KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekil arkadaşlarım, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri ve bu salonda bize hizmet eden değerli emekçi kardeşlerim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın İbrahim Aydemir bu sefer ihale size kalmış bu teklifi savunmak için. Hayırlı olsun.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başlarken tarza bakar mısın.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yok, hayır, estağfurullah "Hayırlı olsun." diyorum ya, ne diyeyim?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Peki, eyvallah.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi, şöyle, Sayın İbrahim Aydemir, size ilk sorum şu: Bu teklifi kim hazırladı? Biz bunu bilmek istiyoruz. Yani bunu sizin hatırlamadığınızı biliyoruz sonuçta.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - O zaman niye soruyorsun?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hani "Hazırladım." demeyeceksiniz herhâlde. Kim hazırladı? Yani nerede hazırlandı, hangi mutfakta hazırlandı? Bu, Varlık Fonu Genel Merkezinde mi hazırlandı? Varlık Fonu Genel Yönetim Kurulu mu hazırladı? Genel Müdürü mü, bürokratları mı hazırladı yoksa, sarayda mı?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Finans Ofisi Başkanı var, burada enflasyonu tahmin eden arkadaş var, o hazırlamıştır.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ne değişecek?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, Sayın Aydemir cevap verir.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ne değişecek yani ne değişecek?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bilmek istiyoruz. Kim hazırladı ona göre onu eleştireceğiz. Hani, kimin hazırladığını bileceğiz ki onu eleştireceğiz. Şimdi, İbrahim Aydemir'e ben niye yükleneyim? Size yüklenmeyeceğim. Yani bilmek istiyoruz ki ona göre eleştirilerimizi yapalım; bu birinci sorum.

İkinci olarak Sayın Aydemir: Şimdi, değerli arkadaşlar, dünya değişiyor bilmiyorum farkında mıyız? Yani ben size söyleyeyim şu cep telefonu şu anda bir finans merkezidir. Açıkça söyleyeyim, şu cep telefonu bir finans merkezidir. Yani eğer ki dışarıya açık bir ekonominiz varsa dünyanın bütün finans alanlarına -paranız da varsa tabii ki paranız olmazsa mümkün değil- girebilirsiniz, istediğinizi alabilirsiniz, satabilirsiniz ve isterseniz internet alanında şirketler kurup kendinize de sermaye çekebilirsiniz. Yani şu cep telefonu bir finans merkezidir. Şimdi on beş yıl önce, yirmi yıl önce, otuz yıl önce efendim, "Wall Street" diye bir efsane vardı, "Wall Street"e giden var mı bilmiyorum, hani, bir merkez değildir yani bir beton merkezi değildir, "Bütün şirketleri bir araya toplayayım." dediği bir yer değildir. Hani, bilmeyenler için söylüyorum. Zannederler ki Wall Street, hani, bütün şirketler orada, orada bir habitat var, bütün şirketleri toplamışlar, orası finans merkezi. Yani fiziki bir finans merkezinden bahsediliyor zannedilir veya Londra'da öyle bir merkezden bahsediliyor zannedilir, hâlbuki öyle bir şey değildir. Çünkü özellikle bu dünyada, bu dijital dünyada yani nerede olduğunuzun çok da bir önemi yoktur, ne yaptığınızın önemi vardır arkadaşlar. Ne yapıyorsunuz? Ne sunuyorsunuz? Ne hizmet veriyorsunuz?

