KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli vekil arkadaşlarım, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri ve bize hizmet eden değerli emekçi kardeşlerim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Tüfenkci, hemşehrimsiniz, vallahi size daha az muhalefet etmek isterdim ama çok skandal bir madde var torba yasanın içinde, 34'üncü madde.

Şimdi, demokrasilerde en önemli hak protesto hakkıdır arkadaşlar. Eğer ki bir haksızlık varsa, eğer ortada bir soygun düzeneği varsa, yurttaş protesto etme hakkına sahipse orası demokrasidir. Şimdi, ben, sizi demokrat bir kişilik olarak biliyordum, hâlâ da öyle bilmek istiyorum ama bu 34'üncü maddeye siz ve 80'in üzerinde AK PARTİ'li arkadaşım imza attınız. Şimdi, burada protesto hakkına halel getirecek bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Şimdi, Sayın Tüfenkci, memlekette büyük bir gelir eşitsizliği var ve büyük bir servet eşitsizliği var. Vallahi bakıyoruz, hani büyük bir ekonomik kriz var, yurttaşların yüzde 80'i, 85'i şikâyetçi ama yüzde 1 var ki çok mutlular, servetlerine servet katıyorlar. Vallahi gidin, lüks lokantalarda yer yok hatta rezervasyonla bile yer bulamazsınız. Lüks otellerde, lüks mahallelerde, lüks yerlerde kriz yok ama bakıyorsunuz, gariban mahallelerine gidiyorsunuz ekmek kuyruğu var, et kuyruğu var, ayçiçeği yağı kuyruğu var. Şimdi, bir de yurttaşlarımız buna karşı protesto ediyorlar, diyorlar ki: "Arkadaş, ben yoksullaşıyorum, birileri zenginleşiyor." Siz diyorsunuz ya "Türkiye'yi büyüttük, geçtiğimiz yıl Türkiye'yi yüzde 11 büyüttük." Ben de size soruyorum: Kimi büyüttünüz? Buradaki memur, kamu yöneticisi arkadaşlarımızın ekmeği büyüdü mü acaba, ekonomisi büyüdü mü? Hiç sanmıyorum çünkü Türk lirasıyla maaş alıyorlar, alım güçlerini kaybettiler. Buradaki basın emekçisi kardeşlerimin acaba ekonomileri büyüdü mü? Hiç zannetmiyorum çünkü onlar da Türk lirasıyla maaş alıyorlar, onlar da alım güçlerini kaybettiler. Bize hizmet eden, burada çay getiren arkadaşlarımızın ekmeği büyüdü mü, ekonomisi büyüdü mü? Hayır büyümedi, tam tersine küçüldü. Ama birileri büyüdü. Sayın Tüfenkci, sizin yandaşlarınız büyüdü, bu kesin çünkü onlar inanın -Sayın Tayyip Erdoğan keyif çayı atıyor ya- keyif çaylarını içiyorlar çünkü 84 milyon emekçi, yurttaş Türkiye Cumhuriyeti'ne vergi veriyor, bu vergiler dolar ve euro bazında garanti ödemeleriyle yandaşlara aktarılıyor ve bu noktada da birileri daha zengin oluyor.

Şimdi, bu madde, bakın, sizin imzaladığınız madde şunu söylüyor, diyor ki: "Efendim, bir şirketin itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verecek bir hususta açıklama yaparsanız, kamuoyunu tereddüde düşürecek bir şey derseniz cezalandırılırsınız." Servet birilerine geçmiş, siz zenginleştirmişsiniz birilerini, 84 milyon yurttaş soyulmuş, bir avuç yandaş semirmiş, diyorsunuz ki: "Onun servetine zarar verebilecek bir şey söylersen seni cezalandırırım." "5'li çeteye 5'li çete demeyeceksin, hırsıza hırsız demeyeceksin, arsıza arsız demeyeceksin, tüyü bitmemiş yetimin hakkını çalanlara haklarını çaldın demeyeceksin." diyorsunuz Sayın Tüfenkci.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Hangi maddede diyor ya? Bu maddenin bununla ne alakası var?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Siz de bu milletin vekilisiniz, çiftçi tarlaya gittiğinde tarlasına gübre atamıyor.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Neresinde diyor bunu bu madde?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Aynen böyle diyor.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Bu, Bankacılık Kanunu'nda var mı?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Aynen böyle diyor.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Yok, tabii, Sayın Paylan yorum yapıyor.

