| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 109 Milletvekilinin, Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4290) (Tali komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 22 .03.2022 |
FİRKET ŞAHİN (Balıkesir) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Tabii, bir muhalefet partisi milletvekili olarak değil, bir hekim olarak, meslektaşınız olarak ben konuşacağım, o şekilde almanızı isteyeceğim. Belki bazı konuşmalar sizin için farklı olabilir.
Sağlıkta şiddetle ilgili konuşuyoruz genellikle. Tabii, sormak istiyorum: Bu sağlıkta şiddet ne zaman gündemimize girdi? Yani bu kadar yoğun şekilde ne zamandan itibaren biz konuşuyoruz? Bunun cevabı belli: AKP iktidara geldiğinden bu yana sağlıkta şiddet artık bizim gündemimize girmiştir. Daha önce var mıydı? Evet, olabilir ama münferit; sistematik şekilde sağlıkta şiddeti AKP'nin sağlık yönetimi döneminde görüyoruz.
Şimdi, biraz önce ifade ettiniz, "Sağlıkta şunları yaptık, efendim, Sağlıkta Dönüşümde bunları yaptık." Sağlıkta şiddeti konuşuyor olmamız dahi sağlık sisteminin yanlışlığının göstergesidir yani şu toplantı dahi bizim sağlık sisteminin doğru gitmediğini gösteriyor. Eğer doğru bir sağlık sistemine sahip olmuş olsaydık şiddeti konuşmazdık, şiddeti konuşmazdık. Bakın, bu tespiti de yapalım.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Konuşuruz, şiddeti her zaman konuşacağız da.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Hayır, yok, konuşmuyorduk İsmail Ağabey.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Her türlü şiddeti konuşacaksın.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bakın, şimdi, Sevgili Ağabeyciğim, bakın, "ağabey" diye hitap ediyorum çünkü ikimiz de tıp fakültesinden mezun olduk.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Teşekkür ediyorum, sağ ol.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - O yüzden "ağabey" diye hitap ediyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ben de "güzel kardeşim" diyorum sana.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Öğrenciyken, tıp fakültesindeyken, öğrenciyken, asistanlık dönemimizde şiddet yoktu sevgili ağabeyciğim, yoktu, şiddet yoktu, Allah için yoktu.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Allah Allah! Hangi ülkede yaşıyoruz acaba?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Yoktu, hayır yoktu, sevgili hocam, yoktu.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Yapmayın ya!
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bakın, Sağlıkta Dönüşümle birlikte -onu söylüyorum- sağlıktaki şiddet sistematik hâle gelmiştir. Sağlıkta Dönüşüm, sağlıkta dövüşüm hâline gelmiştir, şu anda geldiğimiz noktada sağlıkta çöküş noktasına geliyoruz.
Sağlıkta şiddetin en önemli gerekçesi, şu anki Sayın Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın da ifadesiyle, bakın, hekim arkadaşlara 14 Martta mektup yazdı, ne dedi? "Hekimliğin itibarı, saygınlığı azalmıştır." dedi. Bunu tıp fakültesi öğrencisinden hocasına kadar herkes söylüyor. Evet, sağlıkta şiddetin asıl gerekçesi hekimliğin itibarının, mesleki itibarının yerle bir olması ve saygının ortadan kalkmasıdır. Kimse saygı göstermediği için bu mesleğe ondan dolayı şiddet uyguluyor. Sağlık sisteminin tüm hatası, efendim, hekime tahvil ediliyor ve onun kabahati şiddet olarak hekime yansıyor.
Peki, sağlıkta şiddetin bu kadar artmasının diğer bir gerekçesi nedir? Sağlık yöneticilerinin söylemleri. Biraz önce Sayın Başkan itiraz etti. Kendisi, efendim, ne demişti? "Hekimler hastanın cebinden elini çeksin artık." diye bir ifadesi oldu. İtiraz ettim.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Ya, ben böyle bir şey söylemedim Değerli Vekilim, aynı şeyi neden tekrarlayıp duruyorsunuz? Yapmayın ne olur!
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Söyleyeceğim bir dakika, efendim, söyleyeceğim bir saniye.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Çok ilginç ya!
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sayın Başkanım, ben sizin Bakanlığınız döneminde ben devlet hastanesinde bir uzman hekim olarak görev yapıyordum ve aynı zamanda da o ilin Tabip Odası Başkanı olarak görev yaptım. Bir televizyon programında...
