| Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
| Konu | : | Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) (Tali komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 01 .06.2022 |
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Elbette, gençler hayatın her alanında olduğu gibi Mecliste de olacaklardır, bundan sonraki süreçlerde de olacaklardır; ben bir genç olarak bunu söylemek istiyorum ama bu kanun teklifi verilirken gençlerin fikri ne kadar alındı, onu da sormak istiyorum. Aslında dijital mecralar en çok gençleri ilgilendiren konuyken, dijital, sosyal medyayı en çok kullanan kesim genç kesim iken, Z kuşağı iken, aslında, kanun teklifinin Z kuşağının iradesini görmeyen, gençliğin iradesini görmeyen, fikrini sormayan bir yerden hazırlandığını da görüyoruz; bu da aslında tüm muhalif gençler adına bir genç olarak benim de iktidara bir eleştirimdir. Gençleri görmeyen, gençlerin iradesini tanımayan, fikrini, düşüncesini sormayan bir kanun teklifi elbette gençler tarafından da kabul edilmeyecektir.
Son yirmi yılda bilgi teknolojilerinin gelişmelerine bakıldığında, artık sosyal medya platformlarının bir toplumsal değişim ve gelişim alanı olduğu görülecektir. Geleneksel ve sınırlayıcı medyanın aksine, kullanım ve alternatif bilgiye erişim konusunda sağladığı kolaylık hayatlarımızda geri dönülemez bir noktaya gelmiştir. Avrupa ülkelerinde sosyal medya yasaları devlet ve bürokrasinin dışında tutulur, ifade özgürlüğü kısıtlanmaz, kişisel güvenliği sağlayan tedbirler alınır. Bizde ise iktidar, aslında yeterince siyasallaşmış olan basını tamamen kendi tekeline alma çabası içinde ve muhaliflerin sesini kısmaya dönük kanun tekliflerini gündeme getiriyor.
2023 seçimleri öncesi muhalefeti susturmayı amaçlayan, hatta korkutarak susturmayı amaçlayan bir teklifle karşı karşıyayız. Muğlak tanımlarla bir korku ortamı yaratılması, zaten mevcut olan korku ortamının genişletilmesi dolayısıyla daha fazla otosansür göreceğimiz bir döneme giriyoruz. İktidar, önce geleneksel medyanın sahiplik yapısını kendi yandaş sermayesi lehine değiştirerek ve ardından el koymalarla ve kapatmalarla basının özgürlük alanını ortadan kaldırmayı amaçlıyor.
Değişiklik teklifinin geneline bakıldığında da dezenformasyon algısıyla, objektif olmayan kavramlarla düşünce özgürlüğü ortadan kaldırılmak istenmektedir; gazeteciliğin temel işlevine müdahale edilmektedir. Bu yasa, mevcut hâliyle bilgiye ve düşünceye ulaşma ve ifade hürriyeti açısından sansürü hayatın her alanında yaygınlaştıracaktır çünkü iktidar bu kanun teklifiyle, keyfî düzenlemeler yapmakla beraber, keyfî uygulamaların da önünü açacaktır.
Freedom House İnternet Özgürlüğü 2022 verilerinde Türkiye, özgür olmayan, otoriter ülkeler arasında görülmektedir. Özellikle 2013 yılından itibaren ifade özgürlüğü bağlamında Türkiye'deki geriye gidiş daha net olarak görülüyor. İnternet ve sosyal medya sansüründe de son on yılda gözle görülür bir artış yaşanıyor. 2021 yılı sonu itibarıyla 500 binden fazla "web" sitesi erişime engellendi, 150 binden fazla haber ve içeriğe erişim engeli getirilmiş durumda. Son yedi yılda 160 bin kişi hakkında Cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma açılmış ve 35 binden fazla kişi sadece Cumhurbaşkanına hakaretten hüküm giydi. Sınıf başkanı seçilen lise öğrencisi sınıfa çay dağıttığı videoyu sosyal medyada paylaştı ve daha sonra hakkında Cumhurbaşkanına hakaret davası açıldı. Yine, gözaltına alınan kişilere "Selahattin Demirtaş ve Gülten Kışanak'ın sayfalarını neden takip ediyorsun?" soruları soruldu. Nerede bağımsız yargı, nerede ifade özgürlüğü, nerede internet özgürlüğü?
Son süreçlerde görüyoruz ki medya kuruluşları satın alınıyor, devralınıyor ve bağımsız, güçlü medya kuruluşları iktidara daha sadık şirketler tarafından adım adım ele geçiriliyor. Bir yanda eleştirel gazetecileri işe almaya istekli olan yayın kuruluşlarının sayısı gün geçtikçe azalıyor; diğer yanda muhalif gazeteciler saldırıya uğruyor, tutuklanıyor, öldürülüyor. 2021 yılında 55 gazeteci ve 2 yayın organı saldırıya uğradı, bu saldırılarda 2 gazeteci öldürülürken gözaltına alınan 61 gazeteciden 6'sı tutuklandı. İşkence ve kötü muameleye maruz kalan gazetecilerin sayısı 23. 11 gazeteci ise tehdit ve ajanlık dayatmasına maruz kaldı. 54 gazeteci hakkında soruşturma açıldı, 51 gazeteci hakkında dava açıldı. Yargılanan 51 gazeteciye toplam yüz otuz üç yıl sekiz ay ceza verildi, 65 gazeteci ise hâlâ cezaevinde.
