| Komisyon Adı | : | KADIN ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4290)(Tali Komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 22 .03.2022 |
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokrat arkadaşlarım; sizleri saygıyla selamlarım.
Efendim, anaerkil bir ailenin evladı olarak ve tahmin edildiğinin çok ötesinde yine anaerkil bir şehrin erkek milletvekili olarak Komisyonda bulunmaktan dolayı üç senedir, dört senedir çok büyük mutluluk ve onur duyduğumu en başta söylemek isterim. Burada yapılan çalışmalara ben de kendimce katkı vermeye çalışıyorum.
Bugün, tabii, kadına şiddeti konuşurken ister istemez İstanbul Sözleşmesi'nden bahsediliyor ve çok da normal. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılış tarzı bence tamamen hukuksuz ve haksızdır; bunu da belirtmek isterim. İstanbul Sözleşmesi'yle ilgili sorunları, çıktıktan sonraki sorunları Türkiye'nin hakkını, hukukunu yurtdışında da görevim icabı savunan bir milletvekili olarak yakinen yaşadım Sibel Hanımefendi gibi. Biz bunu yurtdışında anlatamadık ve Türkiye'yi çok zayıf düşürdü. İstanbul Sözleşmesi dışarıdan ilk bakıldığında kadına dönük bir sözleşme, kadın hakkını hukukunu koruyan bir sözleşme olarak gözükse de sözleşme aynı zamanda ülkelerin ISO belgesi gibi bir sözleşme. Yani şirketlerin, kurumların nasıl ISO belgesi varsa bu sözleşmeyi imzalayan ülkeler de birinci sınıf ülkeler, üst lig ülkeleri olarak kendilerini çok rahatlıkla adlandırabiliyorlar. Biz bu sözleşmeyi bir gecede -Zülfü Bey'in ifade ettiği gibi- iki dakikada yırtıp atınca bu medeni ligden kendimizi dışarı attık ve isteyerek atmış olduk. Bence bundan gurur duymamak lazım, aksine üzülmek ve belki de utanmak lazım.
Burada Zülfü Beyefendi bir cümle kurdu. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisindeki her milletvekilinin sözüne son derece önem veriyorum ve doğru, partisini de temsil ettiğini tabii ki varsayıyorum. Zülfü Bey dedi ki: "Konjonktürel olarak seçim kazanmak için İstanbul Sözleşmesi'ni imzaladık."
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - "Seçim kazanmak için" demedim.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Öyle dediniz.
"İki dakikada iptal ettik."
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Ben öyle demedim.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Şimdi, bu söz aslında çok ibretlik bir itiraf. Bizim "İç politika için dış politika yapılıyor." iddiamızı doğrulayan çok önemli bir itiraf. Teşekkür ederim size.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Öyle bir itirafım yok yalnız.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Bu itirafı yaptınız efendim. Yani bu tutanaklar...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - E, yok. "Seçim almak için" demedim ben.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Öyle dediniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Hoppala.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Burada duyanlar olmuştur. "Konjonktürel olarak seçim kazanmak için İstanbul Sözleşmesi'ni imzaladık, iki dakikada iptal ettik." dediniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - "Konjonktürel olarak seçim" demedim ben.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Dediniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Ya, ne alakası var? Getirsinler, tutanağa bakalım. Öyle bir şey yok ya! Çok yanlış.
MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Şimdi, bundan hakikaten ben hem çok üzüldüm hem de tespitlerimizin, Türkiye'nin nasıl yönetildiğiyle ilgili yaptığımız tespitlerimizin, dış politikanın nasıl yürütüldüğüyle ilgili yaptığımız tespitlerin doğruluğunun itiraf edilmesinden dolayı da üzüntü içinde mutlu oldum fakat hakikaten bu şekilde ülke yönetilmez. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi aynen budur işte ve bu sistemden inşallah geri dönülecek ve çok daha iyi bir şekle getirilmiş olan parlamenter sistemle bu tip sorumsuzluklar yaşanmayacak ülkemizde. Bunu ifade etmek istemiştim.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.