| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4258) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 08 .03.2022 |
NAZIM MAVİŞ (Sinop) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bir üzüntümü ifade edeyim: Bir Anayasa hukukçusunun ve yıllarca hocalık yapmış saygıdeğer bir bilim insanının kendisi burada bulunmayan bir şahısla ilgili bir gazete haberine dayanarak kullandığı ifadeleri çok doğru bulmuyorum, uygunsuz buluyorum bir.
İkincisi, hukuka da aykırı, kişisel haklara da aykırı. Dolayısıyla bunu çok yanlış buluyorum. Bir kişinin burada, karşımızda olmayan kişileri töhmet altında bırakacak ifadeler kullanması Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına da uygun değil.
Üçüncüsü, bahsettiğimiz arkadaş, Bursa Milletvekili arkadaşlarımız kendisini bilirler, takdirle karşılamalarını umduğum birisiydi; ben özel öğretim kurumlarına ilgili ve o sektörü bilen birisi olarak konuşuyorum, gerçekten yıllardır eğitim sektörünün içerisinde olan bir arkadaşımız. "Bir okul kurmakla..." gibi ifadeler kullanıldı, eğer Bursa'da arkadaşımızın kurmuş olduğu eğitim kurumlarını ziyaret etmiş olsaydı arkadaşlarımız, gerçekten, dünyanın birçok okuluyla rekabet edebilecek güçte, hatta şu andaki ortaöğretim kurumlarının bile Türkiye'deki birçok üniversite kampüsünden daha güçlü olduğunu görürlerdi. Bu açıdan, burada, bilmeden bir yargısız infaz yöntemini andıracak, çağrıştıracak ifadelerle konuşulmasını doğrusu yadırgadım.
Bir başka husus şu: Arkadaşlar, biz Türkiye'nin çok ileri düzeyde geliştiğini, demokratikleştiğini düşünüyoruz ama kafalarımız hâlâ biraz geride kalmış görünüyor. Yani bir üniversitenin isminin -evet kanuni zorunluluk olduğu için burada tartışıyoruz ama- bu kadar tartışılmasını... Ya, bırakın, üniversite kendi kararını kendisi versin. Aslında biz hukuk olarak çerçevesini çizelim; ahlaka, kanuna, Anayasa'ya, toplumsal örfe aykırı olmamak koşuluyla kim kendisine hangi ismi koymak istiyorsa koysun. Bu kadar merkeziyetçi düşünmek, bu kadar bürokratik düşünmek, bu kadar devletçi bir mantıkla yaklaşmak; doğrusu bu da yadırgatıcı bir şey.
Öbür taraftan, dünyanın her tarafında özel öğretim kurumlarının teşvik edildiğini biliyoruz, ülkemizde de özel öğretim kurumlarını teşvik ediyoruz. Ama öbür taraftan sürekli, burada, özel öğretimle ilgili yatırım yapan insanların sanki suç işliyormuş -affedersiniz, özür dileyerek söylüyorum- sanki kalpazanmış gibi tanımlanmaya çalışılması, tahkir edilmeye çalışılması da kabul edilecek bir durum değil.
Öbür taraftan, vakıf üniversitesi mantığına da uygun değil. Vakfeden hangi gayeyle vakfetmişse malını mülkünü, parasını pulunu elbette ki vakfın gayesine uygun bir şekilde, bir taraftan vakıfların denetimine, bir taraftan hukukun denetimine, bir taraftan da YÖK'ün denetimine uygun bir şekilde sürdürür. Bakın, Türkiye'de vakıf üniversiteleriyle ilgili çok iyi örnekler var. Arkadaşlar, kendi kurumlarımızı kendi ellerimizle bu kadar hırpalamayalım; yazıktır, günahtır. "Dünyanın birçok üniversitesiyle üniversitelerimiz niçin rekabet edemiyor?" diye soruyoruz; yahu, bugün Bilkent gibi, Türkiye'nin yüz akı olan bir vakıf üniversitesi var. Her bir vakıf üniversitemizin aynı yüz aklığıyla görev yapabilecek üniversiteler olmasını temenni etmemiz lazım. Kötü örnekler var mı? Elbette ki kötü örnekler de var ancak karşımıza çıkan kötü örneklerle ilgili de her birimizin durumu düzeltici ve bu kötü örnekleri engelleyici öneriler getirmemiz lazım. Kaldı ki bununla ilgili geçtiğimiz yıllarda Türkiye Büyük Millet Meclisinde biz bu Komisyonun üyeleri olarak yasal düzenlemeler yaptık. YÖK bununla ilgili, vakıf üniversitelerindeki şikâyet ettiğimiz konuların düzeltilmesine dönük birçok adım attı, çalıştaylar yapıldı, denetimler yapıldı, kurum içi toplantılar yapıldı. Yapılan bu çalışmaların sonucunda vakıf üniversitelerinin kuruluş şartları değişti, vakıf üniversitelerinde rasyonel planlama şartı getirildi, mekân standardı değişti, bölgelerin yatırması gereken asgari sermaye miktarları değişti, cari giderlerle ilgili kısıtlamalar getirildi, burslu öğrencilerin sayısı yukarı çekildi, akrabaların yürüttüğü işletmelerle ilgili denetim getirildi, YÖK'ün, Maliyenin, Devlet Denetleme Kurulunun denetimleri devreye konulmuş oldu; birçok yeni düzenleme yapıldı. Şimdi, buradan baktığımızda, şu Komisyona gelen her vakıf üniversitesi sanki çok kötü bir iş yapacakmış gibi, sanki eğitimi batıracakmış gibi, sanki ülkenin eğitim politikalarına çok büyük zarar verecekmiş gibi bir yaklaşımla, mantıkla konuşulduğunu görünce açıkçası üzülüyorum, açıkçası, Türkiye'nin müteşebbislerinin eğitim sektörüne yatırım yapmasını istemeyen bir yaklaşım biçiminin olduğunu görüyorum, bundan dolayı da üzülüyorum. Bir kere daha söylüyorum: Benim kendisiyle herhangi bir şahsi arkadaşlığım, dostluğum yok ancak bu sektöre duyduğum ilgiden dolayı ve bu sektörün içerisinde olan birisi olarak Bursa'da okullarını gezdim bu arkadaşımızın, dediğim gibi, her bir okulu neredeyse bir üniversite kampüsü mesabesinde. Dolayısıyla, tebrik etmemiz gerekirken, teşekkür etmemiz gerekirken sanki devlet güvenlik mahkemelerinde yargılanmış, ceza almış, şeriat devleti kurmak istiyormuş, terör örgütü mensubuymuş gibi ifadelerin kullanılması şahsın haklarına saldırıdır. Bunu da doğru bulmadığımı, üstelik de sevgili hocamdan böyle bir şeyin gelmesini, bize burada Anayasa dersi veren bir hocadan böyle bir şeyin gelmesini yadırgadığımı ifade etmek istiyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.