KOMİSYON KONUŞMASI

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim.

Her 2 Genel Müdürümüze ve Daire Başkanımıza da teşekkür ediyorum.

Yani ben burada milletvekilliği kimliğimden daha çok, bir hekim olarak olayla ilgili bazı şeyler söylemek istiyorum yani eski Genel Müdür, eski Sağlık Bakanlığı Müsteşarı olarak. Genel müdürlerimizin söylediklerinden memnun oldum çünkü bakış açısı çok önemli sayın milletvekilleri. Yani bu "geriatri hastanesi" "geriatri kliniği" gibi kavramlar artık yok yani bunlara şey yapmamak lazım. "Palyatif bakım" çok farklı bir şey, bunlarla yaşlı bakımını karıştırmamak lazım.

Torba ilaç meselesi, bence hepsinin tek sorunu var ya da nedeni var. Tek elden takip ve izleme yapmamız lazım, kaynakları doğru kullanmamız lazım. Türkiye'de de her şeye yeni bir klinik, her şeye yeni bir hizmet alanı oluşturmak çok pratik değil, uygulanabilir değil. Böyle bir yaklaşım da sağlık hizmetlerinde doğru bir yaklaşım değil, entegre bakış açısını yerleştirmemiz lazım. Entegre bakış açısıyla bakmamız gerekiyor olaylara, onun için de "Şu anki mevcut sistem içerisinde nasıl yapabiliriz?"i düşünüyorum. Bunun da en doğrusu aile hekimleri tarafından bu işin yapılmasıdır. Aile hekimleri, kendine kayıtlı kişileri takip ettikleri için, kendine kayıtlı yaşlıların da takibini yapmakla yükümlüdür. Orada, işte, çok fazla, torbalarca ilacın sorunu şu: Kişi dolaşıyor, birbirinden habersiz, farklı farklı hekimlere gidiyor; hâlbuki aile hekimliğiyle koordine olsa, verilen ilaçlar veya tedaviler aile hekimi koordinasyonunda takip edilse, bu karmaşıklık ve bu çarpıklık da ortadan kalkar.

Sağlık okuryazarlığı güzel, doğru bir terminoloji ama şu anki yaşlılarımız için çok uzak bir kavram. Onun için biz bu "evde sağlık hizmeti" kavramını, "evde yaşlıya sağlık hizmeti bakımı"nı aile hekimliği içerisinde entegre etmemiz lazım. Bu, hastanenin işi de değil. Hastane evde sağlık hizmeti götürmez, öyle beklentiye de girmek pratik de değil. Hastanenin işi değil. Hastanenin gidip de evde yaşlıya, yaşlı hastaya bakmasını beklemek... Hiçbir ülkede böyle bir uygulama yok, böyle bir beklenti de doğru değil. Bence bizim hastanelerdeki hekimler ya da hastane yönetimleri fedakârca bunu yapıyor ama esas işi değil, hastanenin işi değil bunlar, öyle beklentilere de girmemek lazım.

Hocam, söylediğiniz... Röntgen, tabii, yapıldı, daha önce de röntgen cihazları evlere götürüldü de çok zor işler bunlar.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) - Kalça kırığı için bu... Neyse şimdi...

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) - Hastayı taşımak lazım.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) - Kalça kırığı başka bir şey yani ona yönelik...

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) - Yani hastayı taşımak, götürmek... Çünkü sadece film çekmek de değil, film çekmek de biliyorsunuz orada pozisyon vermek falan da zor işler. Sadece film değil, işte tomografiye götüreceksiniz, tomografiyi nasıl yapacaksınız?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) - Kalça kırığı filmi çok basit şekilde çekilir. Çünkü kırık değilse hastanın mobilize edilmesine gerek yok, birkaç gün yatak istirahati...

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) - Yani zor işler, o çok da pratik değil. En doğrusu aile hekimliği koordinasyonunda, entegrasyonunda bunu yapmak. Aile Bakanlığının da işi değil. Aile Bakanlığının sadece yaşlının sosyal hizmetlerini vermesi lazım, sağlık hizmetlerini vermesi gereken Sağlık Bakanlığıdır. Bunun da takibini, koordinasyonunu yapacak, şu anki Türkiye'deki sağlık hizmeti işleyişi açısından en uygun yer aile hekimliğidir diye düşünüyorum. Onun üzerinde kurgulaşmak, onun üzerinde geliştirmek ve organize olmak gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.