KOMİSYON KONUŞMASI

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, yeni görevinizde başarılar diliyorum.

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Çok teşekkür ediyoruz.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Değerli arkadaşlar, bence sorun sistem sorunu. Sistemde bir sorun varsa bu sistemdeki sorun, sistem içinde bulunan diğer aktif çalışanlara da yayılarak onları da kanser etmeye devam ediyor. Şimdi, sistemde sorun şu: Yargı siyasallaşmış durumda. "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denilen bu sistemle birlikte kuvvetler ayrılığı bir kenara itilmiş; yasama, yargı tam anlamıyla yürütmeye bağlanmış durumda. Bu durumda her şey tek bir yere bağlandıktan sonra, kuvvetler ayrılığı olmadıktan sonra hep sorunlar ortaya çıkıyor. Sorunlar ilk önce kimde ortaya çıkıyor? Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığında ortaya çıkıyor. Yargı bağımsız ve tarafsız olmadığı sürece yargının içinde bulunan avukatlardan tutun hâkim ve savcılara, şimdi de noterlere sirayet eden birçok sorun ortaya çıkıyor. Şimdi ne oldu? İlk başta hâkim, savcılarla ilgili birçok sorun ortaya çıktı. Hâkim, savcılarla ilgili liyakat sorunu ortaya çıktı; hâkim, savcıların işe girişlerinde, çalışmalarında liyakatin bir kenara itilmesi ve sadece ve sadece kayırma ve torpille başarılı çocuklarımızın, hukuk fakültesini bitiren çocuklarımızın hâkim, savcılığa alınmaması şu anda gerekçeli kararı yazamayan hâkimlerin oluşmasına neden oldu. Düşünebiliyor musunuz, bu yılın ocak ayında 1.500 hâkime Adalet Akademisinde "Gerekçeli karar nasıl yazılır?" diye bir hizmet içi çalışma ortaya konuldu. Yani 1.500 hâkim gerekçeli kararın nasıl yazılacağını -daha hâlâ yani nasıl öğrenmesi gerektiğini- Adalet Akademisinden öğrenecek. Düşünebiliyor musunuz? Geçen ay gelen bir yasal düzenlemede yani kadına yönelik şiddet ve sağlıkta şiddetle ilgili yasa teklifine -62'nci madde- yani takdiri indirim sebeplerinin uygulanmasında "hâkimin gerekçeli kararı yazması" diye bir madde ekledik. Yani bu ne demek? Demek ki şu anda hâkim ve savcıların liyakat sorunu had safhada. Bu neden oluyor? Tabii, liyakat sorunu başlangıçta, hâkim, savcılığa girişte yapılan yanlış sınav tercihleriyle ortaya konuyor. Biz, başından beri söyledik, önergeler verdik Cumhuriyet Halk Partisi olarak: Mülakatta ses ve görüntü kesinlikle alınsın ve başarı düzenlemesi kesinlikle torpil, kayırma ya da başka alanlarda yapılmasın diye söyledik ama kabul görmedi. Düşünebiliyor musunuz, 70 puanın altında belirli bir süre, altı ay staj yapıp da hâkim, savcı olan birçok arkadaşımız göreve geldi. Yani bir İstanbul hâkimi "İki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası veriyorum." diye bir karar verebiliyor. Yani bunu yapan hâkimleri gördük. Tabii bu iş siyasi iradeyle de ilgili, yargının bağımsızlığıyla da ilgili, yargının tarafsızlığının ortadan kalkmasıyla da ilgili. Şimdi, bu işin çözümü ne? Altıncı yargı paketiyle yani önümüze gelen yargı paketiyle bu işin çözümü söz konusu olmaz. Yapılacak iş çok basit, yargı bağımsız olacak, yargı tarafsız olacak, yargının yürütmeyle bağı tamamen ortadan kalkacak. Bu çerçevede altıncı yargı paketi değil, on beşinci yargı paketi gelse dahi yargı bağımsız ve tarafsız olmadığı sürece, hukuk devletinin taşları yerine oturtulmadığı sürece, Türkiye'ye demokrasi ve özgürlükler gelmediği sürece biz burada altı değil onuncu, on birinci yargı paketleriyle uğraşırız.

