| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4336)(Devam) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 31 .03.2022 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, doğrusunu isterseniz bu, kurumlar vergisinin artırılmasına ilişkin maddeyi ben de destekliyorum. Esasında belki birkaç cümleyle neden buna ihtiyaç olduğuna... Hatta belki biraz daha yüksek bile yapılabileceğini de düşünüyorum doğrusunu isterseniz. Çünkü, değerli arkadaşlar, Türkiye ekonomisini analiz ettiğiniz zaman göreceğiniz şeylerden bir tanesi şudur: Bankacılık sektörü büyük ölçüde Merkez Bankasının faiz kararları çerçevesinde zaten bir birlikte davranış içindedir yani kartel türü bir davranış sergilerler. Nitekim bundan dolayı -hatırlamıyorum şimdi kaç yıl önceydi ama- 12 bankaya Rekabet Kurumu bir dava açmıştı, bir soruşturma açmıştı ve cezalar vermişti -yanılmıyorsam 2009 yıllarıydı- çünkü bankalar kendi aralarında anlaşma yaparak fiyatları arttırıyorlardı, faizleri arttırıyorlardı yani veya belirliyorlardı.
Şimdi, dolayısıyla da Türk ekonomisini yönetenler... Ki Sayın Cumhurbaşkanı bunu birkaç defa hissetti ve söyledi zaten; bankacılık sektörü kontrol edilebilir bir sektör değil yani yönetim açısından baktığımızda. Kontrol edilip edilmemesi meselesi ayrı bir mesele ama şunun için söylüyorum: Kamu bankaları aracılığıyla zaten bir biçimde bankacılık sektörüne müdahale etmekte yönetim, iktidar ama bunun da ötesinde, kendi isteklerini ya da kendi politikalarını destekleme konusunda sıkıntı çekiyorlar. Bir örnek vereceğim size: 2019 yılından başlamak üzere pandemi şartlarında ne oldu diye hatırlarsanız bir parasal genişleme politikası uyguladı Hükûmet ve öylesine yaptı ki bunu, hem fiilî olarak bankalardan DİBS'leri geri aldı ve likidite sağladı bankacılık sektörüne ki böylelikle, esasında -düşündüğü ve de ifade edilen şey- likiditenin artması üretim kayıplarını önlemeye yönelik olmak üzere kredi genişlemesi olarak üretimi etkileyecek diye düşünüyordu. Fakat değerli arkadaşlar, böyle olmadı. Böyle olmadığı için, hatırlayacaksınız yine, "aktif rasyosu" diye bir şey çıkardı Hükûmet. Yani likiditenin artmasıyla birlikte genişleyen parasal imkânlar ya da finansal imkânlar üretime değil, aksine borsaya gitti veya dolara gitti, öyle söyleyeyim, varlık fiyatlarına gitti. Dolayısıyla da Hükûmet burada yanlış bir politika uygulamıştı ve benim hatırladığım kadarıyla, o yıl, mesela reel olarak baktığımızda -benim hatırladığım rakam olarak söyleyeyim- bankacılık sektörü yüzde 22 reel kâr elde etmişti -ki bu, bankacılık piyasasında dünyada çok yüksek bir rakamdır- öte yandan borsamız da yüzde 29 civarında reel getiri sağlamıştı. Dolayısıyla da çok aşırı kârlar elde ettiler ve bu kârların oluşmasının temel sebebi de benim anladığım kadarıyla Hükûmetin sadece ve sadece pandeminin arza olan etkisini düşünerek siyaset ya da politika uygulaması oldu diye düşünüyorum. Yani şunu düşündüler: Talep düşüyor, üretim azalıyor, istihdam kayıpları oluyor. Peki, ne yapmak lazım? Çeşitli vesilelerle -kredi imkânlarını genişletmek bunlardan biriydi- düşük faizle kredi vermek vesaire gibi imkânlarla reel sektörün hızlanmasını, üretimin artmasını sağlamaya çalışmaktı. Fakat değerli arkadaşlar, bu böyle olmadı. Dolayısıyla da... Hatta yanılmıyorsan, Sayın Nebati miydi, ondan önceki Bakan mıydı, şimdi hatırlayamayacağım ama şunu dediğini hatırlıyorum... Ya da belki Merkez Bankası Başkanı söyledi. Bankaların reel sektöre yeteri kadar finansman sağlamadığıyla ilgili olarak bir itirazını belirtmişti bir toplantıda. Belki hatırlayanlarınız olacaktır.
Özetle, Türkiye ekonomisinde bir zamandan beri uygulanan politikalar finansal şişkinliğe yol açmıştır, finansal piyasaların çok yüksek kârlar elde etmesiyle sonuçlanmıştır. Dolayısıyla da bu kârların bir biçimde, geri alınması demeyeyim ama makul bir kâr bırakarak vergilendirilmeleri gereği bence de çok doğru bir adımdır. En azından daha önce yapılan yanlışları gidermek üzere yapılmış olan bir adımdır diye düşünüyorum. Dolayısıyla da ben bu maddenin lehinde olduğumu söylemek istiyorum.
Teşekkür ederim.