KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, yani bu madde esas itibarıyla düzeltme maddesi gibi duruyor. Yani, daha önce Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ihdas edilmiş kadrolar şimdi kanuni hâle getiriliyor diyelim.

Fakat değerli arkadaşlar, yani, hakikaten, bu maddeyi konuşurken insan şöyle düşünüyor: Bu YÖK nedir Allah aşkınıza? Yani kırk yıldan fazladır ben üniversite hocalığı yapıyorum neredeyse, üniversitelerin geldiği yer inanılmaz kötü. Yani, YÖK sistemi... Ki Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelirken YÖK sistemini değiştirmek üzere sözler vermişti fakat zaman içinde, bütün iktidarların yaptığı gibi, efendim, eğitimi de kontrol etmek diye bir dertleri var ve dolayısıyla da üniversiteleri bir tür otoriter, merkezî biçimde karar veren organizasyona çevirmiş oldu.

Değerli arkadaşlar, bütün dünyada da "yükseköğrenim kurumu" diye bir kuruma ihtiyaç vardır, bir tür koordinasyon kurumu olması tabii ki gerekiyor fakat siz ne karışıyorsunuz kadrolara Allah aşkınıza ya, niye karışıyorsunuz? Yani, asistan alırken bile neredeyse YÖK'ten izin alınıyor. Yani, böyle bir şey olur mu artık? Üniversite eğitiminin çok özgün bir eğitim sistemi olması lazımdır. Yani, kendi kadroları içinden, kendi öğrencileri içinden eğer yapılabiliyorsa bir gelenek yaratması lazımdır. Ama gördüğümüz kadarıyla -Allah'ın aşkınıza, yani benim söylememe gerek yok, hepiniz biliyorsunuz- adrese teslim kadro ilanlarınız çıkıyor, adrese teslim. "Beş yıl çalışmış olma, şu konuda bilmem ne garanti..." Yani, bunlar, gerçekten, Yükseköğretim Kurulunun gerçekten de üniversitelerin durumunu kötüleştiren bir mekanizma olarak işlediğini gösteriyor. Onun için de yani, benim anladığım kadarıyla -eğer yanlışsam düzeltin- bu kişiler zaten atandı, değil mi Sayın Hocam? Yani bu kadrolara konu olan insanlar atandı zaten; şimdi onu kanuni hâle getiriyoruz, bu yasaya uygun hâle getiriyoruz.

Yani tabii ki siyasetin karar vermesi gereken bir konuyla ilgili konuşmuş oluyoruz. Üniversitelerin, yani sizleri kastederek söylüyorum, YÖK'ün kendi başına yapabileceği bir şey yok ama siyasetin gerçekten yükseköğretimin üzerinden elini çekmesi lazımdır. Böyle bir el, mutlaka ve mutlaka bilimi gerileten bir el olur, her yerde bu böyle olmuştur çünkü. O sebeple de hani, bu vesileyle, ben de bunları söyleyeyim istedim. Çünkü gerçekten de eğer iyi bir eğitim sistemi arzu ediyorsanız, bir kere, üniversitelerin kendi geleneklerini yaratmasına izin veren bir anlayışla bakmanız lazımdı; tıpkı Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi gibi ama onları da zaten perişan ettiniz, perişan etmeye de devam ediyorsunuz.

Teşekkür ederim.