| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 117 Milletvekilinin; Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4290) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 29 .03.2022 |
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, Adalet Komisyonumuzun değerli üyeleri, kıymetli bürokratlar ve basın mensupları; Adalet Komisyonu olarak kamuoyunda uzun süredir tartışılan ve geniş yankı uyandıran, beklenti uyandıran oldukça önemli bir kanun teklifinin görüşmelerine başlamış bulunmaktayız.
Saygıdeğer Komisyon üyeleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz öteden beri kadına ve çocuğa yönelik şiddet konusunda duyarlı olan ve çözüm üreten bir siyasi partiyiz. 2020 yılında ilk imza sahibi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğumuz kanun teklifimizle eşe karşı işlenen suçlarla ilgili kanunda öngörülen cezaların boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişletilmesini hedeflemiştik. Bu kapsamda, Türk Ceza Kanunu'nda kasten adam öldürme, kasten yaralama, eziyet ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarının boşanılan eşe karşı işlenmesi hâlinde de bu suçların nitelikli hâller arasına dâhil edilmesini ve ayrıldığı eşini öldürenlere ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesinin hüküm altına alınmasını hedeflemiştik.
Değerli Komisyon üyeleri, bugün, kadına karşı şiddet, sınırları, sınıfları ve sosyoekonomik statüyü aşan bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Birleşmiş Milletlere göre kadınların yüzde 35'i ömründe en az bir kez şiddete maruz kalmıştır. 15-49 yaş arası her 5 kadın ve kız çocuğundan 1'i yakınları tarafından fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalmıştır. İstatistikler bu önemli sorunu tüm yönleriyle ortaya koyamasa da bakıldığında Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerde de rakamların oldukça yüksek olduğunu görmekteyiz. Cinsiyet eşitliği bakımından örnek gösterilen Finlandiya dahi kadın cinayetleri bakımından Avrupa Birliği içindeki en yüksek oranlardan birine sahip ülke olarak ön sıralarda yer almaktadır. Yine, yapılan araştırmalar da göstermektedir ki Baltık ülkelerinde yani Estonya, Letonya, Litvanya, İsveç, Norveç, Danimarka, İzlanda, Almanya, Polonya, Rusya'da da kadın cinayeti oranı oldukça yüksek seviyelerdedir. Kadına karşı şiddet olaylarında kadınları koruyucu önlemleriyle günümüzde tüm Avrupa'ya örnek gösterilen İspanya'da dahi kadın cinayetleri her yıl artış içerisindedir. Avrupa İstatistik Ofisi (EUROSTAT) verilerine göre, 100 bin kişi başına düşen kadın cinayetleri verisinde 189 cinayetle Almanya başı çekmektedir, onu 124 cinayetle Fransa, 89 cinayetle Romanya izlemektedir.
(Uğultular)
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Arkadaşlar, dinler misiniz lütfen. Kendi aranızda konuşmayın, bir şey anlatıyoruz. Siz konuşurken de ben müdahale ederim. Olmaz, lütfen. Birbirimize saygı duymazsak kimse bize saygı duymaz, değil mi?
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Biz ittifakınızın arasına girmek istemiyoruz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Halil ağabey, çok özür diliyorum, haklısın.
HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Değerli Komisyon üyeleri, mevzuatımızda yer alan cezai düzenlemeler ağırlıklı olarak kadına karşı ekonomik, psikolojik veya fiziki şiddetin fiilen ortaya çıkmasından sonraki aşamayı düzenlemektedir. Bu bakımdan, kadın ve çocukların korunması hususunda önleyici tedbirlerin de ön planda yer alması çok daha etkili sonuçlar doğurabilecektir. Bu düşüncelerle yine 2020 yılında ilk imza sahibi olarak vermiş olduğumuz bir diğer kanun teklifiyle 6284 sayılı Kanun'a ek bir madde eklemeyi düşündük ve öngördük. Bu teklifimizde de kadına karşı şiddet meydana gelmeden önce şiddetin ortaya çıkmasını engellemek veya şiddetin ortaya çıkmasıyla birlikte tekrarını önlemek maksadıyla kadının başvurabileceği hukuki hak arama yollarıyla ilgili karar verme sürecinde mali kaygıların azaltılmasını istedik. Bu kapsamda, yargılama giderleri, avukatlık ücreti, karşı vekâlet ücreti ve avans giderleri yönünden şiddet mağduruna destek olmayı amaçladık. Şu an önümüzdeki görüşmekte olduğumuz teklifte de daha önce öngördüğümüz düzenlemelerin yer alması elbette bizleri ziyadesiyle mutlu kılmıştır.
Değerli Komisyon üyeleri, son yıllarda tırmanan aile içi şiddet olayları sadece aile içindeki bir sorun değil, kanımızca tüm toplumun önemli bir sorununu teşkil etmektedir. Türkiye, aile içi şiddetin ve kadına karşı şiddetin önlenmesi amacıyla son yıllarda çok önemli düzenlemeleri hayata geçirebilmiş bir ülkedir. Bu anlamda 6284 sayılı Kanun'la gerek şiddetle mücadelede ve gerekse şiddetin önlenmesinde önemli adımlar atılmıştır, şiddete uğrayan ve şiddete uğrama tehlikesi bulunan kişilerin kapsamı genişletilmiştir. Ancak 6284 sayılı Kanun'un önleyici, kolluğu harekete geçiren risk değerlendirmesi ve risk yönetimi konularında güncellemeye ihtiyacı bulunmaktadır çünkü kanunun önleme ilişkin hükümlerinin uygulanmasında farklı farklı kararlar alınabilmektedir.
Hâlihazırda 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlemesine Dair Kanun kapsamında yürütülen çalışmaların koordinasyonu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin çalışmalar ise İçişleri, Millî Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları ile diğer kurumların kendi görev alanları içerisinde yürütülmektedir. Polis Akademisi Başkanlığı tarafından 2016'da hazırlanan ayrıntılı bir rapora göre, koruyucu ve önleyici tedbirlerle ilgili sorunun bir parçası da izleme, değerlendirme ve takibin yapılmamasından kaynaklanan ve muhatabın hangi kurum, kuruluş olacağı konusunda uygulamada yaşanan sorunlardır. Ayrıca, vaka üzerinde ayrıntılı bir değerlendirme yapılmaksızın bütün vakalara aynı tedbirin uygulanması uygulamada en çok karşılaşılan sorunlar arasındadır ve bu tespit yapılmıştır. Aile içi ve kadına karşı şiddetle mücadelede aktör olarak yer alan kurumlar arasında ortak bir veri tabanı oluşturulması da sorunların sağlıklı olarak tespit edilmesine katkı sağlayabilecektir.
Yapılan diğer araştırmalara bakıldığında ise yasal düzenlemelerin varlığının toplumun bilinçlenmesi ve aydınlatılması için yeterli olmadığı yönündedir. Bu kapsamda, insan haklarını ciddi ihlal eden şiddet davranışlarının sonucunda ortaya çıkan ağır zararlar konusunda bilgilendirici ve eğitici faaliyetlerin yapılması da düşünülmelidir. Ayrıca, geliri olmayan ve şiddet görmüş kadının her türlü tedavisi... Ki bunun içine psikiyatrinin de dâhil edilmesi bugün belki bu teklife ekleyeceğimiz bir maddeyle sağlanabilecektir.