Kanun teklifi üzerinde konuşma esas tabii ki.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, siz müdahale...

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Müdahale etmiyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Müdahale ediyorsunuz.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Siz karşılıklı konuşmaya girince, ben müdahale etmek zorundayım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama oraya söyleyin, söz bende.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Söz sizde tabii.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Bizim kanun teklifimizde öyle bir şey yok.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Tüfenkci...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Var, var efendim, var.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Karşılıklı konuşmayalım.

Siz de not alın, daha sonra cevabını verelim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Bir şirketin" diyor, bakın genişlemeye çok açık gerekçesi var, diyor ki: "Başta tasarruf finansman şirketleri olmak üzere..." "Başta" diyor, ayrıştırmıyor.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - "Finans şirketleri" diyor, ayrıştırıyor işte.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Diğer şirketleri ayrıştırmıyor efendim, ayrıştırmıyor.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Ayrıştırıyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - O zaman, doğru anlatmanız lazım.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Doğru anlatıyoruz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, doğru anlatmıyorsunuz, "Başta o şirketler olmak üzere..." diyor. "Başta" diyor yani.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Şirketin" diyor.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Bekaroğlu, Sayın Paylan konuşuyor, az önce siz konuştunuz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Katkı sağlıyorum.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Yani katkı da böyle olmuyor tabii, Sayın Paylan'a müdahale ediyorsunuz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani bütün şirketleri, yarın Cengizi, Kolini, Limakı da buraya katabilirsiniz.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Öyle değil...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Daha iyi anlaşılır hâlde koyun o zaman.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Adımı anma, bunda öyle bir şey yok, hiçbir şey yok.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama imza atmışsınız Tüfenkci, siz getirmişsiniz torbayı.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Ben getirdim, 74'üncü maddede...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam, siz de izah edersiniz.

Bakın, kayda geçsin diye söylüyorum. Niye biliyor musun? Kayda geçsin ve lafzı düzelsin.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Hepsi fakir fukara arkadaşlar.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Tüfenkci, Sayın Paylan; lütfen karşılıklı konuşmayalım. Siz konuşmanızı tamamlayın. Notunuzu alın, cevabını isteyeceğim ben sizden.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Bir şirketin" diyor, "şirketler" diye düzeltin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Tüfenkci...

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - "Sayın Tüfenkci" deme.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hemşehrim, teklifi sen getirmişsin.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Zoruma gidiyor, deme arkadaş.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam, Cemal Öztürk'e söylüyorum o zaman, peki, hemşehrim olmasın.

Sayın Cemal Öztürk, diyor ki: "Bir şirketin şöhretine veya servetine zarar verebilecek bir hususta açıklama yaparsan..." Servet, hangi yasada servete zarar verebilecek hususta açıklama yapmayı biz bugüne kadar suç kabul ettik arkadaşlar ya? Böyle bir şey olabilir mi ya? Memlekette birileri yağda, balda yaşıyor. Bakın, açıkça söyleyeyim: Bugün bazıları 1 işçinin bir ayda kazandığını bir öğünde yiyor. Hadi buyurun, bir öğünde yiyor, bir öğünde, bir ayda kazandığını. Birileri evine ekmek götüremiyor, et, ekmek, ayçiçeği yağı kuyruğunda; birileri bir öğünde, bir ayda kazandığını yiyor.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sayın İmamoğlu da balıkçıda...

