| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | (2/4471) esas numaralı Kanun Teklifi'nin Anayasa'nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığının tetkik edilmesi amacıyla usul açısından tartışılması gerektiğine ilişkin önerge ve Anayasa'nın 20, 22, 26 ve 28'inci maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle kanun teklifinin tümünün iadesine ilişkin önerge ile (2/3696) esas numaralı Kanun Teklifi'nin görüşülecek olan (2/4471) esas numaralı Kanun Teklifi'yle birleştirilerek görüşülmesine ilişkin önerge hakkında görüşme |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 09 .06.2022 |
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Çok teşekkür ediyorum Başkan.
İbrahim Hoca, burada, Anayasa'ya aykırılık konusunda muhtemelen hepimizden çok daha iyi değerlendirme yapacaktır ancak ondan ders alabileceğimizi düşünüyorum. Şimdi, sorun şu: Bu düşünce ifade özgürlüğü meselesi o kadar önemli ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yeni kararlarında yaşam hakkından sonraki en önemli hak olarak görülüyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından. Çünkü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi "Eğer bir yerde düşünce ve ifade özgürlüğü yoksa orada din özgürlüğü yoktur. Eğer bir yerde düşünce ve ifade özgürlüğü yoksa orada vicdan özgürlüğü yoktur; orada toplantı ve gösteri özgürlüğü yoktur; orada dernek kurma özgürlüğü yoktur; düşüncenin kolektif halde kullanılması anlamına geldiğinden dernek kurma özgürlüğü yoktur; esasen, örgütlenme özgürlüğü yoktur." diyor yani düşünce ve ifade özgürlüğü yaşam hakkından sonra korunan en önemli özgürlüklerden bir tanesidir; bunu anımsatmak isterim.
Şimdi, Zeynel Bey söyledi ama birkaç şeye ben de vurgu yapmak istiyorum.
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Geneli üzerinde söz almayacak mısınız?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Hayır ya, Anayasa'ya aykırılıktan bahsediyoruz. Genelinden bahsetmiyorum Başkan, ben neden bahsettiğimi biliyorum.
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - "Birkaç husus" deyince...
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Birkaç hususu Anayasa'ya aykırılık açısından söyledim.
Şimdi, iki tane mesele var Anayasa'ya aykırılık konusunda; bir tanesi şu: 29 ve 30'uncu maddenin çok açık biçimde Anayasa'ya aykırı olduğunu düşünüyoruz. Anayasa'nın 12'nci maddesinde temel hak ve hürriyetlerin niteliği düzenlenmiş, 13'üncü maddesinde temel hak ve hürriyetlerin hangi koşullarda sınırlanacağı düzenlenmiş, Anayasa'nın 15'inci maddesinde de temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması düzenlenmiş. "Savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunun için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimsenin vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı -yani dininden, vicdanından, düşünce ve kanaatlerinden dolayı- suçlanamaz; -savaş halinde bile- suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçlulğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz." Tamamı birinci kuşak haklar arasında yer alan haberleşme hürriyetinin ihlali anlamına gelecektir 29'uncu ve 30'uncu maddeler; birazdan nedenini söyleyeceğim. Din ve vicdan hürriyetinin düzenlendiği 24'üncü maddesine, düşünce ve kanaat hürriyetinin düzenlendiği 25'inci maddesine, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin düzenlendiği 26'ncı maddesine, basın hürriyetinin düzenlendiği 28'inci maddesine aykırıdır 29'uncu ve 30'uncu maddeler.
Kavramsal olarak da şunun altını çizmek istiyorum: Evet, yani teklif sahipleri diyor ki: "Öyle kolay kolay, sadece yaptığı bir haber nedeniyle, yaptığı bir açıklama nedeniyle, attığı bir "tweet" nedeniyle, bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle insanlar suçlanmayacak." Neden? Diyor ki: "Bir endişe, korku ve panik yaratmak saikiyle hareket etmiş olması gerekiyor, bu verdiği bilginin kamu barışını bozmaya elverişli olması gerekiyor, bunu alenen yayması gerekiyor, bunun gerçeğe aykırı olması gerekiyor." Dolayısıyla bu koşulların tamamı bir arada olmadıkça bir kişinin cezalandırılamayacağını söylüyorlar.
Bakın, hukukta en çok tartışılan, hukukçuların çokça tartıştığı konu başlıklarından bir tanesi "saik"tir. Hatta pek çok hukukçu insan öldürme suçundanki saikin bile cezanın artırılması nedeni olarak görülmemesi gerektiğini savunuyor çünkü insanların gerçekten hangi saikle hareket ettiğini belirlemek zor. Ama burada diyorsunuz ki: "Şu saikle hareket ederse..."
Şimdi, bu yasa olmadan önce, "Dolar 8 TL" diye, "Dolar 10 TL" diye "tweet" attı diye insanlara...
FETİ YILDIZ (İstanbul) - "Canavarca hisle adam öldürme" diye de... Lütfen...
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Bunu söylüyor. Yani bu tartışılan bir şey, ben bunu söylemiyorum, diyorum ki: Saik meselesi hukukta tartışılan bir konu, bunun bile cezanın artırılması nedeni olarak görülmemesi gerektiğini söyleyen hukukçular var yani "Fiilin kendisine bakın." diyorsunuz ama siz burada saiki genişletiyorsunuz yani hani "Şu, şu, şu, şu saikle..."
