KOMİSYON KONUŞMASI

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, burada emek meslek örgütlerinin temsilcileri var, onları ve hazırunu selamlayarak başlamak istiyorum.

Bunu tabii ki alt komisyonunda, Dijital Mecralar Komisyonunda yaklaşık on altı saat tartışmıştık ve orada aslında teklif sahipleri de bazı önerilerimizi makul bulmuşlardı ve bazı değişiklikler yapacaklarını beyan etmişlerdi. Bunu, ilerleyen saatlerde, maddeler üzerindeki tartışmalarda bir değişiklik olup olmadığını göreceğiz.

Şimdi biz bu yasayı daha tartışırken yani taslak aşamasındayken bu ülkede neler oluyor?

(Uğultular)

Sayın Başkan...

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Evet, devam ediyoruz.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Biz henüz Komisyonunda bu tartışmaları yürüttüğümüzde Türkiye'de neler oluyor? Örneğin, şu anda 21 Kürt gazeteci, 21 özgür basın çalışanı gözaltında. Niye gözaltındalar? Çünkü AKP iktidarının hoşuna gitmeyen haberler yapıyorlar, AKP iktidarını rahatsız edecek haberlere imza atıyorlar, hakikatin halka ulaşmasını sağlıyorlar ve bu hakikat sizleri rahatsız ediyor. Bu nedenle de şu anda 21 kişi gözaltında ve bu insanların evlerine gazeteci olmalarına rağmen siz kapılarını kırarak girdiniz, onları yaklaşık on beş saat boyunca ters kelepçeyle tuttunuz, çocuklarının önünde darbettiniz, bütün temel insan haklarını çiğneyerek onlara muamelede bulundunuz ve bütün bunları yapan siz, HDK'ye, HDP'ye, Göç-Der'e ve diğer birçok kuruma operasyon yapan, kapısını kıran, o insanları gözaltına alan iktidarınız şimdi bir taslağıyla gelmiş bize ve diyor ki: "Bir dezenformasyon var Türkiye'de ve biz bu dezenformasyonu gidermek için bir yasa çalışması yapıyoruz." İyi de dezenformasyonun kaynağı kim? Dezenformasyonun kaynağı bizzat Hükûmetinizin kendisi, bizzat resmî kurumlarınızın kendisi dezenformasyona kaynaklık yapıyor. O zaman bu yasanın dezenformasyonu nasıl gidermesini bekliyorsunuz?

Yani örneğin, şimdi, siz bu yasayı çıkardıktan sonra biz Diyarbakır'da gözaltına alınırken darbedenlerin haberini yapanları artık göremeyeceğiz demektir çünkü bu gerçeği gizlemek istiyorsunuz. Siz, örneğin, Dilek Doğan'ın evinin içerisinde polis tarafından katledildiğini gizlemek istiyorsunuz; siz Emine Şenyaşar'ın çığlığının aslında Urfa Adliyesi önündeki yankısının haberlere yansımasını, satırlara geçmesini, tarihte iz bırakmasını istemiyorsunuz; siz Aladağ'da bir cemaat yurdunda yoksulluk nedeniyle kalan ve bu yoksulluk nedeniyle yanarak can veren çocukların hikâyelerinin haberleşmesini istemiyorsunuz, o insanların "Biz dağ köylerindeydik, bizim köyümüzde okul yoktu, çocuklarımızı mecburen yurda verdik ve o yurtta teslim ettiğimiz insanlar, onların bize ölü bedenini verdiler." diyen çığlığını duymak istemiyorsunuz; siz bugün Okmeydanı'nda Anadolu'nun dört bir yanından gelen, o varoş yerleri yurt tutan, suyu yokken, elektriği yokken, yolları çamurluyken, kanalizasyonu yokken oralarda yaşayan insanların bugün evlerini başına yıkan kolluğun yarattığı şiddetin haber olmasını istemiyorsunuz.

(Uğultular)

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Biz dinliyoruz efendim, siz devam edin.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Siz bugün oradaki, Okmeydanı'ndaki annenin "Benim çocuğum makineye bağımlı ve elektriğimi kesmek istiyorlar. Benim çocuğum astım hastası ve makineden ayrıldığında yaşamını yitirebilir. Bunun vebalini kim ödeyecek?" diyen çığlığının duyulmasını istemiyorsunuz değerli arkadaşlar ya da adliye önlerinde erkek şiddeti tarafından katledilen, yaşamları hiçe sayılan, istismara maruz kalan kadınların, çocukların haberini yapan basın mensuplarının sesini kesmek istiyorsunuz; siz aslında bu ülkede özgürlüğün sesini kısmak istiyorsunuz, büyük bir taassubu bütün ülke sathına yaymak istiyorsunuz ve en nihayetinde bu sansür yasasıyla dikensiz bir gül bahçesi içerisinde seçime doğru yol almak istiyorsunuz.