Şimdi, yıllar önce "Efendim, bu Ataşehir'e bir finans merkezi yapacağız." diye bir proje çıktı, biz o zaman da karşı çıktık, dedik ki: Böyle bir şey yanlış. İşte, "Merkez bankasını taşıyacağım, Vakıfbankı, Halkbankı, Ziraat Bankasını taşıyacağız." Ee? "Yabancı finans şirketleri de gelecek.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Ya, sizin karşı çıkmadığınız ne var ki? Her şeye karşı çıktınız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Karşı çıktık. Niye? Söyleyeyim: Çünkü bakın, şirketleri bir yere toplamak bir merkez yaratmaz arkadaşlar.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yirmi senedir sade ezber ya "Her şeye karşı çıkıyorsun." Sade ezber. Cemal ağa ya, olmuyor ya.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, hatibi kesmeyelim lütfen, sırası geldiğinde görüşlerinizi ifade ederseniz sevinirim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani şirketlerin toplamından, şirketleri, firmaları fiziki bir merkezde toplamaktan bir finans merkezi oluşmaz dedik siz girdiniz. Ne oldu sonuçta? Ağaoğlu'na ihaleyi verdiniz. Ağaoğlu ihaleyi yapmaya girişirken battı. Yani şirket dedi ki: "Burası para etmiyor." Niye? Artık finans merkezlerinin büroya ihtiyacı yok. Artık bu finans merkezleri, özellikle Covid'den sonra herkes uzaktan çalışıyor, evden çalışıyor. Şu anda, bakın, bankaların üst düzey yöneticileri burada, Bankalar Birliği burada, bütün üst düzey yöneticileri evden çalışıyor, çoğu evden çalışıyor, ofisine bile gitmiyor arkadaşlar. Yani nerede olduğunuzun bir önemi kalmamış. Ne oldu? Proje battı yani Sayın Aydemir, beton proje battı. Ne oldu? Devlet girdi, Ağaoğlu'nu kurtardı, milyarlarca lira para verdi, o betonu aldı, oraya yatırım yaptı. Şimdi diyoruz ki ne oldu? Ortada milyarlarca liralık bir varlık var ama satılmıyor, alan yok. Ne yapılacak? Sayın Aydemir imdada yetişiyor "Gel vatandaş, ben sana vergi teşviki veriyorum. Bu gayrimenkul projelerinden ofis al." diyor. Ya, Allah'ınızı severseniz, bu iş böyle olmaz. Bakın, bir çekim alanı yaratırsanız, o ülkede herhangi bir ofise gelip insanlar yatırım yaparlar, finans alanında faaliyet gösterirler ve orası bir İstanbul Finans Merkezi algısı yaratır ama bir betona "Gelin, ben size vergi teşviki veriyorum." derseniz kimse oraya gelmez. Bırakın, üste para verseniz de gelmez; bırakın, masaj yapsanız bile "Arkadaş, gelin, ben size vallahi de billahi de çok iyi davranacağım." deseniz de gelmez. Neye gelir? Bakın, İbrahim Aydemir ne dedi biliyor musunuz? İstanbul Finans Merkezinin gerçek ruhunu anlattınız, "Olmazsa olmazı nedir?" dediniz. "Olmazsa olmazı teşvik, vergi istisnası, indirimler, vergi avantajları." dediniz. Olmazsa olmazlar olarak bunları saydınız. Ya, siz New York'ta, Londra'da "Olmazsa olmaz vergi istisnasıdır, teşvikidir." diyen acaba bir bürokrat duyar mıydınız, bir milletvekili duyar miydiniz? Duymazsınız. Çünkü oraya herkes finansını götürmeye çalışıyor, sermayesini götürmeye çalışıyor. Ne için götürüyor?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Rekabet etmek için.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben size olmazsa olmazları sayayım: Hukuk devleti. New York ve Londra'da Boris Johnson'a, Biden'a kimse güvenmez; sisteme güvenir, hukuk devletine güvenir oradaki.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sen farklısını söyle, onlar var, zaten onlar var.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani sermayesini götürenler "Burası bir hukuk devletidir arkadaş, benim sermayeme bir şey olmaz, başıma bir iş gelse de mahkemelere başvururum, hakkımı alırım." diye bakar. Olmazsa olmaz, hukuk devletidir. İkinci şey... Hukuk devletimiz var mı İbrahim Bey?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Evet var, var, dört başı mamur.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 115'inci sıradayız dünyada, 115'inci; 122 ülke içinde 115'inci sıradayız. "Hukuk devleti var." diyor İbrahim Aydemir.

İkinci olarak olmazsa olmaz, güvendir, güven. Güven var mı arkadaşlar, bu ülkede? Var mı İbrahim Bey?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Var, tabii ki var.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - CDS risk primimiz kaç İbrahim Bey? Credit Default Swap (CDS) risk primimiz kaç? Yani paranın, bir ülkenin riskini... Yani şöyle: Dünyada sermayedarlar sermaye götürmek için karneye bakarlar. Neye bakarlar biliyor musunuz? Credit Default Swap'a bakarlar yani kredi risk primine bakarlar. Türkiye'nin kredi risk primi kaç? 750. dünyada en kötü üç beş ülkeden biriyiz. 750 yani bir ülkede paranın batmaması için parayı sigorta etmek istiyorsan dolar bazında yılda yüzde 7,5 faiz ödeyeceksin demektir; yüzde 7,5 risk primi, faiz değil. Yani sigorta ediyorsun ya arabanı, arabayı sigorta ederken bile yüzde 7,5 prim ödemiyoruz arkadaşlar, yüzde 1 prim ödüyoruz. Türkiye'de sigorta etmek istiyorsan paranı dolar bazında yüzde 7,5 -TL değil- risk primi ödemek zorunda olduğun bir para. İşte bu korkunç bir durum arkadaşlar.

Başka ne lazım? Demokrasi lazım. Demokrasi var mı İbrahim Bey bu ülkede?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Çok.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Çok! Demokrasi endeksinde son sıralardayız. Peki, insan hakları var mı, özgürlükler var mı? Yok. Peki, bu ülke kadın-erkek eşitliğini savunuyor mu? İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmışız. Bakın, şu orta alanda 1 tane kadın bürokrat arkadaşımız var yalnızca. Erkek cumhuriyeti... Dünya artık bu değerlere bakıyor; ekolojik bir toplumu savunuyor muyuz, bunlara bakıyor; sıfır karbonu savunuyor muyuz, bunlara bakıyor. Yani bütün bu değerler konusunda eğer ki sizin bir hikâyeniz varsa o ülkeye sermaye giriyor, yoksa o ülkeden sermaye kaçıyor.

Arkadaşlar, ülkemizden sermaye kaçıyor, farkında mısınız? İstanbul Finans Merkezini kurduğumuz günlerde bu ülkeden sermaye kaçıyor ve benim bir kaygım var. Bakın, biz bu maddeleri görüşüyoruz ama daha önemli görüşmemiz gereken bir şey var; ülke bir ekonomik buhran riskiyle karşı karşıya. Bakın, bugüne kadar ekonomik kriz dedik ama artık bir ekonomik buhran riskiyle karşı karşıyayız. Yani cari açığımız korkunç bir rakamda, her ay 5-6 milyar dolar cari açığı finanse etmek zorundayız. Merkez Bankamızda para yok, her an "default" yani temerrüt riskiyle karşı karşıya bu ülke. Bugün dolar 17 lirayı geçmiş durumda, euro 18 lirayı geçmiş durumda, enflasyonumuz resmî yüzde 73, sokağın enflasyonu yüzde 150, kurumlara güven yerlerde sürünüyor; böyle bir ortamda İstanbul Finans Merkezi açıyoruz.

Şimdi, o beton yığınının üzerine ben bir tabela asmayı öneriyorum. Hangi tabelayı, biliyor musunuz? Açılışına dev, neon lambalarla "Faiz Sebep, Enflasyon Sonuç" diye neon bir tabela asmayı öneriyorum. O tabelayı asın ve bütün finansçılara, sermaye kurumlarına deyin ki: "Biz burada 'Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.' diyoruz." deyin. Bir tane şirket oraya gelir mi bakalım, deyin bakalım. Diyebiliyor musunuz? Ama Sayın Nebati bunu açıkladı, dedi ki: "Biz enflasyonu düşürmek için faizi yükseltebilirdik ama yapmadık." Demek ki Sayın Nebati de inanmıyor buna, başında olduğu ekonomi yönetimi de buna inanmıyor ama ona rağmen bu politikayı sürdürüyor. Bu açıdan "Faiz sebep, enflasyon sonuç." denilen bir ülkeye arkadaşlar, beş kuruş sermaye gelmez; enflasyonun kontrolden çıktığı, kredi CDS priminin 750 olduğu bir ülkeye kimse gelmez.

O yüzden Sayın İbrahim Aydemir "İstanbul Finans Merkezinin olmazsa olmazı teşvik, vergi indirimi." dediniz ya, vallahi, siz bunu dedikten sonra bu kayıtları okuyan bir sermayedar daha da kaçar, arkasına bakmadan kaçar. Yani o açıdan yapılması gereken çok farklı şeyler var, bence oturup bunları konuşmalıyız.

