KOMİSYON KONUŞMASI

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Merhaba arkadaşlar.

Arkadaşlar, şimdi, konuşmaya başlarken "Bir iyi haberim var, bir kötü haberim var." diye başlayacak olursak malum, her zamanki gibi iyi haberi vermek size nasip oluyor çünkü siz iktidardasınız, iyi haberi tabii ki anlatacaksınız yani Ziya Bey iyi haberi veriyor, güzel haberi veriyor, muhalefete de Tahsin Bey'e de kötü haber kalıyor. Şimdi, dolayısıyla mutlu şeyleri Ziya Bey söylüyor, mutsuz şeyleri Tahsin Bey söylüyor yani biri mutluluk veriyor, biri mutsuzluk veriyor. Galiba yirmi yıldır iktidarda kalmanızın formülü de bu olsa gerek.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, işin doğrusu, tek taraflı bir film gibi yani şuraya ilk defa bir arkadaşı getirsek, üniversite öğrencisini getirsek ya da ticaret yapan birini getirsek, desek ki: "Arkadaş, ne anladın şu konuşmalardan?" Tek taraflı bir film seyrediyoruz, sadece ihracat. "İthalat" kelimesini -çok ilginç- hiç ağzınıza almadınız, hiç. Oysa buradaki arkadaşların hepsi ticaretle uğraşıyor, hepimiz bunu biliriz. Yani bir işletmenin gelirleri olduğu gibi giderleri olur. Yani gelir nedir? İşte, ihracat çok güzel bir şey, hepimizin hedefi. Arkadaşlar, işin ilginç tarafı, siz ne kadar mutlu oluyorsanız bu ihracattan emin olun ki biz Cumhuriyet Halk Partililer bunun 100 katı fazla mutlu oluyoruz.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Ama belli etmiyorsunuz.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Yok, belli de ediyoruz canım, kutluyoruz da. Kırk üç yıldır ticaretle uğraşıyorum ben ama böyle bir matematik hesabını AKP'den yeni öğreniyorum. Yani ihracatta yüzde 24,6 artış var ama ithalatta yüzde 35 artış var. "Ama yok, orayı karıştırma, orayı görme." Ya, böyle bir şey olabilir mi?

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Bunu sanayici olarak mı söylüyoruz, yoksa...

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Arkadaşlar, siz iş yeri sahibisiniz, fabrika sahibisiniz, hanımefendi öyle. Şimdi, arkadaşlar, işletmemizde böyle bir ihracat yapsak, yüzde 24,6; peki, işletmemizde yüzde 35 ithalat yapsak bu başarı mıdır? Yapmayın, gözünüzü seveyim.

SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) - Biz yerli üretimi destekliyoruz, tedarikçilerimizi destekliyoruz.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Tabii ki 240 milyar bizi mutlu eder; keşke 500 olsa, keşke 750 milyar olsa, inanılmaz mutlu oluruz.

BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Aksini düşünmeyiz tabii.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Bu, şu demektir aslında, bunun tarifi şudur arkadaşlar, benim ticaret erbabı olarak anladığım şey şudur: Biz bu ülkede işsizlere iş, aş sağlayarak istihdam yaratmışız. Bu yarattığımız istihdamla yüzde 24 artış yaparak 240 milyar ihracat yapmışız. Bu alkışlanacak bir şey ama arkadan bir soru geliyor: İthalatımız da yüzde 35 artmış, eyvah eyvah. Üreten kesimin yüzde 35'i oturmuş, üretmekten vazgeçmiş, eyvah eyvah. Bir de bu var, bunu da görmemiz gerekiyor. Kim oturdu? Kim daha çok çalıştı, ihracat yaptı? Kimi oturttuk, işsiz bıraktık? Çiftçi mi, köylü mü? Buna çözüm bulmamız gerekiyor. Aradaki fark? 10 puan fark var, çok ciddi bir fark. Arkadaşlar, rakama vurduğumuz zaman sadece nisan ayında 6 milyar dolar yani sattığımızdan 6 milyar dolar daha fazla ithalat yapmışız. Buna "başarı" diyemeyiz, kendimizi kandırmayalım, birbirimizi kandırmayalım.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Ama bire bir ihracatın karşılığı ikame değil. Ülkede kullandığımız...

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Kandırmayalım arkadaşlar birbirimizi.

