KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Başkanım.

Şimdi, aslında 5393 sayılı Belediye Kanunu'nda ve 5216 sayılı Büyükşehir Kanunu'nda belediyeler ve büyükşehir belediyelerine ait su, kanalizasyon, atık su ve katı atık hizmetlerini sağlama yükümlülüğü zaten var onların ve işte bir taraftan da Çevre Kanunu'nun 11'inci maddesi gereğince de belediyeler bunları yapmak zorundalar. Şimdi, yine 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun geçici 4'üncü maddesinde belediyelere söz konusu yükümlülüklerini yerine getirmeleri için belirli süreler verilmiş ve söz konusu süre 2017'de bitmiştir. Yani biz burada altı ay diyoruz ama bu altı ayın geçmişine baktığımızda, müteaddit kereler bütün belediyeler uyarıldıkları hâlde, kanunda sorumlulukları hatırlatıldığı hâlde, 2017'ye kadar da yapılması gerektiği hâlde yapılmamıştır, bugünlere gelinmiştir. Dolayısıyla mesela şu anda yine tekrar söylüyoruz: Günde yaklaşık 8 milyon metreküp Marmara'ya su basılıyor. Bu basılan 8 milyon metreküp suyun yüzde 53'ü ön arıtma yani bu ön arıtma demek sadece kabasının alınıp olduğu gibi bütün suların denize verilmesidir, yüzde 42'si ileri biyolojik, yüzde 5'i de biyolojik olarak arıtılıp verilmektedir.

Şimdi, Gökan Bey İstanbul'dan bahsetti, İstanbul özeline dönersek 5 milyon 800 bin metreküp İstanbul'da her gün atık su Marmara Denizi'ne verilmekte. İstanbul'un durumu daha vahim çünkü İstanbul'da ileri biyolojik arıtmadan geçirilerek denize verilen suyun oranı yüzde 29 yani yüzde 71'i biyolojik veya ön arıtmayla yapıldıktan sonra denize veriliyor.

Ben yine örnek olarak hatırlatmak isterim. Şimdi, Baltalimanı'nda biyolojik arıtma yapılıyor. Aslında şu anda biyolojik arıtma ile ön arıtmanın arasında bence hiçbir fark yok. Asıl bizim hedefimiz ileri biyolojikte yani bu müsilajın oluşmasına neden olan denizdeki fitoplanktonlarının birden artıp patlamasına neden olan fosfor ve azot yükünün alınması ama şimdi bakıyoruz ki eğer ileri biyolojik yoksa fosfor ve azot yükü denize basılmakta; alttan basarsınız, yukarıdan basarsınız hiç fark etmez. Biyolojik sadece atık sudaki karbonların emilimiyle gerçekleşiyor; bu, asla yeterli değil.

Yenikapı örneğini sizinle paylaşmayı arzu ederim. Bakın, Yenikapı'da biyolojik arıtma tesislerinin projeleri hazır, alanı hazır; normal kapasitesi günde yaklaşık 546 bin metreküp ama yağmur yağdığında, ani yağışlarda 864 bin metreküpe kadar çıkan bir atık su var orada ve şu ana kadar sadece ve sadece elekten geçirilmek suretiyle denize basılıyor. Şimdi, biz bunu ne kadar daha bekleyeceğiz? Üstelik de Yenikapı'da yeri hazır olduğu hâlde başlanmamış. Şimdi, yerden bahsediliyor. İstanbul'da 11 tane ileri biyolojik arıtma tesisin acil yapılması gerekiyor ve bunların birçoğunun da yeri hazır, birçoğunun bizim zamanımızda projeleri de hazırdı. Maalesef bugün yapılmadı, bunların en basit, en çarpıcı, en dramatik örneği de Silahtarağa'daki membran esaslı ileri biyolojik arıtmadır.

Bir de bu 8'inci maddeyi, saygıdeğer arkadaşlar, 12'nci maddeyle de bütünleştirmek lazım. Şimdi, 8'inci maddeyi tek başına alırsanız eksik kalır, 12'nci maddede -biraz sonra geleceğiz- şöyle diyor: Aslında burada yerel yönetimlerin hakları gasbedilmiyor, yerel yönetimlere görevleri hatırlatılıyor. "Siz nasıl evsel atıkları, çöpleri topluyorsanız bu atık suları da arıtarak bir şekilde çözmek zorundasınız." diyor. Yani evlerden kaynaklı katı veya evsel, kaba çöpleri nasıl toplamak zorundaysak eğer... Şimdi milletvekillerimizden bir arkadaşımız "Ya, bunun insan sağlığıyla ne alakası var falan?" dedi. Tabii ki alakası var; şimdi, çöplerin toplanmadığını düşünün bir hafta İstanbul'da. İnsan sağlığına ne kadar zararlıysa bence atık su arıtmadan geçirilmeden Marmara Denizi'ne verilen su o kadar insan sağlığı açısından, Marmara'nın sağlığı açısından, Marmara'nın ekonomisi açısından son derece önemli.

Şimdi, 12'nci maddede altı ay diyoruz ama kimsede "Yıllardır yapamadığınız bütün bu projeleri gelin, altı ayda yapın hemen yoksa biz bütün işlerinize el koyuyoruz ve cebren yapıyoruz." gibi bir düşünce yok. Bakın "Mahalli idarelerin birinci fıkra kapsamında yap-işlet-devret ve işlet devret modeliyle gerçekleştirileceği projeleri ile ilgili yetkilendirme talepleri; yer seçimi ve uygunluğunu da içeren ön yapılabilirlik etüdü, ön proje veya kesin proje, idari şartname ile sözleşme taslağından oluşan proje dokümanlarıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına sunulur." diyor. Kaldı ki yine, 50 milyon dâhil, 50 milyondan az olan bütün atık su arıtma tesislerinin yapımının yetkisi tamamen yerel yönetimlere aittir. Yani burada yerel yönetimler 50 milyon ve altındaki atık su arıtma tesislerini yapabilmek için Çevre ve Şehircilik Bakanlığına sadece haber verir, onay beklemeden kendi yolunda devam eder. Aslında, eski bir belediye başkanı olarak bu müsilaj konusunda bu kadar hassasiyetle çalışmamızda en çok üzerinde durduğumuz konu, kaş yaparken göz çıkarmayalım. Bunu yani hiçbir şeyle...

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Altı ay içinde ön proje sunulsa da yeterli.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Tabii ki Başkanım. Yeter ki bir ön projesini sunsun, "Ben yapıyorum." desin ve yoluna devam etsin.

Teşekkür ederim.