| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 17 .05.2022 |
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sayın Genel Müdür, Değerli Yönetim Kurulu üyeleri, Sayıştay temsilcileri ve milletvekili arkadaşlarımız; bir KİT Komisyonu toplantısında birlikteyiz, verimli bir toplantı olmasını diliyorum. Yalnız, toplantının verimli olabilmesi için hâliyle denetlenecek kurumun yönetim kurulunun burada olması gerekiyor, aynı zamanda da denetleyecek milletvekillerinin.
Şimdi, ben mazeret dilekçelerine bakıyorum. Onur Alkın Kalkavan, PTT Yönetim Kurulu üyesi, mazeretini okuyorum: "Şirketimizin 17 Mayıs 2022 Salı günü yapılacak 2019-2020 yılları KİT Alt Komisyon toplantısına katılamayacağımı arz ederim." Ya, bu ne biçim bir mazeret? Daha doğrusu, mazeret dilekçesinin içinde bir mazeret yok. Bunun açıklanmasını istiyorum. İsterseniz telefonla arayın, hoparlörü de açın, neredeymiş bir öğrenelim.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sorgulayalım diyorsun yani.
PTT AŞ GENEL MÜDÜRÜ HAKAN GÜLTEN - Sağlık problemi vardı Başkanım, onu biliyoruz.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - O zaman yazılması gerekiyor.
PTT AŞ GENEL MÜDÜRÜ HAKAN GÜLTEN - Dilekçesine yazmamış.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Böyle savruk bir dilekçe olmaz. Yönetim Kurulu üyesi böyle savruk dilekçe yazıyorsa sizin hiçbir konuda PTT'nin diğer çalışanlarına kızma hakkınız olmaz; onu söyleyeyim, bu olmaz. Şimdi, bakıyorum ben, TURKON Konteyner Taşımacılık ve Denizcilik Anonim Şirketi CEO'su... Bu sefer ben de denetleyen bir milletvekili olarak "Acaba yaptığı bu diğer görevi nedeniyle PTT'deki görevini aksatıyor mu?" diye sormak durumundayım ki burası PTT'nin hesaplarının ibra edildiği yer. Dolayısıyla, kendisinin de mutlaka sorulacak birçok soruya yanıt verebiliyor olması gerekli.
Şimdi, diğer bir mazeret dilekçesi... Yine PTT Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Mehmet Aktaş, aynı zamanda da Emniyet Genel Müdürü kendisi. Mazeret dilekçesi şu: "Önceden programlanmış olan il dışı görevim sebebiyle şirketimizin 17 Mayıs 2022 Salı günü TBMM'de yapılacak 2019-2020 yılları KİT Üst Komisyon toplantısına katılamayacağımı arz ederim." "Önceden programlanmış il dışı görevi nedeniyle..." Ya, bizim programımız Sayın Emniyet Genel Müdürünün yurt içindeki bir başka programından çok daha önce programlanmış bir toplantı tarihine sahip ancak bu da bir mazeret olarak geliyor. Ben, tabii, bunu kabul etmiyorum, bu iki mazereti de, bu şekilde sunulan iki mazereti de kabul etmiyorum. Şifahen sizin "Sağlık problemi var." diyor olmanız veya/vesair başka bir şey söylüyor olmanız bizim için yeterli değil yani bu dilekçeler böyle yazıldıktan sonra yeterli değil. Bu noktadan hareketle de şunu soruyorum: Türkiye'de Emniyet Genel Müdürünün PTT Yönetim Kurulunda ne işi var? Yani ikincil bir görev almasının bizim devlet mekanizmamıza bir katkısı olacaksa eğer yani bunun savunma sanayisine dönük olan şirketlerde, onlarla belirli bir koordinasyonun yapılması noktasında bir görev olması en fazla beklenebilecekken PTT Yönetim Kurulunda Emniyet Genel Müdürünün ne işi var? Sayın Genel Müdür burada, bunu kendisine soruyorum: Bu Yönetim Kurulunda Emniyet Genel Müdürünün yaptığı görevleri bize lütfen söylesin. Aynı zamanda Yönetim Kurulu toplantılarına bizzat katılıyor mu? Bu bakımdan da mevcut kurumun 2019, 2020, 2021 yıllarından bugüne kadar hangi tarihlerde Yönetim Kurulu toplantısı yaptığını, hangi şehirde Yönetim Kurulu toplantısı yaptığını ve bu Yönetim Kurulu toplantılarına hangi Yönetim Kurulu üyelerinin katıldığını sormak istiyorum.
