| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/414) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 06 .01.2016 |
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli üyeler ve değerli bürokratlar; ben de özellikle maddeyle ilgili birkaç hususa dikkat çekerek ve dikkat çekeceğim hususların da şimdiye kadar önerge üzerinden yürütülen tartışmalarla alakalı olduğunu ifade etmek isterim.
Öncelikle yurt dışına göç etmiş, orada iskân etmeyi kabul etmiş olan bir kişinin askerlikle olan münasebetine geçmeden önce, başlı başına zaten göç etmenin altında yatan neden ne olursa olsun dünyadaki bütün dış göçlerin altında yatan temel sebebin, ortak paydasının daha iyi yaşam isteği olduğu aşikârdır. Bunu beşeri coğrafyacılar böyle tanımlarlar, savaş nedeniyle de olsa, siyasi nedenlerle de olsa, inanç hürriyeti açısından da olsa, ekonomik nedenlerle de olsa, ne olursa olsun ortak paydası daha iyi yaşam isteğidir. Göç etmeye karar vermiş, orada kalıcı olarak yerleşmeyi kabul etmiş bir yurttaşın Türkiye'den daha iyi bir yaşam arayışı onu yurt dışına göç ettirmiştir ve orayı iskân etmesine sebep olmuştur. Burada mesele, sadece yurt dışına göç ettikten sonra ilgili ülkenin iki vatandaşlıktan birine tercihe zorlamış olması bir teferruattır ve buradaki Dışişleri Bakanlığının işte belirtilen bilgi notunda yüzde 95'ten fazlasının iki tercihten birinden yüzde 95'ten fazlası Alman vatandaşlığı tercih ediyor olması da zaten oradaki yaşam koşullarının, birçok parametre açısından Türkiye'ye göre daha iyi olması sebebiyle bu tercihin geliştiğini herhâlde yorumlamak çok güç değildir. Bunu askerliğe indirgemeden önce birçok neden oraya hem göçünün nedenidir hem de böyle bir tercihte tereddüt etmeden gittiği ülkenin vatandaşlığını tercih etmesinin nedenidir. Sosyal refah düzeyi etkilidir, iki ülke arasındaki sosyal refah düzeyi arasındaki fark etkilidir, düşünce ve ifade özgürlüğünün kapsamı, sınırı etkilidir, yaşam ve inanç dünyasına duyulan saygı yani inancı yaşıyor olabilme, iki ülke arasında tercihte bulunacağı iki ülke arasındaki eğitim, sağlık, sosyal olanaklar etkilidir. Dünya yurttaşı olarak kabul edilme ve evrensel değer yargıları üzerinden bir yurttaşlığın gelişmesi, aidiyet ve sahiplenme duygusunun gelişmesi etkilidir ama işi sadece kuru olarak milliyetçiliği getirip etnik kodlara indirgeyerek ele alırsak ve Türklük üzerinden tanımlamaya çalışırsak bu anlamda çok kutsadığımız değer yargılarını da farkına varmadan sakatladığımızı özellikle ifade etmek isterim. Eğer sadece, hani bir milliyetçilik refleksi üzerinden, etnik milliyetçilik üzerinden onları Türk yurttaşlığında tutma ki... Ben Türk yurttaşlığı değil Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı olarak tanımlıyorum, ben ülke yurttaşlığı üzerinden şey yaparım çünkü ülkemizin çok kültürlü yapısı farklı etnik, dinî, mezhepsel çoğulculuğu kendi bünyesinde barındıran bir noktaya tekabül etmektedir. Buradan bakıldığında, sadece meblağ üzerinden, paraya indirgeyerek ülkemize aidiyet ve sahiplenme duygusunu güçlendirmenin nafile bir çaba bir olacağını üzülerek ifade etmek isterim. Yani biz sadece mali olarak askerliği yapma bedeli üzerinden ülkemize dair bir aidiyetle sahiplenme duygusunu geliştirirsek bu palyatif bir gelişme olur.
Onun dışında önerdiğimiz, o zaman bizim ülkemizde kalabileceği sadece askerlik üzerinden değerlendireceksek, askerliği zorunlu olmaktan çıkarırız ki -32 tane Avrupa Birliği üyesi ülkesinin yanılmıyorsam 26'sında zorunlu değildir askerlik- onların daha özgürce karar verme, iki ülke arasından birinde yurttaşlığının devamını, tercihini belirlemesi daha kolay olabilir. Ama onun yanı sıra askerlikle birlikte değerlendirilmesi gereken sosyal refah düzeyi, düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü, yaşam, inanç özgürlüğü, eğitim, sağlık, sosyal olanakların genişletilmesiyle bu işin mümkün olacağını ifade etmek isterim. Zaten önergeler bölümünde bizim de bir önergemizin olduğunu ifade etmek isterim, özellikle "kanuni rüşt yaşına kadar eğitimin en az beş yılının yabancı ülkede tamamlanmış olması" ibaresi fırsat eşitliği açısından oldukça problemlidir. Rüşt yaşına kadar beş yılını yurt dışında eğitimini alarak geçirmiş olma bir varsıllığa tekabül eder. Yoksulların istifade edemeyeceği bir koşuldan söz ediyoruz, rüşt yaşına kadar eğitiminin beş yılını yurt dışında geçirebilmiş olmak ancak iyi maddi olanaklarla sağlanabilir bir durumdur. Bu temelde de biz, özellikle "en az beş yıllık bölümü" ibaresinin, "eğitiminin beş yılını yurt dışında geçirmiş olma" ibaresinin çıkarılmasını da -bu 1111 sayılı Kanun kapsamında yapılacak değişiklikten çıkarılmasını- talep ediyoruz.
Teşekkür ederim.