KOMİSYON KONUŞMASI

KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Komisyonumuzun değerli üyeleri, kıymetli bürokratlar, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Tabii, AK PARTİ'nin iktidara geldiğinde çıkardığı ilk kanun Tüketici Haklarını Koruma Kanunu'ydu. Bu teklifle -2013 yılında yapılan son düzenlemelerle- kanunda eksik olan bazı noktalar tüketici lehine de değiştiriliyor.

Değerli arkadaşlar, bu kanunu yaparken -az önce arkadaşlarımız da şey yaptılar- tabii, çok kıymetli derneklere metin gönderilmiş; Türkiye Sigorta Birliği ve Tüketici Örgütleri Federasyonu, Tüketiciyi Koruma Derneği, Tüketiciyi Koruma ve Dayanışma Birliği Derneği, Tüketici Hakları Derneği, Devremülk ile Devre Tatil Yatırımcıları ve Pazarlamacıları Derneği, Termal Mağdurları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği, Devremülkzedeler Dayanışma Derneğine. Tabii, bize bu iş bir günde gelince, takdir edersiniz, o dertlerini, yaşadıklarını yüce Mecliste anlatacak insanların, kurumların, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının yine bize doğru bir yasama faaliyeti sırasında katkıları olmuyor. Bilmiyorum, şu anda, adını az önce okuduğum kurum ve kuruluşlardan kimler var, kaç tanesi burada?

ŞAHİN TİN (Denizli) - Buradalar.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Evet, yani bir bölümü burada.

Keşke bu yasayı çıkarmadan, böyle sayısal çoğunluğa dayalı bir yasama yapmaktan öte -aynı geminin yolcularıyız, sık sık da tekrar ediyorsunuz- bunları yaşayan insanların yaşadıkları olumsuzlukları ve -nasıl bir düzenleme yapılırsa- bu mağduriyetleri giderecek, iş insanlarını da mazlum insanlardan para kazanarak durumdan, vaziyetten nemalananları da bir dakika durup düşünmeye sevk edecek bir yasamayı ortak bir anlayışla yapabilirdik. Yani "Katkı sunun, bizim söylediğimizi kabul edin, bir yasa çıkaralım." Öyle denildiği zaman da bu yasalar güzel olmuyor arkadaşlar. Bakın, geçen hafta da benzer bir yasayı çıkardık; bir bölümüne yeni önergeleriyle ilave yapmak isteyen arkadaşlar o kadar masumdular ki "Gerekçe altta yazıyor." deyip açıklamaktan imtina ettiler. Burada da benzeri şeyler var. Bizim Grup Başkanımız da diğer arkadaşlarımızın tamamı da tüm siyasi partiler de katkı sunmak istiyor ama bu katkıyı sunarken beklediğimiz, mutlak ama mutlak kıymetli görüşlerin önemsenmesi. Yani bu noktada, kanundaki, teklifteki bir değişikliğe ortak bir imza atalım ya da bizim dediğimiz doğruysa gelin, buna siz imza atın, ya da "Arkadaşlar, şu sivil toplum örgütünün temsilcisi birazdan görüş beyan edecek." dendikten sonra o temsilci de "13'üncü maddede böyle bir değişiklikle önemli bir sorun çözülüyor." diyor ise buna itibar edip hep birlikte bir imza atalım. Yani bir şeylerin ilklerini başarmanın zamanı geldi geçti. Sanki ülkemiz seferberlik hâlinde gibi. Aziz millet de Parlamentodan doğru hamleler bekliyor.

Tabii, kredi ve konut finansmanında sigorta yapılırken ortaya çıkan sorunlar var. Temsilcileri burada mı bilmiyorum. Hakem heyetinin yetkilerini artırıyoruz. Yöntem olarak da ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisi geleneklerine uygun olmayan biçimde şahsımıza sunuldu, grubumuza ve tüm siyasi partilere. Tüketiciyi koruma derneklerinin, tüketiciyi koruma vakıflarının görüşlerini önemsemeden yol yürümeye devam edersek yine aksaklıklar olacak; diliyorum, Mecliste belki bir bölümünü düzeltebiliriz. Bu derneklerin bazı temsilcileriyle şahsımızın ve ekibimizin görüşmeleri oldu ama hepsi -kısa sürede- oldubittiyle yine dertlerine sağlıklı çözümün olmayacağını belirttiler. Tüketicinin borçla, pahalılıkla mücadele ettiği bir süreçte, tüketici temsilcilerinin görüş ve katkıları, doğru yasa oluşturma açısından da kıymetlidir.

Türkiye'nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Tüketici Hakları Evrensel Bildirgesi'ne göre 9 tane temel ve evrensel tüketici hakkı mevcuttur:

1) Temel ihtiyaçların karşılanması hakkı: Her tüketici barınma, haberleşme, ulaşım gibi en temel ihtiyaçlarının karşılanmasını talep etme hakkına sahiptir.

3) Sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı: Sağlık koşullarına uygun bir çevrenin oluşumu için doğal kaynakların verimli kullanılması gerekmektedir.

Tüm bu haklara baktığımızda, tüketicinin evrensel haklarına sahip olmadığını hep birlikte görmekteyiz. Tüketiciyi korumak öncelikle güvenli bir ekonomik sistemden geçer. Ülkemizde bu konuda zafiyet var mı? Hepinizin de bildiği gibi, var. Tüketicilerin yüzde 90'ından fazlası günümüzde aç ve yoksul; 76,2 milyondan fazla tüketici aç ve yoksul. Tüketicilerin yüzde 30'undan fazlası aç. Yine tüketicilerin yüzde 60'ından fazlası yoksul. Yine 25,4 milyondan fazla tüketici sıkıntılı ve yaşamını sürdüremiyor. 50,8 milyondan fazla tüketici de ne acı ki yirmi yıl sonra ülkemizde yoksul durumda. Tüketicilerin satın alma gücü yerlere düştü. Son bir yılda meyve fiyatları yüzde 150, sebze fiyatları da yüzde 240 arttı. İğneden ipliğe, elektriğe, doğal gaza, akaryakıta yapılan yüksek zamlar her şeyi yaşamda etkilemekte.