Değerli arkadaşlar, bizim için önemli olan somut veriler. Somut verilere bakıyorum yani Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 139 ülke arasında 117 lafını etmek istemiyorum. Bu somut veri ama bunu dinlemiyorsunuz siz. "Hukukun Üstünlüğü Endeksi konusunda siyasi mülahazalar olabilir." diyorsunuz. Bunun dışında ben şuna bakıyorum, açıyorum istatistikleri, elimizde net bir istatistik var: Anayasa Mahkemesinin 2012 ile 2021 arasındaki bireysel başvuru ve norm denetimi istatistikleri yayınlandı. Bu yayınlanan norm ve denetimi ve bireysel başvuru istatistiklerinde çok ilginç veriler var. 2021 yılında 20.084 "adil yargılanma hakkı ihlali" kararı verilmiş arkadaşlar. Anayasa Mahkemesinde 2021 yılında 20.084 "adil yargılanma hakkı ihlali" kararı verilmiş. Bu sayı, ihlal kararlarının yüzde 76,8'ini oluşturuyor, büyük bir rakam bu rakam. Bu, büyük bir rakam. Demek ki "adil yargılanma hakkı ihlali" ne demek? Yargılanmada o kadar çok ihlal var ki bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine giden vatandaş hakkını yargıdan alamamış, Anayasa Mahkemesinden bireysel başvurudan hakkını arama yoluna girmiş. Daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2021 bilançosuna bakıyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2021'de Türkiye hakkında açıkladığı 97 karardan 85'inde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin en az bir maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmış. Türkiye davalarında açıklanan kararlarda 21 kez "adil yargılanma hakkı" 16 kez "özgürlük ve güvenlik hakkı" 14 kez "mülkiyet hakkı" 11 kez de "toplanma ve dernek kurma özgürlüğü"yle ilgili maddelerin ihlal edildiği sonucuna varılmış. Arkadaşlar, 2021 yılında Türkiye'den 15.251 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunulmuş. Yani Anayasa Mahkemesi verileri de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verileri de Türkiye'de yargıda büyük bir sorunun olduğunu; hâkim, savcıların liyakatinde ya da yargının işleyişinde, tarafsızlık ve bağımsızlıkta büyük bir sorun olduğunu ortaya koyuyor.

Bir de şu var: Anayasa Mahkemesi Başkanı Profesör Doktor Zühtü Arslan, Avrupa Konseyi tarafından uygulanan Anayasa Mahkemesinin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi Projesi kapsamında düzenlenen toplantıda neler diyor arkadaşlar, bakın, yani Anayasa Mahkemesi Başkanımız: Türkiye'de yapılan başvuru sayısının neredeyse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruyla aynı olduğunu belirtiyor. 47 ülke Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunuyor arkadaşlar, dava açıyor ülke vatandaşı. "AİHM önünde şu anda 70 bine yakın derdest başvuru bulunmaktadır, bu başvurular 47 ülkeden alınan başvurulardır. Bizde ise sadece ocak ayında 12 bine yakın başvuru vardır, şu anda elimizde Anayasa Mahkemesinde 60 bine yakın başvuru vardır." diye açıklamada bulunuyor Anayasa Mahkemesi Başkanı. Yani bu nedir? Bu açıkça, bireysel başvurunun nedeni nedir, bunu irdelememiz gerekiyor. Yani bunu irdelediğimiz zaman Sayın Cumhurbaşkanının 2019 Mayısta Yargı Reformu Stratejisi Belgesi ve geçen yıl ise İnsan Hakları Eylem Planı'nda açıkladığı çalışmaların öze yönelik değil, sadece sorunun üzerinden geçişi sağladığını ortaya koyuyor. Arkadaşlar, hâkim, savcılara coğrafi teminat getirmezsek, yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını ortaya koymazsak, karar verecek hâkim, savcıların yukarıdan talimatlarla vereceği kararları etkilemeye kalkarsak biz burada yargı reformunu sağlamış olmayız.

