KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aslında, ben, siz Yavuz Bey'e söz vermeden istedim ama görmemiş olabilirsiniz.

Başta siz Ukrayna savaşına değindiniz -haklı vurgularınız bizim de hak verdiğimiz- bu konuda bir an önce ateşkesin sağlanması, bu insanlık dışı -Bucha'da olsun, diğer yerlerde olsun- görüntülerin sona ermesi konusundaki temenninize bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da katılıyoruz. Bu bağlamda ateşkesin sağlanması konusunda Türkiye'nin yaptığı çabaları destekliyoruz, yeter ki bu acılar dinsin. Bugüne kadar İstanbul'da olsun, Belarus'ta olsun görüşmeler yapıldı. Umarım, bir an önce yaşanan trajedi sona erer ve mutlaka Bucha'da yapılan bu katliamın, bu vahşetin sorumlularının saptanması ve mutlaka yargı önünde hesap vermesi gerekmektedir, bu görüşünüze de katılıyorum.

Söz isteme sebebim sizi tekrar etmek için değildi yani Türkiye'nin bu dönemde böylesine, tüm dünyayı yakından ilgilendiren bir konuda çok dikkatli politika izlemesi gerektiği konusunda da hepimiz hemfikiriz. Burada vurgulamak istediğim kaygılarım vardı, o yüzden söz istemiştim, onları ifade edeceğim: Şimdi, denge politikası doğru, işte, tarafsızlık politikası doğru ama bir konuya dikkatinizi çekmek isterim, o da şu: Aynı zamanda, ortada çok da insani bir durum var yani tüm dünyanın... Biz de burada işte "acı bitsin, trajedi bitsin" derken, böylesine insani bir durum söz konusuyken, Türkiye'nin, ülkemizin, sizin iktidarınızın -biz muhalefetteyiz ama işte hepimiz bu ülkedeyiz- ülkemizin dünyada bir "ambargo fırsatçısı" gibi algılanmasına neden olacak adımlardan bence sarfınazar etmesi gerekir ya da çok dikkat etmesi gerekir. Neden bahsediyorum? Birkaçını sizler de görmüşsünüzdür, işte "oligarklar" diye bir şey var, Rus lider Putin'e yakın olan isimler. Avrupa Birliği yaptırım uyguluyor, biz katılmıyoruz; Amerika yaptırım uyguluyor, biz katılmıyoruz; tamam BM yaptırımı yok ortada ama biz katılmıyoruz. Ortada BM yaptırımı yok diye işte 1 milyon dolarlık yatların, işte, bilmem özel uçakların böyle rahat bir şekilde Türk havaalanlarını kullanması, Türk limanlarına demir atması, işte, yine bu bahsedilen isimlerin devlet protokolünde gözükmesi... Anlatabiliyor muyum? Yani siz hangi heyettesiniz; Rus heyetinde misiniz, Ukrayna heyetinde misiniz yoksa Türkiye heyetinde misiniz ki gidip Cumhurbaşkanının danışmanının yanında oturabiliyorsun? Bu görüntülere bence dikkat edilmesi lazım. Yani bu kişi görevlendirilmiş olabilir, "arka kapı diplomasisi" diye bir şey var sizlerin yakından bildiği, bunlar kullanılabilir ama bu görüntüler Türkiye'yi zor duruma sokar. Yani "AK PARTİ zor bir duruma girsin, oh ne güzel." Öyle diyecek bir durumumuz yok bizim. Biz benzer bir durum yaşadık, on yıl önce yaşadık. Yine bir ambargo fırsatçılığı yapıldı ve hâlâ millî bankamız, kendi bankamız Amerika'da yargılanıyor, o bankanın bir bürokratı Amerika'da hapse atıldı yani o yüzden lütfen, bunlara dikkat edin. Muhalefet söylüyor diye yani "Ya, olursa onlar söylesin." Böyle bir şey de olmasın yani bu görüntüler hoş görüntüler değil. Bu gördüğümüz bölümü, bir de görmediğimiz kaynakların aktığı kayıt içi, kayıt dışı yönündeki söylemler kaygı vericidir. Yani bu ambargoya taraf değiliz ama her an akan bu paralar bir şekilde sisteme Türkiye üzerinden girerse ambargonun, maalesef diyorum, üzülerek tarafı olmak durumunda kalabiliriz. Yani o para Türk bankasından kullanılmaya başlarsa, belki o isimler üzerinden değil ama o isimlere aracılık eden "proxy" isimler üzerinden ki Türk bankacılık sistemi SWIFT'in bir parçası olduğu için doğal olarak bu ambargonun tarafı olabiliriz; o yüzden bu görüntülere dikkat edilmesinde fayda var. Yalnız, tabii ki biz Türkiye'nin çıkarından yanayız ama ortada böylesine insani bir durum da varken, tüm dünya ambargolardan, yaptırımlardan bahsederken ya da Putin'in yakın çevresini baskı altına alarak, bu doğrudur değildir ona girmiyorum ama böyle bir şey varken biz bunun fırsatçısı gibi bir görüntü vermekten -böyleyiz demek istemiyorum- mutlaka kaçınmalıyız. Bu konuda hangi kurumun sorumluluğu varsa, Meclis ise Meclis, Bakanlıksa Bakanlık ya da iktidarsa iktidar, bunların mutlaka üzerine düşeni yapması gerekir diye düşünüyorum.

