| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 117 Milletvekilinin; Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4290) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 29 .03.2022 |
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Teşekkür ederim Başkan.
Şimdi, öncelikle, şunu ifade edeyim: Verilen teklifin geneliyle ilgili ne benim ne bu anlamda mücadele eden kadınların hiçbir sorunu yok çünkü bugüne kadar hep söylediğimiz başlıklar aslında maddelerde var. Ama sorun şu: Bunlar çözüm getirecek mi? Bizim burada altını ısrarla vurguladığımız sorun bu.
Şimdi, her seferinde bazı şeylerle ilgili arkadaşlar hemen kolaycılığa kaçıyorlar yıllardır, işte "Yirmi yıldır şunu yaptık, bunu yaptık." Peki, değerli milletvekilleri, çözüm, sonuç ne? Evet, yirmi yıldır iktidardasınız, kadına yönelik şiddetle ilgili birçok şey yaptığınızı söylüyorsunuz. Sonuç? Önüne geçiyor muyuz? Geçemiyoruz. Diyorsunuz ki gerekçe olarak: "Dünyada da var." Evet, bunu inkâr etmiyoruz zaten, biz de söylemlerimizde her seferinde kadına yönelik şiddetin sadece Türkiye'nin bir sorunu değil, dünyada bir sorun olduğunu ifade ediyoruz ama dünyada hangi noktadayız? OECD ülkelerine göre 129 ülkede kadına yönelik şiddette 26'ncı sıradayız. Ha, diyorsanız ki "Biz 25 ülkenin arkasındayız, bu bir gurur vesilesi." bu bakış açınızı anlayabiliriz çünkü siz hep işi başarı yönünden kendinize yontmakla öne çıkan bir partisiniz ama 129 ülkeden 26'ncı sırada, geriye dönük 103 ülkenin çok gerisinde olduğunuzu bir başarı olarak hâlâ görebiliyorsanız burada çok ciddi bir sıkıntı var.
İkincisi; Öznur Hanım dedi ki... Biz bu teklifi hazırlarken ısrarla şunu ifade ettik, dedik ki: "Bu teklif ortak akıldan uzak. Muhalefet partilerini dinlemiyorsunuz ama kadın derneklerini de dinlemiyorsunuz." Tabii, o gün Sayın KEFEK Komisyon Başkanı antidemokratik bir şekilde bizim cevap hakkımızı kullanmamıza müsaade etmediği için bu açıklamasına ben bu soruyu soramamıştım. Dolayısıyla, bugün ancak fırsat oldu. Şunu merak ediyorum... Evet, bir komisyon raporu hazırladınız, gerçekten güzel bir rapor, yine ben o gün de... Tebrik etmek istiyorum, emek verilmiş. Eksiklikleri var mıdır? Şüphesiz vardır ama ortada bir emek var ve prensip olarak bizim de önerdiğimiz, yıllardır dile getirdiğimiz sorunlar. Ama Sayın Başkan şunu soracağım: Siz, örneğin, iyi hâl indirimi ya da ısrarlı takiple ilgili bir düzenleme yapacağız diye gelen STK'leri sordunuz mu? Başlıkta bir sıkıntı yok. Israrlı takibin ceza kapsamına alınmasını zaten biz de kabul ediyoruz. Sorun şu: Getirdiğiniz...
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Biz savunma makamı değildik, dinleme makamıydık ve dinledik. Onlardan aldığımız...
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hayır, dediniz ki: "Bu teklif Adalet Bakanlığında ya da başka yerlerde hazırlanmadı. Biz Komisyon olarak STK'leri dinleyerek hazırladık." Hiçbir STK'nin fikrinin alındığını düşünmüyorum ben. Soruyorum, çok merak ediyorum, örnek veriyorum "Verilen cezalarda ısrarlı takiple ilgili biz Ceza Kanunu'nda şöyle bir düzenleme getiriyoruz, uygun mudur?" diye sorduğunuz tek bir sivil toplum kuruluşu ya da kadın derneği var mı? Yok. Çünkü sormadınız, çünkü bu kanun teklifini siz hazırlamadınız. Biz de zaten bunu söylüyoruz. E, sizin az önceki -tutanaklarda da bakabilirsiniz- anlayışınıza göre zaten şiddet komisyonunu da kurmanıza gerek yoktu çünkü 23'üncü Dönemde zaten böyle bir komisyon kurulmuştu ve bir rapor hazırladı. E, aynı şeyi döne döne... Hani diyorsunuz ya "Kadın dernekleriyle görüştük." 23'üncü Dönemde de görüşülmüştü. E, niye topladınız? Çünkü çözüm üretmedi. Şimdi de aynı anlayışla bir teklif getiriyorsunuz. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim; getireceğiniz bu uygulama da maalesef çözüm getirmeyecek.