Bakın, benim kendi çocuğum ilkokul 4'üncü sınıf öğrencisiydi, çok iyi hatırlıyorum. Siz -zannediyorum, herhâlde Haber Türk veya CNN'di- öyle bir anlattınız ki... Şimdi size hatırlatacağım. Erzurum'dan Muş'a giderken arabayla yolda bir yaşlı teyze veya amcaya alıyorsunuz, efendim, işte "Nedir şikâyetin?" falan "Oğlum, işte ,amcan ameliyat olacak, ineği satmak zorundayız, doktor para istedi." diye bunu anlattınız böyle ve hekimleri o kadar karaladınız ki ben bir ara kendi çocuğumla göz göze geldim, benim çocuğum -bana bakışı- "Benim babam hırsız, hastalara kötülük yapan birisi." gibi algıladı. İnanın o acıyı...
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Sayın Milletvekilim, şahsiyet yaptığınız müddetçe...
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bakın, hayır, hayır efendim.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Bir dakika, bütün arkadaşlarımız...
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Müsaade edin, anlatayım.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Bütün arkadaşlarımız...
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bakın, anlatayım Sayın Başkan.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Siz bir şey anlatmıyorsunuz.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Ben anlatıyorum, hayır, anlatıyorum.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Siz Komisyon Başkanının şahsiyetiyle oynuyorsunuz, buna müsaade etmeyeceğim.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Hayır, şahsiyet değil. Sizin davranışınız...
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Az sonra cevabını vereceğim size.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Efendim, söyleyeceğim, bir dakika, tamam, müsaade edin, söyleyeceğim.
Bakın, Allah büyük, bu milletvekilliğini nasip etti, sizin yüzünüze karşı da bunu söylüyorum, işte, bakın, kendi evladımda benim yaşadığım, hekim olarak yaşadığımı söylüyorum. Hekimlerin çocuklarına, babalarının, annelerinin hırsız olduğu efendim, hastalara kötülük yaptığı hakkında bir imaj yerleştirdiniz, açık konuşayım.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - O sizin kanaatiniz ve yanlış bu.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bakın, söylüyorum: Siz Bakan olarak bunu yaparken Genel Başkanınız "Doktor efendi dönemi bitmiştir." dedi, hatta geçtiğimiz hafta da "Varsın giderlerse gitsinler." dedi. Bunu dedikten sonra, siz istediğiniz kadar buraya kanun teklifi getirin, sağlıkta şiddeti önlemeniz mümkün değil.
Mesleki itibarı yükseltmeniz lazım. Sizin hekimlere tekrar saygınlığını kazandırmanız lazım. Bunu Sağlık Hizmetleri Kanunu'ndan alıp da buraya, efendim, CMK'nin içine koymanız, yok katalog suçu... Ben şiddet uygulayacak bir insan yapısıysam kanun nerede olursa olsun hiç umurumda değil, ben o şiddeti uygularım çünkü saygı duymuyorum ben yaptığı mesleğe; onu söylemek istiyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Yok, saygı değil...
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Peki, bakın, şimdi: Şağlıkta şiddete neden olduk mu? Olduk. Sağlıkta şiddet sonuç itibarıyla, şu anda geldiğimiz noktada şiddetin de ötesinde vahşete dönüştü.
