KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben otuz beş yıllık mühendislik kariyerinin yarısından fazlasını petrol sektöründe geçirmiş birisi olarak bazı şeylere değinmek istiyorum. Hatta şunu da ilave edeyim: 1976 yılında ilk Irak-Türkiye Petrol Boru Hattı'nda da çalıştım. Tabii, o zamanın Türkiyesi ile şimdinin Türkiyesi arasında epeyce fark var. O zaman, esas müteahhit Mannesmann'dı, ben Tekfen'le çalışıyordum; Tekfen taşerondu. Hatta "consultant" olan proje müellifi de bir Fransız firmaydı. Ben hayatım boyunca teknik konularda hiç kimseye hiçbir şekilde taviz vermedim. Orada da taşeron olmamıza rağmen, Mannesmann olsun, Fransız firması olsun, hepsine yanlış uygulamalarından dolayı sesini yükselten bir insan oldum. Hatta ben şunu izledim: Fransızların yapmış olduğu projede depolama tankında, Yumurtalık'taki su testinde taban plakası yarıldı. Bizim arkadaşlar çok üzüldüler, Fransızların ilk reaksiyonu "Tabii, sizin Türklerin yapacağı iş bu kadar olur." falan. Arkadaşıma dedim ki "Ya, üzülme, hele bir açılsın, içine girelim, ondan sonra görüşürüz." Neticede, bunun proje hatası olduğunu kabul ettirdik onlara. 42 inç genişliğinde 2 tane boru hattı geçiyor, ben oradan sorumluydum. Buradaki güvenlik olaylarından dolayı da ana müteahhit firmaya kafa tutan o "belt"leri hatalı olarak gönderenlere "Yapmıyoruz." deyip direnen bir insandım. Her neyse, benim konuşmalarım biraz yanlış anlaşılıyor, bilhassa MHP'li arkadaşlar tarafından. Sanki benim böyle bir yabancı hayranlığım var, yabancılar böyle yapıyor... Doğru, ben yabancı firmalarda çalıştım ama takdir de ettim çalışmalarını, hiçbir zaman hayranlık duymadım, ben bunu açık söyleyeyim. Şimdi, şuna geldik: Dünya petrolleri Ceyhan üzerinden dünya pazarına iletilecek. Her zaman duyduğumuz bir konu, güzel bir konu da tabii. Böyle bir enerji koridoru üzerinde topraklarımızın olması çok güzel bir şey ama "Biz Rotterdam'la aynı seviyeye geldik." demenize ben katılamıyorum, kusura bakmayın çünkü ben şunu öğrenmek istiyorum: Bu inşaatlarda kullanılan malzemelerden yerli olarak ne üretiyoruz biz? Biz teknolojide neredeyiz? Yoksa yani "Şuradan aldım, buradan aldım, müteahhide aldım, şunu yaptı..." bana bir şey ifade etmiyor. Bunlar nedir? Borulardır, vanalardır, "fitting"lerdir, enstrümanlardır hatta hatta "pig trap"lar var, mal geliyor, oraya alıyor hatta benim o çalıştığım yıllardan bugüne kadar çok daha değişik versiyonları çıkmış, "intelligent pig" falan da çıktı, herhâlde çok daha değişik tipler çıktı. Biz buralarda nerelerdeyiz? Bunlar üzerine bir çalışma yapıyor muyuz? Bu tür üretimleri planlıyor muyuz? Biz Rotterdam seviyesine gelmeyi planlıyorsak hakikaten bir karşılaştırma yapalım: Hollanda bu malzemelerin yüzde kaçını üretiyor, biz ne kadarını üretiyoruz? Depolamada geliştirme projeleri yaptığınızdan bahsettiniz; başarılar diliyorum, hakikaten güzel bir şey yani akıl mantık biraz zorlandığı zaman elbet bir şeyler yapılır. Bir de "Petrol boru hatlarında hırsızlığı sıfıra indirdik." dediniz, ben de bunlardan çok muzdarip oldum çalışma döneminde. Hatta ben size şunu söyleyeyim: Şelmo sahasında çalışırken -tabii, Batman'a 50 kilometrelik boru hattımız vardı, boru hattıyla da transfer en ucuz şekildir, hepinizin malumu- biz transferimizi boru hattından kestik, tankerlerle taşımaya başladık ve bir de baktık ki karakolun 500 metre arkasında bir noktadan çalıyordu vatandaşın biri. Yani bu mantaliteyi silmediğimiz sürece bizim bunu sıfırlamamız mümkün değil, ben buna pek inanmıyorum. Gerçi daha sonra dediniz ki "12 vaka yakaladık." demek ki sıfırlanmamış, hâlâ 12 kişi buna teşebbüs ediyor.