Bakın size iki tane örnekleme vereceğim arkadaşlar, isim isim veriyorum örneklemeleri: HSK, geçen hafta içerisinde bir karar verdi. Anayasa'mıza göre Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır, yerel mahkemeleri bağlar. Enis Berberoğlu davasında Anayasa Mahkemesinin kararını uygulamayan, "Karar beni bağlamaz." diyen Akın Gürlek ismindeki 17. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimi hakkında yapılan şikâyette HSK "AYM kararını uygulamayan hâkimlere yaptırım yok." diye karar verdi arkadaşlar, karar bu. Şimdi, Anayasa'ya aykırı bir işlem yapan, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan hâkim hakkında yapılan şikâyette, şikâyeti işleme koymama kararına karşı yapılan itiraza "İtirazının reddine kesin olarak karar verilmiştir." kararını HSK verdi. Bu hâkim kim? Bu hâkim, Akın Gürlek ise şu anda Adalet Bakan Yardımcısı arkadaşlar. Bu hâkim kim? Bu hâkim, Çankaya Adliyesindeki gezici hâkim heyetinin başı: Sözcü davası, Canan Kaftancıoğlu davası, Demirtaş davası, Türk Tabipleri Birliği davası, ÇHD davasında gezici hâkim. Bu hâkimin bir özelliği daha var, ödüllendirilmiş bir hâkim şu anda; yetiriyorsunuz, Bakan Yardımcısı yapıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakınız, ilginç olan bir şey daha var; bu konuda ben savcılığa suç duyurusunda bulundum, kimin hakkında bulundum arkadaşlar? Hasan Yılmaz hakkında bulundum, şu anda Adalet Bakan Yardımcısı arkadaşlar. Hasan Yılmaz hakkında ve diğer 2 yargıç hakkında suç duyurusunda bulundum, görevi kötüye kullanma ve resen tespit edilecek tüm suçlarla ilgili. Ne için? İstanbul Başsavcı Vekili iken olmayan MASAK raporuna binaen "SBK Holding var, bu Sezgin Baran Korkmaz'ın üzerindeki yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması ve malları üzerindeki tedbir yasağının kaldırılması" talebinde bulunan -o zamanki İstanbul Başsavcı Vekili- Hasan Yılmaz hakkında ve kararı kaldıran hâkim hakkında suç duyurusunda bulundum. Nerede bu Hasan Yılmaz? Şu anda Hasan Yılmaz Adalet Bakan Yardımcısı arkadaşlar, 2 Bakan Yardımcısına bakın. Ondan sonra ne oluyor? SBK'nin yani Sezgin Baran Korkmaz'ın hakkındaki yurt dışı çıkış yasağını kaldıran ve malları üzerindeki tedbiri kaldırıp da yurt dışına kaçmasına yol açan, işlemleri yapan hâkim şu anda Adalet Bakan Yardımcısı. Ama İstanbul İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu bu konuda bizim hazırladığımız, Cumhuriyet Halk Partisini hazırladığı bir broşürü "tweet"de paylaştı diye yargılandı, ironiye bakın arkadaşlar. Birisi kaçmasına göz yumuyor, Adalet Bakan Yardımcısı oluyor, diğeri ise Cumhurbaşkanına hakaretten, İçişleri Bakanına hakaretten yargılanıyor. İşte, yargının geldiği nokta bu arkadaşlar, yargının geldiği nokta bu.

Değerli arkadaşlar, şimdi bu önümüze gelen kanun teklifinde başlıca üç konu üzerine düzenlemeler yapıldı: Hâkim ve savcı yardımcılığının getirilmesi; taşınmaz satışlarının noterlerce de yapılabilmesi, noterlerin görev ve yetkilerinde değişiklikler; fiyatları etkileme, mal hizmet satımından kaçınma suçlarının cezasının ağırlaştırılması. Şimdi, sondan başlıyorum: Fiyatları etkileme ve mal hizmet satımından kaçınma suçlarının cezasının ağırlaştırılması. Altı ayı bir yıl yapmışsınız, üç ayı bir yıl yapmışsınız alt sınırdan, diğerini üç yıl yapmışsınız; bir yıldan üç yıla kadar. Nereye giriyor? Denetimli serbestliğe giriyor mu arkadaşlar? Ne oluyor, nasıl etkileniyor? Ya, arkadaşlar, acaba şu andaki ekonomik krizin nedeni bu suç işleyen, bu suçlamalarda bulunulan kişiler mi? Bugün vatandaş, çiftçi beni arıyor telefonla "Ya, Sayın Vekilim, niye konuşmuyorsunuz? Sabahleyin 1 lira 93 kuruş mazota zam geldi, ben traktörümü çalıştıramıyorum." diyor. Bugün sabah bir bakıyorum, gram altın bin lirayı aşmış, bir bakıyoruz dolar 17'iyi aşmış, euro ise 18'i aşmış. Ya, arkadaşlar, bu tür güvenlikçi, bu tür ceza politikalarıyla siz ekonomiyi düzeltemezsiniz. "Getirdik, ah idare etsin." mantığıyla bu ekonomi düzelmez, bu ekonomi bu tür politikalarla yürürlüğe girmez.

