KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Efendim, saygıyla selamlıyorum Komisyonumuzu. Meslek örgütlerinden gelen temsilci arkadaşlarıma sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

Yasayla ilgili önemli bir aşamadayız şu an. Sayın teklif sahiplerinden bir kez daha bu maddeler üzerinde yapacağımız konuşmalar konusunda katkımızı kabul etmelerini rica edeceğim, şundan dolayı: "TRT Genel Müdürlüğünde çalışanlar ile Anadolu Ajansında çalışan personele enformasyon görevlisi diyorum, kartı da ondan veriyorum." TRT'de farklılaştırılmış kadrolarda çalışan 5.048 kişi var. Bununla birlikte, TRT'de çalışan bu 5.048 kişinin yaklaşık 1.200 ila 1.300'üne basın kartı veriyoruz, oradan bildirimlere göre veriyoruz çünkü TRT kendi içinde çalışanlarını kademelendirmiş farklı farklı ücretlerle, farklı farklı sözleşmelerle. TRT'nin kendi iç sorunları çok büyük ama biz şimdi burada basın kartı alanları konuşuyoruz. TRT'de basın kartı alan arkadaşlara diyorum ki: "Sizin basın kartınızda 'enformasyon görevlisi' mi yazıyor, 'basın görevlisi' mi? "Basın kartı sahibi yazıyor." Peki, TRT'de aynı işi yapan insanları neden farklılaştırarak çalıştırıyorsunuz? O buranın konusu değil, onu başkaca tartışacağız. Buradaki birinci sorunumuz: Biz bu yasayla kime kart veriyoruz? Kart sahibi kimdir? Efendim, gösterdim kartı. Ben sürekli basın kartı sahibiyim, beyefendiler lütfederlerse, iletişim şubesi lütfederse -gıcık etmek için söylüyorum yani başka bir şey için değil- kırk yıl sonra bana bu kartın devamı konusunda bir şey verecekler ya da vermeyecekler. Peki, size soruyorum: Bu, hakkaniyetli mi arkadaşlar? Elli iki yıl meslekte görev yapmış Cemiyet Başkanımız Nazmi Bilgin buraya geldi ve dedi ki: "Ne yapıyorsunuz arkadaşlar?" Yaptığınız şey mesleğe zarar, yaptığınız şey yarın gelecek olanlara basın mesleği üzerinde olağanüstü bir baskı ve zulüm imkânı yaratır; gelin, bunu yapmayın. Beni dinlemeyin, tamam ama Nazmi Bilgin'i dinleyin.

Şimdi, sorunumuz şu: Kartı almak için çalıştım, ben bu kartı almak için üniversite mezunu olmak şartını yerine getirdim -galiba on sekiz aydı- on sekiz ay boyunca başvurum incelendi, komisyon toplantısında yaptığım haberlerden örnekler sundum, gazetecilerin ağırlıkta olduğu toplanan komisyon bunları değerlendirdi ve bana kart verdi, kartımı hemen aldım.

Şimdi, değerlendiriyor, İletişim Başkanına gönderiyor, İletişim Başkanı diyor ki: "Ha!" Bu İletişim Başkanı AK PARTİ'li olsa ne olur, CHP'li olsa ne olur, MHP'li olsa ne olur, HDP'li olsa ne olur, İYİ Partili olsa ne olur arkadaşlar? Yanlış burada başlıyor. Bir komisyon koyuyorsunuz, o değerlendirme yapıyor. Onun değerlendirmesini bir kişi imzalarsa yürürlüğe giriyor, imzalamazsa yürürlüğe girmiyor. Bu kartın üzerinde "serbest gazeteci kartı" yazıyor. TRT'de çalışan arkadaşlarımın kartının üzerinde de "basın kartı" diye yazıyor. Peki enformasyon görevlisi niye? TRT'de niye böyle bir çalışma düzeni var ya da Anadolu Ajansında niye böyle bir çalışma düzeni var, İletişim Başkanlığında niye böyle bir çalışma düzeni var?

