| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya ve 93 Milletvekilinin, Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4484) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 08 .06.2022 |
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, ben dün, geneli üzerinde bir değerlendirme yaparken kısmen değinmiştim ama özellikle burada yeniden farklı bir açıdan bu kanunun amacı, yapılmak istenen şey hakkında biraz irdelemek istiyorum ve buradaki birkaç aksaklığı da sizinle paylaşmak istiyorum.
Değerli Başkan, şimdi, burada biz bir yargının sorununu tartışıyoruz. Yani sizin iktidar olarak, AKP ve MHP Hükûmeti olarak getirmiş olduğunuz, "altıncı yargı paketi" olarak topluma sunmuş olduğunuz bu teklif esasında sunuş şekliniz itibarıyla yargının temel sorunlarını çözmeye ilişkin bir pakete ilişkin olduğuna dair bir algı yaratmış bulunmaktadır. Bu algının doğru olmadığını dün de söyledik, bugün de söylüyoruz ve yarın da söylemeye devam edeceğiz çünkü paket hâlinde getirmiş olduğunuz bu çözüm önerileri yargının sorununu çözebilecek, Türkiye'de mevcut olan, şu anda artık kronikleşmiş olan bu yargı problemine çözüm getirebilecek olan bir aşama değil ve olmayacak ne yazık ki. Çünkü şunu söyleyeyim: Her şeyden önce, yargının içinde bulunduğu sorun o kadar çok boyutlu ki. Bu sorun tarihsel bir sorundur, bu sorun güncel bir sorundur aynı zamanda. Neden tarihsel bir sorun? Şimdi Türkiye'de -kimse bunun dışında bize bir şey söyleyemez- mevcut olan hukuk sistemi ikili bir hukuk sistemidir. Nedir ikili hukuk sistemi? Bir olağanüstü yürüyen bir yargı sistemi var; bir de normal, 2 kişiyi ilgilendiren, 2 vatandaş arasındaki sorunu çözmeye yönelik olan olağan bir yargı sistemi var yani ikili hukuk sisteminden biz bahsediyoruz. Bu ikili hukuk sisteminin anlayışı, ideolojik ve politik dünyaya olan kazanımı veya dünyaya bela hâline getirilen anlayış da ne yazık ki, maalesef -bilimsel bir görüştür- Nazi Almanyasından gelen bir anlayış tarzıdır. Niye böyle diyorum? Çünkü şundan dolayı diyorum: Bakın, siz bir basın açıklaması yaptınız, siz siyasal bir görüş belirttiniz veya siyasal bir çalışma yaptınız veya Gezi davasında diyelim, Kobani kumpas davasında diyelim, bir tane gazeteye bir beyanda bulundunuz, bu karşınıza çıkacak olan meselede ikili olan ve aynı zamanda olağanüstü olan yargı sistemiyle karşı karşıya kalırsınız. Nerede yargılanırsınız? Siz, mevcut olan, şu andaki -Ankara'dan örnek vereyim- Sincan Cezaevinin kampüsünde olan bir yargıyla karşı karşıya kalırsınız ama diyelim ki 2 kişi arasındaki bir alacak verecek davasıysa da Ankara Adliyesindeki -Ankara için örnek veriyorum- bir yargı rejimiyle ya da yargı sistemiyle karşı karşıya kalırsınız. Yani, şimdi işin tarihsel boyutu budur. Bu ta nereye dayanıyor? Yani haksızlık da etmeyelim, bu sadece AKP ve MHP hükûmetinin son yirmi yıllık bir meselesi de değil, bu ta cumhuriyet tarihine dayanıyor. İstiklal mahkemelerinden tutun, olağanüstü yargı rejimi olan devlet güvenlik mahkemelerinden bugüne kadar, CMK 250'ye göre görevlendirilmiş -daha önceki sisteme göre- özel yetkili mahkemelere kadar süregelen, gerçekten ciddi sorunları taşıyan bir tarihsel süreçten bahsediyoruz biz.