Bakın, Bilkent Hastanesinde geçtiğimiz yıl bir hekimin boğazı kesildi değil mi? Ve o hekim hekimliği bıraktı, hekimliği bıraktı. Peki, madem sistem bu kadar iyiyse, sağlıkta dönüşüm bu kadar iyiyse hekimler neden istifa ediyorlar? Biraz önce birtakım parametrelerden, anne ölümlerinden bebek ölümlerinden bahsettiniz. Hekimler neden istifa ediyor? Neden yurt dışına gidiyor hekimler? Neden mesleki beceri ve niteliği yüksek olan hekimler kamudan ayrılıp da özel sektöre ve yurt dışına gidiyorlar? Tıp fakültesi öğrencileri, bakın, yüzde 1'lik dilimle fakülteye giriyorlar, aileleri, kendileri gurur duyuyorlar ve 3'üncü sınıfa gelmiş tıp fakültesi öğrencileri neden acaba tıp fakültesini bırakıyorlar, neden bırakıyorlar? Neden tıp öğrencileri uzmanlık eğitimi almak istemiyorlar? Neden TUS kontenjanları boş kalıyor? Neden tıp fakültesinden mezun olan kişiler, yabancı dil öğrenip de yurt dışına gitmek istiyor? Neden hekimler umutsuz ve mutsuz? Hekimler neden eylem yapmak durumunda kalıyor? Bakın, Sağlıkta Dönüşümün sonucu bunlar. Hekimler neden özlük haklarına... Bakın, sizler de hekimsiniz, hekimler genelde, mesleklerini parayla yan yana getirmekten -özür dileyerek söylüyorum- nefret ederler, konuşmak istemezler parayı. Neden hekimler şu anda özlük haklarıyla ilgili eylem yapıp da özlük haklarını dile getirmek zorunda kalıyorlar? Siz de hekimsiniz, biz parayla konuşmak istemeyiz çünkü insan hayatının parasal karşılığı olmadığını biliriz çünkü biz, içimizden refleks olarak her zaman insana yardım etmeyi ve insanı yaşatmayı amaç edinen bir mesleğe sahibiz, vicdanlı olması gerekir hekimin böyledir. Sistem iyiyse, 65 ila 72 yaş arasındaki hekimleri neden yeniden göreve çağırıyorsunuz Sayın Bakanım? Bu bizim sorunumuz değil mi? Bakın, 72 yaşındaki, 65 yaşındaki... İsmail Ağabey, cerrahsınız sizler, bakın, bir cerrahın 50 yaşından sonra performansı düşer. Ben de cerrahım, gözün görmez, elin titrer. 65, 72 yaşındaki hekimlerden ne bekliyorsunuz? Bir şey beklemeyin. Bir sürü malpraktis, bir sürü komplikasyon çıkacak. Bakın, sistemin geldiği nokta... Neden ihtiyaç duydunuz? Çünkü genç, yetenekli hekimleri kaybettiniz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - 72 yaşında nerede çağırdık?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Neden sağlık sisteminin içine şirketleri yerleştirdiniz? Neden şirketler girdi sağlık sisteminin içine? Kamuya neden ortak ettiniz bu şirketleri? Özel hastane sayıları neden bu kadar çok arttı? Bakın, bir örnek vereceğim size: 2002'de iktidara geldiniz, Sağlık Bakanlığının kendi verilerini, 2019 verileriyle karşılaştıracağım 2002 ve 2019. Sağlık Bakanlığı hastanesi sayısı 2002'de 774.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Yatak sayısı neydi?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Söyleyeceğim, bir saniye müsaade edin. Sağlık Bakanlığının hastane sayısı 2002'de 774, 2019'da 895, artış oranı yüzde 15 Sağlık Bakanlığının.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Az mı?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - 15. Bakın, iktidarınız boyunca kamu hastanesi, Sağlık Bakanlığının hastane sayısı artış oranı yüzde 15. Özel hastane ne kadar artmış? İktidara geldiğinizde tüm Türkiye'de 271 tane özel hastane varmış, 2019'da 575 olmuş, tam yüzde 112 oranında artmış. Bakın, kamu hastanesi yüzde 15, özel hastane yüzde 112, yüzde 100 daha fazla. Yatak sayısını da söyleyeceğim. 2002'de Sağlık Bakanlığının yatak sayısı 107 bin -küsuratları söylemeyeyim- 2019'da 143 bin olmuş, yüzde 33 artarken Sağlık Bakanlığının yatak sayısı, özel hastanenin yatak sayısı 18 binken 51 bin olmuş, yüzde 178 artmış. Yani siz şirketleri sağlık sistemine ortak etmişsiniz, halkın aldığı sağlık hizmeti üzerinden de şirketlere para kazandırmışsınız. Bunun en tipik örneği de efendim, şehir hastaneleri. Biraz önce ifade ettiniz, İngiltere'de sistem çöktü. Evet, İngiltere'de sistem çöktü. İngiltere'deki sistem işte aldığınız şehir hastanesi sistemiydi.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Yok, değil.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Orada sağlık hizmetini veren Carillon isimli şirket iflas etti ve çöktü. Bunu İngiltere Sayıştayı da zaten söylüyor ve 2018'den sonra hiçbir yatırıma izin vermediler kamu özel iş birliği ortaklığıyla ilgili ve size buradan soruyorum: Neden şehir hastaneleri üzerinden vatandaşın soyulmasına izin veriyorsunuz?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - 2018'de...