Bir diğer söyleminiz; her seferinde Cumhuriyet Halk Partisini Anayasa Mahkemesine gitmekle ifade ettiniz, her seferinde bunu bir alışkanlık hâline getirdiğini söylüyorsunuz. E, Değerli Milletvekilim, Anayasa'ya aykırı iş yapmayın, biz de götürmeyelim. Siz işinizi doğru yaptınız, hukuk çerçevesinde bir işlem yaptınız da biz mi durup dururken götürdük? Ortada bir hukuksuzluk var ve doğal olarak muhalefet partisine, ana muhalefet partisine düşen de o hukuksuzluğu yargıya taşıyıp düzenlemesini sağlamak. Bir de şunu ifade ettiniz: "Bu mücadeleye, her seferinde CHP'nin Anayasa Mahkemesine itiraz etmesi kadın mücadelesine sekte vuruyor." Yani İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak sekte vurmuyor, Cumhuriyet Halk Partisinin hukuki yollarını araması kadın mücadelesine sekte vuruyor.
Bir diğeri; İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeyle ilgili bir açıklama yaptınız, dediniz ki: "Bazı ülkeler çekince koydu, bazı ülkeler imzalamadı." Doğru ama bizzat sizin konuşmanız var, çekince koymadığınızın ve ilk imzalayan ülke olduğunuzun verdiği gururu taşıdığınıza dair bir ifadeniz var. Bu ülkeler yani... Şunu anlıyorum: Çekince koysaydınız ve bugün bunu ifade etseydiniz ya da imzalamama yönünde bir eğilim gösterip imzalasaydınız tutarlı bulurdum ama ülke zaten çekincesini koymuş, imzalamamış, şimdi onu niye önümüze getiriyorsunuz? Bunu anlamak mümkün değil.
Bir diğeri; açıklamanızda dediniz ki: "CEDAW'ı bir sürü ülke imzaladı ama İstanbul Sözleşmesi'ni imzalayan ülke sayısı az." Evet, doğru. Yani yaptığınız kıyaslama zaten elma ile armut kıyaslaması. Neden? Çünkü CEDAW, Birleşmiş Milletler bünyesinde yer alan 8 temel insan hakkı sözleşmelerinden biri, daha çok ülkenin imzalaması gayet normal. Oysa İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi üyesi olan ülkeler tarafından imzalanıyor. Eğer bu Konseyin üyesi olmayan ülkeler de imzalama talebinde bulunursa davet usulüyle ancak sözleşmeye dâhil olabiliyor. Dolayısıyla bu kıyas da doğru değil.
Şimdi, hep söylediğimiz bir şey var: Kadına yönelik şiddet bütüncül politikalarla ele alınmalı. Oysa siz her seferinde cezanın artırılmasıyla suçun azalacağını düşünerek böyle bir anlayışla yaklaşıyorsunuz.
(Uğultular)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Sayın Başkan, ben konsantre olamıyorum. Zaten meyve yeniliyor, bir de konuşmalar olunca insicamım bozuluyor.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Biraz sessiz olalım arkadaşlar.
Buyurun.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hep şunu söylüyoruz: Sebebi yani bataklığı kurutmadığınız sürece o sineklerin önüne geçemezsiniz. Nasrettin Hoca'nın bir fıkrası var: Bir gün sokakta bir şey ararken görüyorlar, diyorlar ki: "Hocam, ne yapıyorsun?" "Anahtarımı arıyorum." "Burada mı kaybettin?" diyor. "Hayır, evde kaybettim." "E, niye evde aramıyorsun?" diyor, "Evin içi karanlık da ondan." diyor. Şimdi, siz asıl aramanız gereken yere, kadına yönelik şiddetin sebeplerine bakmayıp sadece cezayı artıracağınızı düşünerek bir yola çıkıyorsanız ve yirmi yıldır hâlâ bu noktadaysanız zaten bir çözüm üretmenizi beklemek doğru bir anlayış değil.