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Arkadaşlar, müdahale etmeyelim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bu noktalarda vatandaşlar, aç olan yurttaşlar itiraz ederlerse, şunu derlerse mesela... Bir Deli Dumrul köprüsü daha yapıldı, Çanakkale Köprüsü. 2 milyar euro harcanmış, şimdi, deniyor ki: "Her gün 10-15 milyon lira bir şirkete aktarılacak". Nereden aktarılacak? Yoksulların verdiği vergilerden aktarılacak. Yoksullar derse ki: "Arkadaş, bu Cengiz, Kolin, Limak bizi soyuyor." "Sen o şirketin şöhretine zarar verdin." diyebilir bu madde, onun servetine zarar verdin diyebilir, tazminat davalarıyla karşı karşıya kalabilirler. Peki, eşitler hukuku var mı ortada? Yani bir yurttaş ile bir zengin aynı mı değerli arkadaşlar? Aynı değil, güç noktasında aynı değil. Aynı noktada olmayanlara, hukuk karşısında eşit olmayanlara siz diyorsunuz ki: "Ben servet sahibini koruyacağım." Oysa milletin vekili ne yapmalı Cemal Bey? Yoksulun yanında olmalı, servet sahibinin yanında değil.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Her ikisini de korumalı.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, önce yoksulun yanında olmalı çünkü biz milletin vekiliyiz.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını korumalı.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama önce mağdurun yanında olmalıyız.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Elbette.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi, bu noktada mağdurlar var bu torba yasada, Evim mağdurları, öyle değil mi? Sizin yüzünüzden, sizin düzenleme yapmamanız yüzünden memlekette Evim mağdurları çıktı. Nereden çıktı? Tıpkı YİMPAŞ'ın çıktığı yerden. Yani memlekette dinî, manevi duygular konusunda hassasiyeti olan, faiz konusunda hassasiyeti olan Konya'dan çıktı. Evim şirketlerinin çoğunluğu olarak söylüyorum ve orada, tıpkı YİMPAŞ skandalında olduğu gibi, tıpkı Avrupa'dan para toplama skandallarında olduğu gibi yeniden bir skandalla karşı karşıyayız. Çok uyardık, bu Evimler mantar gibi çoğalıyor dedik, gelin düzenleme yapalım dedik, yapmadınız. Niye? Çünkü size yakın insanlar bunlar arkadaşlar, şecerelerine baktığınızda iktidara yakın insanlardan bahsediyoruz. Bunlar yurttaşlara dediler ki: "Efendim 'hizmet bedeli' adı altında -yani 'faiz'in adını 'hizmet' yaptılar- faiz toplayacağız, sizi de ev sahibi yapacağız." Ya, arkadaşlar, memlekette bin liraya kiralık ev yokken "Sizi bin liraya ev sahibi yapacağız." dediler ya. Şimdi, finans hesabı yapabilen herhangi bir insan oturup bakar ki ya bu bin liraya bu iş olmaz... Tıpkı 1980'lerde Kastelli'nin faizler yüzde 20'yken yüzde 100 faiz vadetmesi gibi, devlet, maalesef izledi bunu; bu soygunu izledi, tıpkı o Tosuncuk'un Çiftlik Bankta paraları toplarken izlediği gibi izledi. Niye izlediniz, niye bu soygunu izlediniz arkadaşlar? Şimdi, diyorsunuz ki: "Bu mağduriyeti gidereceğiz." Gideriyor musunuz? Gidermiyorsunuz. Neyi gideriyorsunuz?

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Yakalandı adam, ta Brezilya'dan alındı, gelindi ya.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, para nerede, para?

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Parayı da alırlar.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Cemal Bey, soygun oldu, para nerede? Parayı yediler, yediler parayı, birileri yedi. Para nerede, mesele o adamın gelmesi değil ki. Para nerede?

Mesele şu arkadaşlar: Bakın, şimdi, Evim mağdurları mağdur değil mi? Şimdi, bu 34'üncü maddenin -talihsiz- bir yerinde, Evim mağdurlarının içinde... Şimdi, diyeceksiniz ki: "Bu Evim mağdurları da yandım anam, ben soyuldum, bu şirket beni soydu derse ben ona ceza vereceğim." Niye? Servet sahibine zarar veriyor diye. Böyle bir şey olabilir mi arkadaş ya? Adam dolandırmış ya. Hırsıza hırsız diyeceğiz, soyguncuya soyguncu diyeceğiz; bu kadar açık. Adam dolandırmış; şirket, dolandırmış.

Değerli arkadaşlar, bu kabul edilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Buyurun, tamamlayın Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, yasa teklifinin bu maddesi çekilmeli. Bütün AK PARTİ'li ve Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlarıma da sesleniyorum -sabahki toplantıda onları göremedik- mesele şu: Belli ki ortak bir irade var ama bu iradeyi değiştirmemiz gerekiyor. Şu "servet" ifadelerini açıkça koymamız gerekiyor, kötüye yorumlanmasına izin vermememiz gerekiyor. Yani 5'li çetenin Türkiye'nin hazinesine euro bazında çökmesini eleştirmenin servete karşı hareket olarak değerlendirilmemesi gerekiyor. Evim mağdurlarının seslerini yükseltmelerine karşı seslerini kısmalarına yol vermememiz gerekiyor değerli arkadaşlar.