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Ve neden bu soygunu önlemiyorsunuz? Bir gün, ben size teklif ediyorum, bakın, buradan söylüyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Tamam et teklifini sen.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bir gün toplanalım, şehir hastanesi maliyetiyle ilgili ben size bir sunum yapayım, kendi rakamlarınızla ilgili ve tartışalım. Tartışalım, bak, aynı vatanın evladıyız.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ya, rakamlara boğuluyorsun, rakamlar yanlış.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Doğru olan nedir peki?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Çocuklarımızın geleceği ipotek...
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Aldığın hizmete bakacaksın şehir hastanelerinde ya!
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Müsaade edin ya, müsaade edin.
Bakınız, vereceğim rakamlar tamamen sizin kendi Bakanlığınızın rakamları, Cumhurbaşkanlığının vermiş olduğu rakamlardır, hiç kendimizden bir rakam vermeyeceğim. Bana müsaade edin, ben size on beş, yirmi dakikalık şehir hastaneleriyle ilgili bir sunum yapayım, ondan sonra tartışalım. Doğru neyse bilelim, ben yanlışsam bana da söyleyeyin. Ben diyorum ki Sayın Başkana "8 kat daha fazlaya mal olmuştur şehir hastaneleri." Sayın Başkan da Genel Kuruldaki Sağlık Bakanlığı görüşmelerinde yanıma geldi, efendim, bana dedi ki: "Sayın Vekilim, sizin dediğiniz gibi 7-8 kat değil, şehir hastanesi maliyeti sadece 3 kat daha fazlaya oldu."
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Olabilir, o bir ergi.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Evet söylediniz. Ya, tartışalım, İsmail Bey, bakın...
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sen kullanmayabilirsin ama biz onu kullandık. Kamu özel ortaklığıyla çözdük bu işi, doğru değil mi?
ALİ ŞEKER (İstanbul) - 3 kat maliyet doğru, değil mi?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sizce doğru değil, bizce doğru.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sevgili Ağabeyciğim, şimdi şunu söylüyorum: Bakın, ne siz başka bir ülkenin milletvekilisiniz ne biz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Doğru.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Hepimiz, bakın, bu ay yıldızlı bayrak için, bu ülke için çalışıyoruz. Söylüyorum doğrusunu.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sizce doğru değil, bizce doğru.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Söylüyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - 7 kat da doğru.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bakın, bizim iddiamız, çok ağır şekilde zarar ediyoruz, kendi rakamımızı söylüyoruz; siz de bizi ikna edin, biz de sizi ikna edelim; konuşalım, bunu söylüyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - İkna edecek bir durum yok. Biz bu şekilde devam ediyoruz, kamu-özel ortaklığı bizim için bir çıkış yoluydu, biz bunu yaptık, sonra da şimdi tekrar genel bütçelerle yaptık.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Tamam, onu söyleyeyim.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - O zaman için öyleydi, şimdi de böyle.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ona geçmekle iyi yaptınız.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Mesele yok.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Peki, söyleyeyim. Bu geniş bir konu ama özetle şöyle: Rakamlara bakarsanız, Sağlık Bakanlığının son üç yıldaki bütçesinin en az yüzde 20'sini şehir hastanelerinin ödemeleri alıyor ve Sağlık Bakanlığı...
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Şehir hastaneleriyle ilgili doğru bilgileriniz yok.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Söyleyeceğim işte, tartışalım.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Yok ama yalan söylüyor veyahut da...
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Ya, şimdi, İsmail Ağabey, bu çok ayıp bak.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - "Yalan" demeyeyim, özür diliyorum.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Benim bunu kabul etmem mümkün değil.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Fikret Bey, bir dakika... Özür diliyorum.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Ben belgelerle konuşuyorum, ben bunu kabul etmem, açık söyleyeyim.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - "Yalan" konusunda özür diliyorum, yanlış söylüyorsunuz.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bakın, sert konuşurum ama "yalan" lafı uygun değil.
Ben, Sağlık Bakanlığının ve sizin Cumhurbaşkanınızın rakamıyla söylüyorum size.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Yanlış.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bana müsaade edin.
Sayın Başkan, burada bakın, dilekçe de verdim, bir gün şehir hastanelerini burada konuşalım.
