığında görev yapan öğretmenlerin ders ve ek ders saatlerinin düzenlendiği gibi, bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle burada görev yapacaklara ders ve ek ders ücreti vereceksiniz, doğru mu? Yani bunlar aylıklarını alacaklar, ücretlerini alacaklar akademide eğitim kadrosunda görev yapanlar, bunlara ayrıca ders ve ek ders ücreti de vereceksiniz. Şimdi, bir de bunları ek ödemeden yararlandıracaksınız, kuşkusuz yararlandırmalısınız, ek ödemeden yararlanmalılar ama bir vaize yani ilahiyat fakültesi mezunu bir vaize 66 katsayıyla çarpılacak oranda ek ödeme öderken burada görev yapacak en alt sınırdaki kişiye 130 ve 170 katsayıyla çarpılacak bir ek ödeme yapıyorsunuz yani 2 katı, 3 katı ek ödeme yapıyorsunuz. Bu büyük bir adaletsizlik değil mi? Yani bunlara yine bunu verin yani Adalet Akademisinde görev yapacak olan kişilere bunları verin ama bunun karşısında vaizler başta olmak üzere diğer görevlilere 65 ve 66 katsayısıyla çarpılacak biçimde ek ödeme yapılmasının ben büyük bir adaletsizlik olduğunu düşünüyorum.

Bir adaletsizlik daha, bunu da anlamakta güçlük çekiyorum. Şimdi, bu da Hükûmet politikası Hacı Ahmet Bey, bunun sizinle ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Çünkü 3600 ek gösterge geldi, geldi mi? Gelmedi aslında, 2023'te gelecek Ocak ayında. Şimdi, Adalet Akademisini açacaksınız herhâlde çünkü bu kısım hariç diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe koyacaksınız yani...

BAŞKAN EMRULLAH İŞLER - Sayın Tiryaki, Diyanet Akademisi, hep "Adalet Akademisi" diyorsunuz, herhâlde meslekten dolayı bir...

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Adalet mi diyorum?

Sayın Başkan, ben bir hukukçu olarak, evet ağız alışkanlığı diyelim. Hacı Ahmet Bey bize öğretir artık, bundan sonra Diyanet Akademisi de deriz yasalaşırsa.

Şimdi, orada da 3600 ek göstergeyi 2023 yılı Ocak ayında başlatmaya karar verdi bu Hükûmet. Şimdi, akademiyi açıyorsunuz, insanları eğitime alacaksınız, başlatacaksınız ama bunların ek ödemelerini 2023'e kadar vermeyeceksiniz. Niye? Niye vermiyorsunuz? Mart, nisan, mayıs, haziran, temmuz, ağustos, eylül, ekim, kasım, aralık ayında çalıştıkları zaman ek ödemesiz çalışmalarını bir akla, mantığa, hukuka, neresine yerleştireceksiniz? Yani ya bu yasanın tamamının yürürlük tarihini 2023'e atın, bu anlaşılır bir şey. "Biz Adalet Akademisini açıyoruz, eğitim personelini de seçeceğiz ama ek ödemelerini 2023'e kadar vermeyeceğiz." demiş olacaksınız.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) - Bize yıkıyorlar da ödemeyi...

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Böyle bir şey olur mu? Yani ben bunun da bir hata olduğunu, bir yanlış olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca, bir Kürt olarak, hazır Diyanet İşleri Başkanlığının yetkilileri buradayken söyleyeyim. Benden daha iyi bilirler, Kürtlerin büyük bir bölümü, bu ülkede yaşayan Kürtlerin büyük bir bölümü Şafii mezhebine tabidir. Şimdi, siz, burada eğitim verecek insanların, din görevlilerinin bir kısmı... Kürtlerin yaşadığı coğrafyaya, biz "kürdistan" diyoruz, "Kürt şehirleri" diyoruz, böyle hop ayağa kalkıyor herkes de hani siz nasıl derseniz; "Kürtlerin çoğunlukla yaşadığı yer" diyelim.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Diyanet yayınlarında "kürdistan" yazıyor.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Var da neyse, ben o tartışmadan bağımsız söyleyeyim.

Hacı Ahmet Bey, mesela onlar için ne yapmayı düşünüyor Diyanet İşleri Başkanlığı. Yani Şafii mezhebine mensup insanların yaşadığı coğrafyada görev yapacak din görevlilerini, imamları, müezzinleri, vaizleri, kayyumları; bunları hangi mezhebe göre yetiştireceksiniz? Yani Hanefi mezhebine göre mi yetiştirip gidip Şafii mezhebine inanan insanı... Şeyden bahsetmiyorum yani çünkü zaten Diyanet İşleri teşkilatı bir dinin bir mezhebi üzerine kurulu da ama sonuçta bu ülkede en azından "Müslüman'ım." diyenlerin bir kısmı Hanefi mezhebine tabi değil. Onlar için eğitimde bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Yani gidip Diyarbakır'da, Mardin'de, Batman'da, Hakkâri'de, Şırnak'ta görev yapacak bir imama Şafii mezhebinin öğretisine uygun görev yapmasını sağlayacak bir şey yapacak mısınız veya oraya Şafii mezhebine mensup insanları atamayı düşünür müsünüz yani böyle bir çalışma yapmayı düşünür müsünüz?

Çok uzattıysam Başkanım, kusura bakmayın, teşekkür ediyoruz tekrar teklif sahiplerine.