KOMİSYON KONUŞMASI

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli hazırun, herkesi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, öncelikle şunu söyleyeyim: Heyet olarak gideceğimiz dönemde maalesef ki sağlık sebebiyle, o zaman Covid testim pozitif çıkmıştı, katılamamıştım.

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Katılamadınız.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Evet. Bu sebeple yani gözlemler üzerine etik olmaması sebebiyle tutup da, bir eleştiri sunacak değilim ancak tabii, bazı şeyleri de paylaşma gereği de duyuyorum ki Atay Başkan da burada değindi bazı bilgileri hemen dezenformasyonla ya da birileri bilerek bunu topluma yansıtıyor, dezenformasyon yapıyor ve bir göçmen karşıtlığı üretiliyor şeklinde... Aslında, tabii ki, bu konuda herkesin hassas olması gerektiği konusunda hemfikiriz çünkü giderek tırmandırılan bir göçmen ya da işte, yabancı karşıtlığı, düşmanlığı hatta ırkçılığa varan bir durum söz konusu oldu; her gün maalesef Türkiye'nin gündeminde bunu görüyoruz.

Tabii, bu "göçmen", "mülteci", "sığınmacı" ya da benzeri ifadelerle anılan insanlar, savaş politikaları yüzünden yaşadıkları bölgeleri zaten terk etmek zorunda kalanlar maalesef ki bu dönemde uluslararası alanda pazarlık konusu hâline getiriliyor çoğu zaman ve bu göçmenler, mülteciler kayıt dışı, güvencesiz ve kölelik koşullarında maalesef ki çalıştırılıyor dünyanın birçok yerinde de.

Tabii ki, biz HDP olarak göçmen veya mültecilik konusunun iktidarın kozu ya da onların iktidarının paryası olmadığını düşündüğümüz gibi muhalefetin de açıkçası bir hedef tahtası hâline getirilmemesi gerektiğini de defaatle dile getiriyoruz. Evet, iktidarın kozu, paryası değil ama muhalefetin de hedef tahtası hâline getirilmemeli savaş yüzünden kaçan, gelen bu insanlar. Dolayısıyla biz her zaman da dile getiriyoruz yani HDP olarak, herkesin özgürce yurdunda yaşayacağı politikaları savunmak, zorla yerinden edilenlerin haklarını ve hukuklarını savunmak hepimizin politik ve insani bir gereğidir diye de düşünüyoruz çünkü şunu hepimiz biliyoruz: Bu savaş silsilesini güncelleyen emperyal güçler ve bölgesel devletler maalesef ki insan haklarının temel bir bölümü olan göç ve mülteci haklarını geçersiz sayarak göçmen ve mültecileri toplu ölümlere ya da toplama kamplarına ve maalesef ki işkenceli geri dönüşlere mahkûm etmekte. Bütün bunlar da dediğimiz gibi tabii ki kabul edilemez durumlar. Bütün devletleri ve politik güçleri de tabii yine evrensel mülteci ve göçmen hukukunu eksiksiz uygulamaya hepimiz davet etmeliyiz ki dün de basına yansıdı Yunanistan sınırında bir göçmenin silahla vurularak öldürüldüğü. Yani bu insanlar, dediğimiz gibi savaştan, yoksulluktan, zulümden kaçan insanlar ama maalesef ki bugün bu zulüm birçok yerde yine gelip kendilerini bulabiliyor. Başta da belirttiğim üzere, Türkiye'de giderek tırmandırılan bir göçmen, mülteci düşmanlığı var. Bu konuda herkesin hassas olması gerekiyor gerçekten. Birkaç gün önce yine Ataşehir'de, biliyorsunuz, adli bir olayda -ki daha sonra detayları ortaya çıktı- bir kişi hayatını kaybediyor ve daha sonrasında yüzlerce kişilik bir grup bu sefer mülteci olduğunu düşündüğü başka bir kesime saldırıyor, hatta bıçaklamaya kadar dahi gidiyor. Yani aslında bu durumları göz önünde bulundurarak bu hassasiyeti göstererek, zaten dediğimiz gibi, mazlum olan bu kesimleri aynı zamanda biz de bir hedef tahtası hâline getirmemeye özen göstererek ama dediğimiz gibi, iktidarın da pazarlık konusu ya da devletlerin de pazarlık konusu yapmaması gerektiği konusunda da muhalefet şerhimizi düşerek tabii ki belirtmeliyiz.

