KOMİSYON KONUŞMASI

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de bu toplantının Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası AŞ'nin gelecek başarılarına katkı sağlamasını diliyorum, ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Önemli bir kurumumuz, çok eskiden beri tanıdığım, DESİYAB döneminden beri takip ettiğim önemli bir kurumumuz ve bu kurumun tabii önemli ölçüde kaynak sağlama özellikle kalkınma hedefleri doğrultusunda yaptığı çalışmaların yanında insan kaynağı olarak da eskiden beri özellikle bu konularda, işletmecilik alanında ciddi katkılar sağladığını biliyorum. Çok ciddi bir uzman grubu var ve bunlar da on yıllardır çok ciddi çalışmalar yapıyor. Elbette, sonuçta yansıma yöneticilerin üzerinden olacaktır ama bu şeyin arkasında çalışan ciddi bir uzman grubu olduğunu da biliyorum bu kurumda ve ben birçoğunu da tanıyorum. Daha önceden de bir akademisyen olarak buralarda eğitim verme, özellikle IFRS'ler konusunda çalışma imkânı da buldum. Bunun haricinde, eski bir KİT Genel Müdürü olarak da burada yine KİT Komisyonlarında takip etme imkânımız oldu. Tabii, yöneticilerin liyakati son derece önemli yani buna bir şey demiyoruz ama Atilla Bey'in söylediği bir konu var; daha doğrusu, onun da onu demek istemediğini düşünüyorum. 2 okul, 2 üniversite adını söyleyerek liyakati öyle bağlama niyetinde değildi ama öyle bir anlaşılma söz konusu oldu, onu düzeltelim isterseniz.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Türkiye'nin en yüksek puanlı okulları diye.

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Evet, Türkiye'nin en yüksek puanlı okullarıdır ama kamu iktisadi teşebbüslerinde, bürokraside "liyakat" dediğimiz zaman sadece okul değil, okulun dışında başka bağlantılar da vardır. Ben yirmi yedi yıl Gazi Üniversitesinde hocalık da yaptım, bürokraside de çok başarılı alanlarda Gazi mezunu, yetişmiş, kendini yetiştirmiş insanlar var. Mülkiye mezunu var, İTÜ mezunu var, ülkemizde çok ciddi okullar var. Yanlış anlaşılmasın diye söylüyorum bu kadar.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Hepsini sayamayacağımız için... Ben de Ege Üniversitesi mezunuyum.

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Ha, bravo, bravo. Yanlış anlaşılmasın diye, ben sizin kastınızın olmadığını da bildiğim için söylüyorum.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Mevlüt Bey'in bu açıklamaları önemli, yanlış anlaşılmaları önlüyor, teşekkür ediyorum.

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Onun için söyledim zaten, öyle bir kastının olmadığını düşünüyorum diyerek cümleye girdim. Ben buna çok teşekkür ediyorum.

Tabii, özellikle son dönemlerde "2030 hedefleri doğrultusunda, Birleşmiş Milletlerin sürdürülebilir kalkınma amaçları doğrultusunda genellikle kredileri yönlendirme yapıyoruz, yüzde 81 ya da 84 oranında bu hedef ve amaçlara yönelik." deniyor. Parlamentolar Arası Birlik çalışmaları, daha doğrusu organizasyonu içerisinde Birleşmiş Milletler sürdürülebilir kalkınma hedeflerini takip eden, o konu üzerinde ciddi çalışmalar yapan bir komisyon var, ben de o komisyonun üyesiyim ve çok da yakından takip ediyorum. Bu anlamda Türkiye, özellikle bu hedefler açısından... Ki bunlar küresel hedefler ama ülke hedefleri, ülke kalkınmasıyla da sonuçta örtüşen doğru alanlar. Bu anlamda da son izleme raporlarına baktığımızda, gerçekten çok önemli başarılarının olduğunu ve birçok ülkeyle de mukayeseli olarak baktığımızda Türkiye'nin bu anlamda ciddi başarılar elde ettiğini görüyoruz. Ondan dolayı da ben Kalkınma ve Yatırım Bankası AŞ'nin bu konuları da dikkate alarak yani amaç ve hedefi de gözeten tarzda kaynakları -ki kıt kaynaklarımız, sonuç itibarıyla tüm dünyada olduğu gibi bizde de kıt- etkin, verimli alanlara yatırıp ona göre sonuçlar alması gerekiyor. Bu konuda hedef gözeterek, amaç gözeterek yapılan çalışmalardan dolayı da ben teşekkür ediyorum.

Tamer Bey söyledi, genellikle bankalar söz konusu olunca hep krediler ve bu kredilerin geri dönüşü üzerinden, tüm bankalar açısından biz siyasiler olaya şöyle bakarız genellikle: Kardeşim, niye kredi vermiyorsunuz? Vatandaş geliyor, üretim durdu vesaire deriz yani kapıya gelen herkese kredi verin deriz. Ondan sonra da döneriz, bu krediler niye dönmüyor diye sorgularız. Tabii ki bu ikisinin arasında bir dengenin oluşması gerekiyor. Buradaki mesele elbette 1 liralık kredi verilip o bilanço, kredi büyüklüğü içerisinde geri dönmemiş olması; 1 lira da son derece önemlidir. Ama biz bunları mali, finansal açıdan değerlendirirken belli bir ortalama, daha doğrusu oranlar üzerinden değerlendiririz; bu, işin doğasında vardır. Normal ticaret yapan x kişisi de malını vadeli sattığında bir kısmını geri alamayabilir, zaten bunlar hesaplanırken de dikkate alınır. Ama oransal olarak baktığımızda, ortalamaların altında bir oranın söz konusu olması da bunun bir kredi kullandırılırken... Ki ben ona güveniyorum, işte, bu uzman yapıyla, uzman insan kaynağıyla olduğunu düşünüyorum. İkincisi de kredinin takip edilmesi, tahsilatıyla ilgili gerekli, doğru, zamanlı işlemlerin yapılmasıdır diye düşünüyorum. Bundan dolayı da tekrar teşekkür ediyorum, kolay gelsin diyorum.