FETİ YILDIZ (İstanbul) - "Özel kast" diyoruz, özel kast.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Evet, "Endişe, korku, panik yaratmak saikiyle" yani amacı bu olacak diyorsunuz. Ee, bu amacı nasıl tespit edeceksiniz; bu konuda amaç tespit etmek çok kolay değil yani bu amaç suçu meselesinin kendisi de tartışmalı; bunun için söylüyorum.
Şimdi, Türkiye'de bunun nasıl uygulanacağını göreceğiz yani bu yasa geçecek, muhtemelen, işte, çoğunluğun oylarıyla geçecek, 29'uncu ve 30'uncu madde Genel Kurulda da muhtemelen önümüzdeki hatta Genel Kurula getireceksiniz ve bu yasalaşacak, öyle gözüküyor çünkü bu konuyla ilgili itirazlarımıza...
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Yok, önümüzdeki hafta gelmeyecek Ruştu Bey.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Salı günü mü devam edeceğiz Komisyon toplantısına?
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Yok, bizim, dün de bitirdik, yargı paketimiz var, başka kanunlarımız.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Yani en kısa sürede, tamam, ondan sonra...
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Siz tamamladınız herhâlde?
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Yok, bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Peki.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Çok kısa sürede bu yasanın geleceği anlaşılıyor ve kesinlikle düşünce, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına hizmet edecek bir yasal düzenleme olduğunu söylemek için kâhin olmaya gerek yok; hep beraber bunu yaşayarak göreceğiz, bunun örneklerini gördük.
FETİ YILDIZ (İstanbul) - Kâhin olmaya gerek yok, 218'i okursan...
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Evet, bunun örneklerini gördük.
Bakın, henüz darbe girişiminden daha önceydi, belediyelere kayyum atanmasını, İçişleri Bakanlığına Anayasa'daki açık hükmü genişleten bir yetkiyle belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmasına olanak tanıyan bir yasal düzenleme yaptı bu Hükûmet. O zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışıldı, herkes dedi ki: "Eğer bu yasayı yürürlüğe koyarsanız yarın öbür gün bir İçişleri Bakanı istediği belediye başkanını sorgusuz sualsiz görevden alabilir." O zaman teklif sahipleri çıktı, dediler ki: "Nasıl böyle bir şey olabilir? Yani ancak göreviyle ilgili suç olacak, soruşturma başlatılacak, yargı kararı olacak; halkın iradesinin yok sayılması o kadar kolay mı, bir belediye başkanı bu kadar kolay görevden uzaklaştırılabilir mi?" Biz gördük, 2014 seçimlerinden sonra nasıl DBP'li belediye başkanlarının tamamının sorgusuz sualsiz nasıl görevden uzaklaştırıldığını gördük, 2019 31 Mart seçimlerinde...
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Ruştu Bey, genele girdiniz ama.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Ya, ben Anayasa'ya aykırılıktan bahsediyorum, geneli üzerinde...
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Ama yani hayır, başka bakın, şu andaki gündemle...
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Ben söylüyorum, düşünce, ifade özgürlüğüne aykırı.
BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Gündemimize, yasa teklifimize gelelim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - 2019'da bunu çok açık gördük. Bakın, 31 Mart tarihinde seçim yapıldı, o yasaya dayanarak 1 Nisan tarihinde, henüz belediye başkanları mazbatasını almadan valiler İçişleri Bakanlığına başvurdular "Belediye başkanlarını görevden uzaklaştırın." diye.
Şimdi, bir yasayı yürürlüğe koyduğunuz zaman belki niyetiniz iyidir, belki gerçekten halkın içerisinde korku, panik yaratmaya çalışan kişilerin cezalandırılması, toplumun korunması amacını taşıyor olabilirsiniz fakat uygulamanın böyle olmadığını, bundan sonra da böyle olmayacağını göreceğiz. Bu yüzden zaten evrensel hukukla düşünce ve ifade özgürlüğü koruma altına alınıyor.
İkincisi, Cumhurbaşkanı artık Türkiye'de tarafsız ve bağımsız bir Cumhurbaşkanı değil dolayısıyla Basın İlan Kurumunun 42 üyesinden 14'üncü ve herhangi bir ölçüt koymadan... Bakın, diğerleriyle ilgili ölçüt var, hani "12 kişi şu şekilde seçilir; 12 kişi şu şekilde seçilir." diye yasada düzenleme var ve onların hangi görevlilerden geleceği belirleniyor, Cumhurbaşkanına dair hiçbir kısıtlama yok. 12'yi 14'e çıkarıyorsunuz, "Cumhurbaşkanı Basın İlan Kurumuna istediği 14 kişiyi atayabilir hiçbir sınırlama olmadan." diyorsunuz. Bunun da haberleşme özgürlüğüne ilişkin, Anayasa'nın genel hükümlerine ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu düşünüyoruz.
Ben eminim Anayasa Mahkemesine bu yasa gidecek ve Anayasa Mahkemesi umarım evrensel değerlere ve Anayasa'nın koruduğu birinci kuşak temel hak ve özgürlüklere aykırı olduğunu düşünerek iptal edecek diyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım.