KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim arkadaşlar.

Bir daha tekrar ediyorum, ben Cumhurbaşkanı ya da başka hiç kimseye hakaret etmedim. Cumhurbaşkanı kitleye dedi, demedi; bu yorumdur, anlayan o şekilde anlar ama ben kimseye hakaret etmedim, bu bir. İkincisi -bir daha tekrar ediyorum arkadaşlar- bir ülkenin Cumhurbaşkanı suç işleyen insanlara da hakaret edemez, evrensel bir insan hakları cümlesi kurduk.

Peki, arkadaşlar, şimdi, ben henüz İstanbul Finans Merkeziyle ilgili cümlelerimi kuramadan ortalık karıştığı için birkaç cümleyle söylediklerimi özetleyeyim. Şunu demiştim: Şu anda Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik şartlar çok sıkıntılı, çok problem olduğunu söylemiştim ve buraya gelmemizin sebebi dış güçler, şunlar bunlar değil; sizin yani iktidarın ekonomik politikaları, tercihleri dolayısıyla. Ben, şimdi, finans merkeziyle bunun bağlantısını kurmaya çalışıyorum. Aslında esas mesele finans merkezi falan değil; bana göre tabii söylüyorum. Finans merkezi ikinci planda, sizin ekonominizin temel temelinde de bu vardı değerli arkadaşlarım. Yani siz, olaylara ve özellikle bu finans merkezine bir arsa, AVM, inşaat, işte, bunun etrafında dönecek ekonomi falan, bu şekilde bakıyorsunuz; benim kanaatim bu. Nitekim, şöyle baktığınız zaman, işte, Ağaoğlu'na ihale edilmesi, arkasından Varlık Fonunun devreye girmesi, işte, o devralması, ondan sonra başka firmalara ihale edilmesi... Şimdi bir şirket kurulup, işte, SPK'nin, BDDK'nin mallarına kanun yoluyla el konulması, o şirkete satış şeyleri verilmesi filan, bütün bunlar bunu gösteriyor. Sizin ekonomiye bakışınız da bu çerçevede devam ediyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, gerekçelerde de çok açık, net belirtmişsiniz, bu merkez kurulursa bu merkezde yapılacak işler sayılmış. Kimler gelecek İFM'ye? Bankalar, sermaye piyasası kuruluşları, katılım finans şirketleri, finansal yatırım, portföy, bankacılık, sigortacılık, yeşil sermaye, finansal teknoloji, katılım sermayesi, sarı sermaye; böyle şeyler gelecek.

Bakın, değerli arkadaşlarım, burada bir şeyi ifade etmek istiyorum: Siz bir taraftan "nas" diye bir teori çıkarıyorsunuz: "Faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur." Israr ediyorsunuz bunda. Daha geçtiğimiz grup toplantısında da Sayın Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı gene aynı şeyleri ısrarla söyledi. Ama öbür taraftan da "finans sektörü" demek zaten faiz demek, faiz dışında bir şey yok.

Değerli arkadaşlarım, şu ülkenin hâline bakın ya, faiz olayına bakın. Resmî olarak faiz yüzde 14, ülkenin enflasyonu yüzde 73,5. Ne demek? Türkiye'deki resmî faiz eksi yüzde 59,5. Yani siz faizi artırsanız da bilmem ne yapsanız da ipin ucu zaten kaybolmuş gitmiş. Böyle bir ekonomi ortamından söz ediyoruz ve burada sanki bütün bunları birtakım dinî duyarlılıklar dolayısıyla yapıyor gibi bir izlenim veriyorsunuz. Bunlar inandırıcı şeyler değil. Bu, aynen sermayeye "yeşil sermaye", faize "vade farkı" bilmem ne adları vermektir. Yeter yani, yapmayın bunu yani. Çıkın, gerçekten açık bir şekilde deyin ki: "Biz böyle bir ekonominin içindeyiz." Gerçek de o, böyle bir ekonominin içindeyiz. Bunun dışında bir finans sistemi gelişmemiştir.

Başka bir şey daha var değerli arkadaşlarım; Sayın Cumhurbaşkanının teorisi sonrasında "Türkiye ekonomik modeli" diye bir şey çıkardınız, bir model. Yani bu modelde deniliyor ki: "Üretim olacak, ihracat o olacak, istihdam olacak." Böyle bir modelden söz ediyorsunuz. Bunların olabilmesi için gerçekten sanayiye, yatırıma, teknolojiye ciddi bir şekilde para çekilmesi, transfer yapılması gerekiyor. Peki, faizin yani parayla para kazanmanın bu kadar teşvik edildiği... "Teşvik mi ediyoruz?" diyor. "Evet, teşvik ediyorsunuz." Vergileri tamamen kaldırıyorsunuz, on beş sene vergiyi kaldırıyorsunuz, yüzde 100 indirim diyorsunuz, yüzde 100 indirim nasıl bir şeyse yüzde 100 indirim yapıyorsunuz. Öbür taraftan da diyorsunuz ki: "Biz üreteceğiz, ihracat yapacağız, istihdam yapacağız. Bunun ismi de Türkiye ekonomik modelidir." Yok böyle bir şey değerli arkadaşlarım.

Bakın, yıllar önce Fenerbahçe'nin bir Başkanı vardı, işte "Ali Şen Başkan, Fenerbahçe şampiyon." Bu adam çıktı bir gün televizyona, dedi ki: "Bakın, arkadaşlar, ben iş adamıydım, sanayiciydim, fabrikalarım vardı, işte şunlarım vardı; hepsini sattım, elden çıkardım. Binlerce çalışanla uğraşıyorduk; işte girdisi çıktısı, sendikası, vergisi filan çok zordu. Şimdi 10 finans uzmanı aldım, ben artık rantiyerim, faize yatırıyorum." O günlerde büyük şirketlerin, en büyük holdinglerin bile bilançolarında ne yazıyordu, biliyor musunuz? Gelirlerinin yüzde 85'i faaliyet dışı gelirlerinden oluşuyordu. Neydi o faaliyet dışı gelirleri? Faize para yatırıyorlardı değerli arkadaşlarım çünkü en kıymetli yatırım faizdi. Yani gideceksiniz, elinizle...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bekaroğlu, süreniz doldu, diğer görüşlerinizi maddelerde ifade ederseniz sevinirim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum, bağlıyorum, bu genel.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Gidiyordunuz, faize para yatırıyordunuz yüzde 150 kazanıyordunuz ama yatırım yapsanız yüzde 20 bile kazanamıyordunuz. Şimdi, siz bir taraftan faize para yatırması için dünya kadar teşvikler ortaya koyuyorsunuz, öbür tarafta da "Efendim, biz Türkiye ekonomik modeliyle ülkeyi kalkındıracağız, geliştireceğiz, üreteceğiz, ihracat yapacağız, istihdam yapacağız." İnandırıcı değil.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Piyasalar da ekonomi de dünya da hiç kimse inanmıyor. Dünyanın inanmadığı bir ülkeye finans merkezi olmaz, finans da gelmez. Öncelikle dünyanın bize inanması gerekiyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bunun temelinde de hukuk devleti var arkadaşlar, hukuk devleti.