Bir de bu transfer kompresör basınç arttıracağız falan... Benim değişik bir hikâyem var, bunu da sizinle paylaşmak isterim: Biz Diyarbakır'daki petrol sahasında çalışırken bir boru hattını patlattık. Niye patlattık biliyor musunuz? Transfer pompası durmadığı için. Sene 1980, ham petrol hattı bıçakla kesilmiş gibi yarıldı, biz de hayret ettik başta ama ondan sonra o segmenti kesip aldığımız zaman içinden koskocaman bir buz bloku çıktı. Tabii, şimdi diyeceksiniz "Ham petrolün içinde buz ne arıyor?" O tuzlu suyu ne kadar arıtsanız bir vadinin içindeydi, en dipte birikmiş birikmiş birikmiş, eksi 18'lerde buzlanınca kalıp gibi durmuş orada, transfer pompası da basmış. Tabii, o transfer pompalarında çok ince bir metal vardır "shear pin" denir ona, belirli bir basıncın üzerine geldikten sonra o kopar ve transfer pompası devreden çıkar. Bizim akıllı ustamız gitmiş "Gavur burada sahtekârlık yapmış, incecik metali koymuş" demiş, dayamış oraya 10'luk bir tane çiviyi, motor bastı bastı, nihayetinde patlattık. Tabii, seneler öncesini anlatıyoruz, bugün aynı şeyler yok değil ama bunların hepsi ders alınması gereken konular bence.

Bir de şuna değinmeden geçemeyeceğim, ben 10 Mayıs 2022 tarihindeki KİT Komisyonunda yoktum. MHP Milletvekili Sayın Kaşıkçı, gerçi buradaydı yine kaybolmuş, demek ki tutanaklardan okuyup yorum yapmak daha hoşuna gidiyor, herhâlde okur bunu. Ben Genel Kurulda bir konuşma yaptım ve ben Genel Kurulda da olsa, nerede olursa olsun konuşmamın her kelimesinin arkasında olan bir insanım; iyice düşünür taşınırım, kelimeleri tartarım, konuşurum.