Arkadaşlar, diğerlerine geliyorum; hâkim, savcı yardımcılığının getirilmesi. Yani birbirinden ayrı bu dört konunun -taşınmaz satışları, noterlerin görev ve yetkilerinin- torba yasa teklifinde getirilmesine gerek var mı arkadaşlar? Getirin detaylı kanun teklifini, Noterler Birliğinin hazırlamış olduğu ve önceki dönem Adalet Bakanlığımızın hazırlamış olduğu Noterler kanunu var, onu getirin. O kanun teklifini de temel yasa olarak Adalet Komisyonundan geçirelim, ondan sonra Meclise gönderelim. Niçin torbanın içinde getiriyorsunuz? Sonra, yani bu torba kanun yapma anlayışı, kanun yapma kalitesi ve açısından çok sıkıntılı yani önümüzdeki dönemde mutlaka bizim iktidarımızda, Millet İttifakı iktidarında torba kanun yok arkadaşlar, torbayla ilgili bir şey yok, temel kanunlar gelecek ne gelirse.

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Çuval da olmasın.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Çuval da yok, torba da yok arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bakınız, şimdi beklediğimiz nokta şu: 3600'ü getireceksiniz ya, 3600'ün içinde neler olacak, onu merakla bekliyoruz yani, 3600'ün içinde neler gelecek, neler gelecek...

Arkadaşlar, burada, hâkim ve savcı yardımcılığının getirilmesi konusunda yapılan düzenlemeleri de Hakimler ve Savcılar Kanunu çerçevesinde getirmiş olsanız, temel kanun çerçevesinde bunu tartışsak, bu konuda bizim de görüşlerimizi ortaya koysak daha iyi olur diye düşünüyorum.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Süleyman ağabey, temel kanuna da karşısınız siz.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Biz mi?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Torba yasa ile temel yasaya da karşısınız.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Biz...

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Yok, yok, bir şey söyleyeyim. Asıl maksadımızı...

Temel yasanın görüşmelerinde de tümü üzerinde görüşülüyor, maddelerin görüşmesi yok, maddeler oylanıyor, sadece önerge var, normal kanun görüşmesi...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Ramazan Bey, ben şeye de karşıyım biliyor musun... Sarayda kurullar var, hukuk kurulu...

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - "Her şeye karşıyım." diyor işte.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Şimdi saraydaki kurullarda hazırlanan yasa tekliflerine de karşıyım ben. Sarayda kurullarda hazırlanıyor, buraya geliyor, ondan sonra burada kimsenin haberi yok. Ben ona da karşıyım yani ona karşıyız.

Şimdi arkadaşlar, bakın, şimdi burada, taşınmaz satışlarının...

Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi işleyen 3 tane kurum vardı. Hâkimler ve Savcılar; Hâkim ve Savcılar ne kadar hata yapsa dahi... Geçenlerde bir emekli savcı arkadaşın dediği gibi "Benim babam işçi, çıktım, sınava girdim, hâkim, savcılık sınavına; ondan sonra, hiç torpilim olmadan hâkim, savcı oldum ve emekli oldum." Şimdi, hâkim ve savcılara yönelik yapmış olduğunuz düzenlemelerle hâkimlerin, savcıların durumu ortada, biraz önce anlattım.

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Toparlıyor muyuz Süleyman Bey?

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Toparlayacağım, geleceğim.

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Peki.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - İkinci nokta, avukatlarla ilgili yapmış olduğunuz düzenlemeler de şimdi görülüyor; çoklu baroyu yaptınız. Avukatların iş alanlarını daralttınız, avukatların iş alanı mı kaldı? Uzlaşmacıyla ilgili bir yasa teklifi getirdiniz, ondan sonra içini doldurdunuz, doldurdunuz, şu anda asliye ceza mahkemesinde çalışan kâtip yani emniyet memuru, savcılıkta çalışan memur hepsi uzlaşmacı oldu yani herkes uzlaşmacı oldu, avukatların iş alanlarını daralttınız.