Diğer bir düzenleme reklam yasağıyla ilgili. Şimdi, Sayın Tüfenkci, vallahi, teklif sahibi sizsiniz, o yüzden size soracağım, hemşehrim kusura bakmayın. Şimdi, şöyle ki: Reklam yasağı... Diyorsunuz ki: "Efendim, bunlar reklam verirlerse gider gösteremeyecekler." Bakın, şu anda Facebook, Twitter, Instagram gibi şirketlerle ilgili, biliyorsunuz, bir yasal düzenleme yaptık ve "Eğer ki Türkiye'de temsilci koymazsa, şunu yapmazsa, bunu yapmazsa durdurabiliriz, engelleyebiliriz, reklam yasağı verebiliriz." diyorsunuz. Şimdi, bu yasa teklifi eğer yürürlüğe girerse... Şunu düşündünüz mü: Yani düşünün ki dünyada artık ben pek çok işletme biliyorum, Instagram üzerinden reklam veriyor, Facebook üzerinden reklam veriyor ve uluslararası alanda tanıtımlarını yapıyor. Siz derseniz ki "Bu yasa yürürlüğe girsin." Yarın da bu şirketlerle Türkiye'nin arası bozuldu, Tayyip Erdoğan'ı eleştirdiler, bir şey oldu veya eleştirilmesini durdurmadılar, bir şey yaptılar insanların eleştirilerine; tıpkı Rusya'da şimdi olduğu gibi Twitter yasaklandı, Facebook yasaklandı. Ne olacak? Siz "Reklam yasaklarını gider gösteremezsiniz." dediniz, ne olacak? Bunları düşündünüz mü? Hani, uluslararası alanda ihracatımızı artırmayı düşünüyorsunuz, ciddi sıkıntılar yaratabilecek bir düzenleme.

Diğer bir mesele, yabancılara konut satışı Sayın Tüfenkci. Bakın, bu düzenleme niye getirildi? Türkiye'nin dövize ihtiyacı vardı çünkü özellikle 2015 sonrası Türkiye'den döviz çıkışı var ve sermaye ihtiyacı var. Önce "1 milyon dolar" dediniz, değil mi? "1 milyon dolar getirene vatandaşlık vereceğim." dediniz. Olmadı, 250 bin dolara düşürdünüz. O zaman ben itiraz ettim, "Arkadaş, 250 bin dolara vatandaşlığı alır, ertesi gün evi satar." dedim, o sayede "bir yıl" düzenlemesi oldu. Yani büyük bir itiraz ettik, dedik ki: "En azından üç yıl, beş yıl koyun bari bunu getiriyorsanız da vatandaşlık meselesine, gene itirazımız var ama bir günde vatandaşlık almasın." Bunu da öyle geçirdiniz bir yıl diye, biz dedik ki: Beş yıl olsun en az en azından, geçirecekseniz böyle. Ama şimdi ne oldu? Simsarlar çıktı, değil mi? Bakın, Türkiye'ye 10 bin dolar getiriyor birisi, 10 bin dolara vatandaşlık sahibi oluyor. 250 bin dolar değil, iddiayla söylüyorum. Nasıl oluyor? Aynı evi yılda bir başka yabancıya satıyor, aynı evi diyorum bakın. Aynı evi satmış gibi gösteriyor bir yabancıya, 10 bin dolar komisyon alıyor, tamam mı? Bir yıl boyunca o kişinin üzerinde duruyor, karşılığında güvencesini, senedini alıyor, bir yıl sonra o kişiden alıp başka bir yabancıya satıyor. Ne oluyor? Bir 10 bin dolar, 20 bin dolar daha komisyon alıyor ve vatandaşlık simsarları devrede. Ya, dedik ki: Bir yıl kurtarmaz bunun için, en azından beş yıl yapın veya vatandaşlığı derhâl vermeyin. Vatandaşlığın satılık olan bir şey olmaması lazım zaten yani vatandaşlık dediğiniz şey, ortak bir vatan duygusuyla ilgili bir şeydir. Bir geçiş süreci yapın yani derhâl vatandaşlık verilmesin; başka ülkeler bu uygulamayı yapıyor, önce oturum veriyorlar. Yani birisi geliyor diyelim ki ev alıyor, önce iki yıllık, üç yıllık bir oturum veriyorlar. Hırlı mı hırsız mı, nedir ne değildir? Ortak vatan duygusuna, diğer konularda bakılıyor ve bu noktada üç yıl sonra bir daha değerlendiriliyor, deniyor ki: "Efendim, tamam." Ve vatandaşlık öyle veriliyor. Siz ama billboardlara çıkardınız utanç verici bir şekilde yani reklamlarda "250 bin dolara vatandaşlık" diye sanki mal satar gibi bu vatandaşlığı pazara koydunuz. Bu, doğru değil arkadaşlar. Bu düzenleme de torba yasayla düzenlenmez Sayın Tüfenkci; yapmamız gereken, bunu yeniden ele almak.