Bu karta bağlı olan bütün ayrıcalıkları kaldıralım arkadaşlar. Gelin, maddeye koyalım, silah ruhsatı alma, otobüslerden yararlanma, iletişim araçlarını getirdiği zaman gümrük indiriminden muafiyet, her şeyi kaldıralım ama bırakalım, gazeteciler özgürce bu kartlarını sendikalardan alsın ya da öyle bir yapı oluşturalım ki gazeteciler kendi özgürlük alanlarında olsunlar. Şöyle anlatmak istiyorum: Arkadaşlar, dünyanın en iyi insanlarından oluşan bir kurul oluşturduk -sizin de takdir ettiğiniz- ve bunlar gazetecinin kim olduğuna karar verecekler, basın kartı alıp almayacağına karar verecekler, karar verdiler ama bir adama gönderiyorlar o kararlarını, o imzalarsa geçerli oluyor. O zaman kurulun bir önemi kalıyor mu arkadaşlar? O zaman biz o kurulu niye kurduk arkadaşlar? O kurul niye var? Diyelim ki dünyanın en kötü kurulunu kurduk, İletişim Başkanı olarak da dünyanın en iyi insanını atadık. O kuruldan gelen kararları uygulayıp uygulamamak konusunda o zaman onun atacağı imzanın bir değeri var mı? Arkadaşlar, çok büyük bir bataklığın içerisine düşmüş oluruz. Bizi bu bataklıktan kurtaracak olan şey, siyasi iradenin ortaya koyacağı kararlılıktır. Ya bu çürümeye devam ettireceğiz ve bu çürümeyle birlikte düşeceğiz ya da buna sahip çıkacağız. Bir siyasi mülahazayla söylemiyorum, sadece bu mesleği kırk yıl yapmış bir arkadaşınız olarak söylüyorum; bu, yanlıştır arkadaşlar ve bu yanlış bu memlekete çok zarar verir. Bir demokrasinin yaşayabilmesinin olmazsa olmaz kuralı medyasıdır, sizin gibi düşünür veya düşünmez, çok önemli değil. Zaten o çeşitlilik -Parlamento dışı denetim organı olarak- gazetecinin denetleme görevinde çeşitlilik, özgürlük, farklılık yaratır. Eğer biz buna böyle kıstaslar getirirsek, bu kartı İş Kanunu'ndan meslek araçlarının alınmasına kadar pek çok şeye bağlarsak... Bu kartın bir önemi var. Niye var? Çünkü gazeteci bu kartı alamazsa Meclise giremiyor, Cumhurbaşkanlığına giremiyor, pek çok yere gidemiyor. Eğer gazeteci bu kartı alamazsa gazeteci olarak devlet kurumları tarafından sayılmıyor. Peki, o zaman o gazeteci değil mi? İletişim Başkanlığının verdiği karta hiç ihtiyaç duymayan gazetecilik yapan insanlar var. Onlar gazeteci değil mi, onlar daha etkili gazeteci hatta. Arkadaşlar, gelin, beni boş verin, şu salonda kim varsa kendisine en yakın meslek örgütüne, meslek mensubuna gitsin, desin ki: "Arkadaş, biz basın kartını böyle düzenliyoruz. Doğru mu?" diye sorsun. Değil arkadaşlar, değil. O zaman yazacak mıyız TRT'de çalışan arkadaşın kartına "enformasyon görevlisi" diye? Maddeye ekleyelim mi? Enformasyon görevlisine de enformasyon görevlisi kartı verelim, hatta onu kırmızı yapalım, yaldızlara bulayalım. Bizim burada konuştuğumuz şey işin özü arkadaşlar. Tekrar ediyorum: Dünyanın en iyi insanına bıraksanız eğer bu seçim yanlışsa, uygulama yanlışsa, zemin yanlışsa o binayı ayakta tutma şansımız yoktur.

Burada mesleği kırk yıl yapan bir insan olarak söylüyorum: Hayatımda bir kez tekzip davası kaybettim, onun dışında hiçbir şeyim yoktur. Bütün davalarımdan beraat ederek çıktım, hakkındaki bütün suçlamalar düşmüş bir insan olarak söylüyorum, her şeyi gördüm, bilgi ve tecrübem ışığında söylüyorum: Yasa yapıcının gelecekle ilgili bir kaygısının olması lazım Sayın Başkanım. Eğer yasa yapıcı gelecek kaygısını yaptığı şeye yansıtmazsa, özgürlük ortamını büyütmezse, genişletmezse o zaman çağı yakalayamaz Başkanım. Altı ay sonra gelecek olan bir iktidar yeni baştan yapar. Gerek var mıdır, zaman kaybına gerek var mı? Aradığımız şey özgürlükse, aradığımız şey doğru haberse, aradığımız şey gazetecinin işini doğru yapmasıysa o zaman biz en başta işimizi doğru yapacağız.

Dezenformasyon... Kim yapar dezenformasyonu? Gazeteci yapamaz. Yalanı kim söyler? Gazeteci söyleyemez, bir kere söyler, iki kere söyleyemez. Bir kere kandırırsınız, iki kere kandıramazsınız. Siyasetçi söylemiyorsa kamu görevlisi söylemiyorsa yalan veya dezenformasyona gazeteci ulaşamaz.

Örnekleriyle anlattım, fazla zamanınızı almayacağım. Bu kart Türkiye'de niçin önemli? Çünkü bu karta iş güvenliğini koyuyoruz, yıpranmayı koyuyoruz. Bu karta yurt dışından ürün getirdiğinde gümrük muafiyeti koyuyoruz. Bu karta kamu ulaşım ve iletişiminde ayrıcalıklar koyuyoruz. Silah almaya bile gazeteci olarak başvurduğunuzda normal vatandaşlardan farklı muameleniz var bu kart nedeniyle. Hepsini çıkartalım, bu kartın üzerindeki bütün ayrıcalıkları çıkartalım, kartı bırakalım, gitsin sendikalar versinler, daha doğru olur. Bu kartı biz enformasyon görevlisi, şu görevlisi, bu görevlisi diye farklılaştırdığımızda yozlaştırıyoruz, çürütüyoruz. Bence bunun maddeden çıkartılması veya kartla ilgili bir uzlaşma komisyonunun kurularak burada meslek erbaplarıyla birlikte bir değerlendirme yapılarak en iyi düzenlemeye gidilmesi yararlı olur diye düşünüyorum. Bunu da hiçbir siyasi mülahazayla söylemiyorum. Meslek örgütleri katılsın, meslek örgütleri gelsinler, yapsınlar "evet" diyelim arkadaşlar. Biz yapıyoruz ve işi çürütecek, daha ilk başta kokuşmaya neden olacak bir düzenleme yapıyoruz, bu bizim için de çok kötü bir şey. İletişim Başkanlığının sırtına da bir büyük yük yüklüyoruz. Ne gerek var, bir sürü işleri var. Niye bununla uğraşsınlar? Niye komisyonun kararını İletişim Başkanı imzalasın? Neden İletişim Başkanlığı böyle bir şeyin içine girsin? Gelin, bunların hepsini temizleyelim, çocuklarımız için güzel bir gelecek olsun.

Saygılar sunarım efendim.