KOMİSYON KONUŞMASI

SÜMER ORAL (Manisa) - Sayın Başkan, sizi, Sayın Bakanı, değerli milletvekili arkadaşlarımı, bugün bütçesini görüşmekte kurumların kıymetli temsilcilerini ve basınımızın kıymetli mensuplarını da saygı ve iyi dileklerimle selamlıyorum.

Sayın Başkan, Hazine Müsteşarlığımız ekonomi yönetiminin temel kuruluşlarından biridir. Hazineden Sorumlu Sayın Bakanın aynı zamanda Başbakan Yardımcısı olarak ekonomik koordinasyonun da başında bulunması nedeniyle buradaki tartışmaların sadece Hazine ile sınırlı kalmayıp ekonominin tümünü kapsar tarzda sürdürülmüş olması tabiidir. Bugün ülke ekonomisinin öncelikleri bellidir: Sürdürülebilir bir büyümeyi sağlamak, bunu temin edecek ortamı oluşturmak, enflasyonu tek haneli ve makul bir düzeye çekmek, dış dalgalanmalara karşı ekonomik bünyeye direnç kazandırmak. Nitekim, önceki program ve bütçelerde olduğu gibi, 2015 ve 2017 yıllarını kapsayan orta vadeli programda da bu konulara öncelik verilmiştir. Ancak, bu beklentilerin yakalanabilmesinin ön şartı kamu kesimi finansmanın yani kamu maliyesinin güçlü bir yapıda olması ve bu yapının korunmasıdır. Meselenin temeli, kaynaktır, kaynak sorunudur, kaynak bulacaksınız ve bunu yerli yerinde kullanacaksınız. Esas temel mesele bu.

İki gündür, hatta üç gündür arkadaşlarımız zaman zaman bu Cumhurbaşkanlığı binası üzerinde durdular. Ben ayrıntılarına girmeyeceğim ama olmasa daha iyiydi, hoş bir şey olmadı. Bu kadar kaynak sıkıntısının olduğu ve toplumumuzun dişinden, tırnağından biriktirerek, borçlanarak ödediği vergiler çok daha sağlıklı yerlere kullanılabilirdi çünkü Cumhurbaşkanlığı Köşkü bir cumhurbaşkanının görev yapması için yeterlidir, bugüne kadar da yapılmıştır ve bir yer sıkıntısı da çekilmemiştir.

Sayın Başkan, güçlü ekonomilerin temelinde, zemininde dengeleri yerinde oturmuş, sağlıklı bir kamu maliyesi bulunur. Bütün güçlü ekonomilerin kamu maliyeleri sağlıklı bir yapıdadır. Avrupa Birliği üyelerinin uymak zorunda olduğu Maastricht Kriterleri ve euro bölgesinde aranan pacte de stabilitenin de temel amacı mali disiplin ve mali kesimin sağlıklı bir yapıyı muhafaza edebilmesidir.

2000 yılı başında ülkemizde başta Merkez Bankası olmak üzere, bankacılık sektöründe ve kamu finansmanı alanında önemli ve köklü adımlar atıldı. Atılmış olan adımları burada bir kere daha tekrarlamak istemiyorum. Memnuniyetle ifade edeyim ki 21'inci asrın ilk on yıllık döneminde Türkiye bu her iki alanda da ciddi gelişmeler kaydetti. 2015 yılı bütçesini tartışmakta olduğumuz şu günlerde yani 2015 yılına girerken ekonomide ve kamu maliyesinde dikkat çeken konuları tepe noktaları itibarıyla şöyle sıralamak mümkün: Bunların birincisi, arka arkaya son üç yılda ekonomide büyüme potansiyel düzeyinin altında kalmıştır. 2012'de yüzde 2,1, 2013'te yüzde 4 ve 2014'te yüzde 3,4 oldu. Yani, üç sene arka arkaya bu rakamlarla büyüme karşımıza çıktı. Bu oranlar yılda yüzde 7'ler düzeyinde bir büyüme ihtiyacı olan ülkemiz için kabul edilecektir ki son derece yetersizdir. Bu seviyede bir büyüme oranını elde etmek için dahi ciddi dış kaynak kullanıldı.

Bir diğer konu, iç tasarruflarda ciddi gerilemeler devam ediyor. Ekonomimizin temel sorunu da budur. Buna mutlaka bir çare bulunması gerekir. Ancak, bunun çok kolay olmayacağı da görülüyor, konjonktür de pek müsait seyretmiyor. Her şeye rağmen sıcak paraya daha az ihtiyaç duyulacak bir büyüme modeline doğru gidilmeli. Özellikle, FED'in son kararı da dikkate alınırsa burada yeni bir model oluşturulması gerekli oluyor.