Peki, devam edeceğim. Bakın, Sağlık Bakanlığı son üç yıldır -Bakan Yardımcımız burada- fonksiyonel olarak yüzde 80 bütçeyle çalışıyor, yüzde 20'si otomatikman yok zaten, şirketlere veriyorsunuz, şehir hastanelerine ve bakın, 5 tanesi inşaat hâlinde, şimdi onları da hizmete aldığınız zaman en az yüzde 35'ini alacak bütçenin ve o yüzden, sağlık çalışanlarının özlük haklarını veremiyorsunuz. İşte o nedenle bu sıkıntıları yaşıyoruz. Ben burada israfı önlemek için söylüyorum, ben burada gelecek nesillerin sağlık hakkını savunmak için söylüyorum. O yüzden "Konuşalım, doğrusunu bulalım." diyoruz, o yüzden çırpınıyoruz.
Neden devlet üniversitelerinin tıp fakülteleri borç batağında, neden? Bakın, iktidara geldiğinizden bu yana devamlı toplantı yapıyorsunuz, neden onları borç batağından kurtarmıyorsunuz? Çünkü şehir hastanelerine hasta gitmesi, oraların para kazanması gerekiyor da o yüzden. Devlet üniversitelerinin tıp fakültelerini gerilettiniz ve bu nedenle de Türkiye'de Türk tıbbı maalesef gerilemiş durumda.
Neden Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünü kapattınız Sayın Başkan? Bakın, sizin Bakanlığınız döneminde kapandı. Ve o kapatmanız doğruysa şimdi neden açıyorsunuz, şimdi neden açıyorsunuz? Demek ki yanlışlık var, bunu konuşmayalım mı? Bak, ne diyorum? Hepimiz bu memleketin evladıyız ya, iki gün sonra bu dünyadan hepiniz göçüp gideceksiniz, çoluk çocuğa daha güzel bir Türkiye bırakmayalım mı? Söylemeyelim mi bunu? Benim çoluk çocuğum acı mı çeksin yani, başka doktorlara mı mecbur kalsın? Bunu ben söylemek zorunda hissediyorum, bir baba olarak söylemek zorunda hissediyorum. Doğru neyse onu tartışalım, birlikte bulalım, birlikte yol alalım. Bakın, sağlık üzerine konuşuyoruz, başka hiçbir şey değil yani sağlığı ben siyaset üstü olarak düşünüyorum yani burada bir muhalefet partisi milletvekili değil; bakın, başlangıçta da söyledim, bir hekim meslektaşınız, bir kardeşiniz olarak söylüyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ben de dinliyorum sizi bakın, bir ağabeyiniz olarak seni dinliyorum.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Üslup olarak kendinizi ayarlamak durumundasınız, burada güzel güzel konuşuyorduk, ortamı geriyorsunuz. Bu doğru değil.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Yok, yok.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Bakın, sakin konuşursanız, hep meslektaşız, birlikte doğruyu daha net bulabiliriz.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Tabii, teşekkür ederim.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Görüşlerimiz farklı ama bu şekilde olmaz. Bu şekilde bakın, benim gibi sakin bir adamı gerdiniz, buna hakkınız yok.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bir saniye... Yok, gerilmeyin.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Sakin konuşuyor.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Gerginlik yaratıyor.
KANİ BEKO (İzmir) - Sen bir sakin ol önce, böyle hareket ediyorsun ya, böyle hareket edilir mi? Böyle yapıyorsun ya, el kol hareketi yapıyorsun ya!
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Heyecan iyidir, boş verin.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Heyecan değil bu ya, itham ediyorsunuz.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Fikret Bey, anlatacaklarınız daha çok mu?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Var efendim.
KANİ BEKO (İzmir) - Sokak ağzıyla konuşuyorsun kardeşim, sokak ağzıyla konuşuyorsun ya!
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Ben söze girmek istemiyordum ama bak, ortamı gerdiniz Sayın Meslektaşım.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ya, geren bir şey yok, açıklama yapıyor.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Yapmayın bunu.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sevgili Meslektaşım, senin gerginliğin seni ilgilendirir. Bak, senden başka kimse gerilmemiş.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Sen geldin, şu an ortamı gerdin.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Müsaade edin, ben gergin değilim, gayet sakinim.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Sakin konuş.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Gayet sakinim ama sen geriliyorsun.