Seçim hazırlıklarınız bu taslakla, bu tasarıyla sınırlı değil. Örneğin, HDP'yi kapatma anlayışınız ve kapatma davanız, Kobani kumpas davanız ve bununla beraber Hakkâri'den Tekirdağ'a kadar ülkenin dört bir yanında partililerimize yönelik yaygın gözaltılarınız zaten sizin seçim startınızı oluşturuyordu. Şimdi, bütün bu startın üzerine bu yasayla aslında deyim yerindeyse çifte kaymaklı -ne diyelim- tatlı üzerine dondurma diyebileceğimiz bir süreci yaşamak istiyorsunuz, ülkeye yaşatmak istiyorsunuz.

Siz örneğin dolar yükseldiğinde "Dolar 10 TL'yi geçecek." diye söz kuran televizyoncuları, basın mensuplarını dava ettiniz. Dolar şu anda kaç? 17,40. Bugün, Hazine Bakanı açıklama yaptı, müdahale edildi, 16,80'lere geriledi. Ne olacak peki? İnsanların evinde yangın varken, mutfaklarında tencereler kaynamıyorken, insanlar çöpten ekmek toplarken siz sadece dijital medyayı sınırlandırarak, sansür yasası çıkararak ülkeyi yönetmek ve yol almak istiyorsunuz. Bunun doğru olmadığının, insani, hukuki, etik olarak çok problemli bir yasa olduğunun özel olarak altını çizmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar.

Şimdi biz mesela... Sizin bu yasanız bir buçuk yıl önce çıkmış olsaydı Osman Şiban ve Servet Turgut haberini bilmiyor olacaktık; ki o haberi yapanlara da dava açtınız, tutukladınız ama o insanlar beraat ettiler. Neden? Çünkü hakikatti haberleri. Siz geçmişte Uğur Mumcuların ve diğer büyük gazetecilerin nasıl katledildiğini, nasıl karanlığa gömüldüğünü biliyorsunuz değil mi? Onlar da aynı taassup tarafından katledildiler. Hrant Dink'i katleden karanlık şimdi yeni gazetecilerin avına çıkmış durumda; yeni insanları, yeni basın mensuplarını katletmek için sırada bekliyor. Bugün dövmekle yetiniyor ama yarın cesaret bulursa, yarın işaret fişeğini alırsa inanıyorum ki gözünü kırpmadan insanların kanına elini koyacaktır. İşte sizin bu yasanız o insanları, o karanlık güçleri cesaretlendirecek, onların cüretini arttıracak ve yeni Uğur Mumcuların, yeni Ape Musaların, yeni Hrant Dinklerin katliamının önünü açacak bir yasadır.

Bu ülkede gazeteler bombalandı, bu ülkede gazete dağıtımcıları katledildi. Örneğin Özgür Gündem gazetesi bombalandı, onun gazete dağıtımcısı Ferhat Tepe katledildi ve daha niceleri katledildi ama bu ülkede basın hiç susmadı, hiç susmayacak.

Biz on altı saatlik mesaide oradaki, bir kısmı burada bulunan, hâlâ şu anda aramızda olan basın meslek kuruluşlarını dinledik.

BAŞKAN ABDULLAH GÜLER - Sayın Koçyiğit, tamamlıyoruz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Hepsinin ortak bir sözü vardı: "Bu bir sansür yasasıdır, mesleğe katkısı yoktur, sektöre katkısı yoktur, bu yasa geri çekilmelidir ve gerçekten bu anlamda bir düzenleme yapılmak isteniyorsa bizlerle istişare edilerek, alandaki meslek kuruluşlarıyla tartışma yürütülerek gerçekten Türkiye'nin ihtiyacı olan çağdaş, demokratik ve özgürlükçü bir yasa yapılabilir. Beraber bunu yapmaya hazırız, katkı sunmaya hazırız." Biz beklerdik ki teklif sahipleri bütün o sözlerden sonra hızlıca tekliflerini geri çeksinler, emek meslek örgütlerini çağırsınlar, alanda duayen olan insanları çağırsınlar ve desinler ki: Evet, gelin hep beraber Türkiye'nin ihtiyacı olan çağdaş bir yasayı, demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi bir yasayı beraber yapalım. Ama ne yazık ki ihtiyacınız olan baskı, ihtiyacınız olan sansür, ihtiyacınız olan iktidar ve koltuk. İktidara ve koltuğa giden yolda her şey mübahtır diyorsunuz ama unutmayın ki bu yasalar sizden sonra da geçerli olacak ve bu yasayı yapanlar olarak yarının mağdurları olabilirsiniz.

Bilgilerinize.

Teşekkür ederim.