Bir diğeri, konuşmalarınızda her seferinde bu getirdiğiniz teklifle cezasızlık algısının önüne geçtiğinizi söylediniz. Ben size samimiyetle şunu söylüyorum, şunu sormak istiyorum: Hangi madde caydırıcılığı olan bir madde? Yani dört ayı altı aya çıkaran, iki yılı iki yıl altı aya çıkaran, daha doğrusu infazı, yatarı olmayan cezalar vermişsiniz. Bu getirdiğiniz maddelerin hiçbirinin yatarı yok. Oysa hukukta temel bir ilke, evet, ceza önemli ama cezanın mutlak uygulanması daha çok önemli. Eğer katil, verilen ceza ne kadar olursa olsun uygulanmayacağından eminse bunun caydırıcılığı olmaz. Nitekim, bu getirdiğiniz maddelerden çok somut şunu söylemenizi sizden rica ediyorum: "Şu maddenin kadına yönelik şiddette caydırıcılık özelliği var." Ve hangi gerekçeyle caydırıcılık özelliği var? Samimiyetle bunu açıklamanızı istiyorum sizden.
Şimdi, az önce Yargıtaydan gelen görevli şunu ifade etti, dedi ki: "Hukuk kendi çerçevesinde bir işleyiş yapar..."
(Uğultular)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Biraz daha sessiz olursak, bir de buradan da konuşma olunca...
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Arkadaşlar, sessiz olalım.
Devam edelim, buyurun.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Şimdi "Hukuk kendi çerçevesinde işler." dedi Yargıtay üyesi, o zaman, hukuk kendi çerçevesinde işleyecekse biz madde 1'i hiç koymayalım çünkü madde 1 zaten hâkimin takdir yetkisi olan bir şeyi yine hâkimin takdir yetkisine bırakıyor. O gün geldiğinde o hâkimler de aynı düşüncede.... Yani yaptığının doğru olduğunu düşünen, kendi takdir hakkını kullanan hâkimler biz bu maddeyi değiştirdiğimizde de kendilerinin hukuk çerçevesinde karar verdiğini yine düşünecek ve yine benzer kararları verecekler. Burada hâkimin takdir yetkisinin dışına çıkılan bir uygulama yok. Dolayısıyla, caydırıcı bir özelliği yok.
Diyeceksiniz ki, az önce TOBB'dan gelen bir hukukçu hocamız ifade etti, dedi ki: "Gerekçe vurgusu, ısrarla üzerine basıldı ki kararı verenler buraya dikkat çeksin." Şimdi, yine, bütün arkadaşlarım örnek verdiği için söyleyeceğim, Hatice Kaçmaz olayında ya da başka bir davada... İşte, en son yine bir kadın cinayeti davasında haksız tahrik indirimi veren bir hâkim. Hatice Kaçmaz olayında "Evlilik teklifini kabul etseydi öldürülmeyecekti." diyen hâkim zaten bunun doğru olduğuna inanıyor. Namus gerekçesiyle işlenen cinayetin doğru olduğuna inanıyor. "O saatte sokakta olduğu için, erkek namusuna zarar geldiğini düşündüğü için bu cinayeti işledi." diyen hâkim zaten verdiği kararın doğru olduğuna inanıyor. Dolayısıyla, gerekçeye bunu çok rahatlıkla yazabilir. Bizim zihniyet dönüşümünden kastımız her seferinde bu. Eğer bu kararı veren hâkimler -parantez içinde belirteyim ben de, hepsini tabii ki kastetmiyoruz- kadın-erkek eşitliğini içselleştirmediği sürece, kadını bir birey olarak görmediği sürece vereceği karar değişmeyecek. Biz bu nedenle sebebe bakılması gerektiğini, sonucun bize sadece cezayı artırarak bizi sonuca götürmeyeceğini ifade etmek istiyoruz.
KEFEK komisyonunda da ifade ettim ben birçok önemli maddeyi; yine, özelikle kadına yönelik şiddette "kadın cinayeti" tanımının yasada yapılması gerektiğini düşünüyorum, en önemli sorun bu. İşlenen cinayetlerin artırıcı koşulları arasında çocuğun gözü önünde işlenmesinin artırıcı bir gerekçe olarak tanımlanması gerektiğini yine belirtmek istiyorum. Haksız tahrik indiriminin olmazsa olmazı, olması gerektiğini düşünüyorum bu değişiklikte. Bu konuyla ilgili sizin tek bir açıklamanız yok. Mesela sizce neden haksız tahrik indirimi yok?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Yılmaz Başkanım, sataşma var, sürekli bana sataşıyor.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hayır, tabii, soruyorum; cevap hakkı geldiğinde zaten sizden cevap bekliyorum. Bu sataşma değil, açalım ki konuyu, güzel bir şey yapalım.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Önergeniz var mı, haksız tahrikle ilgili öneriniz var mı?