Sayın Haluk Koç sözlerinin girişinde söyledi yapılan atamaları ve işte, şu anda salonda da hem Dışişleri Bakanlığımızın mensupları var hem Sayın Bakan Yardımcısı var, Büyükelçi olarak da atandı. Sayın Bakan Yardımcısı ile biz burada hem bu toplantılarda hem onun dışında insani konularda çok faydalı çalışmalar yaptık. Görevinin hayırlı olmasını diliyorum ama bir konuyu gündeme getirmeden edemiyorum. Sayın Bakan Yardımcısı siyasi bir figür, geçmişte siyasete aday oldu. Şimdi, yani Bakan Yardımcısı olarak burada, şimdi Büyükelçi olacak. Bakanlığımızda, şu an Dışişleri Bakanlığında sayıları onlar daha net biliyorlar ama benim sayabildiğim kadarıyla, dünkü atamalarla sayıları sanırım 30'u geçti, 30'u buldu geçti siyasi atama. Ne demek istiyorum siyasi atamayla? İşte, geçmişte bu koltuklarda oturan milletvekili arkadaşlarımız, geçmişte işte başka kurumlarda çalışmış olan üst düzey yöneticiler, geçmişte Cumhurbaşkanlığında işte, danışman olmuş danışmanlar vesaire. Şimdi, benim hiçbirine bir şeyim yok, kötüdür de demiyorum, hepsi belki alanlarının en iyi isimleri ama şunu hatırlatmak isterim ki tabii ki haddimi de aşmak istemem siz Bakan Yardımcısı olarak burada otururken yani büyükelçilik mesleği bir meslek ve bu meslek yani bir günde burada beş yıl oturduktan sonra "Hadi git Utku, büyükelçi ol." öyle değil. Çünkü ne? Siz biliyorsunuz, yani aday meslek memuru -işte, kaçıncı kâtip ben onları bile bilmiyorum- sırayla ve her günü deneyim yani her anı...

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Valileri atıyor ama.

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) - O zaman büyükelçileri vekil de yapmayalım yani.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Ama ben... Yani şunu demek istiyorum: Milletvekili seçildiyse, millet tarafından seçildiyse... Ben bakın, hiç kimsenin şahsıyla ilgilenmiyorum ama büyükelçilik makamının bu kadar siyasileştirilmesi doğru değil yani.

SENA NUR ÇELİK (Antalya) - Siyaset de bir meslek değil.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - CHP tarihî uygulamaları ortadayken nasıl böyle rahat konuşursunuz!

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - O yüzden, bakın, büyükelçilik kadroları... Ben söyleyeyim, siz de söyleyin görüşlerinizi ama "büyükelçilik makamı" dediğimde...

