| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir, İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 61 Milletvekilinin; İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi (2/4478) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 08 .06.2022 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, aslında ben geneli üzerinde konuşurken dile getirmiştim, Sayın Aydemir de notlar almıştı sanıyorum. Yani Türkiye'de giderek sermaye geldiğinde kendi hukuk sistemiyle gidiyor. Yani söyledik, kamu-özel iş birliğinde de bu uygulanıyor ve defalarca Meclis kürsüsünden eleştiriler yapılmasına rağmen "Yok." denildi, daha sonra belgeleri ortaya çıktı "Birçok yerde de gerek anlaşmazlıklarda gerek diğer problemlerde buraya gelen sermaye kesimleri kendi hukuklarını uygulayacak." diye. Açılışta da söylemiştik, aslında bu, Türkiye'deki hukuk sisteminin güvenilir olmadığını gösteriyor. Eğer sermaye, buradaki hukuk sistemine güvenirse zaten gelir ama ikide bir değişiklikler yapıldığından, tercihler değiştiğinden sermaye gelmek istemediği için, çekebilmek için vergi muafiyetleri, kolaylıklar dışında, bir de kendi hukuk sistemini... Peki, bu hukuk seçimi hangi ülkelere göre olacak? Az önce de söyledi muhalefet milletvekilleri, bir kıstas var mı, bir belirleme var mı? 3 ülke de gelecek, diyecek ki: "Ben bunu yapmışım." Dünyada finans konusunda hiç emek harcamadan, profesyonel dolandırıcılık gelişmiş yani böyle kolaylıklar... "Gel, istediğin hukuk sistemini uygula, çek git." Türkiye'nin kendi hukuk sisteminde bir TELEKOM olayı var, daha izahı yok, kendi kalesine gol atar gibi. Burada hiçbir belirleme yok.
İkincisi: "3 ülkede aktif faaliyet gösterin." Hangi ülkelerde? İstediği yerde 3 tane şirket kuracak, kafasına göre, orada allem kallem ederek şirket kuracak, hangi ülkelerde bunlara kolaylık sağlanacak? Diyecek ki: "Benim bu hakkım var, 3 ülkede ben çalışma yapmışım, bana her türlü kolaylığı sağlayın." Bunları kim denetleyecek? Yani bunları yabancı dilde... Niçin bunu söylüyorum? Elbette Türkiye'de İngilizce bilenler filan var ama biz biliyoruz ki özellikle üniversitelerde, yabancı dil sınavlarında yabancı dil bilmeyenler jüriye giriyor, denetleme yapıyor. Doçentlik kadrosunda, profesörlük kadrosunda hiç yabancı dil bilmeyenler girip orada jüride yer alıyor. Bunların tümünün şeffaf olması lazım. Şeffaf olmadığında, bu resmen "Siz gelin, biz uydururuz, her türlü kolaylığı sağlıyoruz..." Bunların detaylarının tümüyle belli olması lazım. Dil konusunda, evet, dil evrenseldir, her yerde konuşulur ama parayla ilişkili olduğunda dile özgürlük oluyor ama birileri tiyatro oynarken hâlâ yasaklar varsa, şarkı söyledikleri için konserleri iptal ediliyorsa Türkiye'de yaşayan Kürtler şunu diyecektir: "Parası olanlara siz kolaylık sağlıyorsunuz da niye bu konuda esneklik sağlamıyorsunuz?" Türkçeye de saygı gösterilmesi lazım, diğer dillere de. Bütün dillerin evrensel olabilmesi için çaba harcamamız lazım ama burada para pul söz konusu olunca evet ama öbür taraftan, kaymakam yasaklayacak, vali yasaklayacak, bilmem ne yapacak. Yani İbrahim Bey, bu hiç de şey değil, keşke bütün siyasi partiler bu konuda bir duyarlılık gösterse.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Kürt oldukları için değil.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Hayır, Kürtçeyle ilgili, Kürt olduğu için değil, Arapçayla ilgili, Zazacayla ilgili, Çerkezceyle ilgili, Lazcayla ilgili...
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Şarkıyı Kürtçe söyledi diye değil.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Ama bir gerçek var, burada kolaylık sağlıyorsunuz, diğer tarafta herhangi bir şey olduğunda hemen itirazlar yükseliyor; o zaman, bu çifte standart oluyor. Diğer okuması da şu olacak: "Parası olana, sermayesi olana her türlü esnekliği sağlıyoruz." ve sonra da "yerli, millî..." Yani bu sadece dille ilgili değil, bir şeyin eşitlikçi anlayışla olması lazım.