Şimdi, Sayın Kaşıkçı demiş ki: "Türkiye Petrollerinin Amerikalı bir şirkete 1,9 milyar dolarlık bir iş verdiğini, iş pasladığını ifade etti." Benim böyle bir ifadem varsa gelsin hesaplaşalım, benim böyle bir ifadem yok. Yalnız ikide bir "Efendim, millî, yerli, şunu yaptık, bunu yaptık..." Ben dedim ki: "Yahu, Amerikalı firmaya boru döşetiyorsunuz, bunun neresi yerli?" Hatta gene aynı konuya geldi, Sayın Kaşıkçı dedi ki: "Biz, bunu ne zaman becereceğiz?" Ben şunu iddia ediyorum: Son elli yılda Türkiye her konuda tıbbından mühendisliğine kadar dünya çapında isim yapacak insanlar yetiştirdi, bunu iddia ediyorum ama bunların yarısı bugün Türkiye'de değil, belki yarısından da fazlası. Şimdi, mühim olan, insanları yetiştirmek değil, o yetiştirdiğiniz insanları belli bir ekip kurarak çalıştırmak, yoksa yetiştir yetiştir gidiyorlar; bu bir çözüm değil. Arkasından diyor ki "Ben ertesi gün tutanaklardan bunu okudum ama üzülerek okudum çünkü kendisinin teknik bir insan olduğunu ben biliyordum ama bu Komisyonda bazı milletvekilleri gibi onun da teknik olarak bu olaylara yaklaşmadığını, tamamıyla siyaseten yaklaştığını Meclis Genel Kurulu tutanaklarını okuyunca anladım." Ya Sayın Kaşıkçı iyi okumamış veya okuduğunu anlamamış, lütfen tekrar okusun. Bir söz daha etmiş burada ve ismimden bahsederek geçtiği için tutanaklara geçsin: Madem benim ismimden bahsetti tutanaklara... Hah, geldi Sayın Kaşıkçı da. Evet, bu anlaşmayı da Türkiye Petrolleri kapalı kapılar arasında yapmamış, kendi sosyal medyasından da bu anlaşmayı zaten paylaşmıştır. Şimdi ben "Niye bu firmaya bu iş verildi?" iddiasında değilim. Ben de hayatım boyunca en kaliteli firma hangisiyse, marjinal fark varsa her zaman en kalitelisine verilmesi taraftarı oldum, verdim de ve uluslararası onlarca ihaleyi yönettim. Şunu da size aktarayım: Ben hangi firmaya verildiğini değil, kaça verildiğini her zaman sorgulayan bir insanımdır. Bizim hocalarımızdan birinin de çok güzel bir lafı vardı -daha talebeyken- "Beyler, birkaç sene sonra mühendis olacaksınız. Çok basit bir mühendislik tarifi yapayım: Bir aptalın 2 liraya yaptığı işi 1 liraya yapmasını bilen insana 'mühendis' denir." dedi, doğru. Yani herkes iş yapar ama 2 misline, 3 misline yapar, mühendisin ekonomik yapması lazım. Bu yönden de hakikaten mukayeseli bir keşif yapılmış mıdır, ben onu sorarım, sorgularım; her zaman da sordum, yanlış da olsa doğru da olsa sorgularım. Yani ben "Niye Schlumberger'e verildi, niye şuna verilmedi değil." Hele daha sonra diyor ki: "İnşallah, bu Amerikalı şirkete bugün bu işin verilmesine hüzünlenen Sayın Gaydalı yarın yerli bir firmamız bu işi yaptığı zaman da çıkıp bir çamur atmaz." Ben hayatımda hiç kimseye çamur atmadım; eğer gerçeği istiyorsanız AKP-MHP iktidarı patinaj yapıyor, çamurda patinaj yapıyor, o homurtularla siz ilerlediğinizi zannediyorsunuz ve etrafa çamur sıçratan sizsiniz, ben değilim.

OTURUM BAŞKANI NEVZAT ŞATIROĞLU - Sayın Gaydalı, on dakikamız doldu. Toparlarsanız sevinirim.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ediyorum.

Peki, ben, burada kesiyorum.

OTURUM BAŞKANI NEVZAT ŞATIROĞLU - Buyurun, son sözlerinizi alayım arzu ederseniz.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - E, yok gidişat biraz bozulunca vazgeçtim. Bu kadarı kâfi.

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) - Yok, bozulmam efendim, söyleyin ben de cevap vereceğim size zaten. Yani ne söylemek istiyorsanız söyleyin.

OTURUM BAŞKANI NEVZAT ŞATIROĞLU - Hayır, hayır.

Peki, Sayın Gaydalı...

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Tamam da yani bir saldırı şeyine geçmişsiniz, "defence" durumunda ve buna hiç gerek yoktu. Ben ne kimseyi küçümsedim ne de benim yabancı hayranlığım var; bunlardan da vazgeçin lütfen.