Diğer bir mesele, değerli arkadaşlar, bu bir gayrimenkul projesi ve gayrimenkul satmaya çalışıyorsunuz, farkındayız, gayrimenkulleri satmaya çalışıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitti mi süre Sayın Başkan?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun lütfen, tamamlayın.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitti mi sürem? Süreyi bilmiyoruz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Süreyi biz göstermek için yapıyoruz, sizin için Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi, değerli arkadaşlar, o açıdan, bizim bence bu milletin vekilleri olarak -özellikle de Plan ve Bütçe Komisyonu çok önemli bir komisyon çok daha farklı şeyleri tartışıyor olmamız gerekiyor bu Mecliste yani bu ülkenin risk primini nasıl düşürürüz, demokrasisini nasıl güçlendiririz, hukuk devletini nasıl güçlendiririz; bunlara bakıyor olmamız lazım arkadaşlar. Aksi takdirde, İstanbul Finans Merkezi belki tabela olarak kurulur, oraya belli kamu şirketlerini doldurursunuz, Vakıfbankı, Ziraat Bankasını, Merkez Bankasını; SPK gider, başka kuruluşlar gider -bilmiyorum, gidecekler mi- ama orası bir finans merkezi olmaz değerli arkadaşlar. Bu dijitalleşen dünyada, yeni şeyler tartışılan dünyada öyle bir finans merkezi söz konusu olamaz ve benim tekrar ederek söyleyeceğim, altını çizeceğim konu, bir ekonomik buhran riskiyle karşı karşıyayız. Bence bu yasaları bir kenara koyup derhâl bu "Faiz sebep, enflasyon sonuç." ekonomi programı sonucunda yara alan ekonomimizi nasıl toparlayacağımız ve içinde bulunduğumuz ekonomik buhrandan sosyal kesimleri yaralamadan nasıl çıkacağımız konusunu tartışmamız gerekiyor. Aksi takdirde...

Bakın, yıllardır sermayeye üretim için de vergi avantajları veriyorsunuz. Bunun sonucunun ne olduğunu size söyleyeyim. Vergi avantajlarını sermayeye verirsiniz, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yaparsınız ama sonucunda bu da sürdürülemez. Yani eğer adaletli bir paylaşımdan bahsedemiyorsak, üretilen refahın adil bir paylaşımından bahsedemiyorsak sürdürülemez. Niye? İbrahim Aydemir, biliyorsun, sokaklarda lüks arabalar çok var, sıra da var hatta lüks arabalarda. Onların keyifleri yerinde. Bankacılık sektörünün ilk beş aylık kârı Sayın Başkan, geçtiğimiz yıl 20 milyar liraydı, bu yıl 98 milyar lira; 5 kat artmış. Niye? Çünkü yüzde 14'le Merkez Bankasından -burada mı Merkez Bankası yetkilileri?- para alıyor, yüzde 28-30'la satıyor. Aynı zamanda, enflasyona endeksli kâğıtlarla yüzde 73 faiz alıyor bankalar. Tabii ki kârlarını 5 kat artırırlar. Peki, vatandaşımız ne durumda diye baktığımızda asgari ücret 4.250 lira, açlık sınırı 6 bin lira, yoksulluk sınırı 20 bin lira. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Yılbaşını bekleyeceksiniz." Değerli arkadaşlar, bu kabul edilemez yani refahın genele yayılmadığı, tüm toplumun alım gücünün olmadığı bir yerde sermaye birikimi de olmaz. yani yurttaşlar şu anda borç biriktiriyorlar, bırakın sermaye birikimini, borç birikimi olan bir ülkede sermaye birikimi olur mu?

İkincisi, enflasyonun yüzde 100'de olduğu bir ülkede siz faizi yüzde 14'te tutarsanız kimse birikim de yapmaz, herkes mal almaya koşar. Bu da enflasyona daha fazla can verir. Kim para tutar ki, kim Türk lirası tutar? Herkes dolara koşuyor. Bu da bir sarmal yaratıyor yani enflasyon-faiz-kur sarmalı yaratıyor. Bunları tartışmamız gerekiyor. Yani enflasyon yüzde 100'deyken siz bankaya gidip yüzde 20 faiz verirseniz -Yükseltin diye demiyorum, ne yapalım diye bunu tartışalım diyorum- kim para tutar arkadaşlar? Kimse tutmaz. Bak, altın bin lira olmuş. Eskiden düğünlerde çeyrek altın takana "gariban" derlerdi, şimdi gram altın bin lira oldu. Bir gram altın takamıyor düğünlerde yurttaşımız artık, gramın çeyreğini takmaya çalışıyor. Yoksullaşıyoruz yani. Yoksullaştıkça da... Bakın, şunu söyleyeceğim: Gün olacak, patronlar da bunun sürdürülemediğini anlayacak. Ki TÜSİAD bile diyor ki: "Gelir eşitsizliğini mutlaka gidermemiz gerekiyor." Artık patronlar dahi bunu söylüyor. Warren Buffett bile bunu söylüyor, diyor ki: "Artık bu düzen sürdürülemez." O açıdan, zengini daha zengin eden, yoksulu daha yoksul eden bu düzeni, adil olmayan bu düzeni tartışmamız gerekiyor değerli arkadaşlar, ondan sonra finans merkezi gibi konuları tartışabiliriz.

Teşekkür ederim.