Güncel soruna gelelim, güncelde de biz şöyle bir sorunla karşı karşıyayız Değerli Başkan: Şimdi, yargı rejimi, yargı sistemi şu anda kilitlenmiş durumda. Siz niye bu rejimi getirmek istiyorsunuz, bu hâkim ve savcı yardımcılığı sistemini getirmek istiyorsunuz? Bu madde üzerinde konuştuğum için, onu söyleyeyim hemen. Bu olayı kolaylaştırmak, daha etkili bir yargı rejimini ortaya koymak ve daha hızlı, erişilebilir bir sistem yaratmak istiyorsunuz. Peki, mümkün olabilecek mi? Olmayacak Sayın Başkan. Neden olmayacak? Çünkü yapısal sorunlar var, bu yapısal sorunların o kadar derine inmiş olan hususları var ki ben onu da birkaç tane örnekle sizinle paylaşmak istiyorum. Bakın, her şeyden önce bir eğitim sorunu var şu anda adalet sisteminde. Nedir eğitim sistemi? Daha önce ÖSYM'nin hazırlamış olduğu sınavlarda yüzde 1 içerisine giren bir öğrenci ancak hukuk fakültesine girebiliyordu. Bu ne demekti? Belli bir altyapısı olan ve belli bir sıralamanın içerisinde olan herhangi bir kişinin, öğrencinin ancak hukuk fakültesini kazabileceği bir sistemden bahsediyorduk ve Türkiye'de devlet okulları olarak bildiğimiz 7 tane hukuk fakültesi vardı. Ondan sonra ne oldu? Şu anda sayısını bilmediğimiz hukuk fakültelerinden bahsediyoruz. Dolayısıyla birinci sorun, temel sorun nedir? Temel sorun eğitim sistemidir. Eğitim sisteminden ve şu anda mantar gibi açılan, aynı zamanda eğitim kadrosu bulunmayan bir hukuk fakülteleri sisteminden bahsediyoruz. Bizim buraya öncelikle bir eğilmemiz lazım, çok önemli bir mesele bu.
İçsel sorunları vardır yargının, dışsal sorunları vardır. Bakın, siz bu sorunu sadece bir taraftan alıyorsunuz; bir yerden pansuman şekliyle -tabiri caizse- siz bu soruna çözüm getiremezsiniz. Şu anda bir paket olarak bunu getirmeyin, başka şekilde getirin. "Sadece ve sadece biz hâkim ve savcı yardımcılığı sistemini getirmek istiyoruz." Bu bir paket değil, bu bir reform değil, bu yenilik getirmeyecek; dolayısıyla biz bu şekilde bu kanun teklifini görüşebiliriz ancak. Ama sunuş şekli gerçekten şu anda çok sorunludur ve üzerinde durulması gereken önemli meselelerden bir tanesidir.
HSK'nin yapısını değiştirmediğiniz sürece, hâkim ve savcı yardımcılığı sistemini ne kadar dünyanın en ideal hâliyle getirseniz bile çözüm getiremezsiniz. Neden çözüm getiremezsiniz? Bakın, olağanüstü yargı rejimini uygulayan ve toplumsal davalara bakan, aynı zamanda bir kulağı da iktidarda olan o hâkimlerin, o savcıların kendi yardımcılarına verecekleri ideolojik yaklaşımları düşünebiliyor musunuz? Neyi aşılayacaklar bu yardımcılara, hangi sistemde bu yardımcıları yetiştirecekler ya da onlara hukuk sisteminden bahsedecekler? Bakın, ben şunu söyleyeyim: Geçen hafta Kobani davasındaydım, gözlemci olarak gittim, orada Adalet ve Kalkınma Partisinden de milletvekilleri vardı, 584 tane klasörden oluşan ve -her sanık için- 584 klasörden sorumlu tutulan sanıkların sadece bir gün, avukatlarıyla beraber sadece bir gün savunma yapmalarına ilişkin bir ara karar aldı mahkeme. Böyle bir şey olabilir mi? Savunmanın kutsallığı vardır, savunmanın sınırlandırılamayacağı ilkesi vardır. Bu şekilde karar alındı ve hiçbir şekilde de kararından dönmüyor. Peki, bu ikili hukuk sistemi, bu taraflı rejimden kaynaklı, orada eğitim görecek ya da yardımcılık yapacak olan bir hâkim ve savcı yardımcısından siz ne bekleyebilirsiniz? Sadece bir örnek bu Sayın Başkan.
Şimdi, bakın başka bir mesele, çok önemli olan meselelerden bir tanesi de, adalet sisteminin aynı zamanda kronikleşmiş olan meselelerinden bir tanesi de ceza yargılama sisteminde adli kolluk sisteminin olmamasıdır. Türkiye'de şu anda insanların -neredeyse yüzde 70, yüzde 80'lere varan- şikâyetçi olduğu, İçişleri Bakanının uygulamaları var. İçişleri Bakanı kolluk kuvvetinin başındadır ve çıkıp herkese ağzına geleni söyleyebiliyor ve herkese ilişkin de yargısını başından itibaren söyleyebiliyor.
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Toparlayabilirsek.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Toparlayacağım Başkan, önemli bir şey.
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Madde üzerinde devam ediyoruz ya, şey dağılmasın.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Maddeye de geleceğim çünkü maddeyle bağlantılı bir şey.
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Maddenin şeyi dağılmasın.
ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Yok, onu önereceğim yani çözüm önerileri aynı zamanda.
Şimdi, adli kolluk sisteminin olmadığı yerde bütün delilleri toplayabilecek, bütün hazırlık soruşturmasını oluşturabilecek olan kesim kimdir? İçişleri Bakanının başında bulunduğu kolluk rejimidir. Peki, siz, adalete ilişkin tarafsız ve bağımsız bir delil toplama sisteminden bahsedebilir misiniz? Edemezsiniz. Onun için, burada sorun vardır. Yıllardır muhalefetin de bizlerin de önermiş olduğu en önemli makamlardan bir tanesi adli kolluk sisteminin oluşturulması. Bu sorunları tartışmadan olamayacak bu mesele. Bakın, delil toplamada ciddi bir sorun var, bunun giderilmesi lazım.