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Evet, İstanbul Sözleşmesi'nin maddesinde çok net bir şekilde töre, din, gelenek, namus -sözde namus- gerekçesiyle hiçbir gerekçenin indirim sebebi sayılmayacağı çok net bir şekilde ifade edildi.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - O bizde artırım sebebi zaten, cezayı artırım sebebi onlar; nitelikli hâl.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hayır, "haksız tahrik" diye bir indirim gerekçesi var. İşte, Hatice Kaçmaz olayında evlilik teklifini kabul etseydi... Bunu bir indirim gerekçesi olarak kullanmadı mı?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Hayır, haksız tahrik bağlayıcı değil ki.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Olmayan bir şey üzerinden niye yorum yapıyorsunuz?
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hangi olmayan şey?
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Karşılıklı olmasın.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - İşte, olmadığı için yorum yapıyorum, olsa zaten bu yorumu yapmam.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Tamam da teklifiniz nedir diyorum, haksız tahrikte verdiğiniz önerge var mı, ağırlaştırıcı nedenler...
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Evet, söylüyorum, uygulanmıyor. Bunun bir gerekçe olarak indirim sebebi yapılmaması gerektiğini söylüyorum.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ağırlaştırıcı sebep o.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Dinleyelim arkadaşlar.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - İşte, eğer siz bunu söylüyorsanız zaten... Bakın, biz bu teklifin neden KEFEK'te konuşulması gerektiğini istedik biliyor musunuz? Çünkü evet, adaleti, hukuku, buradaki maddeleri düzenleyecek olan Adalet Komisyonu olabilir ama maalesef uygulamadaki eksiklikleri bilmiyorsunuz değerli milletvekilleri, kadın cinayetlerinin, gittiğim bütün dava...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Bakın, biz uygulamadan geliyoruz Hanımefendi, siz bilmiyorsunuz.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Güler...
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Bir tek kadın cinayeti davasını izlediniz mi? Tek bir kadın cinayeti davasına gittiniz mi?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ya, uygulamadan biz geliyoruz, siz uygulamadan gelmiyorsunuz...
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Size bir şey soruyorum.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Zaten avukat arkadaşlar bilmiyor, eczacılar biliyor!
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Güler...
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Tek bir kadın cinayeti davasına gittiniz mi?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Evet, tek tek anlatırım size.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Toparlayın Sayın Taşcıer.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Ama bir şey söylüyor.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ama müdahale etmeyin Sayın Güler, niye müdahale ediyorsunuz?
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Değerli Milletvekili, o zaman yasayı hep siz yapın, ne demek eczacı olmam benim bu konuyla ilgili...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - O zaman bu konuyla ilgili teklifiniz...
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hayır, ben teklifimi söylüyorum: Haksız tahrik indiriminin indirim gerekçesi olmaması gerektiğini söylüyorum. Bakın, bütün davalarda "O saatte sokakta ne işi vardı?" "Ama kırmızı etek giymişti." "Ama ruj sürmüştü." diyerek tahrik indirimi uygulayan bir sürü hâkim var ve bu nedenle üç beş yıl yatıp bir sürü katil şu an sokakta dolanıyor.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hanımefendi, onlar sosyal medya uydurmaları, dosyalara bakın.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Bizzat ben davaları takip ettim Beyefendi, bir gün beraber bir kadın cinayeti davasına gidelim, hep birlikte görelim.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Siz bizi dinlemiyorsunuz, bilmiyorsunuz.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - İşte, bu, meseleden ne kadar bihaber olduğunuzu gösteriyor. Ha, bana inanmıyor olabilirsiniz, bunu Öznur Hanım'a sorun lütfen, Komisyonda cezaevlerini ziyaret eden milletvekilleri, AK PARTİ milletvekilleri dönüp diyor ki: "Haksız tahrikin indirim gerekçesi olmaması gerekir." Bunu diyen sizin milletvekilleriniz. Belli ki kendi Komisyon raporunuzu da okumamışsınız, eğer o raporu okusaydınız partinizin kadın milletvekillerinin de bu yönde görüşü olduğunu ama bu kanun teklifine konulmadığını çok net bir şekilde görürdünüz.