Saygıdeğer Komisyon üyeleri, konuşmamın başında da belirttiğim üzere, bütün dünyada gelişen olaylar da göstermektedir ki içinde insan faktörünün olduğu kadına yönelik şiddet olaylarında yasal düzenlemelerle tüm önlemlerin alınması mümkün olmamaktadır. Bu bakımdan, bir başka çözüm önerisi, insanların kadın hakları konusundaki olumsuz zihniyetinin kadın-erkek eşitliği hususunda hassasiyete dönüştürülmesi ve bu yönde eğitici, duyarlılık artırıcı adımların atılmasıdır. Bu belki de okullarda okutulacak bir dersle de mümkün olabilecektir. Yine, toplumun her kesimini aynı düzeyde duyarlılığa ulaştırabilirsek bu alanlarda en büyük adımı da atmış oluruz kanaatindeyiz.
Yine, kadına karşı işlenen kasten öldürme veya kasten yaralama suçlarında haksız tahrik indirimi hükümlerinin uygulanması bağlamında bir tereddüt yaşanmaması için teklifin daha belirleyici hâle getirilmesinin yerinde olabileceğini düşünmekteyiz.
Bir farklı önerimiz de şu şekildedir: Türk Ceza Kanunu'nun "Suçu bildirmeme" başlıklı 278'inci maddesinde yer alan "onbeş yaşını bitirmemiş bir çocuk" yerine sadece "çocuk" ifadesinin yer alması ve "hamileliği nedeniyle" ifadesinin yerine de sadece "kadın" ifadesinin yer almasıdır. Böylelikle, toplumsal hayatta daha çok korunmaya muhtaç olan kadın ve çocuklara yönelik işlenilen suçlara bir farkındalık ve hassasiyet yaratılmış olabilecektir. Sayın Genel Müdürüm, bu konuyu da bir değerlendirmekte fayda olduğu kanaatindeyiz.
Değerli Komisyon üyeleri, önümüzdeki teklifle, kadınlara yönelik hem yaralama hem de kasten öldürme eylemlerinde cezaların arttırılması, tek taraflı ısrarlı takip fiillerinin ayrı bir suç olarak düzenlenmesi ve boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişletilmesi, yine, şiddet mağduru kadınların hak arama yollarını etkin şekilde kullanabilmeleri için CMK'nin 234'üncü maddesi uyarınca avukat görevlendirilmesi imkânının getirilmesi gibi pek çok düzenleme hayata geçirilecektir.
Diğer taraftan, yine toplumumuzun kanayan bir başka yarası olan sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ve kabul edilemez tutumların teklifle katalog suçlar kapsamına alınması oldukça yerinde olmuştur. Hekimliğin riskli bir meslek olduğu hepimizin malumudur. Öte yandan, her tıbbi girişimin kendine özgü risk ve sapmaları da bulunmaktadır. Dolayısıyla, oluşabilecek her kötü sonuçtan hekimlerimizin sorumlu tutulması da beklenmemelidir. Bu bakımdan, özellikle cerrahi müdahalelerde bulunan doktorlarımızı tazminat baskısından kurtaracak, onların rahat ve güven içerisinde kendinden emin bir biçimde görev yapmalarını sağlayacak düzenlemelerin teklif metninde yer alması da büyük bir beklentiyi karşılayacaktır.
Ayrıca, ülkemizde cerrah ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Bugün, tıp fakültesini bitiren yeni pratisyen hekimler girmiş oldukları TUS sınavlarında cerrahi bölümü hiçbir şekilde tercih etmemekte ve herhangi bir operasyonel faaliyet, icrai faaliyet gerektirmeyen, cildiye gibi, fizik tedavi gibi, psikiyatri gibi dalları tercih ederek cerrahi alanlardaki açığı artırmaktadırlar. Bunun için de bu kanun teklifinin bu kısmını oldukça önemsiyor ve değerli buluyoruz.
Yine, Komisyonumuzda beyan edilecek değerli görüşler ve önerilerle olgunlaşacak kanun teklifimizin ülkemize ve mevzuatımıza hayırlı olmasını diliyor, teklifi gerek burada Komisyon aşamasında gerekse Genel Kurul aşamasında destekleyeceğimizi özellikle belirtiyor ve değerli Komisyon üyelerini tekraren saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.