| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam ve 117 Milletvekilinin; Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4290) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 29 .03.2022 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Israrlı takip suçunun ihdası önemli bir ihtiyaca cevap vermekte; bunun İstanbul Sözleşmesi açısından da yerinde olduğunu düşünüyoruz. Bu çerçevede, İstanbul Sözleşmesi'nde, madde 34'te "taciz amaçlı takip" başlığı altında "Taraflar başka bir şahsa yönelik olarak gerçekleştirilen ve bu şahsı, şahsın kendisini güvende hissetmesini önleyecek şekilde korkutacak, kasıtlı bir biçimde tekrarlanan tehditkâr davranışların cezalandırılmasını temin edecek gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır." hükmü vardı. Bir de, 6284 sayılı Kanun'un (1)'inci fıkrasında "ısrarlı takip" kavramı da yer almıştı; burada kavram "...şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir." olarak belirlenmişti. Aynı zamanda, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği'nin "tanımlar ve kısaltmalar" başlıklı 3'üncü maddesinin (1)'inci fıkrasının (ş) bendinde "tek taraflı ısrarlı takip" kavramı ve tanımı yer aldı. "Aralarında aile bağı veya ilişki bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, şiddet uygulayanın, şiddet mağduruna yönelik olarak, güvenliğinden endişe edecek şekilde fiziki ve psikolojik açıdan korku ve çaresizlik duygularına sebep olacak biçimde, içeriği ne olursa olsun fiilî, sözlü, yazılı olarak ya da her türlü iletişim aracını kullanarak ve baskı altında tutacak her türlü tutum ve davranışı" ifadesiyle hukuki tanım belirlenmişti.
Şimdi, buradan şuraya geliyorum: "Bu gerekçede İtalyan iç hukukuna atıf yapıldığı hâlde, Fransız, Alman hukukuna atıf yapıldığı hâlde, 6284 iç hukukumuzda olduğu hâlde 6284'e atıf yapılmaması acaba İstanbul Sözleşmesi'nin ve 6284'ün bu çerçevede bunu değerlendirdiği için mi?" diye bizim kafamızda bir kuşku oluşuyor. Ve bu çerçevede, İstanbul Sözleşmesi'ne ve 6284'e özellikle uyum sağlaması açısından da bu maddede şu değişikliklerin yapılması gerekiyor: Suçun kapsamının sadece ayrılık kararı verilen kişiyle ve boşandığı eşle sınırlı tutulmasının kadınlar arasında da ayrımcılık yaptığı açık ve net. Bu çerçevede "aralarında aile bağı veya ilişki bağı olsun olmasın tüm kadınlar" olarak genişletilmesi doğru olacak diye düşünüyoruz. Biz, bu çerçevede 94/A olarak bir düzenleme yapılmasını istemiştik ama reddedildi. Bu açıdan, tarihe not düşülmesi açısından bu açıklamaları yapma gereği duydum.
Teşekkür ederim.