Demek ki iş, hukukçu olmakla bitmiyor; iş, halkın, toplumun sorunlarından bihaber olup olmamakla alakalı. Siz kadınların yaşadığı sorunlardan, kadınların yaşadığı şiddetten bihaber olarak nasıl çözüm üretecek bu makamlardasınız, ben de bunu hayretle karşılıyorum.
Çözüm önerimi sordunuz...
(Uğultular)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Dinler misiniz, çözüm önerimi sordunuz...
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Tiryaki... Mehmet Bey, karşılıklı konuşmayın, toplantı...
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Çözüm önerimi sordunuz...
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Güler... Sayın Tiryaki...
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Sayın Güler, çözüm önerimi sordunuz, öncelikle...
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Ya, arkadaşlar, ama lütfen...
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Öncelikle şunu da ifade edeyim Sayın Başkan: Sayın milletvekili benim eczacı olduğumu ve hukuki bir yorum yaptığımı söyledi, Komisyon Başkanı da benim çok değerli bir meslektaşım, Öznur Hanım da eczacı.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Komisyon Başkanı burada.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hayır, Kadına Yönelik Şiddet Komisyonu Başkanı.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Bakın, siz bizi dinlemiyorsunuz.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Ben sizi dinliyorum, siz bizi anlamak istemiyorsunuz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Siz uygulamayı bilmiyorsunuz.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Abdullah Bey, bakın, sizi ikaz ediyorum.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Uygulamayı biliyorum. Ben şu ana kadar 30'dan fazla kadın davasına gittim Değerli Milletvekili. 30'dan fazla kadın davasının hepsinde iyi hâl indirimi ve haksız tahrik indirimi uygulandı. Siz neden bahsediyorsunuz? Bir tane davaya gelin, birlikte gidelim. Bu kadar yaptığı işten bihaber olan başka bir dönem olmamıştı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Arkadaşlar, müdahale etmeyelim.
Sayın Taşcıer, toparlayabilir misiniz?
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Ama sataşıyorlar. Toparlayacağım Başkanım.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Tamam ama sizin cevap vermenize gerek yok sataşmalara.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Cevap vermemize gerek yok değil ama yanlış ithamda bulunuyor. Şimdi, benim eczacı olmamla bu işin ne alakası var? Kendisi hukukçu ama uygulamalardan bihaber. Yani ben buna çok şaşırdım ve üzüldüm. Keşke bir kadın davasını takip etseydi zaten bana bu yorumu yapmayacaktı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Vallahi şöyle söyleyeyim: Namus gerekçesiyle, sözde namus gerekçesiyle bu ülkede erkekler üç beş yıl yatıp mahkemeye gittiğinde "Erkekliğime laf söyledi." diyerek indirim alacağını biliyorlar ve bütün davalarda bu indirimi alıyorlar.
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Töre ve namus cinayetlerinde ağırlaştırıcı sebebi biz getirdik.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hanımefendi, bunu bir indirim gerekçesi olarak uyguluyor diyorum hâkimler, bunu bir indirim gerekçesi olarak uyguluyor. Getirmiş olmanız... Madem getirdiniz, her şey güllük gülistanlık, niye düzenleme yapıyoruz? Niye düzenleme yapıyoruz her şey güllük gülistanlıksa? Hatice Kaçmaz olayında neden adam üç beş yıl yatıp çıkıyor madem bu kadar doğru düzenlemeler var?
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Uğraşıyoruz zaten. Hiçbir suçu sıfırlamak mümkün olmuyor ve dünyadaki uygulamalara baktığımız zaman da azalma olayına gittiğimizde görülüyor yani.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Şimdi şöyle: Hatice Kaçmaz olayında üç beş yıl yatıp çıkmıyor Gamze Hanım.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hayır, Hatice Kaçmaz olayında da indirim gerekçesi olarak...
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Müebbet aldı.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Bakın, ağırlaştırıcı bir gerekçe olarak sunmuyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Değerli arkadaşlar, bakın, bu şekilde olursa olmaz. Yani sürekli karşılıklı konuşmayla olmaz.
Gamze Hanım, siz tamamlayın.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hatice Kaçmaz davasında ağırlaştırılma gerekçesi var mı?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Müebbet almış adam.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Ağırlaştırma gerekçesi olarak saymamış, kadını öldürmesini bir ağırlaştırma gerekçesi olarak uygulamamış yani "Eğer evlilik teklifini kabul etseydi bunu uygulamayacaktı." diyerek ağırlaştırılmış mı vermiş, müebbet mi vermiş? Müebbet vermiş. Oysa ağırlaştırılmış olması gerekirdi. Yanlış mı düşünüyorum?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Aynı şey değil ya. Başka bir şeyi birbirine karıştırıyorsunuz.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Ben bir şeyi karıştırmıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Hayır, konu dağılmadı, Abdullah Bey bilmiyor. Ben çok net söyleyeyim: Maalesef, bir hukukçu olarak eğer bana bu yorumu yapabiliyorsa ben çok şaşkınım.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Gamze Hanım, tamam mı?