KANİ BEKO (İzmir) - Burada güzel güzel dinliyoruz, ne kadar güzel ya.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Neden vatandaşlarımız hastaneden randevu alamıyorlar? Bakın, ara verdiniz, inan, kendi seçim bölgemden vatandaş aradı "Hematolojiden randevu alamıyorum, bana yardımcı olabilir misiniz?" diye. Her gün, bunun gibi -ben tabii, bir hekim milletvekiliyim- inanın, ben yüzlerce telefon alıyorum, randevu ayarlamaktan artık gına geldi, sekreter bunaldı zaten. Hepiniz de aynı şekildesiniz, eminim. Hatta bir çalışma yapalım isterseniz, Sayın Bakanın sekretaryasına bize gelen hastaneyle ilgili randevuları iletelim, Mecliste hastaneyle ilgili randevu talebi günde kaç tane geliyor, bir istatistiğine bakalım.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Ya, Fikretçiğim, randevuyla ilgili dedim ya ben.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Neden tetkikler çok uzun süre alıyor ve yaptıramıyor vatandaş? Neden tıbbi malzemeler bulunamıyor ve neden ameliyatlar yapılamıyor?
Bakın, riskli ameliyatlar... Benim kendi branşım kulak-burun-boğaz; bir larinks -gırtlak- kanseri ameliyatı genelde kamu kurumlarında değil, özel hastanelerde yapılıyor ve en az 150, 200, 250 bin lira paraya mal oluyor vatandaşa. Parayı bulan yaptırıyor, bulamayan -ben şahit olduğumu söyleyeyim- aldı, babasını evine götürdü, evinde kanserden öldü. Bunlar oluyor şu anda ve neden? Neden SMA'lı çocuklar tedavi olamıyor, aileleri neden bu şekilde kampanya düzenlemek durumunda kalıyor? Bu bizi ilgilendirmiyor mu Sağlık Komisyonu olarak? Ben sokaklarda SMA'lı çocukların afişlerin görmekten utanıyorum. Pazar yerine gidiyorum, tezgâh açmışlar "SMA'lı çocuğa yardım" diye, bu bizi ilgilendirmiyor mu? Ayıp değil mi bu ya? Türkiye'ye yakışıyor mu bu?
İSMAİL TAMER (Kayseri) - SMA'lı çocuklara yardım ediliyor mu? Geçmişte böyle bir yardım yapılıyor muydu?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bir dakika... Her yerde SMA'lı çocuklarla ilgili kampanya var, bu Sağlık Bakanlığı toplasın aileleri, neyse, bunları ikna etsin... Bu bizim ayıbımızdır arkadaşlar, onu söylemek istiyorum.
Bakınız, bir pandemi yaşıyoruz. Geçtiğimiz yıl, 2021 yılı pandeminin en can alıcı noktasıydı, 80 bini aşkın insanımız öldü, milyonlarca insan da hasta oldu, bir sürü sorun yaşadık. Peki, 2021 yılında, geçen yıl neden Sağlık Komisyonu bir kez dahi toplanmadı? Neden duyarsız kalındı? Sayın Başkan, bunu söylediğim zaman siz alınıyorsunuz. Bakın, dilekçeyle başvurduk, meslektaşınız olarak sizi aradım; niçin toplayıp da konuşmadınız? Bakın, birikiyor çünkü. Sonra sayın meslektaşım geriliyor, gerilmeyin.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - İtham ediyorsunuz.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - İtham etmiyorum, söylüyorum.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Sevgili Meslektaşım, itham ediyorsunuz ve gerginsiniz.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Değilim kardeşim, niye gergin olayım ya?
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Geriliyorsunuz.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Yok canım, ne gerileceğim ya, Allah Allah, ben sanki ilk kez mi konuşuyorum?
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Bağıra bağıra konuşuyorsunuz.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Ya, bu benim hitabet şeklim, sizin Genel Başkanınız demiyor mu "Öfke de bir hitabet sanatı." diye.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Neyse, dinliyoruz; bana bağır, bana; boş ver, bu tarafa bağır.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Hayır, arkadaş alınıyor, ondan.