BAŞKAN AKİF ÇAĞATAY KILIÇ - Arkadaşlar, söz alarak konuşun lütfen.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - ...yıllar içinde bir tecrübeyle edinilen ve krizlerin yönetimi bağlamında son derece kritik, Türkiye Cumhuriyeti devletinin çıkarlarını koruyan bir makam. O yüzden, rahat bir şekilde milletvekilimize "Şurayı iyi biliyor, onu gönderelim." Yani bence çok istisnai uygulanması gereken bir kural ama artık neredeyse 5 büyükelçilikten 1'ine AKP'li bir arkadaşımız ya da Cumhurbaşkanlığında çalışmış bir danışman, bürokrat gönderiliyor; ben bunun doğru olmadığını ve yani hem Dışişleri Bakanlığımızın hem ülkemizin çıkarlarının korunmasına doğrusu istediğimiz ölçüde hizmet etmeyeceğini düşünüyorum. Siz tabii ki yani gelin, işte, siyasete girin, bakan olun vesaire ama hani büyükelçilik koltuklarında yıllarca otuz yıl, kırk yıl dirsek çürüten bu insanlar görev bekliyorlar, birçoğuna görev verilmiyor, bekliyorlar. O yüzden, bu konuyu dikkatinize getirmek istedim.

Tabii, belki bundan sonra da bir araya gelemeyiz siz görevinize gideceğiniz için ama hem bu Komisyondaki hem onun ötesinde insani konularda her zaman aradığımızdaki yardımlarınız için bir kere daha teşekkür ediyorum. Zaten bu görüşmelerimizi de yurttaşlarımızın iyiliği, güvenliği için yaptık ve her zaman milletvekillerine karşı hep en üst duyarlılıkta oldunuz talep, sıkıntı şikayetler konusunda; ona da teşekkür ediyorum. Tekrar hayırlı olmasını diliyorum.

Son olarak da çok kısa bir şekilde, bir gazeteci olarak, gazetecilikten gelen bir mevkidaşınız olarak Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı davasının bu şekilde kapatılmasını yani burada işlenen bir katliamın burada süren davasının siyasetin baskısıyla, onayıyla kapanarak dosyanın da Birleşmiş Milletler raporunda suçlu olduğu yönünde deliller ortaya konulan bir ülkeye, kendi istihbarat raporlarımızda da -muhtemelen biz dinlemedik ama işte, başka ülkelerin yetkilileriyle, gazetecileriyle paylaşıldığını biliyoruz- dinlemelerimizde hangi ülkenin sorumluluğu orta yerde olmasına rağmen kapatılıyor olmasını ben adalete, vicdana, basın özgürlüğüne, insan haklarına, en önemlisi de merhum Cemal Kaşıkçı'nın anısına ihanet olarak görüyorum. Keşke yapılmasaydı; dava sürsün yani gelir, gelmez, ben anlıyorum ama böyle kapatmak, siyaset, ekonomik ilişkiler gelişsin, çıkarlarımız işte, şey yapsın diye kapatmak doğru olmamıştır. Tabii ki ben Türkiye'nin çıkarını isterim ama bu şekilde değil yani bu şekilde olmasın. Bütün dünya bunu konuşuyor şu anda. İki yıl önce Sayın Cumhurbaşkanının makale yazdığı "Sonuna kadar gideceğiz, sorumlular Suudi Arabistan yönetiminin en üstünde" dediği Washington Post'un dün yazdıklarını sizler okumuşsunuzdur. O yüzden, yani keşke böyle kapatılmasaydı. Bu, gerçekten bence sadece iktidar için değil, ülkemiz açısından itibarı zedeleyen bir karar olmuştur. Adalet Bakanlığının da taraf olarak yani onay vermesiyle alınan kararın yanlış olduğunu düşünüyorum; bizi dünya önünde de... Şunu da yargımızın da tarafsız, bağımsız... Ben söylediğimde ya değişik platformlarda yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı... "Ya, ne alakası var?" deniliyor. İşte, yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı bu şekilde zedeleniyor. Bunları ifade etmek istedim.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.