| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 117 Milletvekilinin; Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4290)(Tali komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 23 .03.2022 |
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Değerli Başkanımıza, Değerli Milletvekilimize ben de çok teşekkür ediyorum.
Önerge hazırlanana kadar, müsaade ederseniz birkaç kelime de ben edeyim, birkaç cümle de ben kullanayım.
Değerli arkadaşlar, gerçekten, buradaki her arkadaşımızın iyi niyetle ve işler daha iyi olsun diye gayret ettiğini biliyorum, bunda hiçbir tereddüdümüz yok. Aslında, bir konuyu irdelerken -sağlık da bunun içinde- tartışırken mutlaka mukayeselerle tartışmak lazım, bir de nereden nereye gelindiğiyle tartışmak lazım. Sağlığın tartışılmadığı bir ülke yok yani bugün Batılı ülkelere, en gelişmiş, en zengin ülkelere gidin, seçim çalışmaları sırasında sağlıkla ilgili tartışmaların, sağlıkla ilgili vaatlerin, reform çabalarının olduğunu görebiliriz.
Şöyle söylemek lazım: Sağlık gibi bir sistemde politika geliştirirken sürekli yenilenmeler gerekir, sürekli iyileştirmeler gerekir. Bugün de sağlık sistemimizde iyileştirmeler gerektiği bir gerçek ama gerçekten bunları konuşurken birbirimizi anlayarak konuşmalıyız yani birtakım böyle genelgeçer tanımlarla ya da suçlamalarla konuşursak hiçbir yere varılamıyor. Ha, bütün şey boyunca benim ismim çok geçtiği için söylüyorum, benim dönemim, Recep Akdağ'ın dönemi ya da ismi özellikle geçtiği için. Bir insana aynı zamanda sosyalist ya da komünist Bakan ve de neoliberal Bakan denebilir mi? Ben bu unvanlara sahip oldum geçmişte çünkü bir sağlık dönüşümü gerçekleştirirken kendi ülkenizin kontekstine göre, kendi ülkenizin şartlarına göre bir şey yaparsınız yani ideolojilere göre ya da ezberlere göre iş yapılmaz, ihtiyaçlara göre yapılır. Vatandaşın ihtiyacını öncelemek lazım, hepimiz milletvekiliyiz, tabii ki vatandaşın ihtiyacını öncelerken de sağlık çalışanlarını da göz ardı edemeyiz. Daha önce de bir tartışma sırasında söyledim, tekrar edeyim: Sağlık çalışanları gözümüzün bebeğidir, vatandaş da başımızın tacıdır. Yani bunların birini öbürüne tercih edecek bir hâlimiz falan yok.
Son zamanlarda tartışmalarda çok yer aldı, hekimler, hekimlerin karşısındakiler; kimse hekimlerin karşısındakiler! Özellikle sosyal medyadaki tartışmaları da son derece zararlı buluyorum yani hiçbir yarar göremiyorum. Onun için bana göre bizim Komisyonumuza, Komisyonumuzun üyelerine de düşen en önemli görev -bu, benim kendi şahsi kanaatimdir- sağlık çalışanları ile vatandaş arasında oluşabilecek tansiyonu düşürmektir ve bu tansiyonun hiç kimseye bir faydası olamaz, ne sağlık çalışanına bir faydası olabilir ne vatandaşa bir faydası olabilir ve biz aslında bunu yapabilecek de bir ekibiz. Ben bugünkü tartışmalarda da şunu gördüm: Çok yetkin üyelerimiz var, herkes konusuna hâkim. Birbirimizi daha iyi nasıl anlayacağımıza bakmamız lazım. Belki, bu formel toplantılar dışında, oturup belli konuları çok daha uzun -sadece bir konuyu- baş başa tartışabilmemiz de lazım yani birkaç üye bir araya gelebiliriz; bir üyenin falan konuda uzmanlığı var, öbür üyenin bir başka konuda uzmanlığı var; buna da her zaman açık olduğumu biliyorsunuz. Komisyonumuzu da her zaman toplarız, bunda hiçbir endişeniz olmasın.
Bunu söylemeyecektim ama söylemek zorundayım. Fikret Beyler 6 arkadaş olarak benden Komisyonun toplanmasını istediği zaman ben "Evet, bu Komisyonu resmen toplayamayız yani bu 6 kişiyle toplayamazsınız ama ben bu Komisyonu toplarım." dedim. Hatırlarsınız değil mi?
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Yetkiniz var Sayın Başkanım.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Müsaade edin.
"Yetkim var ve toplayacağım." dedim. Sonra ben yurt dışına gittim, bir hafta geçti. Ondan sonraki hafta toplayacaktık, benim bütün ekibim Covid oldu. Biz Sağlık Komisyonunun -ben olmadım ama nasıl olduysa- bütün üyelerini izolasyona almak zorunda olduğumuz için on güne yakın da tedbirli davrandık, Komisyonu tamamen kapattık.
Şimdi, bunları bizimle rahatça bir daha görüşebilirdiniz, bana ulaşma zorluğu diye bir zorluk olduğunu zannetmiyorum.
Kani Bey, var mı bana bir ulaşma zorluğunuz?
KANİ BEKO (İzmir) - Yok.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Böyle bir şey yok. Ama bunun yerine siz şunu tercih ettiniz: Birçok basın-yayın araçları vasıtasıyla "Başkan Komisyonu toplanmıyor." falan dediniz. Eğer aramızda bu diyalog koparsa ben de "Yetkimi kullanıyorum, toplamıyorum kardeşim." derim.
KANİ BEKO (İzmir) - Kimseye faydası olmaz.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Yani diyalogla bir iş yapacaksak diyalogla yaparız; gidip basında, şurada burada birbirimizi suçlayarak yapacaksak, kusura bakmayın, o zaman da ben sizin o Komisyonu bir zaruret olmadıkça toplamam.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Çok kısa bir şey ilave edebilir miyim?
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Yani bakın, olayın gelişimini bir anlatmış oldum ben size.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bir saniye, ben bir şey ilave edeceğim.
Sadece bir tane dilekçe değil.
Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sadece 1 kez talepte bulunmadık, 3 defa talepte bulunduk.
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Aynen, birer hafta arayla falan yaptınız canım.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Hayır, değil, birer hafta değil; bir buçuk aylık bir periyottu, bir buçuk iki aylık bir periyottu, hiçbirine de cevap vermediniz Sayın Başkanım ve 3'üncü başvurumuzdan sonra...
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Sizinle şifahen görüştük.
FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Hayır ama ondan sonra 2 kez daha başvurduk, toplamadınız.
Arkadaşlar, yani lütfen grubunuza da söyleyin de şurada şu Komisyon çalışmaları varken yoklama istemesinler ya. Bu insanlar nasıl gidip gelecek oraya?
CEYDA ÇETİN ERENLER (Kütahya) - Oylayalım, sonra imzalasak olur mu Sayın Bakanım?
BAŞKAN RECEP AKDAĞ - Olmaz, önergeyi oylamamız lazım önce.