Bir diğer üçüncü konu, enflasyon bir türlü istikrarlı bir yapıya kavuşturulamadı. 2003 yılında yüzde 18 seviyesinde olan enflasyon geride bıraktığımız kesintisiz on bir yılda hedeflenen orana çekilemedi. Enflasyonun ekonomi üzerindeki maliyeti yüksek, büyüme ve enflasyon oranında on iki yılda kalıcı sonuçlar alınabilmeliydi. Yapı bakımından bize benzeyen ülkeler genelde daha iyi noktalarda. 2008 yılı öncesi global ekonomideki her zaman kolay kolay ele geçmeyecek olumlu konjonktürden ne yazık ki yeteri kadar yararlanamadık. Yapısal düzenlemeler ihmal edildi ve bugün yeniden bir yapısal düzenleme girişimlerinin o kadar kolay olacağını söylemek mümkün değildir. Yapısal düzenlemelerin ihmal edilmesinin yanında, daha önce yapılmış olan yapısal düzenlemelerin getirdiği kazanımlardan da geri adımların atıldığı görülmüştür.

Sayın Başkan, burada bir konu üzerinde daha durmak istiyorum. Bütün açıklamalarda hep 2000 ve 2014 dile getiriliyor. 2014 yılından önceki yıl 2002 yılı değildir yani 2002'den sonra 2014 meydana gelmiyor. Bu aradaki yılın potansiyelini bir ortaya koyun; sizin esas döneminiz bu. 2002 olabilir, 2002'yi önceki yılları da dikkate alarak ele almak lazım. "2002 şuydu." deyip "2015'te bu." demenin ne anlamı var ki? Yani, bundan nasıl bir anlam çıkıyor. Aradan on iki yıl geçmiş, on üç yıl geçmiş, onun hakkı verilip verilmediğini, yapılanları ortaya koymak lazım. Yani, 2002'de daha kötü, 2014'te daha iyiyse bu size ne kazandıracak ki? On iki yıl ne oldu? Kesintisiz bir dönem. O dönemin potansiyeli ortaya koymak lazım. Yoksa böyle devamlı suretle 2002'du şuydu... 2002'yi koyuyorsanız 2001'i, 2000'i de koyup, 2000'de neydi, 2002'de ne olduğunu da getirip... Yani, fotoğrafın ille bir kısmını keserek yarım göstermek yerine tümü gösterilse sanıyorum çok daha haklı bir değerlendirme olur.

Sayın Başkan, bütçe açığının düşük düzeyde seyretmiş olması iyi bir şey ama düşük düzeyde seyretmiş olması, bütçenin sorunları olmadığı anlamına da gelmez. Bir defalık gelirler, özelleştirme, 2/B arazi satış gelirleri, vergi affı ve yıl içi gelir tedbirleri bütçe gelirleri içinde son zamanlarda ağırlık kazanıyor. Bunlar sürekli ve asli gelirler gibi görülemez ve geçici niteliktedir. Bütçelerin gelir ve gider ayaklarındaki yapısal dengelerde yaşanan bozulmalar göz ardı edilmemeli. Dengesizliklerin birikimine de kesinlikle imkân sağlanmamalı. Bugün bütçenin gelir ayağının özellikle asli ve sürekli geliri olan vergi yapımızın daha kaliteli olduğunu söylemek herhâlde mümkün olmayacaktır.

Bir başka göze çarpan konu: Ekonomi hâlen kırılgan yapısını koruyor. Dışa bağımlılık sürüyor. Dış finansman ihtiyacının 2015 yılında gene ciddi boyutlarda olacağı anlaşılıyor. Sayın Bakanın açıklamasında cari açığın 45 milyar dolar civarında olacağı ifade ediliyor yani borç ödemeleri de 160 milyar civarında olacağı bilgisine sahibim yani anlaşılan 200-210 arasında değişebilecek 2015 yılında dış finansmana ihtiyacımız olacaktır.

Bir başka konu: Kamu-özel iş birliği projeleri büyük boyutlara ulaşıyor. Yap-işlet-devret, yap-işlet ve işletme hakkı devri yöntemleriyle yürütülen yatırımlar bir bakıma devlet yatırım bütçesinin yanında ikinci bir yatırım bütçesi oluşturuyor. Uygulama sözleşmeleri imzalanmış proje sayısının hayli kabarık ve projelerinin değerinin yüksek olduğu anlaşılıyor. Bu konuda bende bazı rakamlar var ama çek etmediğim için onları ifade etmek istemiyorum. Uygulama sözleşmeleri imzalanmış, projelerin umarım maliyet-fayda analizleri sağlıklı biçimde yapılmış olsun. Sayın Bakanın bu konuda bilgilendirilmesine ihtiyaç var. Kamuoyunun bu projelerin finansman yapısı ve ileriye dönük getiri ve götürüsü hakkında yeterli bilgisi de yok. Bu konuda biraz daha kamuoyuna bilgi vermek isabetli olur diye düşünüyorum.

