KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, meşhur bir dizi var "La Casa de Papel" diye, İspanya Merkez Bankası soyuluyor ve o soygunu yapanlar bu paraları halka dağıtıyorlar çünkü diyorlar ki: "Çok küçük bir azınlık bu sistemden zenginleşiyor." Ve buna itiraz ediyorlar, diyorlar ki: "Biz bu halkın parasını halka aktaracağız." Ve halk arasında çok popüler oluyorlar. Çünkü bu, Robin Hood hikâyesi "Zenginden alıp fakire vereceğiz." diyorlar. Ancak Türkiye'de de arkadaşlar, şu anda bir soygun gerçekleşiyor, bu soygun sessiz ve derinden gerçekleşiyor; Merkez Bankamız ve hazinemiz soyuluyor, açıkça söyleyeyim. Bu soygunda 84 milyon yurttaş kaybediyor, bir avuç banka, sermayedar, yandaş kazanıyor. Şimdi, arkadaşlar, bu soygun çarkında da yeni bir sistem buldular: Kur garantili mevduat. Şimdi, kur garantili mevduat üzerinden diyoruz ki bankalara: "Ey bankalar, sen yüzde 17'yle mevduatı topla -tamam mı- sen bu parayı istediğin fiyata sat; yüzde 27'yle sat, yüzde 30'la sat; keyfine göre sat, hiçbir riskin yok ama dolar kaça çıkarsa çıksın ben hazineden, Merkez Bankasından bunu karşılayacağım." Neyle karşılayacaksınız? "Halkın vergileriyle karşılayacağım." diyorsunuz. Bu bir soygun düzenidir arkadaşlar çünkü bankalara siz kâr garantisi veriyorsunuz; bakın, kâr garantisi veriyorsunuz diyorum. Hiçbir yerde kâr garantisi olmaz ama devletin girdiği her işte kâr garantisi var. Köprüden geçtin/geçmedin, geçiş garantisi, hastanede hasta garantisi, şimdi de bankalara kâr garantisi verdiniz. Sonucu ne oldu arkadaşlar? Geçtiğimiz yıl iki ayda 9 milyar kâr eden bankalar 39 milyar kâr ettiler yani kârlarını neredeyse 5'e katladılar değerli arkadaşlar.

Şimdi, Merkez Bankamız yüzde 14'le para satıyor bankalara, bankalar ortalama yüzde 27-30'la para satıyorlar. Ya, siz düşünebiliyor musunuz... Diyelim ki bir bakkalınız var "Ayçiçeği yağını sana 5 liradan verme garantisi veriyorum, sen de 10 liraya satma garantisine sahipsin." diyor devlet. Böyle bir işletmeyi herkes açar değil mi arkadaşlar? Herkes açar. Aynı şekilde, bankalara diyorsun ki: "Yüzde 14'le ben sana parayı satıyorum, sen yüzde 25'le sat, yüzde 30'la sat." Bugün buradaki kamu emekçisi veya basın emekçisi arkadaşlarımız bankadan tüketici kredisi almışlardır; alanlar mutlaka vardır, kolay geçindiklerini zannetmiyorum. Gitsinler bir bankaya yüzde 30'la tüketici kredisi kullanıyor bu zor geçinen bürokratların hepsi Sayın Tüfenkci. Ama siz bankalara yüzde 14'le para veriyorsunuz; KGM'yle, kur garantili mevduatla yüzde 17'yle para veriyorsunuz. Bu bir soygun değil midir ya? Ya, illa bir banka tünel kazarak mı soyulur? Hayır, devlet eliyle de soyulur. İşte, yoksuldan alıp zengine aktaran bir çark kurdunuz ve sonuçları da burada, bilançolarda. Kamu bankaları yüzde 500, yabancı sermaye ağırlıklı bankalar -burada efendim, "Yerliyiz, millîyiz." diye mangalda kül bırakmıyorsunuz, "Biz yerliyiz." "Biz millîyiz." diyorsunuz- kârlarını yüzde 336 artırmışlar. Bu Ahmet'ten, Mehmet'ten, Ayşe'den, Agop'tan alıp Hans'a, George'ye aktarmak değil midir arkadaşlar ya? Hak mıdır bu, adalet midir? Bakın, bazen biz uyarırız, dinlemezsiniz; hani biz "Böyle olacak." deriz, dinlemezsiniz.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Maddeyi destekliyor musunuz?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Destekliyorum.