"Ara buluculuk" dedik, "Zorunlu ara buluculuk doğru değildir." dedik yani "İhtiyari ara buluculuk olsun." dedik, ondan sonra zorunluyu getirdiniz. Ama iş hukukundan doğan uyuşmazlıklarda durumu sıkıntıda olan işçiler için de zorunlu ara buluculuğu uygulayın diyoruz avukatlara iş alanları açılsın diye, ona da "hayır" diyorsunuz. Yani avukatların iş alanları gitti, 160 bin avukatın 50 bini işçi avukatı olarak asgari ücretin altında çalışıyor. Avukatları da çoklu baroyla -affedersiniz- bir kenara ittiniz, şu anda açık ve net -şu anda yasa görüşülüyor- Bursa Barosunda 5 bin avukat var, verdiğiniz adli yardım parası 4,5 milyon lira ama 1.701 avukat var Ankara 2'nci Baroda, verdiğiniz para 4,2 milyon TL. Yapmayın, eylemeyin arkadaşlar.

Yani sıra kime geldi? Şimdi noterlere geldi arkadaşlar, sıra noterlere geldi. 3 tane hukuk kurulu var, şimdi sıra noterlere geldi. Yahu arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti'nde torpil olmadan, kayırma olmadan, sadece kıdem esasına göre girilebilen, atanabilen tek makam, meslek noterlik ya. Yahu niye müdahale ediyorsunuz? Yani işler yolunda yürürken niye noterlerin atanma usulünü değiştiriyorsunuz?

Yani çıkmışsınız "son hâl kâğıdı" diye bir şey çıkarmışsınız. Ben, hayatımda ilk defa "son hâl kâğıdını" bu düzenlemede gördüm arkadaşlar. 27'nci maddede bir değişiklik yapıyorsunuz: "Aynı sınıftan veya bir üst sınıftan isteklilerin bulunmaması hâlinde, ikinci ilanda son hâl kâğıdında olumlu kanaat belirtilmiş olması kaydıyla bir alt sınıf noterler arasından atama yapılabilir." Torpil, liyakatsizlik, adam kayırma, keyfî atama; buyurun bu. Son hâl kâğıdı nedir? Bir araştırma yaptım, "Nedir bu?" diye noter arkadaşlara sordum. Son hâl kâğıdı, gelip de müfettişler noterlik de şey yapıyor ya, teftiş yapıyor ya, hazırladıkları olay o. Müfettiş kim? Adalet Bakanlığına bağlı. Nereye bağlı? Yürütmeye bağlı. Yahu arkadaşlar, bir noterlik kaldı, orada da alın, gelin, aşağıdaki siyasi torpili olan vatandaşı üst tarafa getirin, noterlikte de bir kayırmacılık noktasına çıkın.

Arkadaşlar, bakın, şimdi burada, "son hâl kâğıdı" diyorsunuz ama alt sınıftakiler arasında kıdem şartı aramıyorsunuz, neden aramıyorsunuz? Bir de o hata var orada şimdi. Şimdi diyorsunuz ki siz: "Son hâl kâğıdı Bakanlık hariç kimse tarafından bilinmediği hâlde, muallak alanda keyfîlik başlayacağı bilindiği hâlde üst sınıfa alt sınıftan biri atanırken alt sınıftakiler arasında dahi kıdem şartı aranmamakta, onun yerine kimsenin bilmediği, ulaşamadığı son hâl kâğıdı esas alınmaktadır." Bu son hâl kâğıdında daha yüksek puan sıralaması öngörülmemiş durumdadır arkadaşlar yani bu düzenlemeyle siyasi torpili olan üçüncü sınıf noter iki buçuk yılda birinci sınıf noter olacaktır.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Sizin öneriniz ne, ne yapsınlar? Yani son hâl kâğıdı olmadan mı yapsınlar?

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Önerimiz mi? Bu önerinin tamamen çıkarılması lazım, aynı sisteme devam edilmesi gerekiyor, kıdem esaslı devam edilmesi gerekiyor.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Burada da kıdem var zaten.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Noterler Birliğinin talebini alsınlar.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Vekilim, bu çerçevede MHP'nin daha önce iptal davası açmış olduğu (1979/30) olan Anayasa Mahkemesi kararı gerekleri yerine getirilmesi gerekiyor. Bunu okumamıza gerek yok, bu konuda MHP'li arkadaşlarımızın, Halil kardeşimizin bilgisi vardır, sizlerin bilgisi vardır. MHP'nin 1979'da açmış olduğu, Anayasa'ya aykırılıktan dolayı noterlerin atanmalarıyla ilgili yapılan değişikliğe ilişkin açmış oldukları davada Anayasa Mahkemesi kararı açık ve net: Yürürlükteki noter atama yöntemiyle ilgili Anayasa'ya aykırılığı öne sürülen hükmün niteliği konusunda Anayasa'ya aykırılık kararı vermiş ve siyasi kayırmacılık ya da atama sisteminin değiştirilemeyeceği kararı vermiş. En azından bu konunun Komisyon üyeleri tarafından dikkate alınması gerektiği düşüncesindeyim.

