KOMİSYON KONUŞMASI

ATİLA SERTEL (İzmir) - Bir yandan yanıtları okumaya çalışıyordum bir yandan da geneli üzerindeki konuşmama bakıyorum. Şimdi, ben gelen yanıtlarda birkaç tespiti hemen yaptım burada. Tabii, çok uzun inceleme fırsatı olmadı.

Sormuştum mesela "Konak Pier'de 16 milyon 940 bin lira alacağınız var, nasıl oluyor da alamıyorsunuz?" diyordum. Şimdi, gelen yanıtta, 2021 yılı sonu itibarıyla Konak Pier'den toplam alacaklarınız 30 milyon 282 bin liraya çıkmış. Vallaha tebrik etmek lazım yani ben böyle bir yer varsa bize de hakikaten bildirin, biz de gidelim orada ticaret yapalım ya! Yani bir şey yapalım, bir şeyler yapalım ya! Kira yok. Alan işletmeci başkalarından kirayı söke söke alıyor, ben İzmir çocuğuyum biliyorum. Konak Pier'deki işletmeci bütün dükkânlardan çatır çatır kira topluyor. Ya, siz nasıl oluyor da kira alamıyorsunuz arkadaş? 16 milyon alacağınız 30 milyona çıkmış, 30 milyon 282 bin liraya çıkmış, hâlâ siz alamıyorsunuz ya! Ben buna şaşırıyorum.

Bir şaşırdığım nokta da şu: Sordum ben size "Özelleştirilen limanların işletme sürelerinin kırk dokuz yıla çıkarılması noktası vardı, Yönetim Kurulu mu karar verdi?" demiştim, siz cevap vermişsiniz bana: "Özelleştirilen limanların işletme sürelerinin uzatılmasıyla ilgili şirketimiz Yönetim Kurulunun bir kararı bulunmamaktadır." E, siz o zaman, kendi kendinize ne yapıyorsunuz siz orada ya? Yani ben... Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu, kocaman Yönetim Kurulu. Limanlar size bağlı, özelleştirmeyi yapanlar Özelleştirme İdaresiyle beraber sizsiniz, siz Yönetim Kurulunda böyle bir karar almıyorsunuz, bu kararı kim alıyor? Kim alıyor da bizim limanlarımız kırk dokuz yıllığına özelleştiriliyor, gerçekten merak ediyorum.

Sorduğum sorulara olan yanıtlardan bunları tam olarak inceleyemedim ama sorduğum sorulara birer cümleyle, ikişer cümleyle cevap vermişsiniz. Mesela sormuştum; stilist arkadaş var, Alidaş Limanı'nda, stilist, modacı Esma Beki. "Görevine hâlâ devam ediyor mu?" dedim. Çok başarılı herhâlde kendisi, cevap vermişsiniz: "Evet, Yönetim Kurulundaki görevine hâlâ devam ediyor." Ya, modacılardan deniz işletmesinde yönetim kurulu üyeliği nasıl oluyor yani ben hakikaten... Yani hiçbir ilgisi yok. Bu hanımefendiyi alın başka bir giysi ya da başka bir sektör ya da başka bir yer... Oralara atansın bunlar yani modacılık -gerçekten- stilistlik çok önemli bir görev yani bu bir para kazandıran da bir görev, ihtiyacı mı var yönetim kurulu üyeliğine de gidiyor Alidaş Limanı'na, burada görev görüyor bu arkadaş? Niçin bu arkadaşa bu görev veriliyor? Hakikaten sormak gerekiyor ya!

Yani verilen yanıtlara bakıyorum; birer cümle, birer ikişer cümle, bir cümle. "Şirketin şüpheli alacakları ne kadar?" diyorum, vermişsiniz: "Şirketin 2021 yılı itibarıyla toplam takipli alacakları 16 milyon 754 bin, toplam şüpheli alacakları -yani gitti gitti- 106 milyon 165 bin lira." Bu para gitmiş, şüpheli, alıp almayacağınız belli değil. Yani bir şey soruyorum size, diyorum ki: "Buna dava açıyor musunuz?" "Yirmi beş yıllığına biz Konak Pier'i verdik." diyorsunuz. E, yirmi beş yıl sormayacak mısınız arkadaş ya? Siz para alamıyorsunuz oradan, sizin imzaladığınız sözleşmede ek bir madde yok mu? Yani bu kiralayan, ödemesini yapmadığı takdirde bunu dışarıya çıkarma, yeniden ihaleye çıkma gibi bir şey koymadınız mı şartnameye siz ya? "Alan da kaçan mı?" gibi yirmi beş yıllığına adam almış orayı, istediği gibi yönetiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir yönetim anlayışı olabilir mi?

