KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben usulden ziyade esasıyla ilgili bir şeyler söyleyeceğim. Usul olarak da doğru. Yani normalde biter, dediğim gibi arkasından görüşürüz, sonra onları arkadaşlar kanun tekniğine göre sıralarlar. Hatta onların yaptığında bile bir şey olursa Kanunlar Kararlar onu da aşağıda bunlara söyler, bir şekilde değiştirirler. O sorun olmaz.

Ama benim söylediğim şey şu: Bunların içerisinde 6.102 kişi dedik. Merak ediyorum, yani devletin her yerinde bir norm kadro çalışması var. Maliyeciler burada bakıyor. Kaç tane, nereye kadro verecek. Bir taneyi bile artıramıyorsun, yani olmadığı zaman boşluğun alamıyor. Bunlar yapılırken hangi kuvvette kaç tane ihtiyacı olduğu belirleniyor mu, belirlenmiyor mu? Bir. Ki belirleniyor. Belirleniyor mu derken belirlendiğini bilerek söylüyorum. Sorduğum sorularda arkadaşlar her seferinde bir şey söylüyorlar. Peki, bu belirleniyorsa bu birikme nasıl oluyor? Bunların içerisinde Ergenekon'dan, Balyoz'dan dolayı terfi ettirilmeyen, bekletilenler var mı? Hangi kuvvette? Demin söylediğiniz yararlanabilecek olan 1.075 kişi büyük çoğunlukla Kara Kuvvetlerinde görünüyor. Peki, buradaki ideal albay kadrosu yok mudur? Yani bekleme olduğu zaman bunların birikmesi kaç senede oluyor? Demin söylediniz, 1987-1988 mezunu, aşağı yukarı bizim fakülte itibarıyla bakarsak hepsi devre arkadaşlarımız olmuş, bir sene sonra, bir sene önce, bir sene arkasından. Biz de askerlik görevimizi yaparken baktık. Sayın Bakanım, her yerde kadrolar var, yani eğitim-öğretim başkanlığına baktığımız zaman albay sayısı belli, öğretmen albay sayısı belli, şube müdürü belli, yarbayımız belli, albayımız belli, okul komutanı belli. Ona ikinci bir adam ekleme şansımız yok orada. Bunlar belliyken nasıl terfi edecek? Şimdi orada görevli olan albay da olsa çalışmaya topçu okulunda devam ediyor. Ben daha somut bir örnek vereyim size. Demin Erhan Bey'in söylediği yarın kadro yetersizliği olacak mı diye. Biz Meclise geldiğimizden beri, sol tarafınızda oturan Albay Yaman bizimle beraber çalışır. Başka bir bakan geldi, terfi ettirmedi, kaldı, bekleme süresi doldu. Bütün kanunları, sizin yaptığınız kanunların hepsini, bizim buradaki Kanunlar Kararlar uzmanları kadar yakından takip ediyor. Bilmiyorum adli müşavir, tuğgeneral mi oluyor, korgeneral mi oluyor? Terfi edilmedi, paşa olamadı. Ne olacak? Murat gitti. Kim takip edecek bu kanunları? Tamam, arkasından biri var ama. On senelik bir tecrübe gitmiş olmayacak mı? Canı sıkıldı, sizinle çalışmak istemiyor, bekleme süresinden sonra Murat albay dedi ki: "Önüme para da geldi, ben de emekli olayım. Ne yapayım ya? Mehmet Günal'ı mı dinleyeceğim gidip orada? Ben de emekli olayım." Ne olacak? Yeniden bir süreç başlayacak. Somuta indirgiyorum ki yani... O kendisini sevdiğimizi biliyor. Onun için kendisine yönelik olmadığını ama. Önümüzde duran bir örneği söylüyorum. Teknik konular var.

Bunları biraz daha, sizin dediğiniz gibi, geniş şeylerle olması... Belki maddi haklarını şimdi bütçeye koymazsak yapamayacağız diyeceksiniz ama yani bu hakikaten yetecek mi, sonra çıkardığımız kanunda yetecek mi? Bizim sorduklarımıza arkadaşlar, hemen bir an önce bitirelim diye bakıyor ama kafamızı kurcalıyor. En azından az önce Sayın Usta'nın dediği gibi, devlet bürokrasisinden geldik. Rakamların ne olduğunu, personelin ne olduğunu biraz biliyoruz Sayın Bakan. Sadece burada milletvekili olarak öğrenmiyoruz.

O nedenle de, bakıyoruz, kafamıza yatmıyor yani. Açıkçası bu ülkenin ileri gitmesini istiyorsak ve az önce de konuştuğumuz, bedellide söylediğimiz de onunla ilgiliydi. Biz orduya peygamber ocağı gözüyle bakıyoruz. Yani Atatürk'ün bomba sırtı vakasını anlatırken ki haletiruhiyesini askerlerimizin, hepimiz biliyoruz. Şimdi, böyle bir şeyi kalkıp burada... Yani bunun parasal kısmını tartışarak birtakım şeylere bakarak yani konuşmak, tartışmak istemiyoruz. Derdimiz o. Bunlar tam gelsin, biz de aynen demin dediğiniz gibi, bu askeriyeden gelmiştir bunun tartışılacak bir şeyi yok, indirelim kaldıralım gitsin. Ama şimdi bakıyoruz, daha önümüzdekini hazmetmeden bir önerge geliyor, öteki geliyor, bu geliyor, bu sefer başlıyoruz... Kafamız karışıyor. Yoksa, oturulur, tartışılır, dediğiniz gibi ilgili birimler de kanaatini söyler, tamam kardeşim böyle bir sorun var, çözeceğiz. Bize de gelirler arkadaşlar bir brifing... Anlatıyorlar bir şey olduğu zaman. Tamam, o zaman bu makul bir şey sorun var ama çözülmesi gerekiyor, çözelim diyoruz. Bizim kaygımız ondan. Yoksa, lazım olanları yapacağız hangi konuda olursa olsun. Burada zaruret ne zaman oldu, kim yaptı, beşi ona niye çıkardık, onu beşe niye indirdik diye sorarken yine yanlış yapıyor olmayalım diye soruyoruz yani. Ona çıkarırken de siz vardınız, beşe düştüğünde de. Onun tartışılacak bir tarafı yok. Ama şimdi niye diyorum? Ya bire dedik ama o zaman sıfırlayalım eğer sorunu çözecekse, bir daha tartışın diyoruz. Bize burada gereksiz yere tartıştırmayın. Siz onu teknik olarak konuşun, Maliyeyle parasal durumunu konuşun, sorun olmayacaksa, askerî ihtiyaç açısından, vatandaşlık açısından, o zaman bin lira da almayalım yani. Bunu parayla ölçmenin bir anlamı yok.

Bunun gibi şimdi burada da diyor ki, kadroya bakalım hakikaten yapılması gereken bir şey varsa kökten bunu çözelim. Kanunun içerisinde sizin dediğiniz gibi gelirse, orada da yine böyle olmasın lütfen. Madem bir yeniden yapılanma geliyor. Muhtemelen Millî Savunma Komisyonuna gider ama yine parasal olursa, yine buraya da gelecektir, özlük haklarıyla ilgili olursa, emeklilikle ilgili olursa doğal olarak. Onun için, şimdiden uyarıyoruz ki bunları kökten çözelim, bir daha bir daha biz böyle pansuman tedbirlerle veya torbaların içerisine koymayalım diyorum.

Teşekkür ediyorum.