İkinci sakıncasını size söyleyeyim; bu, bence en önemli sakıncalardan biri ama ikinci sakıncasını söyleyeyim: Dünyada da böyle bir trend oldu, yabancılara ev satma. Mesela Kanada'daki örneğini vereyim: Kanada'da benim de akrabalarım var. Gençler 200-300 bin euro arasında ev alabiliyordu hem de bayağı güzel evler yani böyle basit evlerden bahsetmiyorum. Yabancılara piyasa bir açıldı -hani, hem vatandaşlık alma hem şu bu- evler 700-800 bin dolara çıktı. Ne oldu? Oranın vatandaşları 200-300 bin dolara ev alabilecekken alamaz hâle geldiler çünkü gelirleri bunları karşılayamaz hâle geldi. Ne yaptı Kanada Hükûmeti? Bu ev alma şartlarını kısıtladı yani bayağı bir sınırladı, zorlaştırdı. Yani belli sınırlar dâhilinde zorlaştırdı, vatandaşlık gibi tatlandırıcıları devre dışı bıraktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Paylan, buyurun, tamamlayın lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi, bizde ne oldu, size söyleyeyim: Zaten ev fiyatları korkunç arttı, sebebi girdi maliyetlerinin korkunç artması yani geçtiğimiz yıl bir vatandaşımız 600-700 bin liraya bir ev alabiliyordu -ortalama, mütevazı bir evden bahsediyorum- şu anda çıkın, 1 milyon liranın altında sıfır ev yok, o da 1+1'lerden bahsediyorum; 1,5 milyon liranın altında da 2+1 ev yok, yok arkadaşlar. Niye olduğunu söyleyeyim, iki sebebi var: Birincisi inşaat maliyetlerinin korkunç artması, ikinci en önemli sebebi de yabancıların piyasada olması. Açıkça söyleyeyim: Bakın, Allah kimseye vermesin, bugün Ukrayna-Rusya arasında savaş var, Ruslar şu anda Antalya'da, İstanbul'da, orada burada deli gibi ev almaya çalışıyorlar hem vatandaşlık almak için hem de burası ucuz diye. Niye? Çünkü 250 bin dolar getirdiğinde -250 bin dolar bugün 3 milyon liraya yakın para yapıyor- en güzel evi alabiliyor ama bu, piyasayı yükseltiyor, bunun karşılığında da Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının ev alma olasılığı daha da Kafdağı'nın ardına gidiyor Sayın Tüfenkci. Piyasayı bozucu bir unsur devreye giriyor çünkü Türkiye'de yurttaşlarımızın alım gücü düşmüş durumda yani dört yıl önce, beş yıl önce orta gelirli bir yurttaşımız ev alma hayali kurabiliyordu, peşin ödemesini önden yapabiliyordu. Diyelim ki 600 bin lira olan bir eve 100 bin lira peşinat veriyordu, sonra aylık 3-4 bin lira mortgage taksitiyle ev alma hayali kuruyordu. Şimdi 2 milyon lira bir eve girse 400 bin lira peşin parayı bulamaz, ayda 15-20 bin lira taksiti de ödeyemez; Ahmet, Mehmet, Agop, Hasan, Delal, bunlar ödeyemezler. Ne olur? Evleri Hans alır, George alır, Abdulmelik alır ama Ahmet, Mehmet, Ayşe alamaz. Bu açıdan, mutlaka bir regülasyona ihtiyacımız var. Bu bir yılı üç yıl yapmak da belki bir miktar zorlaştırıcı olur ama kurtarmaz. Yapılması gereken, vatandaşlık gibi tatlandırıcıları geri çekmektir ve mutlaka vatandaşlarımızın eve ulaşımını sağlayacak regülasyonlara gitmektir diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Paylan, teşekkür ediyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Toparlıyorum.

Bu açıdan, bu sıkıntılı maddelerle ilgili Sayın Tüfenkci ve değerli arkadaşlar, yeniden çalışmayı öneriyorum.

Saygılar sunarım.