Evet, Sayın Başkanım, şimdi bu ön girişten sonra, şu anda asıl denetimle ilgili konuya başlayacağım.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - "Onları süreden sayma."mı diyorsun sayın Yavuzyılmaz?
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - E, tabii çünkü bu mazeretle ilişkili bir konu.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Konuştuğunuz her dakika süreden sayılıyor Değerli Yavuzyılmaz.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Öyle mi?
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - O zaman yani biz sizin her konuştuğunuzu, dolu dolu konuştuğunuzu düşünerek...
ATİLA SERTEL (İzmir) - Usul hakkında konuştu.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Ama bakın...
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Eğer PTT daha toplantıya başlamadan Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte buraya gelmeyip yeni bir konu yaratıyorsa yapacak bir şey yok; konuşmayacak mıyız yani!
Asıl konuşacaklarımıza geçelim.
Şimdi, dijital arşiv işi; PTT'nin PTT Bilgi Teknolojileri AŞ'yle yaptığı iki sözleşme, PTT Bilgi Teknolojileri AŞ'nin de yine iki şirketle aynı sözleşmeyi âdeta hülle yoluyla yaptığı bir iş -bir ihale diyemiyorum, ortada bir ihale yok yani sözleşme imzalanmak suretiyle yapılan bir iş- bu da aslında şöyle: Normalde PTT, Kamu İhale Kanunu, Taşıt Kanunu, Harcırah Kanunu; bunlardan muaf. Hâlbuki bu darbe girişiminden sonra gelişen süreçte bazı muafiyetler kazandı ancak bu tehlike bertaraf edilmesine rağmen PTT hâlâ bu kanunlardan muaf yani devletin içinde âdeta usulsüzlük yapmak için bir arka yol oluşturabilecek bir kanuni altyapı oluşmuş durumda. Şu anda Harcırah Kanunu, Taşıt Kanunu, Kamu İhale Kanunu; bunlardaki muafiyetlerinize neden ihtiyaç duyuyorsunuz? Bunlar olmadan da PTT normal çalışabiliyordu, hatta 2017 öncesinde de kârlı bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyordu; böyle bir durum var. Şimdi dolayısıyla PTT, PTT Bilgi Teknolojileri AŞ onun bir alt şirketi olduğu için onunla ihale yapmadan sözleşme imzalayarak bir işi ona veriyor. PTT Bilgi Teknolojileri AŞ de artık özel hukuk hükümlerine tabi olduğu için, dolayısıyla o da diyor ki: "Ben de ihale yapmak zorunda değilim." ve fiyat isteyerek aslında istediği şirketlerle de sözleşme imzalayarak işleri ihalesiz bir şekilde yaptırıyor. Bu, dijital, evrak, tasnif, tarama, niteleme işi de işte böyle bir iş. Şimdi, bu işte beş yıl boyunca 2 milyar evrakın taranması hedefleniyor. Tabii, bu ne kadar gerekli, yapılmalı mı? Fizibilitesi nasıl yapılmış? Bununla ilgili, o döneme kadar PTT'nin bütçesinde belirli bir bütçe zaten -daha öncesinde- ayrılmış mı? Piyasa araştırılması yapılmış mı? Hiç sanmıyorum. Ve neticede, yapılan bu evrak tarama işi öyle bir noktaya geliyor ki iki şirkete toplam 222 milyon 975 bin 597 lira ödeme yapılıyor; gelinen durum bu, artı KDV; KDV'siyle birlikte de 263 milyon lira tutarında ödeme yapılmış, sonrasında sözleşme feshediliyor. Burada dikkat çeken