Söz konusu yasal düzenleme de mevcut yapısı giderek daraltılmış, özgürlükleri kısıtlamaya dönük bir düzenlemedir. Medya alanında yaratılmak istenen tek sesli alanın sosyal medyada da kurulması istenmektedir. Yasanın adı açık bir şekilde "erişim ve sansür yasası" olarak ifade edilseydi içeriğini karşılamış olurdu. Son bir yılda 112 kez yayın yasağı getirildi, 64 internet sitesi kapatıldı, 1.460 habere ve 160 sosyal medya içeriğine erişim engelleri getirildi. Kadın katilleri mahkemelerde aklandığı gibi sosyal medyada da aklandı, sosyal medyada cinayetlere ilişkin yasak ve erişim engeli getirildi. Bunun son örneğini evli olduğu erkek tarafından öldürülen Fatma Altınmakas'a dair haberlere erişim engeli getirilmesinde gördük. "Son bir buçuk yılda 22 kadın şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti." başlıklı habere bile erişim engeli getirildi. Böyle bir anlayıştan demokratik, çoğulcu sosyal medya düzenlemesi yapmasını bekleyebilir miyiz? Elbette ki bu kanun teklifi de demokratik bir düzenleme değildir.
Basın kartlarının dağıtılmasına ilişkin, teklifin 2'nci maddesi kimlerin gazeteci olup olmadığına direkt iktidarın karar vermesini sağlıyor. Bu durum hem bağımsız gazeteci algısını yok edebileceği gibi hem de basında sansürün önünü açacaktır. Özellikle bu madde tekliften çıkarılıp meslek örgütlerinin görüşleri alınmalıdır. Kimlerin gazeteci olup olmayacağına, kimlere basın kartı verilip verilmeyeceğine meslek örgütleri karar vermelidir, iktidarın temsilcileri değil. Basın kartı dağıtımı ve değerlendirmesi tamamen siyasal alanın dışına çıkarılmalıdır. Burada ise siyasal alanın, iktidarın kontrolünde gelişecek bir yasa var. İktidar, basın kartlarının dağıtımından tutun çıkacak olan yayınlara kadar, basını da rant alanına çevirmek istiyor; bu yasayla bunun önü açılacaktır. Hâlihazırda 212 sayılı Kanun'dan yararlanamayan gazeteciler varken basın kartının iktidar tarafından dağıtılması var olan sorunları katmerleştirecektir. Ayrıca, -teklifin 14'üncü ve 15'inci maddelerinde- Komisyon Başkanlığınca basın kartlarının iptal edilmesi de aynı derecede keyfiyet uygulamalarına sebebiyet verecektir. 29'uncu maddede yer alan "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak" suç kapsamına girecek, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Burada da ifade özgürlüğünün kapsamı daraltılmış ve ifade özgürlüğü açıkça suç hâline getirilmiştir.
Son derece muğlak, nereye çekseniz oraya gidebilecek bir düzenlemeden bahsediyoruz. Bu düzenlemeyle sanki yalan haber yasaklanıyor gibi görülse de yalanın ve gerçeğin ne olduğunun iktidar ve yargısı tarafından belirlendiği bir düzende bu düzenleme asla masum görülemez. Kişiden kişiye, dönemden döneme değişmesi mümkün olan ve yine içeriği belirsiz olan "kamu barışının bozulmasına elverişlilik" ölçütüyle cezai müeyyideye bağlanması, başta gazeteciler olmak üzere tüm halkın cezai tehdit altında bırakılmasına yol açacaktır. Söz konusu yalan haber yayma ve halkta korku ve endişe yaratmaksa en büyük cezayı iktidar medyası görmelidir. Çünkü iktidar, medya yayın organları aracılığıyla sürekli yalan haberler yaymakta ve siyasetin kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı söylemlerini yaymaktadır. Daha bugün Cumhurbaşkanı asla ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilemeyecek, cinsiyetçi bir dille kadınlara hakaret etmiştir. Bağımsız olduğunu iddia ettiğiniz yargı Cumhurbaşkanıyla ilgili de gerekli hukuki süreci başlatacak mı? Ülkedeki yargının durumuna baktığımızda bunun mümkün olmadığını hepimiz açık bir şekilde ifade edebiliriz.
Bu yasanın mevcut hâliyle kabul edilmesi mümkün değildir. Teklif, tarihinin en ağır sansür ve otosansür mekanizmalarından birine yol açacaktır. Gazetecilik meslek örgütlerinin dâhil olacağı, aynı zamanda gençlerin temsilcilerinin de dâhil olacağı bir tartışma sürecinin ardından muhalefetin ortaklaşacağı bir teklif hazırlanmalıdır diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.