3) Sağlık ve güvenlik hakkı satışa sunulmuş olan her türlü mal ya da hizmetin kullanıcının yaşamına ve sağlığına zarar vermeyecek duruma getirmekle devlet yükümlüdür ve mükelleftir.

4) Bilgi edinme hakkı: Tüketicinin mal ya da hizmet alırken gerekli bilgilere ulaşımının sağlanması ve yanıltıcı reklam ya da etiketten korunması gerekmektedir.

5) Eğitilme hakkı: Tüketicinin haklarını koruyabilmesi için eğitim kurumlarında bu konuda müfredata "eğitim" bölümünün de girmesi gerekmektedir.

6) Zararların giderilmesi hakkı: Satın alınan mal ya da hizmetten kaynaklı tüketicinin uğradığı zarar giderilmeli, alınan mal ya da hizmet yeniden tüketiciye sağlıklı bir şekilde ulaştırılmalıdır.

7) Ekonomik çıkarların korunması hakkı: Tüketiciye ürün kıyaslaması yapacak kadar mal ve hizmetin en uygun fiyatlarda sunulması, satış sonrası ise her türlü teknik desteğin tüketiciye ulaştırılması gerekmektedir.

8) Seçme hakkı: Uygun kalite ve fiyatlarda mal ya da hizmetlerin tüketiciye sunulmasını ve tüketicilerin bu ürün ya da hizmete istedikleri zaman ulaşabilmesini devlet sağlamakla yükümlüdür.

9) Temsil edilme, örgütlenme, sesini duyurabilme hakkı: Tüketicilerin bu haklarını koruyabilmesi ve mağduriyetlerini giderebilmesi adına ekonomik ve siyasal politikaların dikkate alınması gerekmektedir.

Çalışanlara verilen zamlar, daha ilk aylarda eridi. 50,8 milyon kişi yoksulluk sınırının altında ve 25,4 milyon kişi de açlık sınırının altında yaşamaktadır. Halkın neredeyse yüzde 90'ı yoksulluk sınırının altında bulunurken bunu dikkate almamak, Parlamento için bir acziyet, iktidar için de ülkeyi getirdiği vahim bir noktadır.

Elektrikteki zamlar, gıda üretiminde ve tarımsal ürünlerde ithal girdilerin artışına neden olmaktadır. Gübre, tarım ilacı, akaryakıt, mazot ve yem gibi bu 4 temel kalem, tarım ürünlerinin fiyatlarını artırmakta ve bu da tüketiciye yansımaktadır.

Çiftçiden tüketiciye son noktaya kadar, aracılar nedeniyle tarımsal ürünlerin 5 kat arttığını hepimiz bilmekteyiz. İnsanlar, sebze ve meyve yiyemez oldu. Tüketicilerin satın alma gücü son derece düştü, zamlar eridi. Böyle bir durumda asgari ücret yüzde 50 arttı; emekli ve çalışanların maaşları da yüzde 30 civarında arttı; bu zamlar, daha ocak ayında maalesef uçtu. Cumhuriyet tarihinin en pahalı dönemini iktidarınız yaşatmaktadır. Tüketicilerin satın alma gücü son derece düşmüş; herkesin zihni karışık, yüzü tebessümden uzak, âdeta evine gitmek istememektedir. Açlık ve yoksulluk da hepinizin bildiği gibi, patladı. Ocaktan bu yana fiyatların yüzde 18 arttığını ifade eden Sayın Bakan Dönmez, daha da artma tehlikesinin olduğuna işaret etti. Tüketicilerin aleyhinde olan bu ekonomik politika ve ekonomik kriz devam ettikçe açlık ve yoksulluk da artmaya devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli iktidar partisi ve onun ortağı milletvekillerimiz; biz geriye doğru baktığımızda, ülkemizde yirmi yıllık, tek başına, bu aziz milletten neyi isterse alan iktidarın yaşattığı olumsuzlukları sıraladığımız zaman insanların boyunu geçiyor. Parlamentonun da buna katkı sunmayışının temel nedeni -işte, karşılıklı oturuyoruz, gayet de makul konuşuyoruz ama- muhalefetin değerli önerilerini dikkate almamaktan, bu ülkede sorunların bileşeni olan sivil toplum örgütlerini önemsememekten kaynaklanmaktadır. Sık sık söylüyoruz, başında da söyledim: Aynı geminin yolcularıyız; başka Türkiye Cumhuriyeti de yok, başka ülkemiz de yok. Öyleyse, arkadaşlar, ülkemiz zor günler geçiriyor; lütfen, bugün milat olsun, bundan sonra muhalefetin vereceği katkıları önemseyin. Belki Genel Kurul düzeyinde, sivil toplum örgütleriyle bire bir yapacağımız çalışma ve görüşmelerdeki birtakım önerileri de taşıyacağız; bunları dikkate alarak, yaşananlardan da iktidarın ders alarak bunları gündeme alıp değerlendirmesini istiyoruz.

Meclisten sonra uygulanacak bu yasa teklifinin ülkemizde yaşayan insanların sorunlarını azaltmasını, Parlamentonun var olan saygınlığına da saygınlık katmasını diliyor, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.