Şimdi, şöyle diyeceğim: Bu Anadolu topraklarında hekimlik AKP döneminde olmadığı kadar değer kaybetmemiştir, açık konuşayım; şu an yerlerde sürünüyor.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - O senin görüşün.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bakın, hekimliğe -siz de hekimsiniz- genelde çocuklar özenirdi annesinden, babasından; hekim olurdu. Hiçbir hekimin çoluğu çocuğu özenip de hekim olmak istemiyor; aksine, anne, baba "Aman, çocuğum hekim olmasın." diyor. Hepimiz yaşıyoruz bunu, hepimiz yaşıyoruz; ben de yaşadım. Biz 3 kardeşiz, 3'ümüz de tıp fakültesi mezunuyuz. Bakın, benim büyük kardeşim profesör, küçük doçent, ben buradayım yani sonuç itibarıyla, bizim hiçbir çocuğumuz olmak istemedi çünkü gördüler yani sadece ben değil. Şunu söylemek istiyorum: Tabii, gerçekler, birtakım sıkıntılar vardır. Sonuç itibarıyla, geldiğimiz noktada sıkıntılar olduğu için burada konuşuyoruz ve tarih bu sıkıntılara sebep olan siyasetçileri ileride nasıl anacak, onu hep birlikte göreceğiz.
Şimdi, Sayın Başkan, elçiye zeval olmaz ama hekim arkadaşların bana inanın, yıllardır söylediği bir şey var, bunu iletmemi söylüyorlar size. "Elçiye zeval olmaz." diye de söylüyorum, lütfen de yanlış anlamayın. İnanın, cumhuriyet tarihinin en sevilmeyen Sağlık Bakanı olarak sizi ilan ediyorlar, açık konuşuyorum ve hatta ve hatta bakın, şahit olduğum bir nokta daha var, diplomasının üzerinde Bakan olarak sizin imzanız olan hekimlerin bir kısmı inanın, bu görevden gittikten sonra diplomalarında sizin imzanızı görmemek için başvuruda bulanacaklarını söylüyorlar ve açıkçası, sizin yerinizde ben olmak istemezdim.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Gözlerim yaşardı doğrusu, gözlerimi yaşarttınız(!)
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Söyleyeceğim, bir saniye müsaade edin.
MUSTAFA ESGİN (Bursa) - Ama bu çok yanlış.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Biraz konuşsun şimdi, cevaplarını fazlasıyla alacak birazdan.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Tamam, olur, hayhay.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Ama dinleyeceksiniz bakın.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Dinleyeceğim tabii, buradayım.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Bakın, ben sizi sabırla dinliyorum...
SELİM GÜLTEKİN (Niğde) - Bu kadar boş muhabbet olmaz ya!
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Fikret Bey, ben sizi sabırla dinliyorum, siz de beni sabırla dinleyeceksiniz.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Ben hekim arkadaşların görüşlerini ifade ediyorum, "Elçiye zeval olmaz." dedim bakın.
SELİM GÜLTEKİN (Niğde) - Bu kadar boş muhabbet olmaz!
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sonuç itibarıyla, birtakım yanlışlıklar olmuştur.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Fikret Bey, deminden beri...
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Genel söylüyorum, müsaade edin ya.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Ama deminden beri şahsiyetle uğraşıyorsun.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Fikret Bey, yeteri kadar sabrettim. Bakın, bu komisyonlar şahısların birbirine hücum edecekleri yerler değil. Siz bu Komisyonu bununla neden meşgul ediyorsunuz? Ne hakkınız var!
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Söylüyorum, bir saniye... Bağlamak istediğim noktaya geliyorum, bir saniye.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Lütfen konuşmanızı bitirir misiniz?
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Sabahtan beri şahsiyetlerle ilgili konuşuyorsunuz ya!
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Bu kanun teklifini konuşmuyorsunuz.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sonuç itibarıyla, birtakım yanlışlıklar olmuştur...
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Propaganda yapıyorsun ve provokasyon yapıyorsun.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sayın Başkan, siz şu an gererek tansiyonu yükseltmeye çalışıyorsunuz, farkındayım yaptığınız şeyin.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Sen geriyorsun deminden beri canım. Kanun teklifini konuş.
SELİM GÜLTEKİN (Niğde) - Bak, tahrik ediyorsun, ondan sonra da diyorsun ki...
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Tahrik etmiyorum.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Niye şahsiyetle uğraşıyorsun? İç Tüzük'ü aç, konuş bakayım, şahsiyetle uğraşabilir misin?
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Ya, arkadaşlar, şahsiyetle uğraşıyorsun deminden beri ya, geldin geleli...