Ama artık, sonuçlarını gördünüz Mustafa Bey, sonuçlarını gördünüz. Ya, çiftçi tarlasına gübre atamıyor, çiftçi bankadan kredi kullanıyor, yüzde 25'le, 30'la, 35'le; ee, çiftçiden alıp bankaya aktarıyorsunuz. Emekli ay sonunu getiremiyor, emekli bankadan kredi kullanıyor, devlet bankaya yüzde 14'le veriyor, emekliye yüzde 30'la kredi veriyor. İşçi tenceresini kaynatamıyor, devlet bankaya yüzde 14'le para satıyor, işçi yüzde 28'le, 30'la kredi kullanıyor; bu hak mıdır Sayın Tüfenkci? Siz diyorsunuz ki: "Ben köyden geldim, garibanım, halkın yanındayım." Bu hak mıdır, adalet midir? Bence değildir. Ben sizin vicdanınıza güvenirim, bunun adalet olmadığını düşünürsünüz. Yani devletin görevi nedir arkadaşlar, sosyal bir devletin görevi? Zenginden vergi alıp yoksula aktarmaktır, değil mi? Yani böyle olması gerekir, adalet böyle sağlanır. Servet adaletsizliğinin, gelir adaletsizliğinin bu kadar yoğun olduğu ülkelerde devletin görevi nedir? Çok kazanandan çok almak, garibana aktarmak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkanım...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tamamlayın.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu soygun çarkında siz yoksuldan alıyorsunuz, zengine aktarıyorsunuz ya. Ya, biraz akıl, biraz adalet, biraz vicdan! Yani bunları artık gözetmemiz gerekir arkadaşlar. Ben bu maddeyi destekliyorum ama gerçekten -Allah insanın önce aklını alırmış- üç yılda 5 kere Kurumlar Vergisi Yasası değiştirdik ya. Önce 25'ti, 20 olsun; 20 olmadı, 23 olsun; 23 olmadı, 15'e düşsün; geri 20'ye çıksın; 23 olsun, şimdi de 25 olsun. Ya, Allah'ınızı severseniz, arkadaşlar, böyle bir ülkeye kim yatırım yapar ya?

Bakın, bir ülkedeki yatırım için en önemli şey nedir biliyor musunuz? Öngörülebilirliktir. 25'ten 15'e düşürmeye kalktığınızda "Düşürmeyin." dedik, "Kurumlar vergisinde bu şirketler kazanıyor, kardeşim, 25'te kalsın." dedik, "Şirketler düşük vergiye gelmez; büyümeye, istikrara gelir." dedik. Büyüme hikâyesi, istikrar hikâyesi olursa bir ülkenin, hukuk devleti olduğunu da gösterirsek şirketler yüzde 30 vergi vermeye bile razılar. Türkiye'deki sorun öngörülememezlik. Sizin bu yaptığınız uygulamalarla da, vallahi, sermaye diyor ki: "Ya, kardeşim, bir gün 20, bir gün 15, bir gün 25; bu ülkeye yatırım yapılır mı arkadaş?"

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama Başkanım, 2 madde üzerinde konuşuyoruz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Zaten, tolere ettim ben onu, iki dakikayı aştınız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - O zaman, diğer maddede bir daha mı konuşayım?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz bilirsiniz, nasıl isterseniz, takdir sizin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum Başkanım, bir dakika daha verirseniz bitiriyorum, bir dakikada bitiriyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şunu söyleyeceğim Sayın Tüfenkci: Bu kadar öngörülemez bir ülkeye kimse yatırım yapmaz.

Bir de size bir sorum var: Ya, bu yıl başlatıyoruz değil mi bunu? Hemen, ilk beyannamede böyle verecekler?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Geçici maddeyle 2022'de.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İkinci beyannamede hani ilk dönem kârlarını... Ha, ilk çeyreği almıyoruz, öyle mi?

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - 2023'te...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İkinci çeyrekten başlayarak 25 alacağız ama bu da kurtarmaz arkadaşlar. Yani 9 milyardan 39 milyara kâr arttırmış, siz diyorsunuz ki: "Bunun yüzde 5'ini daha alacağım." Bu hak değil arkadaşlar, adalet değil. Yapmamız gereken, yoksuldan alıp zengine vermek değil, zenginden alıp yoksula vermek. İlkesel olarak desteklediğimiz madde; 25 de yetmez, kademeli bir sisteme geçmek lazım Sayın Başkan, bunu da önermiştim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Daha önceden önerdiniz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani küçük ölçekli şirketlere belki daha düşük oranlar uygulayıp -20'den de başlayabilir- belli ölçeklerin üzerindekilerde yüzde 30'a, 35'e... Bu ,dünyada tartışılıyor, uygulayamaya başlayan ülkeler de var. Amerika'da şu anda Kongrede bu tasarı var yani yüksek ölçekli şirketlerden 20 yerine 30 alalım gibi örnekler var. Biz de bunu tartışmalıyız. Yani kurumlar vergisi reformunu yaparsak, Sayın Başkan, bunu tartışmalıyız diyorum.

Teşekkür ederim.