Şimdi, bakın, bir şey söyleyeyim: Kırk üç yıldır girmediğim fuar kalmadı, Almanya fuarları, İstanbul fuarı, İzmir'de stantlar açtım, devamlı katılırım fuarlara. İlk defa komik bir şeyle karşılaşıyorum, bakın, şimdi hemen çürüteceğim, çok gereksiz bir şey getirmişsiniz, çok. Yani bu fuarlardaki yer kirasını belediyeler alır. Siz bu belediyelere "Kardeşim, ilan, reklam vergilerini almayacaksınız." derseniz ben ne yaparım belediye başkanı olarak? İlk fuar talebinde meclisi toplarım, yer kirasını artırıveririm, çözerim bu işi. Dolayısıyla, seninki boşta kalır.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Fuar alanlarına belediyeler mi bakıyor?

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Hayır, olur mu canım, fuar alanları belediyelere ait, yer kiralarının çoğu belediyelere ait. Efendim, İzmir'de bize ait yani İzmir'den örnek vereyim, Ankara'da da öyledir.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Lokal olarak olabilir ama hepsinde öyle değil.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Hayır, çoğunda öyle, çoğunda öyle üstadım. Yani bunu niye söyledim biliyor musunuz? Bir çifte standarda doğru gidiyorsunuz. Bir devletin iş yapan bir ticaret erbabından vergi almaması gibi bir şey söz konusu olur mu? Yani siz şimdi İzmir'in, İstanbul'un, Ankara'nın, fuar yapan 3 büyük kentin, fuar yapan belediyelerine diyeceksiniz ki: "Kardeşim, bizden ilan, reklam vergisi almayacaksın." Çok ciddi yasal bir şeyden bahsediyoruz, hani "Gelir vergisi almayacaksın." demek gibi bir şey bu. Öbür tarafta, Konya'da fuar açan arkadaşa "Alabilirsin." diyeceksin falan, böyle bir şey olmaz. Hayır, normal vergi alıyor ya onun dışında, ilan, reklam vergisi dışında.

Bakın, ben bir şey söyleyeyim size: Kendisi stant açan arkadaşların hiçbirisi ilan, reklam vergisi ödemez, kendi standı içinde kendi reklamını yapar. Doğrusu bunun nedir biliyor musunuz? Yapı fuarında, mobilya fuarında o fuara girmeyen, katılımcı olmayan, banka mesela, gelir kapıda dev bir afişle Ziraat Bankası, Halk Bankası vesaire bir ilan asar, o ilan, reklam vergisi; aslında katılımcı değildir, standı falan yoktur içeride. Genelde böyle olur, katılımcı olan adam ayrıca reklam vermez zaten fuarın içerisinde.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Ama veriyorsun.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Hayır, yok ağabey, yok böyle bir şey ya. Bak, kırk yıldır katılıyorum. Hayatımda fuarın içine girip de dışarıda reklam verdiğim mümkün değil. Beyefendi de biliyor.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Doğru diyor.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Doğruya doğru ağabey.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Yöneten firma verir o reklam paralarını.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Yani böyle bir şey yok. Dolayısıyla, bu gereksiz, Ziya Başkanım, bunu geri çekin, bu çok gereksiz bir tartışma zamanımıza yazık, zaman açısından kayıp bu yani bu gereksiz bir tartışma, bence bunu geri çekelim, bu çifte standarda da izin vermeyelim vergilendirme açısından.

Bunun dışında yani ithalat ve ihracatı lütfen birlikte değerlendirelim. Bir işletmenin gelirlerini sadece ortaya koyarak işletmenin nasıl yönetildiği iddia edilemez, o işletmenin giderleri de vardır, ham madde girdileri vardır. Ayrıca, bu yaptığımız ihracatta bana göre şunu da yapmamız lazım: Ne kadarını montajla yaptık biz bu işin, ne kadarını kendimiz ürettik? Beni çok ilgilendiriyor. Yani siz bir çamaşır makinesi, bir bulaşık makinesinin parçalarını yüzde 90 Çin'den getirip de Manisa'da montaj yapıp bunu "ihracat" diye bana anlatıyorsanız bu da çok mantıklı değil eğer ithalata katmadıysanız parçayı ama parçayı ithalata kattığımız için belki dengeyi düzeltemiyoruz, problem burada aslında. Yani o Çin'den aldığımız parçayı biz Manisa Organize'de yapabilir de o çamaşır makinesini yüzde 100 yerli olarak yapabilirsek işte, o zaman bu ülkeyi düzlüğe çıkarırız diye düşünüyorum.

Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar, teşekkür ediyorum.