| Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
| Konu | : | Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) (Tali komisyon) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 01 .06.2022 |
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - 29 ve 30'uncu maddeler, tabii, birbiriyle alakalı, zaten biri de temyizle alakalı maddesi.
Şimdi, burada birkaç sorum var. Bir de burada üç yıllık bir ceza öngörüyorsunuz; aslında bu da kabul edilebilir bir ceza süresi değil ve bunun bir de Anayasa'ya aykırılık tarafı var, burayı da görmezden geliyorsunuz. Yani bu 29'uncu maddeye baktığımız zaman, mesela, temel hak ve özgürlüklerinin sınırlandırılmasının sınırları ile haberleşme hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma, basın hürriyeti bakımından Anayasa'nın 13, 22, 26, 28'e... Yani böyle bir aykırılığı var.
Biraz önce söyledim, Ahmet Bey de aslında doğru bir yere yönlendirdi beni, belki eksik anlatmıştım. Tabii, biz şunu söylüyoruz: Mesela, seçime maksimum bir yıl gibi bir süre kala bu yasanın getirilmesi şu soru işaretini getiriyor çünkü ne var yasada? Diyor ki mesela: Doğal afetler ya da salgın... Mesela o sıkıntılı zamanlarda yani iki yıl biz bunu hiç konuşmadık, salgının en yüksek olduğu dönemlerde, sorunlar yaşadığımız dönemde konuşmadık ama ne hikmetse döndü dolaştı bu dönemde getirildi.
AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) - Ama siyaseten çok problemli görünmez miydi salgın varken salgının konuşulmasını düzenleyen bir şey getirmiş olsak...
ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Yani bunlar benim görüşlerim, katılmayabilirsiniz.
Bir de şeyde çok haklısınız, şöyle: Bu, muhalefet siyasetçisini susturmaya yönelik bir nokta değil, sonuçta muhalefeti destekleyen milyonlarca seçmenimiz var bizim, sizlerin de var, destekçilerimiz var. Onlar dezenformasyon üzerinden cezalandırılabilirler, biz kendimiz için korkmuyoruz yani Onursal Adıgüzel için ya da bizim bir yöneticimiz için değil buradaki meselenin özü aslında. Birincisi, halkın ifade özgürlüğünün önüne geçiliyor, tabii, biz de o halkın içinde olduğumuz için bize de bunun etkisi olabileceği noktası çok önemli. Onun için "muhalefeti susturma" derken büyük bir tanımlama yapmıştım.
Yine, hukuk devleti ilkesi, temel hak ve özgürlüklerinin sınırlandırılmasının sınırları, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, suçların ve cezaların kanuniliği ilkesi bakımından da Anayasa 2, 13, 19, 38... Tabii, hukukçularımız daha iyi bilir.
Bir de yine önemli olduğunu düşünüyorum; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin suçların ve cezaların kanuniliği ilkesine ilişkin 7'nci ve ifade özgürlüğüne ilişkin 10'uncu maddesini ihlal ettiğinden Anayasa'nın 90'ıncı maddesine de bir aykırılığı var. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası mahkemelerde sorumluluğunun olmasını sağlar ve bir de bize boşuna tazminat ödetmek zorunda bırakır.
Bir de bir yıldan üç yıla bir ceza öngördüğümüz zaman -diyorum ya, hukukçular bunu çok daha iyi açıklayabilir ama- bunun ölçüsü seviyesinde de diğer haklarından da mahrum olacağı için çok büyük sorunlar yaşar. Bu kadar geniş tanımlanmış bir madde... Bu kadar fazla aykırılık varsa zaten bunun kesinlikle çok sıkı düzenlenmesi lazım. Sadece orada bir tanım eklenmesi değil, cezanın süresinden tutun dezenformasyonun tanımına kadar... Şuna da kimsenin bir itirazı yok, tekrar tekrar söylüyorum: Dezenformasyon, dünyanın konuştuğu bir mesele. "Post truth" Oxford tarafından yılın kelimesi seçildi -2016'da olması lazım- yani hakikat ötesi. Buraya gelmiş bir durum ve bunu herkes konuşuyor; biz de bunu yaşıyoruz yani bu, tek taraflı bir iş değil, bütün partiler bu sorunları yaşıyor ama önemli olan, buradan bir sansür ve korku doğması değil, burada düzenlemenin gerçekten herkesin "Tamam." dediği bir hâle gelmesi.
Teşekkür ederim.