Toparlayalım.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Şöyle söyleyeyim hemen: Ayşe Tuğba örneğini vereyim Abdullah Bey'e.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Nasıl o telefon, nasıl açıldı hemen o?
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Ben açıyorum merak etmeyin, öyle özel yeteneklerim var Başkanım, siz merak etmeyin, kafanızı yormayın ona.
Ayşe Tuba davasında 29 kez şikâyetçi olmasına rağmen "haksız tahrik" altında tasarlayarak kasten öldürme suçundan yirmi dört yıla düşürdü. Ayşe Tuba örneği Eskişehir'de. Lütfen yani biraz şu elinize gelen teklifleri okuyup ona... Yani bir okuyun ya. Allah aşkına ya! El kaldırıp indirmekten vazgeçin. Biraz halkın sorunlarına, halkın yaşadığı sorunlara kulak kabartın.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Toparlayalım.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Şimdi en son... İnsicam bozuldu tabii, ne diyeceğimi unuttum.
FATMA AKSAL (Edirne) - Hakaret edince sürekli...
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Tamam, toparlayalım.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hayır, ben hakaret etmiyorum, hakaret etmiyorum. Hayır, bana değil kendi partilinize cevap vermeniz lazım.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Gamze Hanım, her sataşılana kulak kabartmayın ya.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Eğer kadın davalarında verilen cezaları normal karşılıyorsanız bilelim.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Estağfurullah.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Eğer indirim uygulanmasına, "Sokakta o saatte ne işi vardı? Erkekliğime laf söyledi. Kırmızı ruj sürdü." gerekçeleriyle indirim, tahrik indirimi uygulanmasını normal karşılıyorsanız... Ki söyleminizden bu anlaşılıyor.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Hayır, onu kimse normal karşılamıyor zaten.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Ki söyleminizden bu anlaşılıyor.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Yok, yok; anlaşılmaz.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Zaten sizin buna çözüm üretme şansınız yok. Ha diyeceksiniz ki: "Gamze Hanım, niye kendini yoruyorsun?" On dokuz yıllık AKP iktidarının zaten kadına bakış açısını biliyoruz, kadın ile erkeği eşit görmeyen bir zihniyete sahip olduğunu biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Hanımefendi, bakın, onu yarıştırmaya kalkarsak burada ben AKP'nin taciz, tecavüz, şiddet... Bir sürü şeyler var. Bunları yarıştırmayın. Bunları yarıştırmanın bir anlamı yok. Siz altında kalırsınız. Siz Genel Başkanınızın, partililerinizin söylemlerinin altında kalırsınız. Girmeyin bunlara, bunlara girmeyin. Bu kadar acziyet içinde olmayın, bu kadar acziyet içerisinde olmayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Teşekkür ediyorum Gamze Hanım.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Sözümü toparlıyorum Başkan.
Özetle... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALPAY ANTMEN (Mersin) - Ya, birbirimizi mi yarıştıracağız! Ayıp ya! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hayır, ilk siz söylediniz, ben hiç örnek vermedim, ilk siz başlattınız, ilk siz söylediniz, ilk siz söylediniz.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Çok yanlış şeyler bunlar.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Onun için altında kalırsın, hiç girmeyin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Özetle Sayın Başkan, biz bu teklifin kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin önüne geçeceğine inanmıyoruz. Hele hele bu Komisyonda bu kararların altına imza atacak milletvekillerinin bu kadar konudan bihaber, kadınlarla ilgili olaylardan bihaber olduğu böyle bir Komisyondan zaten çözüm çıkması da beklenemez.
Teşekkürler.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Oy birliğiyle geçecek biraz sonra, görürsün, buna "hayır" diyebilen kimse yok.
LÜTFİYE SELVA ÇAM (Ankara) - Bu tarz konuşmanızdan dolayı sizi ayıplıyorum.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hayır, ben son derece sakin konuşuyordum. Yanınızdaki milletvekiline söyleyin, siz onu ayıplayın, beni değil.