Tabii, dediğim gibi gözlemlere katılamadığım için yani haksızlık etmemek adına, hani etik dışı bir şekilde tabii ki bir şey diyemem ama yaptığımız bazı incelemeler, araştırmalar; mesela, Van Barosunun ya da oradaki STK'lerıin yazdığı raporlarda geçen bazı durumların raporda olmayışı ya da özellikle, raporda -ben göremedim belki de- Van sınırında ya da Van Gölü'nde hayatını kaybedenlere ilişkin bir bölüm göremedim Başkanım; bilmiyorum ben mi göremedim, gözden mi kaçırdım. Bu konulara ilişkin bazı eksiklikler ya da bazı önerilerimizi de muhalefet şerhi olarak düşeceğimizi de belirtir, saygılar sunarım.

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Teşekkürler Hüseyin Bey, çok sağ olun.

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) - Bu arada geçmiş olsun.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sağ olun, Allah razı olsun.

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Geçmiş olsun Hüseyin Bey, ne oldu?

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sağ olun.

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Pazar günü mü oldu?

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Yok, benimki 17 Mayısta Diyarbakır'da -aslında hiç gündeme getirmedim- polis müdahalesinde kırıldı. Toplum yeterince gergin, zaten kutuplaşmış "Basına da sakın vermeyin." diye tembihledim.

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Peki.

Sayın Bakanım, şöyle; iki arkadaşımız soru sordu galiba. Türabi Bey daha çok yoğunluklu olarak...

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) - Ben de bir soru sorayım.

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Bir saniye Osman Bey.

İki arkadaşımız soru sordu, onlara cevap alacağız.

Osman Bey, buyurun siz de sorunuzu sorun.

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) - Dikkatimi çekti Sayın Bakanım, birkaç gün önce bir haber olarak seyrettim; bu geri gönderme şeyinde, Afganistan'a göçmenleri geri iade ediyorsunuz.

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Bir uçak seyahatiydi.

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) - Doğru. O dikkatimi çekti ve bir Afgan uçağıydı. Bunu nasıl sağlıyorsunuz yani işin maddi boyutunu?

OYA ERONAT (Diyarbakır) -Masrafları.

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) - Evet masrafları. Biz mi yoksa Birleşmiş Milletler mi, Afgan hükûmeti mi?

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Evet teşekkürler Osman Bey'e de.

Sayın Bakanım...

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkanım, Bakana Bey'e söz vermeden...

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Buyurun Hüseyin Bey.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Bir de Komisyondan bir ricam olacak; gerçekten, elimizden geldiğince tabii ki kıymetli bir çalışma yürütüyoruz, herkes bir emek sarf ediyor yani birbirimizi biraz daha dinleyerek... Evet, belki birbirimizdeki bilgiler çelişebilir, şu olabilir. Mesela, Atay Bey'e -ki kendisine tekrar hatırlatmak istedim- 29 Mayısta mesela bir bilgi gelmişti basında yer alan; işte, bu, Datça'daki göçmenlerin, mültecilerin kafeste tutulduğuna ilişkin. Ki kendisi de bilir; neredeyse üç gün boyunca belki onlarca STK'den ya da bireyden, kişiden buna ilişkin bize telefon geldi, şey gönderiliyor...

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Öyle mi?

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Atay Bey'den rica ettik "Bu durumu bir sorabilirseniz hani Komisyon Başkanı olarak en azından biz de paylaşalım." diye ve oradan gelen cevabı da bize ulaşan herkese de aynen ulaştırdık. Hani bu konuda gerçekten bir hassasiyeti hep birlikte göstermek zorundayız.

BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Çok doğru söylüyorsunuz.

ATAY USLU (Antalya) - Size ilettim ama.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Evet, evet. Yok, ben de onu diyorum, bize ilettiğiniz cevabı...

ATAY USLU (Antalya) - Şunu da anlatayım: Siz bize sorar sormaz ben, Sayın Bakan Yardımcımızla temas kurdum, o bana hemen bilgi notunu gönderdi; aynı zamanda da -yani ben sahadan geldiğim için- ilgili kaymakamla görüştüm, dedi ki: "Şu anda öyle bir şey yok." Hani, o bir şeydi, kafesle ilgili fotoğrafları da size göndermişlerdi...

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Evet, onu diyorum ben de, size sordum, dönen cevabı da aynı şekilde paylaştık. Yani bu şekilde yaptığımızda en azından bazı şeylerin önüne geçeriz.

ATAY USLU (Antalya) - Süreç uzasaydı, yerinde inceleme yapabilirdik ama...

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Yok, yok, cevap geldi, ben de paylaştım aynı şekilde.