KOMİSYON KONUŞMASI

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Tam da Tuncay Bey'in bıraktığı noktadan... Özellikle, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2018'de İletişim Başkanlığının kamu görevlilerine basın kartı düzenleme yetkisinin olmadığını gerekçelemişken "enformasyon görevlisi" tanımlamasıyla kamu görevlilerine yapılan bu basın kartı tanımlamasının bu teklifte yerinin olmaması gerekiyor; önce bunu söyleyeyim ve bunu dikkate alırlarsa daha çok sevinirim özellikle teklif sahiplerinin; bizim önergemizde de bu var. İletişim Başkanlığı zaten kamuoyunda çok tartışılan bir kurum ve fiilî olarak bir yönetmelikle basın kartı verme yetkisi bugün bir yasaya çevriliyor ve bu işin, aslında bu muvazaanın ortadan kaldırıldığı söylenmeye çalışılıyor. Bu çerçevede, aslında Danıştayda konuşulan ve hâlâ karara bağlanmamış bir kararın bugün biz yasalaştırılmasına bir de çaba harcıyoruz ve İletişim Başkanlığını yine süper yetkilerle donatan, bütün kararları onun vermesini sağlayan, tarafgir tutum sergilemesini sağlayan bir karara burada biz ne kadar "hayır" desek de imza atıyor olacak Komisyonumuz ve diğer komisyonlar onlara gittiği zaman.

Bu yasa oluşurken sağ olsun Başkanımız bütün sivil toplum örgütlerini ve paydaşları dinlemeye çalıştığını söyledi ve dinlemeye çalıştık burada. Fark ettiniz mi bilmiyorum, yasadan memnun olan kimse yok. Yasadan kimse memnun olup da demedi ki: "Ya, Allah razı olsun, çok güzel çalışmışsınız, her şeyi tamamlamışsınız, teşekkür ederiz." Bilmiyorum yani birkaç kurulu biz davet ettik, çoğunluğunu da Sayın Başkanım davet etti, katılmak isteyenler oldu ama genel bir sorun olduğunu görüyorum, bunun merkezinde istişare edememek var. Devamında da sürece zaten dâhil edilmeyen yapıların bu ucu açık düzenlemelerle, Anayasa'ya aykırılıklarla, işte Danıştayda hâlâ devam eden bir meselenin gündeme getirilmesiyle görüyoruz ki daha da kafa karışık hâle geliyor ve bütün temsilciler, hele de çok değerli olan meslek kurulunun temsilcileri -çünkü bir kültür var gerçekten özellikler basın tarafında Türkiye'de çok ciddi bir kültür var, cumhuriyet öncesinden gelen bir kültür var ve bu yapının ciddi deneyimleri birikimleri var- topyekûn diyorlar ki: "Burada eksikler var." Biz ne yazık ki meslek odalarına sendikalara bu işi yapanlara güvenemiyoruz ve dönüp diyoruz ki: İletişim Başkanı burada yetkili olsun, yönetmelik yetmez, bunu da yasaya bağlayalım. İletişim Başkanı bu konuda her türlü kararı bir komisyonda, göstermelik bir komisyonda versin.

Tekrar buradan tarihe not düşülsün diye söylemek isterim: Gazeteciler kendi süreçlerini yönetebilecek kadar birikime sahipler. Sendikaları aracılığıyla, dünyadaki örneklerinde olduğu gibi -uzun uzun Tuncay Başkanım anlattı- gazete sendikaları bunu yapabilir, bir meslek odası oluşturulabilir makine mühendislerinde -biraz önce işte dinlemekten çok imtina ettiğimiz- bilgisayar mühendislerinde olduğu gibi bir oda oluşturulabilir, inşaat mühendislerinde olduğu gibi bir oda oluşturulabilir. Ben de makine mühendisleri odası üyesiyim mesela. Burada bir yetkilendirme süreci oluşabilir ama ben görüyorum ki gazeteciler kendi göbeğini kesecek birikime sahip ve yarın herhangi bir siyasi otoritenin etkisi altında kalmadan ve tarafgir bir tutuma girmeden "A gazetesi beni eleştiriyor, B televizyon kanalı beni eleştiriyor. Ben buradaki gazetecileri gazeteci saymam. Nasıl uçağa bindirmiyorsam, ben nasıl bunları basın açıklamasına almıyorsam sarı basın kartını da -yeni rengini bilmiyorum turkuaz herhâlde- turkuaz basın kartı da vermem." anlayışı kabul edilecek bir anlayış değil. Bunu özellikle paylaşmak istedim.

Teşekkür ediyorum.