Bir diğer mesele Sayın Başkan, savunma makamı. Savunma makamına ilişkin olan yaklaşım o kadar problemli ki -şu anda Genel Kurulda görüşülen o kanun maddeleri bile- bütün savunma makamı ve savunmayı oluşturan örgütler şu anda ayakta, sokakta ve her gün eylem yapıyorlar bunun geri çekilmesine ilişkin. Yani siz şimdi yargının sorunlarını çözeceksiniz ama bir taraftan yola çıktığınız zaman bu mümkün olmayacak.
Şimdi ben önemli bir şey daha söyleyip madde üzerine bir iki şey belirttikten sonra sözlerime son vereceğim. Sayın Başkan, çok önemli olan bir mesele, bakın, siz yargıya ilişkin bir düzenleme yapıyorsunuz, siz paket hâlinde getirdiniz ve bu düzenlemeyi yapmak durumunda hissediyorsunuz kendinizi. Yargıya ilişkin düzenlemeyle ilgili eğer mutlak surette toplumun tüm kesimlerinden görüş almadıysanız bu başından itibaren sakattır. Neden sakattır? Çünkü siz adaleti dizayn ediyorsunuz, adalete ilişkin düzenleme getiriyorsunuz. Bu, bir iktidarın ekonomik politikasıyla ilgili olan bir mesele değildir. Siz iktidarsınız, ekonomik politikanızı getirirsiniz, kendi ideolojik politik çizginize göre bunu belirlersiniz; doğru ya da yanlış, yola çıkarsınız, sonuç alırsınız ya da almazsınız. Adalet öyle bir mesele değil. Adalette, peki, siz kime sordunuz? Siz yargı makamlarına sordunuz mu gerçekten, siz barolara sordunuz mu, siz muhalefete sordunuz mu, siz sivil toplum örgütlerine sordunuz mu? Sormadınız Sayın Başkan. Sormadığınız zaman da bunu reform olarak sunamazsınız; reformda ittifak gerekiyor, toplumun tüm kesimlerinden görüş almanız gerekiyor. Dolayısıyla bu bir ekonomi meselesi değil, bu iktidarın kendi açısından politikalarını uygulayabileceği bir alan değil ve olmaması gerekiyor. Bir anayasanın yapım sürecine benzeyen bir sürecin burada işletilmesi gerekiyor; bu yapılmıyor ve başından itibaren, bu, an itibarıyla bu kanun gelse bile sorunları çözmeyecek bir aşamada olacak; bunu belirtmek isterim.
Şimdi, bu kanun maddesiyle ilgili sadece bir iki şey söyleyeceğim, onu da katkı anlamında söyleyeyim. Siz şimdi diyorsunuz ki: "Kürsüdeki savcı ve hâkimler bu yardımcılarına eğitim verecek, bunlara yön verecek ve bunların şekillenmesine, yetişmelerine katkı sunacak; bu da Adalet Akademisinin planlayacağı çerçevede yapılacak." Burada bir formasyon gerekiyor. Bu formasyonun olması gerektiğine ilişkin iddiamızı burada belirtmek istiyoruz.
Burada eksik gördüğümüz diğer bir mesele: Şimdi, hâkim ve savcı yardımcısı geldi, bir dönem, bir aşamadan sonra ayrılmak istiyor. Belli bir kurum belli bir katkıda bulundu, maaşını verdi veya işte, belli bir harcama yaptı; ayrıldığı zaman 2 kat kadar bir geri ödeme talebinde bulunmanız da doğru bir mesele olmayacak yani neden böyle bir cezai yükümlülük getiriyorsunuz? Gelmiş, belli bir aşamayı geçirdikten sonra da geri dönmek istiyor veyahut da devam etmek istemiyorsa da ne kadar harcama yaptıysa bu mevcut olan idare, o kadarını talep edebilsin.
Ben sadece iki tane katkı olsun diye söylüyorum, maddenin dışında ama maddeyi çok ilgilendiren meseleler bunlardır. Diğer maddelerde de söz alacağım ama yapısal meseleler var Sayın Başkan, gerçekten bu şekilde çözüm olmayacak.
Bakın, bir cümle daha söyleyeyim yani can yakan o kadar önemli meseleler var ki; dün de söyledik, bugün de söyledik. Dün akşam ekonomik rapora baktım, uyudum, sabah kalktım, emin olun herkes, hepimiz dâhil olmak üzere yüzde 10 oranında fakirleştik bir gecede. Fakirleştik sadece bir gecede hepimiz. Dolayısıyla bu adaletin sorununa çözüm getirmeyeceği gibi, şu anda önümüzde olan ve can yakan ekonomik meseleler var; bunlara niye biz eğilmiyoruz, niye buna ilişkin bir çözüm önerisi getirmiyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.