Değerli arkadaşlar, Noterlik Kanunu'nda yeni bir değişiklik daha yapılıyor. Bu değişiklikle getirilen nokta, taşınmaz satışlarının noterlerce yapılabilmesi. Olumlu bir değişiklik bu arkadaşlar, taşınmaz satışlarının noter aracılığıyla yapılabilmesi. Bu, şeye benziyor: Veraset ilamlarının alınması konusunda da noterlere yetki verilmesi olayı da... Şimdi vatandaş gidiyor, noterlerden de veraset ilamı alıyor, gidiyor ya da mahkemelerden veraset ilamı alıyor. Şimdi, burada, tapuda da işlem yapılabilecek, noterler de de işlem yapılabilecek; olumlu bir şey ama burada sorumluluk açısından bir sıkıntı var. Şimdi, burada noterlere kusursuz sorumluluk getiriliyor ama tapu memurlarına, tapuda yapılan işlemlerde işlem yapanlara ise kusurlu sorumluluk devam ediyor. Şimdi, aynı işlemi yapan, aynı hukuki statüde olan kişiler arasında, kamu görevlileri arasında ayrım yapılması doğru değil, bu işin düzeltileceği kanaatindeyim.

Bunun dışında, noterin yaptığı işlem hukuki bir işlem, noter tarafından yapılması doğru bir şey ama bu hukuki işlem yapılırken de avukatların iş alanlarını da çoğaltmamız çerçevesinde talep hâlinde barolardan hukuki işlemde avukat temini de sağlanmalı diye düşünüyorum. Bu, benim ayrı bir önerim, bu da düşünülürse en azından avukatların iş alanlarının açılması, genişletilmesi açısından da desteklenebilir.

Şimdi, noter hukuki bir işlem yapacak, iki tarafı geliyor, hukuki bir işlem yapacak. Bu hukuki işlem konusunda...

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Ücretini noterler mi versin, vatandaş mı versin?

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Vatandaş geliyor notere işlem yapmaya.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Hayır, hayır, avukat talep ettiğinde avukata bir ücret verilecek ya, onu noterler mi versin?

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Adli yardımdan sağlanabilir.

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Sayın Bakanım, maktu bir ücret belirlenebilir.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Adli yardımdan avukata verilecek, o taraflara verilecek şey maktu bir ücretle...

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - İşte o, maktu ücreti nereden verecekler? Noterler mi veresin, şey mi versin?

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Hayır, noterler değil, Barolar Birliğinden Adalet Bakanlığı çerçevesinde adli yardım bütçesinden verilebilir.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Yani devlet versin o zaman.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Yahu, devlet verecek, neden verecek biliyor musunuz? Nasıl ara buluculukta vatandaş avukat talebinde bulunuyorsa, devlet veriyorsa, hukuki işlemlerde...

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Süleyman Bey, devlet verir, hepsini de verir, o ücretlerini de isterse verir, onu da söyleyebiliriz yani sıkıntı yok.

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Süleyman Vekilim...

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Arkadaşlar, Süleyman Bey...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Arkadaşlar, olabilir diyorum yani bu iş olabilir, düşünülebilir, beyin jimnastiği yapılabilir.

ABDULKADİR ÖZEL (Hatay) - Bizim de ilgimizi çekti.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Yani evet, beyin jimnastiği yapılabilir. İşte bu konuları tartışabiliriz yani.

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Süleyman Bey, toparlayalım. Maddeye gelince de tekrar onu değerlendireceğiz çünkü Noterler Birliği Başkanımızı da...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bir de şey var: Burada Tapu Kadastroya verilen bir para var. O paranın tahsilini de o işlemi de noterler alıyor.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Döner sermaye ücreti.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Evet, evet.

Noterlere böyle bir yükümlülük vermenin doğru olmadığı kanaatindeyim.

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Kurumsal yardımlaşma diyelim.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, şimdilik söyleyeceklerimiz bu kadar.

Teşekkür ederim.