KOMİSYON KONUŞMASI

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet, TTK'nin bütün bulgularıyla ilgili ve Sayıştayın diğer bulgularıyla ilgili bazı hususları genel olarak ifade edeceğim.

Şimdi, öncelikle bir teşekkür etmek istiyorum. Daha önce KİT alt komisyonunda yaptığımız toplantıda sorduğumuz sorulara matematiksel olarak, verilerle birlikte detaylı bir yanıt gönderdi Kurum ve dolayısıyla biz de aslında Kurumun fotoğrafını daha net çekebiliyoruz bu şekilde. Ben KİT Komisyonuna gelen bütün kurumların aynı şekilde şeffaf bir şekilde bize yanıt vermesini bekliyorum. Dün yaptığımız toplantıda ETİ Maden İşletmelerinin yurt dışı şirket genel müdürlerinin maaşlarını sordum -ben bu soruyu üç yıldır soruyorum- en son aylık maaşları 13.500 avroydu yani 232 bin liraya karşılık gelen bir maaş alıyorlardı. Daha sonra ısrarlı sorularımıza rağmen bu soruya yanıt vermediler yani çeşitli kurum yöneticileri bazı bilgileri KİT Komisyonundan saklarken, sizlerin mümkün olduğunca şeffaf bir şekilde paylaştığınızı görüyorum.

Şimdi, buradan hareketle, şu anda mevcut, TTK'de toplam işçi sayısı 7.444; biraz önce vekilim de değindi o konuya, ben matematiksel verisini de tam olarak söyleyeyim: 2023 yılı sonuna kadar emekli olacak toplam işçi sayısı 1.935; 2022 yılı sonuna kadar emekli olması muhtemel işçi sayısı 1.687; 2023 yılının sonuna kadar da emekli olması muhtemel işçi sayısı 248. Yani 2023 yılı sonuna kadar emekli olacak muhtemel işçi sayısı 1.935. Eğer bu sürenin içinde herhangi bir işçi alınmazsa istifa edip de gidenler veya bir şekilde kendilerini başka kurumlara atanlar olmazsa Kurumdaki toplam işçi sayısı 5.609'a düşecek. Yani bu rakam da TTK tarihinin en düşük işçi sayısı olacak. Hani bazen konuşuluyor, deniyor ki: "TTK kapanacak mı, TTK ne olacak?" falan diye; yahu, TTK 5 dilimse 4'ü kapanmış zaten, işçi sayısı kritik işçi sayısı eşiğine dayanmış vaziyette. Yani TTK'yi kapatmak isteyenler bundan daha öte yapacağı tek şey TTK'ye işçi almamak olur, mühendis almamak olur ve zaten artık kendiliğinden kömür üretimi yapılamayacak bir duruma gelir. Benim sorum şu: TTK'deki şu anki mevcut galeri yapısı, sayısı itibarıyla kritik işçi sayısı nedir? Yani bu rakamın altına indiği an artık maden ocakları çalışamaz duruma geliyor dediğimiz sayı nedir? Ve bunu sorarken tabii şunu da soruyorum: Üretim yapacak şekilde o kritik sayıyı soruyorum. Bir de üretim yapılmayacak şekilde, sadece açık tutacağınız şekilde bir sayı var. Coronavirüs döneminde işçilerin çalışmadığı, bu hastalığa karşı korunmaları için tedbir alındığı dönemdeki eşik sayıyı sormuyorum ama onu da yanıt olarak sizden vermenizi bekliyorum.