nokta şu: Ben bu konuyla ilgili suç duyurusunda bulundum. İsnat ettiğim suçlar şöyle: Görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, nitelikli dolandırıcılık. Şimdi burada PTT ve PTT Bilgi Teknolojileri AŞ ve PTT Bilgi Teknolojileri AŞ ile bu şirketler arasında yapılan sözleşmeye göre, sözleşmenin feshedilmesi durumunda tek taraflı olarak yüklenici lehine yani PTT'nin aleyhine ve PTT Bilgi Teknolojileri AŞ'nin aleyhine 3 milyon dolarlık tazminat hükmü var. Şimdi, bu dijital niteleme, evrak tarama işi Türkiye'de yapılıyor, PTT Türkiye'de, PTT Bilgi Teknolojileri AŞ Türkiye'de, bu işi yapacak, sözleşmeyi imzalayan firmalar Türkiye'de; işin sözleşmesi TL olarak imzalanıyor ama işin tazminat hükmü dolar olarak belirlenmiş. Şimdi bunu soruyorum, neden dolar olarak belirlenmiş? "Yerliyiz" diyoruz, "millîyiz" diyoruz, tazminat hükmü neden dolar üzerinden belirlenmiş? Diğer taraftan, tazminat hükmü neden tek taraflı belirlenmiş? Sözleşmede diyor ki: "Karşılıklı mutabakat olması hâlinde sözleşmenin feshi karşılıklı mutabakatla yapılsa dahi işveren durumundaki PTT veya PTT Bilgi Teknolojileri AŞ, bu işi yapan 2 yüklenici şirkete 3'er milyon dolar tazminat ödemek zorunda; böyle bir durum. Diğer taraftan, teminatsız bir şekilde iş yapılıyor ve neticede hem bizim suç duyurumuz hem de bu işin tasfiyesi doğrultusunda kurum karar alıp tasfiye ediyor ama 222 milyon 975 bin 597 Türk lirası bu şirketlere ödeniyor; durum bu.
Şimdi, Sayın Genel Müdüre 2017-2018 yılı KİT Üst Komisyon toplantısında sorulan sorularda deniyor ki: "Bu konuyla ilgili, PTT dijital arşiv yolsuzluğuyla ilgili bir soruşturma başlatılmış mıdır? Kendisinin verdiği cevap şu: "Dijital arşiv işlemleriyle ilgili soruşturma devam etmektedir." Bu soruşturmanın sonucu nedir? Bu soruşturma sonucunda ceza alan var mı? Bunu soruyorum.
Diğer taraftan, aynı zamanda bu sözleşmenin feshedilmesi ve arkasından da Sayıştay raporunda bu konunun tekrar gündeme gelmesiyle birlikte yani Sayıştay "Bu aksine davranışlarda yöneticilerin sorumluluklarının aranacağının bilinmesi gerekiyor." diyor ve bu tip işlemlerle ilgili uyarıyor. Bakın, Kurumun verdiği yanıt şu: "Belge Tasnif, Tarama, Niteleme, Fiziksel Arşiv Düzenleme ve Evrak Depolama Çerçeve Satın Alma Sözleşmesi işine ait sözleşmenin projeden beklenen fayda sağlanamadığı tespit edildiğinden feshedilmiştir." diyor. "Projeden beklenen fayda sağlanamadığından..." diyor, 222 milyon 975 bin 597 lira artı KDV para veriliyor. Ya, vatandaşın verdiği vergileri, paraları harcamak bu kadar kolayı mı? Projeden beklenen fayda neydi, sağlanamayan şey ne ve 222 milyon lira artı KDV nereye gitti? Lütfen, bunun yanıtını sizden bekliyoruz. Bu konuyla ilgili soruşturma var mı? Bu konuyla ilgili, sorumlularla ilgili ne gibi işlemler yaptınız? Yazık günah bu çok büyük bir para. Dolayısıyla, bunlarla ilgili sizden açıklama bekliyorum.
Diğer sorularımı da bu mevcut konuşma süreme, biraz genele yayarak diğer bulgularda devam ettireyim.
Teşekkürler.