Bakın, sunuş konuşmasında dediniz ki Ordu Limanı'nı Çakıroğlu isimli firmaya devrettiğinizi, bu firmanın sözleşmeyi tek taraflı feshettiğini söylediniz. Sonuçta, mecburen Ordu Limanı'nı geri aldığınızı söylediniz. Ordu Limanı'nı devrettikten kısa bir süre sonra sözleşmeyi fesheden "Çakıroğlu" isimli firmanın TDİ'ye 20 milyondan daha fazla borçlanarak âdeta kaçtığını söylemekte yarar var, kaçtı. Yeri gelmişken onu da sorayım: 20 milyonluk alacağı tahsil ettiniz mi, yoksa o da o söylediğiniz rakamın içinde midir, şüpheli alacaklarda mıdır? Benim merak ettiğim şu: Bu konuda Türkiye Denizcilik İşletmeleri çok tecrübeli iken... Yani yıllar yılı Türkiye'de denizcilik işletmeciliğini yapmış olan bir kurum nasıl oluyor da iş tecrübesi olmayan Ordu Büyükşehir Belediyesine bu limanı devrediyor? Sonra, Ordu Belediyesi limanı devraldığı günden bu yana ne kadar para kazanıyor, kâr mı etti zarar mı, bunlar nedir? Ordu Büyükşehir Belediyesinden yüzde 25'lik işletme payınızı alabiliyor musunuz? Alıyorsanız bugüne kadar Ordu Büyükşehir Belediyesinden ne kadarlık tahsilat sağladınız; bunları da soruyorum, Belediyenin size bir borcu var mı, onu da soruyorum.

Yine Mersin Limanı'yla ilgili sorularım var: Yani özellikle bu kurumun parasının yok edilip gittiğini yani o dönemdeki rakamların dolar bazında baktığımda çok büyük rakamlara tekabül ettiğini görüyorum. Türk lirası hızla değer kaybediyor, siz hızla alacaklarınızı alamıyorsunuz. SEKA Taşucu Limanı'nın devraldığınız 2017 yılından 2021 yılına kadar her yıl artan oranlarda kâr ettiğini vurguladınız. Bu sizin yönetiminizde olan limanın 2017 yılında 4 milyon 605 bin, 2018 yılında 7 milyon 97 bin, 2019 yılında 17 milyon 133 bin, 2020 yılında 24 milyon 733 bin lira kâr etmiş ve 2021 yılı Kasım ayı sonu itibarıyla 30 milyon 18 bin lira net kâr elde ettiğinizi övünerek söylediniz. Ya, kâr oranlarındaki yıllık artışlara bakınca bu konuda övünmekte haklısınız ancak böylesine kâr eden liman, her yıl büyüyen bir liman Türkiye Denizcilik İşletmeleri ve dolayısıyla devletimiz için altın yumurtlayan bir liman olarak... Yani "Biz kazanıyoruz oradan şu kadar milyon TL." derken yine burası da devrediliyor ne hikmetse. Yani biz bu kârları, âdeta altın yumurtlayan tavuğu -benzetme olarak söylüyorum- göz göre göre niye kesiyoruz, niye başkalarına biz bunu veriyoruz, niye kendiniz işletmiyorsunuz? Devredilen bu limanın son andaki net kârının 30 milyon olduğundan yola çıkarsak bu 30 milyon net kârın limanı devrederek yüzde 25 kâr payına yani 7,5 milyona razı olarak devir olunuyor. Yani niye bizim ülkemizde bizim KİT'lerimiz, böylesine kâr eden kuruluşlarımız varken bunlar başkalarına devrediliyor? Limanlar zarar ediyor diye devredildi, "Limanlar zarar ediyor, işletemiyoruz, sırtımızda kambur yük." falan denildi. Peki, Mersin Taşucu Limanı niye devredildi? Kâr edilen kuruluş neden devredildi? Yani bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin diğer birçok fabrikası gibi birilerine acaba peşkeş mi çekildi? Niye devrediliyor? Mersin Taşucu Limanı'nın devrinden kurumun, devletin kasasına ne kadar lira girdi? Kalsaydı ne kadar girecekti? Kırk yıl boyunca limanın tahminî geliri, siz de biliyorsunuz ki bugün 30 milyonsa kârı, yarın bu 300 milyon olacak yani orası iyi işletilirse daha çok kâr edecek bir liman diye bakılmadı mı yani?