Şimdi, diğer bir konu da şu: Tabii, biz kura sistemi üzerinde konuştuk. Ne dedik? İşçi alımı yapılacağı zaman uygulanacak alım metodunda mutlaka bölgede yaşayan vatandaşların; kırsalıyla, köyüyle, şehriyle birlikte ağırlıklı olarak buradaki vatandaşların, gençlerin değerlendirilmesi gerekli dedik. Onun dışında da bazı küçük sayıda kontenjanlar ayrılabilir diye de ifade ettik. Ama bir nokta var ki çok kritik, bunu da ifade etmek gerekiyor. Ben konuşmamın başında dedim ki: Zonguldak'ta, bölgede TTK'de toplam 3.773 maden şehidi verilmiş. Bu maden şehitlerinin aileleri var, bu ailelerin de çocukları var ve daha önce çıkan bir yasayla birlikte 2003-2014 yılları arasında şehit olan madencilerin çocuklarına devlette istihdam imkânı tanındı. Ancak 2003 yılından önce ve 2014 yılından sonra madenlerde şehit olan madencilerimizin ailelerine bu hak tanınmadı. Şimdi, ben bunu sürekli dile getiriyorum her yıl, kanun teklifi verdim bu düzeltilsin diye, AK PARTİ tarafından reddedildi; düzeltilmiyor, maden şehidi aileleri sürekli oyalanıyor. "Bugün git, yarın gel." "Bir çalışma yapıyoruz." "Ha oldu, ha olacak..." derken bakın, 27'nci Dönem milletvekilliği süreci de bitmek üzere ama maden şehidi ailelerindeki çocuklar babalarını kaybettiler, babasız büyüdüler, hâlâ babasızlar, onlara kol kanat gerecek bir babaları olmadı bu hayatta. Ne için? Türkiye'nin sanayisi, demir çelik sektörü çalışsın diye. Ne için? Çalışsın, binalar yapılabilsin, tank üretilebilsin diye, bu ülke savunması ayakta kalsın diye bu yapıldı. Ne için? Kıbrıs Barış Harekâtı yapılırken askerimiz güçlü bir şekilde ülke topraklarında yavru vatanı savunsun diye. Ne için? Güneydoğu, Doğu Anadolu'da vatan savunması yapılsın, demir çelik üretelim, bunu satalım, ülkenin sanayisi ayağa kalksın diye. Sonuç? Sonuç şu: Bu kadar milletvekili bir aradayız, kaç yıldır söylüyorum, hepsi de hak veriyor -artık altına da şerh düşüyorum, güya hak veriyor- ertesi sabah, hiçbir şey olmamış gibi herkes uyanıyor, gününe, yaşamına devam ediyor. "Nerede bu çocukların babaları?" Bunu soruyorum ben. Şehitler arasında yapılan bu ayrımcılığa pes diyorum, insaf diyorum; büyük bir vicdansızlık, büyük bir haksızlık ve bu hâlâ devam ediyor. Ben KİT Komisyonu Başkanlığına da daha önce ifade ettim, Sayın Başkan, bu haksızlığı gidermek durumundayız. Bakın, benim çocuğum doğacak haziran ayının ortasında, sizlerin, hepinizin evlatları var, şu anda burada bulunan milletvekilleri çocuklarının babası; ne kadar önemli, ne kadar kıymetli. Yani bir madenci madene girerken, başına bir iş geldiğinde, arkasından devletin, ailesine, çoluğuna çocuğuna sahip çıkacağını biliyor olması lazım; yok. Zonguldak'ta maden şehitlerinin anmasına katılıyoruz, 1992 Kozlu grizu faciasının anmasına gidiyoruz, bütün bürokrasi karşımda, bunu söylüyorum, herkes başını önüne eğiyor, ertesi gün, hiçbir şey olmamış gibi yaşama devam. Sonra, yeri gelince de madenci güzellemeleri, TTK güzellemeleri "Maden şehitleri başımızın tacı." Böyle mi başımızın tacı? Bunu dile getirdim, tekrar ifade ediyorum. Bakın, neredeyse seçim olacak, hâlâ bu çalışma yapılıp da Meclisin Genel Kuruluna gelmedi. Kimsenin bir gayret sarf etmesine de gerek yok; ya, ben zaten hazırladım, sunduk, verdik, reddedildi. Onu alın, nasıl uygun bir formata gelecekse babalarını kaybeden bu çocuklara olan borcumuzu ödeyemeyiz ama en azından, bu andan itibaren ayıbı ortadan kaldıralım; yakışmıyor, Türkiye Cumhuriyeti devletinin milletvekillerine de bürokrasisine de yakışmıyor, olmuyor. Çocuklar artık genç de değil, neredeyse kamuya alınacak yaş sınırına dayanmış vaziyetteler, gerçekten çok üzülüyorum. Herkes kendi çocuğuna ne kadar kıymet veriyorsa maden şehidi ailelerindeki çocuklara da o kıymeti vermek zorundadır, vermiyorsa ben millî hissiyatında bir problem görürüm. Bunu da açık ve net olarak ifade etmiş olayım. Diğer konularla ilgili de geneli üzerinde değerlendirme yapalım.