KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Sayın Başkanım, sevgili milletvekili arkadaşlarım...

Sayın Başkanım misafirimiz olan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyelerine söz vermekten bahsetti. Bu, üç nedenden dolayı bugün olamaz bence. Bunlardan birincisi, usul yönünden olamaz. Eğer bir sivil toplum kuruluşu Komisyonumuza gelip görüş bildirmek ve görüşlerini açıklamak isterse alt komisyona, önceden bilgi vermesi ve Komisyonun davet etmesi gerekiyor. Böyle bir davet yok. Başka sivil toplum kuruluşlarına da yanlış örnek olacağını; bir sürü sendika var, çeşitli dernekler var, bilim dernekleri var, onların hepsine de yanlış örnek olacağını düşünüyorum. İkincisi, Türk Tabipleri Birliği bu zamana kadar meslek mensuplarının sorunları hakkında açıklama yapma dışında güncel siyasi açıklamalarla meşgul. Artı, Türkiye'de toplam doktor sayısının yüzde 20'sinin kamu dışında çalıştığı, yüzde 80'inin kamu ve üniversite hastanelerinde çalıştığı bir ortamda, kamu hastanelerinde ve üniversitede çalışanların Tabipler Birliğine üye olması zorunlu olmadığı için yüzde 20'nin hâkim olduğu bir oda seçimine katılımda -yüzde 20 civarında Türkiye genelinde bir katılım var- bu katılım sayısının yüzde 51'ini alanlar tabip odalarında yönetimlere gelip Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyini oluşturuyorlar.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ticaret odaları da yüzde 1'le seçiliyor, ticaret odalarını da kapatalım.

BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Ali Bey, biz dinleyelim milletvekilimizi.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Ben sizi çok saygıyla dinledim Ali Bey, yayınınızı da hiç kesmedim.

Yüzde 5 civarında olmaktadır. Yüzde 5 yüzde 95'i temsil etmez. Bu da ikinci sebebi.

Çeşitli açıklamaları var, bu açıklamaların hiçbiri mesleğimizle ilgili açıklamalar değil. Türk Tabipleri Birliği ne zaman Türk'e bir saldırı olsa, Türk devletine bir saldırı, bir eylem olsa orada hemen konuşlanıyor, asli görevinden, mesleğin gelişmesinden, meslek mensuplarına hizmet etmekten uzaklar. Mesela, pandemi sürecinde sağlık çalışanları insanüstü bir özveriyle çalıştığı hâlde Türk Tabipleri Birliği "Bitiyoruz, tükeniyoruz, yönetemiyorsunuz." şeklinde açıklamalar yaparak bu sağlık çalışanlarının olağanüstü çabasını gölgelemiş, kaos yaratma çabasının içerisinde girmişlerdir. Yine, insanlara siyah kurdele takarak devlet karşıtı oluşumların işine yarayacak bir hamle yapmışlardır. Bunun dışında, göz ardı edemeyeceğimiz önemli açıklamalarından bir tanesi "Savaş bir halk sağlığı sorunudur." dediler. Oysa Türkiye Cumhuriyeti devleti savaş yapmıyor, terörle mücadele ediyor, operasyon yapıyor. Aksine, savaş değil, terör bir halk sağlığı sorunudur; yine olaya yanlış yerden bakıyor. Kendi devletini işkencecilikle suçladılar. Kendi devletimize, özellikle 15 Temmuzdan sonra yine devletin içine sızmış PKK/KCK, FETÖ mensuplarının KHK'lerle memuriyetlerine son verilmesine karşı çıkıp bunu "cadı avı" olarak nitelendiren açıklamalarda bulundular. Diyarbakır Sur'daki hendekler sürecinde Diyarbakır'da çadır kurup operasyonun durmasını istediler. Daha önceki yıllarda devletimizin faili meçhuller yaptığını öne sürdüler. Kepçelere binip faili meçhul kazıları yaptılar. 19 Haziran 2013'te Gezi sanıklarının serbest bırakılması için eylemler yaptılar, yaptılar... Saymakla bitmez. Hatta tarih de verebilirim 24/8/2020'de Giresun sel felaketinde şehirlerimizin yıkımının ve 6 yurttaşımızın ölümünün gerçek nedeninin iktidarın politik tercihleri olduğunu, Allah'ın kazasının bile politik nedenlerle olduğunu söyleyip politika işleriyle uğraşmaya gayret ediyorlar. Örnekleri sınırsız, merak edene daha saymaya devam edebilirim. Tüm bu üç ana nedenden dolayı Türk Tabipleri Birliği mesleğimizi temsil etmiyor.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Katılıyorum.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Bugün burada konuşma yapmalarına da gerek yok hem usul açısından hem genel olarak. Görüşümüz budur, bu yönde karar alırsanız da memnun oluruz Sayın Başkanım.