Yine limanlarla ilgili birkaç sorum daha olacak, kapatacağım sorularımı, konuşmamı da: Bu yılın başında Mecliste bizlerin karşılıklı olarak tartıştığımız bir kanun geçti. Bu kanunla Hopa, Giresun, Sinop, Rize, Antalya, Alanya, Marmaris, Çeşme, Kuşadası, Trabzon, Dikili, Galataport, limanlarında otuz; Tekirdağ, Mersin, Samsun, Bandırma, İskenderun, Derince limanlarında otuz altı yıl olan işletme süresi kırk dokuz yıla uzatıldı ve 18 limanda işletme sürelerinin kırk dokuz yıla uzatılmasıyla birlikte Antalya Liman işletmesi süresi 2047, Mersin 2056, Hopa Limanı 2046 yılına çıkmış oldu. Bütün bunlar ihalesiz ve rekabete kapalı olarak yapıldı, kamu yararı gözetilmedi, yeniden ihaleye çıksaydı belki devletimizin çok daha fazla kazancı olacaktı.

Şimdi, siz dediniz ki: "Bu konuda bizim yönetim kurulu olarak alınmış bir kararımız yok." Ama Türkiye Denizcilik İşletmelerini kim yönetiyor? Kâğıt üstünde siz yönetiyorsunuz, siz varsınız orada, biz muhatap olarak size konuşuyoruz, Sayıştay sizi denetliyor, biz size soruyoruz, "Ya, bu limanların özelleştirilmesi konusundaki fikriniz ne?" "Vallahi billahi biz onu hiç konuşmadık." Ne yani konuşulmayan şeye kim karar verdi? Kimse size sormadı mı "Bu limanların süresinin uzatılması konusunda Türkiye Denizcilik İşletmelerinin görüşü nedir?" diye hiç kimse gelip size bir soru sormadı mı?

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Sertel, toparlayalım.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Böyle talimatla iş yapılan kurumlar hâline gelmiştir bütün kurumlar, kabul ediyorum ama hiç olmazsa insan kendi işlettiği kuruluşların hakkını hukukunu savunmak için "Ya, efendim bu limanları özelleştirirken farklı bir duruma geldik hani zarar etti diye özelleştirdik ama bu kurumlar biz işlettiğimiz yerde, Taşucu Limanı'nda zarar etmiyoruz, kâr ediyoruz. Bakın, hazinemize şu kadar milyon lira götürüyoruz ve belki bu limanlar bize geriye dönmüş olsa tekrar belki biz işleteceğiz ve kâr edeceğiz ya da kâr edemezsek yine özelleştirilirken ihaleye girilsin, rekabet çalıştırılsın niye biz bunları kimseye sormadan bu insanlara kırk dokuz yıllığına uzatıyoruz, bu hukuki mi, bu kanuni mi?" diye hiç kimse niye görüş belirtmiyor arkadaş ya? Nasıl bir görev anlayışı içerisinde davranılıyor ya? Yani ilkokulda sınıf başkanı seçiyoruz, ilkokulda öğretmen bize birtakım şeyler söylüyor.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Sertel, toparlayalım lütfen.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Toparlayacağım.

Birtakım şeylere biz ilkokulda karşı çıkıyorduk ya. Yani biz ilkokulda diyorduk ki: "Hayır öğretmenim, şöyle de olsa olmaz mı?" diyorduk ya yani bu kadar mı bizim kurumlarımızın içi boşaltıldı; böylesine bir şey olmaz. Yani burada, arkadaşım söyledi, ben yönetim kurulu üyeliklerinin içeriğine girmek istemiyorum ama içimi acıtan şu: Türkiye Denizcilik İşletmeleri Anonim Şirketi olarak gerçekten görevinizi yapmıyorsunuz. Ben bu noktada ilk kez KİT'ler içerisinde bu kadar ağır bir ifade kullanıyorum ve bunu da haklı olduğumu düşünerek kullanıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.