Son dönemlerde dikkat çeken bir konu da orta sınıfa biraz fazla yüklenildiği görülüyor. Özellikle elektrik, doğal gaz zamları ve dolaylı vergilerin artmış olması orta gelirin satın alma gücünü bir miktar geriye çekmektedir. Bu da fevkalade önemlidir. Bu konuda da biraz daha hassas olmakta büyük yarar vardır.

2003 yılı bütçesinin, yani AKP'nin ilk bütçesidir, sunuşunda o günün Maliye Bakanı Sayın Unakıtan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜMER ORAL (Manisa) - ...vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payının yüksek olduğu, bu oranın mutlaka aşağıya çekileceği belirtilmişti Sayın Bakan tarafından. Ancak o tarihte yüzde 65'ler düzeyinde olan, yani vergi yapımız içinde, vergilerimiz içerisinde yüzde 65'lik ağırlığa sahip olan dolaylı vergiler geçen on iki yılda yüzde 5 ile 6 arasında bir puan artışına sahne olmuştur. Bu gelişme de bize beyanlardan çok icraatın önemli olduğunu gösteriyor. Yani o gün için verilen beyanat gerçekleşmiş değil. Umarız, bu yeni dönüşüm programları, bugün bir bölümü açıklanan programlar temenniyi aşar ve ayağı yere basan tedbirlerle sonuç verir.

Sayın Başkan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sürenizi ikinci kez uzattım, lütfen toparlayın.

SÜMER ORAL (Manisa) - Evet, ekonominin borç durumu mukayese edildiğinde veya değerlendirmesi yapıldığı zaman daima kamu borcu üzerinde duruluyor, kamunun dış borcu. Oysa ekonominin borcu üzerinde durulması gerekir ve 2002 ile 2013 yılları arasında borcun büyük bir bölümü kamunun üzerinden alınmış ama özel sektörün üzerine yüklenmiştir. Mesela, gayrisafi yurt içi hasılasına göre 2002 yılında hazine ve KİT'in borç stoku gayrisafi hasılanın yüzde 79,8'i, özel sektörün borç yükü de 27,3; ikisini topladığımızda Türkiye'nin borçluluk oranı 107,1'idi 2002'de. 2013 sonunda bu yüzde 107,1 olan borç yükü yüzde 124,2'ye yükselmiştir. Tabii bu arada hazinenin ve KİT'in borcu yüzde 40'a inmiş, bu defa özel sektörün borcu da yüzde 83'e çıkmıştır. Bir buçuk sene önce, sanıyorum 2012 bütçesi sırasında da ifade etmiştim, en önemli konulardan birisi de hane halkının borcunun süratle artmış olmasıdır. 2002 yılında gayrisafi millî hasılanın 1,9'u ağırlığında olan hane halkı borcu 2013'te yüzde 21,2'ye çıkmış yani 10 katından daha fazla bir borç altına girmiştir ama bunu söylediğimizde hemen söylenen "Bu oran yok mu, bu oran Avrupa Birliğinde çok daha yüksek." deniliyor. Avrupa Birliğinde çok daha yüksek olması bizde hane halkı borcunun on bir, on iki yılda 10 kat artmış olduğunu ortadan kaldırmaz ki. Onların ortalama gelir seviyesi başka, şartları başka. Ama on bir, on iki yılda Türk vatandaşı 1,9'dan 21,2'lik bir borç yükünün altına girmiştir yani bunu ifade ediyoruz.

Sayın Başkan, şimdi, sözlerimin sonunda sanıyorum vaktimi de bir hayli doldurdum.

BAŞKAN - Bitti.

SÜMER ORAL (Manisa) - Kuruluşların sunuşlarına ben de baktım. Önümde de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluşunun 2015 yılı bütçe sunum konuşması kitapçığı var. Her şeyden önce, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun Sayın Başkanına geçmiş olsun diyorum ve bir an evvel sağlığına kavuşmasını temenni ediyorum. İnşallah en kısa zamanda da görevinin başına gelir. Ancak bu sunuş konuşmasına bakıyorum, sonunda diyor ki, anlatıyor, işte o yılın bütçesiyle ilgili bilgi veriyor: "Sözlerime son verirken 2015 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, en derin saygılarımı sunuyorum." Kim? Ne kitapçığın başında var, ne sonunda var. Herhâlde BDDK hükmi şahsiyeti yapmıyor bu sunuşu. Yani ya başında bir isim veya sonunda bir isim olmalıydı. Yani kim bu sunuşu yapıyor ve Komisyonumuza saygılarını sunuyor?