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Yazık ya, yazık; bu kadarı fazla ya! Fazla bu kadarı kardeşim!
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Arkadaşlar, eleştirinizi yapın ama bu şahsına yönelik kurduğun cümleyi kabul etmiyoruz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Tekrar al onu Fikret. Fikret Bey, al onu.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Peki, söylüyorum şimdi...
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Ya, bütün genellemelerde, çocuğundan başladın duygusallığa, ondan sonra Başkanın şahsiyetine...
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bir saniye... Ayıp ya, bu kadar olmaz ya!
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Böyle bir yasa çıkarıyoruz, konuşuyoruz, yasayı konuş, eleştirini yap ama kişinin şahsıyla oynama. Kabul etmiyoruz.
KANİ BEKO (İzmir) - Etyemez, notunu al da söz hakkı aldığın zaman konuşursun.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Hayır, söz hakkıyla alakası yok. Ben söz hakkı almıyorum ki konuşmak isteyen arkadaşlar konuşsun, biz dinleriz.
KANİ BEKO (İzmir) - Tamam da ama sözünü bitirsin.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Fikret Bey, toparla. Hakaret, resmen hakaret, bu olmaz ya!
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Başkanın şahsına sürekli, bak sürekli sorti yapıyorsun. Tahrik etme. Ayıp ya!
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sayın Vekil, durur musun?
Sonuç itibarıyla, sağlık sisteminde yoğun şekilde sıkıntı olduğu bir gerçektir, gerçektir. Hem hekimler açısından -ki konuşmamız, zaten toplantı budur- hem de hasta açısından.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sana göre.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sağlıkta dönüşüm programı bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Artık onun acılarını hep birlikte çeker hâldeyiz şu anda. Sağlıkla şiddet olsun, malpraktis olsun... Malpraktis yasası da bu dönemde çıkmıştır ve bunu hep birlikte düzeltebiliriz. Her şeyden önce, düzeltebilmek için teşhisi doğru koymak lazım. Yanlışlıkları ortaklaşa konuşup... Ben, burada, sadece, Sayın Sağlık Bakanının geçmişte yapmış olduğu hekimler açısından yanlış olan birtakım noktaları tespit edip hiç olmazsa Komisyon Başkanıyken düzeltme şansı olabilir, onu söylemek istiyorum.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Şahsına hakaret ettin.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Orada şahsıyla ilgili değil efendim, söylüyorum ya. Bakın, meslektaş olarak konuşuyorum, diyorum
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Fikret Bey, istirham ediyorum, konuşmanızı tamamlar mısınız?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sonlandırıyorum.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Bak, Fikret Bey, kullandığın cümle... "Sevilmeyen adam olarak." diye laf kullanıyorsun.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bir saniye efendim.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Konuşmanızı tamamlar mısınız?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sevgili Vekilim, bakın, ben, Tabip Odası Başkanlığı yapan bir milletvekili olarak hekim camiasının genel kanaatini söylüyorum.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Bak, o genel kanaat... Öyle bir şey yok, o senin şahsından ibaret değil ki.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Peki, özel olarak ben sizinle konuşayım, özel konuşayım.
Peki, şöyle tamamlamak istiyorum, müsaade edin: Şiddet konusunda, malpraktis konusunda maddeler geldiği zaman ben teknik olarak konuşma yapacağım, bu genel anlamda bir konuşmaydı.
Şunu ifade etmek istiyorum: Sonuç itibarıyla ülkemizin kötü şeylerini düzeltmek bizim görevimiz. Bir takım yanlışlıklar var mıdır? Vardır. Bu hataları kabul edip doğruları bulmak bizim görevimiz, bizim sorumluluğumuz. Çocuklarımıza daha güzel bir ülke bırakmak bizim sorumluluğumuz. Vatandaşımızın sağlık hizmeti almakta sıkıntıları var mı? Evet var, bunlar bizim sorumluluğumuz. Bakın, ne dediniz? İlaç konusu. "SSK döneminde torba torba ilaç buluyordu." dediniz. Şu anda ilaç bulamıyor, şu an ilaç bulamıyor. Tabii, bulunmuyor şu anda ilaç. Ayrıntılı kısmı ben daha sonraki kısımlarda söyleyeceğim.
Ben teşekkür ediyorum. Şu an sonlandıracağım konuşmamı. Çok gerildi çünkü anladığım kadarıyla.